Öldüren seçim
16 Mayıs 2011 Pazartesi 00:01
mlatifyil...@hotmail.com

Son derece kirli bir seçim dönemi geçiriyoruz. Çocuklarımızın kanı üzerinde 
bir oyun tezgâhlanıyor. Son bir ayda 60'tan fazla genç toprağa düştü. 12 
Haziran 
seçimleri kâbusumuz oldu. Bu seçimler "ölüm" üzerine bir siyasete dönüştü. Ölüm 
ile çözümün olamayacağını 30 yıldır kavrayamadıkları açık.
Cana kıyılan bu vahşi gidişe dikkat çekmek, insanlıkla bağlarını koparmamış 
bir âdemoğlunu arıyoruz. AKP ve de BDP'den Kürt kökenli bazı bölge adaylarının 
ortaya çıkıp " yeter artık, adaylıktan çekiliyorum. Kan ve annelerin gözyaşları 
üzerine siyaset yapmak istemiyorum" diyecek erdemli bir çıkış yapmalarını 
bekliyoruz.
Gerçekleşir mi? Hiç sanmıyorum. Ama ben yinede çağrımı yapıyorum. Biliyorum 
onlar istifa etmez, ama yinede insanlık adına haykırmak istiyorum.
Ve diyorum ki; yeter artık ikbaliniz için çocuklarımızı öldürtmeyiniz. Adınız 
ne olursa olsan biz anne ve babalar için fark etmez; her neyseniz ve de 
kimseniz 
yeter artık her on günde bir düzineler ile çocuklarımızı öldürmeye hakkınız 
yok. 
Bıçak anne ve babaların kemiğine dayandı yeter artık "edi besse" diyorlar 
duymuyor musunuz? Sağır mı kesildiniz, oy uğruna çocuklarımızı "öldüren seçim" 
dönemi yaşatmayın.
Hırant Ding'in oğlu Arat Ding, bir zamanlar şöyle bir şey demişti: " Yasama, 
yürütme ve yargıyı alın, bir de 'devlet güdümlü medya' ve 'devlet güdümlü sivil 
toplum kuruluşları'nı ekleyin. Bunları alıp boynunuza beşi bir yerde yapan 
egemen ideoloji'yi de unutmayın." Devlet budur demişti. Ne kadar da doğru bir 
tarif yapmıştı.
Onlar öyle de Kürtler çok mu farklı? Bu coğrafyanın insanları her açıdan bir 
birine o kadar benzemiş ki; halklar ne yapacağına şaşkın. Seçim öncesi bire bir 
bunu yaşatıyorlar. Bu ülkenin en can alıcı meselesi olan "Kürt" sorunu dururken 
siyasetçiler, medya, sivil toplum kuruluşları operasyonlar tozu dumana katarken 
kaset, şifre, mail v.b. ipe sapa gelmeyen palyatif gündemlerin peşinde 
koşuyorlar.
Başbakan MHP'yi baraj altında bırakmak için onların uygulama ve söylemleri 
kötü olduğu için bunu yapmıyor. MHP'den daha iyi yaparım dediği için yapıyor. 
Sırf bu nedenle geçtiğimiz Cumartesi biri asker 12'si gerilla 13 can toprağa 
düşmedi mi? Seçim çıkışı verildiği günden beri toprağa düşen gençlerin sayısı 
60'ı bulmadı mı?
Her halde bu gelişmelerden siyasetçiler çok mutlu oluyor. Şehir, meydan ve 
TV'lerde gırtlaklarını yırtarcasına nutuk attıklarına, can alan bu soruna da 
hiç 
dokunmadıklarına, yok varsaydıklarına göre mutlu olmalarından başka aklınıza 
bir 
şey geliyor mu?
Hangi taraftan olursa olsun annelerin yüreğine kor ateş düşüren, yanan 
yürekleri hiçe saydıklarına göre; yeter ki oy gelsin, nasıl gelirse gelsin 
dedikleri anlamı çıkmıyor mu?
Ne olursa olsun vücutlarına giren kazanma hırsı zehire dönüşerek beyinlerini, 
bütün organlarını bir ağ gibi sarmış olmalı ki kimse ama kimse ölen gençlerden 
söz bile etmiyor. Bu nasıl bir siyaset ya rabbi dediğimizde sözümüze göz 
koyuyorlar.
Siyaseten körleşmiş, itişip kakışan, sağırlaşan, bencilleşen, ben olmazsam 
tufan diyen; oy uğruna akan kanı görmeyenlere huzurlu bir seçim ve barış için 
sandık başına gidin diyen bir siyasetçinin olmaması halkları kahrediyor.
Başbakan Hamas için "Onlar işgal altındaki ülkelerini korumaya çalışan bir 
direniş hareketidir" diyor. El hak, doğru söylüyor ve yüzde yüz katılıyoruz. 
Ancak kendi Kürdü için "88 yıldır süregelen baskı, zulüm, haksızlık, inkâr ve 
imhaya ne diyorsun Sayın Başbakan" dediğimizde sözümüze göz dikiyor, lafımızı 
ağzımıza tıkıyor.
İzlenen yolun, sürdürülen politikanın AKP ve Erdoğan'ın çıkarlarına uzun 
vadeli hizmet etmeyeceğini; değim yerindeyse ayağına kurşun sıktığını sağlıklı 
düşünen yorumcular, yazarlar, gazeteciler, aydınlar dile getirince 
susturuluyorlar, tutuklanıyorlar.
Başbakan Mısır, Tunus, Libya, Suriye gibi Arap ülkelerine akıl verirken, 
ülkesinin Kürt kökenli vatandaşlarına karşı kör ve sağır kesiliyor. Yetmezmiş 
gibi "Biz onlara benzemeyiz" yaklaşımı ile yalnız iktidarın ve AKP'nin değil 
