*Söylesiyi karakter sorunu nedeniyle okuyamazsaniz asagidaki linkten de gorebilirsiniz:* *Selam ve saygiyla. Fehim Isik* http://www.ilkehaber.com/haber/faik-bulut-dtk-kurtlerin-en-katilimli-ust-organi-olmalidir-17913.htm
Faik Bulut: DTK Kürtlerin en katılımlı üst organı olmalıdır... DTK Daimi Meclis üyesi yazar Faik Bulut ile DTK'nin 30-31 Temmuz'da yapacağı olağan kongreyi ve olası gelişmeleri konuştuk. *Söyleşi: Mehmet Poyraz-Fehim Işık *Demokratik Toplum Kongresi Daimi Meclis üyesi yazar Faik Bulut ile DTK'nın 30-31 Temmuz tarihlerinde yapacağı olağan kongreyi ve Kürt Ulusal Konferansına dönük gelişmeleri konuştuk. DTK'nın Demokratik Özerklik ilanından sonra çokça tartışılan sürecin nereye varacağının önemli ipuçlarını, röportajda görmek mümkün. Faik Bulut, söyleşinin satır aralarında sürecin gelecekte varacağı yerlere dönük öngörülerini de paylaşıyor. *İlkehaber: Demokratik Toplum Kongresi'nin (DTK) kuruluşu ile başlamak istiyoruz. DTK, BDP'nin inisiyatifinde olan bir kuruluş mudur? Yoksa diğer Kürt hareketlerinin de kendisini ifade edebileceği bir yapılanma mıdır?* *Faik Bulut:* Aslında ortaya çıkış şekli itibariyle DTK, Kürtlerin modern ve çağdaş örgütlenmesinin örneklerinden biridir. DTK'nın fonksiyonuna, hem BDP hem de diğer Kürt oluşumları açısından baktığımızda benzerlikler ve farklılıklar arz ediyor. Benzerlik şu; Kürtlerin özgürlük talepleri var, demokratikleşme talepleri var, kendi siyasi amaçları doğrultusunda sosyal biçimde yapılanma talepleri var. Ama esas olarak DTK bir bileşen olmanın ötesinde üst yapı kurumu, en üstteki karar organı. Yani olaya BDP açısından baktığımızda aldığı kararlar BDP'yi ve bu aşamada ona yakın yapıları da bağlayan kararlardır. Devlet sanıyorum bunu çok iyi algılamış durumda, genel olarak çeşitli devlet yetkililerinin sorumlularının ara ara verdikleri demeçler ve tespitlerden yola çıkarsak şöyle diyebiliriz: Türkiye Cumhuriyeti devleti, devletimsi yada yönetimsel organizasyonun üst yapısı olarak algılıyor, DTK'yi. Sezgiler, korkular, endişeler, öngörüler bu yöndedir. DTK'nın dünyadaki bir başka örneği belki de Hindistan Kongre Partisi'dir. İngiliz sömürgeciliğine kadar Gandi'nin başını çektiği Kongre çok sonradan partileşmiştir. Türkiye'de deyim yerindeyse siyasetin tepe noktalarında olanların, kurum ve kuruluşların, buna siz Türkiye'deki istihbarat birimlerinin, emniyet güçlerinin ya da SETA, TESEV gibi sivil toplum kuruluşları ve araştırma merkezlerinin algılama tarzlarını ve yükledikleri fonksiyonları da ekleyin, değerlendirmeler bu yöndedir. [image: 30420] *İlkehaber: DTK'yi Kürtler için bir başlangıç noktası olarak değerlendirebilir miyiz? Şunu sormak istiyoruz: Kuzeydeki Kürtler; her zaman ortak paydada buluşamadılar. Kürtler arasında belirgin bir ayrışma var. DTK ile ortak payda oluşturulmaya çalışıldı. BDP'nin dışında siyaset yapan diğer kesimler, oluşumlar ki bunlar vakıflardır, derneklerdir, iki tane yasal partidir, yasal parti girişimleridir, sivil toplum kuruluşlarıdır; acaba bunlar kendilerini özgürce ifade edebiliyorlar mı, edebilecekler mi? Farklı kesimlerin söylemleri dikkate alınıyor mu?* *DTK KÜRTLERİN ÜST YAPISI ANLAYIŞIYLA KURULDU* *Faik Bulut:* DTK'nın Genel Kurulu 850 delegeden oluşuyor. Bir de bu kurulun kendi içinden seçtiği 101 kişilik daimi meclisi var. Daimi Meclis olağan durumlarda 45 günde bir toplanır. DTK'da çok sayıda komisyon var. Diplomasi komisyonu, diyalog komisyonu, sağlık, ekonomi, özerklik, eğitim, yerel yönetimler gibi çok sayıda komisyon var. Ayrıca Başkanlık Divanı var. Şimdiye kadar Kürtler arası diyalogu geliştirmek için sempozyumlar, konferanslar, çalıştaylar düzenlendi. Bu aşamaya kadar temel tartışma noktası olmasa bile başlangıç noktası DTK'nın mümkün olduğu kadar genişlemesini sağlamak üzerine kuruluydu. Anayasa referandumuna kadar bu genişleme konusunda etkili adımlar atılamadı. Fakat genel seçim sırasında bu biraz sağlandı. Şerafettin Elçi'nin, HAK PAR'ın, Altan Tan gibi şahsiyetlerin katılımı ve sonrasında seçim başarısı da eklenince yani toplumda da manevi bir dinamizm oluşunca, bundan sonraki adımların genişleme yönünde olacağını düşünüyorum. Burada bir parantez de açayım; Anayasa referandumu sırasında ve öncesinde, Orhan Miroğlu, Şıvan Perwer ve benzeri tartışmalarda, DTK içinde polemiğe girilmemesi gerektiği, esas meselenin itham ve suçlama değil kazanma olduğu yönünde çok ciddi tartışmalar oldu. Genel çizgi şuydu: Olabilir, Orhan Miroğlu şöyle yapabilir, Şivan Perwer şunu diyebilir. Bu bize göre hatadır ya da doğrudur ama onları kazanıcı bir politika izlenmesi yönünde genel bir çizgi benimsemeliyiz. Kendi dışımızdakileri dışlayıcı bir lükse de, öyle bir anlayışa da sahip olmamalıyız, görüşü ağırlıklı görüştü. Hatta şunu diyenler de oldu: Onlar bir siyasi tutum almışlardır. Bu durum, konjöktüreldir, geçicidir, her zaman değişebilir, birlikte olabiliriz. *DIŞLAYICI YAKLAŞIMLARI ESAS ALMAMAK GEREKİR* *İlkehaber: Orhan Miroğlu veya Şivan Perwer örneklerini artırabiliriz. Örneğin Diyarbakır'da yaklaşık 10 bin kişinin katıldığı bir toplantıda ön tarafta bir bez afişle yürüyüş yapıldı. Bu afişte şimdi Ak Parti milletvekili olan Galip Ensarioğlu ile Baro başkanı Mehmet Emin Aktar'a yönelik sert ifadeler vardı. Bu basında da yer aldı. Buna ses çıkarılmadı. Ama anlaşıldığı kadarıyla DTK dışlayıcı değil kazanmaya dönük bir anlayışı öne çıkarıyor. **[image: 4601.jpg] Faik Bulut:* DTK'da dediğiniz yaklaşım ağırlıklı. Şu afiş olayını da kendimin dahil olduğu bir tartışma ile açıklayayım. Bir televizyon programında bizzat Galip Ensarioğlu karşımdaydı. Akın Birdal da telefonla katılımcıydı. Ben yaşananların doğru olmadığını, DTK'nın çizgisinin de yapılanları dışladığını söylediğimde, Galip Ensarioğlu, gerek Selahaddin Demirtaş'a gerek Akın Birdal'a yönelik sözlerinin