ülkenin geleceğine zarar veriyor dediklerinde dışlanıyorlar.
Tabii ki o ülkelere benzemiyoruz. O ülkelerin halkı yeni yeni özgürlük 
isterken, sizin Kürt vatandaşlarınız siyasal, toplumsal, etnik, dinsel ve 
dilsel 
hak taleplerini 30 yıldır dile getiriyorlar. Bu yüzden dağlarda ve şehirlerde 
binlerce genç ölmedi mi, ölmüyor mu?  
Ne o yok mu böyle bir gerçeğiniz? Cumartesi 12 artı 1 toprağa düşen gençler 
neyin nesiydi? Silahla çözerim inadını sürdürürseniz gençleri ölüme 
göndermekten 
başka bir şey yapamayacağınızı sizde bizde biliyoruz.
AKP hükümetinin Başbakanı iktidarı sürecinde Diyarbakır'da " Kürtlere çok 
büyük haksızlık ettik" demedi mi? Bu sözlerini ne çok çabuk unuttu. Yoksa yine 
haksızlık etmeye devam mı edecek? O zaman samimiyet, inandırıcılık, barış ve 
kardeşlik nerede kalacak? Fazladan birkaç oy için gençlerin ölümüne daha ne 
kadar seyirci kalınacak?
Başbakan seçimden sonra dövünse de "Ne kadar haksızlık etmişiz, farkında bile 
olmamışız. Saçma sapan nedenlerle bir birimizi boğazlamışız" diye pişmanlık 
duysa da bugün şehit denilen ve "ölü ele geçen" gençler ölümcül bir siyaset 
uğruna toprağa veriliyor.
AKP uygulama konan senaryoları görmüyor. Akıl verenler bir taraftan "Devletin 
güvenliği tehlikede" diye telkinde bulunuyorlar. Diğer taraftan da daha çok 
milletvekili ve oy için kurnazca sunumlar yapıyorlar.
Nitekim yeni keşfedilmiş gibi "milliyetçilik" öne çıkarmak; "Kürt sorunu yok" 
demek AKP ve Başbakan yanlış bir stratejiyle yanlış bir adrese gönderildiğini 
fark etmiyor. Ya da Başbakan 30 sene böyle geçti, 30 sene daha böyle geçsin ne 
yazar mı demek istiyor?
"Kürt sorunu yok" demek, "Kürt yok" anlamına geldiğini danışmanları Erdoğan'a 
söylemiyorlar mı? Bu politikanın asılında kan, şiddet, öfke ve nefret 
körüklediği için AKP'nin gelecekte muktedir olmasının önünün kapatılmak 
istendiğini anlamıyor mu?
Namık Çınar ne güzel yazmış: "Dedelerimiz dedelerinizle ortak bir fabrika 
kurdular. Siz fabrika sahibi olurken biz işçi kaldık. Yetmedi fabrikanın 
mülkiyetine de tek başınıza konuverdiniz. Şimdi biz 'yağma yok' dedikçe dışa 
dokunmayan pansumanlar yapıp 'gözünüze, dizinize dursun' diye öfkeleniyorsunuz. 
Öfkelenmeyin Kürtler mülkiyet hissesi tapularını istiyorlar." Doğrudur Kürtler 
savaştan bıktı ve dahi yoruldular. Ama istemlerinden de taviz vermiyorlar/ 
vermeyecekler. AKP ve Başbakan Erdoğan bu gerçeği görmelidir.
Ateşkes döneminde, seçim sathında ve de anneler gününde gençlerin öldürülmesi 
için operasyonlara izin vermek; Kürt coğrafyasında 30 yıl aralıksız her gün ( 
basit bir matematik hesapla 365x30=10 bin 950 gün eder) uçaklardan, kobra 
helikopterlerden, dağları, köyleri, şehirleri bombalamayı sürdürmek insanlığın 
bittiği anlamına gelir? Bu yaklaşım AKP'nin geçmişin siyasi partileri gibi 
gidenler kervanına er ya da geç katılmasına zemin hazırlar.
Kürt siyasetçiler ve örgütleri de gençlerin düzineler ile ölüme göndermenin 
önüne geçecek politikalar hayata geçirmeliler. Bölgede yıllarca koruculuk yapan 
aşiretler bağımsız adayları desteklediklerini açıklamaları size ve AKP'ye bir 
mesaj vermeli. Bu zehirli ortamda kısa vadeli birkaç fazla vekil hayali 
kurarken; aklı başında tedavülde kalmış birkaç aydın, yazar, gazeteci 
gerçekleri 
dile getiriyor ölüm siyaseti yapmayın diyorlarsa onları duyun.
AKP Kürtler hizmet karşılığı kimlik ve onurlarından vazgeçsinler istiyor. 
Bazı Kürt siyasetçiler de ben bunu kabul etmem diyerek haklı ama yanlış bir 
yolla talepte bulunuyor. Ne var ki Başbakan Kürtleri çil çil altınlara boğsa da 
soruna gerçek anlamda çare üretmedikçe başarılı olamaz. Ancak Kürt 
siyasetçiler, 
BDP, DTK ve Bağımsız adaylar de gençlerin peş peşe toprağa düşmesine daha fazla 
seyirci kalmamalı. Soruna çare üretmeliler.
Ahmet Altan'ın dediği gibi: "Türkiye'de savaş barış için yapılmıyor. Savaş, 
savaş için yapılıyor." Doğru söze ne demeli? Ve aydınlar da "AKP seçim startı 
verildiği günden beri kılıç sallıyor. Ancak bu kılıcın yarın kendisini de 
keseceğini hesap etmeli" diyorlar.