ağır olduğunu ama öte yandan da bu meseleyi sulh yoluyla, deyim yerindeyse insani yolla çözdüklerini söyledi. Programdan sonra DTK yetkililerinden ya da değişik kesimlerden arkadaşlardan, çok destek telefonları aldım. Anlatmak istediğim, birileri özellikle günlük polemiklerin üstüne oturmaya çalışılıyor. Bu olmuyor mu oluyor. DTK'dan birisi çıkıyor bir şeyler söylemiyor mu, söylüyor. Ama bunları esas almamak lazım. *DTK PROFESYONEL BİR KURUMA DÖNÜŞMELİ* *İlkehaber: DTK'nın 1-2 Temmuzda yaptığı toplantıdan sonra kamuoyuna yansıyan görüşmelerde DTK bünyesinde iki genel tartışma ortaya çıkıyor: Birincisi sizin şimdiye kadar anlattığınız DTK'nın yeniden yapılanmasına yönelik girişimler. Bir diğeri özellikle 12 Haziran seçimlerinden sonra BDP'li ve diğer blok milletvekillerinin parlamentoyu boykot etmesi nedeniyle DTK'ya ayrı bir misyon yükleme girişimi. Bununla bağlantılı, Demokratik Özerklik ilanı, ikili hukuk sistemine geçiş, Kürtler arasında da DTK bünyesinde de tartışılıyor. Sanırız 30-31 Temmuz'da yapılacak DTK Genel Kurulunda bu durumlar tekrar ele alınacak. Bu yönüyle baktığımızda DTK'ya nasıl bir misyon yüklenebilir? DTK bu misyonu hangi modelle yerine getirebilir? Buna dönük tartışmalar yaşandı mı içinizde?* *[image: 30421]Faik Bulut:* Doğrusunu isterseniz DTK'nın son iki toplantısında tartışılması gereken gündem maddeleri sizin dile getirdiklerinizdi. Ancak seçim sürecinin değerlendirilmesine yönelik tartışmaların, esas olarak da Hatip Dicle ve KCK'dan tutuklu olup milletvekili seçilmiş insanların serbest bırakılması, Meclis boykotu, yani sıcak gündem tartışmaları kilitledi. Şimdi DTK'da sizin de dediğiniz gibi iki önem arzeden durum var ve bunlar tartışılmalı. Bir, DTK genişlerken kendisini hangi zeminin üzerine oturtacak. Burada da iki ana soru var; ilki kimlerle. Tabi kimlerle işi en azından kararlaşma düzeyinde çözülmüş durumda. Bu sorun tamamen şu ana kadar DTK'da yer almayan Kürt oluşumlarına, şahsiyetlerine kalmış bir şey. Kabul ederler mi etmezler mi, neyi ederler, ne şart sürerler bilmiyorum. Ama ben öyle taciz edici şartlar olduğunu zannetmiyorum. Yani işin oluşumunu engelleyici şartlar falan yok. Diğer konu ise DTK'nın nerede olacağı sorusu. Bu durum ise sanıyorum 30-31 Temmuz kongresinde çözülecek bir durum. Örneğin DTK'nın kendine ait bir binasının olması. Mesela o binada misafirler, görüşmeciler, yurt dışından, yurt içinden gelecekler için bir adres olacak. O kurumsal yapıda komisyonların da yeri olacak, sekretaryası da olacak, komisyonlar devamlı çalışacak. Bir de sayısı önemli değil ama, o kurumda uzman profesyoneller çalışacaklar. Ekonomi konusunda uzman, dil konusunda uzman, gerekli her konuda uzman insanlar olacak. Bunlar, bildiğimiz anlamda, Kürtlerin kendi kendilerine vehmettikleri uzmanlar değil elbette, cidden işinin erbabı uzmanlar olacak, olmalı. En azından bu yönde eğilimler var. Tabi DTK'nın belli bir bütçesi olacak v.s. Bir diğer çizgi ise biraz tartışmalı bir çizgi. Henüz orda bir netleşme yok. DTK, deyim yerindeyse Şırnak, Hakkari ve Amed'deki yapılanma modelinin üstüne mi oturacak, bu seçimlerde görüldüğü şekliyle? Ya da demokratik özerkliği de işin içine katarak söylüyorum; yoksa bu modeli biraz daha yaygınlaştırdıktan sonra mı kendini ciddi anlamda kurumlaştıracak? *KÜRT BİRLİĞİ AÇISINDAN CİDDİ ADIMLAR ATILABİLİR* *İlkehaber: Seçim blokunun içerisinde Türk sosyalistleri, İslamcılar, değişik kesimlerden kişiler vardı. Bir de Kürt muhalefeti var. BDP'nin dışında KADEP vardı; HAK PAR destekledi. Ayrıca blok adayları eksenli bir çatı partisi girişimi var. Bunlar Demokratik Toplum Kongresinde konuşulur mu? Fikir alınır mı veya bağlayıcı bir karar verilebilir mi?* *Faik Bulut:* Çatı partisi olayında sadece prensip kararları alınabilir. Çerçeve çizilemeyebilir. Çatı partisi çok zahmetli. Birkaç seneden bu yana söylenen ama fiiliyata geçmeyen, bir yaklaşım. Çok verimli olur mu bilemiyorum. Orada kişisel tereddütlerim var. Ama Kürtler arası birlikten ciddi bir şey çıkacağını sanıyorum. Yani sizin Kürt muhalefeti dediğiniz yapılardan, mevcut durumun sentezinden önemli sonuçlar çıkabilir. *İlkehaber: Ulusal orijinli mi?* *Faik Bulut:* Ulusal orijini daha ön plana koyan bir şey. Blok meselesine geldiğimizde burada bazı eleştiriler, çekinceler var. Bu eleştiriler ve çekinceler şundan var; biz kendi geleceğimize doğru önemli adımlar atarken belli yerlerde önümüzde bentler çıkabiliyor. Ya da barikatlar demesem bile ufak tefek kavisler çıkabiliyor. Hızı kesen şeyler olabiliyor. Bunlar biraz tartışmalı. Ama şu bir gerçek, DTK Kürt muhalefetinin katılımıyla büyük bir ivme kazanır. Bir diğer konu ise ekim ya da kasım ayında yapılması kararlaştırılan Kürt Ulusal Konferansı çalışmalarının bu ivmeyi daha hızlandıracağı ve teşvik edeceği yönünde. *İlkehaber: Kürtler arasında bir çatı partisi oluşturmanın ötesinde Kürtlerin kendi arasında bir ortak paydada buluşmaları görüşü daha ağırlıklı gibi. Ne yazık ki bu konuda ciddi eksikler var. Eskiden sorulduğunda, HAK-PAR'la, KADEP'le neden bir araya gelmiyorsunuz dendiğinde, BDP çevresinden "ya sayın işte, sağdan saysanız 10 kişi, soldan saysanız 10 kişi" gibi bir argümanla cevap veriliyordu. Ama durumun hiç de öyle olmadığı, Kürtlerin genel bir paydada buluştuğu zaman ne kadar bilinçli ve hızlı hareket ettikleri ortaya çıktı.* *Faik Bulut:* Bu konu önemli. Açıkçası Fehim Işık'ın seçim öncesi Bayram Bozyel'le yaptığı röportaj, Şerafettin beylerin tutumu, hele Şerafettin beyin seçim sürecinde yaptığı konuşmalar, Mesut Barzani ve Celal Talabani ile Güney Kürdistan'daki görüşmeler alabildiğine önemli bir etki yarattı. Bu durum maddi katkıdan, yani tek tek insan sayısından ziyade niteliksel sıçramaya yol açması anlamında büyük bir katkı sağladı. Kuşkusuz gerek katılacaklar, gerekse