Bu yazı toplam 3157 defa okunmuştur


 Yazarın 
Diğer YazılarıSakın ha, 
oyuna gelmeyin!Pislik 
DağlarıÇılgın 
proje ve Kürt sorunuİmam, cami, Cuma ve 
cemaatVeto ve Türk 
MedyasıKorkutan 
ustalıkBaba'nın 
ölümüSeçim ve 
adaylık üzerineTaş ve 
TokatNewroz ve 
baskınEnsarioğlu ve 
sabırŞivan 
sevgisi ve eleştiriŞivan, Miroğlu ve 
HainlikKısır 
DöngüKravatlı 
Firavunlarİki şeySilopi'den Mutkiye 
zihniyetHasankef 
katili bankalarBiat 
kültürü ve KürtlerToplu mezarlar ve 
Hizbi-Kontra2010 
yılının son iki ayı (2)2010 yılının son iki ayı 
(1)Bırakın Kürtler 
konuşsunİkinci dil 
(Zimanê duyemin)Kürtler devlet kuruyor 
(2)Kürtler devlet 
kuruyor (1)ABD ve 
Wikileaks!Anadilimi 
istiyorumAHMET ve 
UĞURAdalet, Devlet 
ve YargıBarışa kapıyı 
açmakKCK, 
AKP, HES ve Çevre SoykırımıBüyük oyuna nasıl 
geliyoruz?İnsansızlaştırmakSivrisinek ve Lüks 
(Löküs)Anadilde Eğitim 
(2)Anadilde Eğitim 
(1)İHD Raporu 
ve Jirki AşiretiMedyanın timsah 
gözyaşlarıAlçakça katliam ve 
KürtlerBoykot, 
Taraf ve MetinerBurun, Sazan ve 
HasankeyfBoykot mu, Evet 
mi?Namaz 
kılmayıp oruç tutanlaraEvet mi, hayır mı, boykot 
mu?Kürtleri 
anlamak ve TarafBöl ve yönet taktiği 
devrede12 Eylül Referandumu 
ve devlet adamlığıTürk medyasına bir şeyler 
oluyorDört Can'ın 
ardından 












                                          

-- 
-  Diwanxane, platformek azad e, ideolojik nine, demokrasi serdest e; hemu Kurd 
dikarin bi rengeki azad ramanen xwe binin zimen, kovar, malper u rojnameyen xwe 
bidine nasin, helbest an nivisen xwe parve bikin. Heqaret qedexe ye. Rojda 
Xanim, Serger Barî, Mihemed Rojbin ji bo niha moderator in. 
 
Navnisan: http://groups.google.com.tr/group/diwanxane
 
-  Diwanxane; Kurtceye kucuk bir adim icin kurulmus en buyuk Kurd mail grubu. 
Hukuki sorumluluk yazara aittir. Kurd kultur milliyetciligi esas alinir. 
Duzeysiz mailler onaylanmaz. Kurd dillerindeki mesajlara oncelik taninir.

Reply via email to