mevcutlar açısından dağınıklılar her zaman olur. Sıkıntılar olur, tabandan bir takım itirazlar falan olur. Bu itirazlara çok fazla bakmamak lazım. Esas gidişata bakmak lazım. Bakın seçim şöyle bir şey ispat etti; Kürtler bir arada yürüyebilir. Bu çok net. Artık pratikte bu tartışılmıyor bile. Ama buradan yola çıkarak TEVKURD'un da, ÖSP'nin yani eski MESOP'un da bu sürece katılması gerektiği üzerine ciddi baskılar oluştu. Bunlar istemdir. Onun tabanından biraz itiraz olacaktır, öbürünün tabanından biraz itiraz olacaktır. Yeter ki burada dışlama mantığı, emrivaki mantığı ve daha da önemlisi ciddi eleştiri yerine küfürnameler, suçlamalar, ithamlar falan olmaması. [image: 30422] *KÜRTLER ORTAK AKIL YARATMALIDIR* *İlkehaber: Tam seçimden önce başlayan bir süreçte iki heyet oluşturuldu, biri Irak Kürdistanı bölgesine gitti, diğeri Ankara ve İstanbul'da özellikle Türk aydın çevreleriyle, gazeteci yazarlarla süreci anlatmaya dönük bir girişim başlattı. Bu, seçim çalışmalarından bağımsız bir çalışmaydı. Kürt Ulusal Konferansı'nın düzenlenmesine dönük oluşturulan her iki heyette de yirmiye yakın farklı kurum ve kuruluş vardı. İHD ve Toplum-Der gibi sivil toplum örgütlerinin ve DTK temsilcilerinin dışında, Barış Analarından, TEVKURD, HAK-PAR, KADEP, Nûbihar ve diğer siyasal çevrelerden temsilciler vardı. Bu görüşmelerde Kürt hareketinin halen mevcudiyetini sürdüren siyasal güçleri arasında Kürt halkının ulusal birliğine dikkat çeken bir çalışma başlatıldığı açıklandı. Bu süreç sizce nasıl işleyecek? Geçmişte çokça denenen ama bir türlü yaşama geçirilemeyen bir olgudan bahsediyoruz. Yaşama geçirilmesi de çok kolay olmayan bir olgu. DTK bu süreci nasıl tetikler ya da bu çalışmalarla paralel düşündüğümüzde çok kısa sürede bu işin gerçekleşebileceğini, denildiği gibi Ekim-Kasım'da yaşama geçirilebileceğini görebiliyor musunuz?* *Faik Bulut:* Görüyorum. Bir defa Güney'e gidip temas yapıp dönenler çok umutlu, çok da heyecanlılar. Bu heyecanlarının en önemli nedeni, başta Talabani ve Barzani olmak üzere Güney'de temas edilen kesimlerden ciddi ve olumlu sinyaller almaları. Hasan Cemal'in Kandil'e giderken Karayılan'la görüşmesinin arasında hemen Neçirvan Barzani'yle görüşmesi ve Neçirvan Barzani'nin olumlu bir tutum takınması, bazı önerilerde bulunması, aslında KDP tarafından formüle edilmiş bir çözüm önerisi gibi geldi bana. Bunun da Türkiye'deki Kürtlerin taleplerini destekler ve ilerletici bir fonksiyonda olduğunu görmek lazım. Bir diğeri, bu konferansın tarihi kesinleştikten sonra herkesin kendi arasında toplanarak oraya kimlerin gideceğini netleştirmesidir? Geniş bir katılım düşünülüyor. Yani bağımsız aydınlar, DTK'dan, bloktan, belli oluşumlardan insanların katılımı. Gerek konuşmacı olarak, gerek temsilci sıfatıyla en geniş kesimin katılımı tasarlanıyor. Yani bu konferans öyle basit bir akademik sempozyum veya konferans olmayacak. Elbet kimsenin dayatması da olmayacak. Mesela geçmişte Kandil'in kendine göre ön şartları vardı, KDP'nin kendine göre ön şartları vardı. Şimdi o şartlar kalktı. Bunlar pratikte aşıldı. *İlkehaber: Bir şey sormak istiyorum müsaadenizle: Ulusal Konferans diyorsunuz. İsmini öyle koydunuz. Tüm bu çalışmalar ulusal kavramının içini gerçekten doldurabilecek mi?* *[image: 230haberici.jpg]Faik Bulut:* Temenniler zamanla hayata geçirilince karara dönüşür. Karar da sonuçta günlük pratiklere ve güncel siyasete dönüşür. Bu konuda şimdilik umutvarım. Gelişmeler de bu yöndedir. Zaten ulusaldan kasıt o. Ulusaldan kasıt, dört parçaya bölünmüş bir coğrafyayı birleştirmek değildir. Her parçanın kendine göre özgünlükleri olduğu gibi, her parçanın kendine göre amaç ve hedefleri değişiktir. Her parça da, sonuçta bulunduğu ülke yönetimiyle, komşularıyla ilişkilerinden ötürü, ister istemez tereddüt gösterebiliyor. Devletlerarası politikalar gereği bir takım çekinceler konulabiliyor. Bunların aşılması bir ortak akıl yaratma olayıdır. Bu ortak akıl, yani ortak siyaset ve ortak bir strateji yaratıldıktan sonra gerisi teferruattır. *KUZEY'İN ÖZGÜVENİ TÜM KÜRTLERİ OLUMLU ETKİLEDİ* *İlkehaber: Son bir soru belki bizim gözlediğimiz; yani üst düzeyden bakınca belki bunlar görünmüyor olabilir; ama biraz daha Güney'den, Suriye'den, İran Kürtleri içinden bakınca durum biraz daha farklılaşıyor. Kuzey Kürt hareketinin kendine özgüveninin giderek artması, kitleselleşmesi, Güney Kürdistan'da da, Suriye'de de Kürtler arasında olumlu bir etki yaratmış gibi görünüyor. Biraz da buradan baktığımızda Kürt Ulusal Konferansını nasıl değerlendirmek mümkün?* *Faik Bulut:* Kuşkusuz Güneyli Kürtlerin arabası nerdeyse düze çıkmış. Ama İran ve Suriye Kürtleri bakın daha derenin dibinde. Belki de doğru düzgün bir atları da yoktur. Diplomatik anlamda söylüyorum; belki gidip o arabalara halat takarak çekmek gerekecektir. Ayrıca Ulusal Konferansla birlikte parçalar arasındaki dengesizlik ve eşitlik ortadan kalkarak güçler arasında eşitlenmede yaşanacak. Fiili bir eşitlenme olmasa bile bir anlayış olarak, bu gerekli. Yani sen bana gelmişsin misafirimsin değil, artık sen de benimle eşit düzeyde kararlara katılmalı, eksikliklerini tamamlamalı ya da amaçlarının gerçekleşmesi yönünde ne yapabilirizi tartışmalısın, demeliyiz. *İlkehaber: Şöyle anlıyoruz biraz. Ulusal Konferans; ekonomik olarak, düşünsel olarak, sosyolojik olarak süreç içinde Kürtler arasında "bölüşme ve paylaşma" gibi kavramları ön plana çıkaracak gibi geliyor.* *Faik Bulut:* Ben bunu hukukunu oluşturmak, olarak ifade etmek istiyorum. Hayatın her alanında, hem ilişkilerin hukuku, hem Kürt toplumunun hukukunu oluşturmak, Kürt halkının çıkarlarına ilişkin hukuku oluşturmaktır. Kuşkusuz problemler olacaktır, sıkıntılar olacaktır, bazen çizdim oynamıyorum, küstüm oynamıyorum falan olacaktır. Ama ben zamanla bu aşamaya geleceğini düşünüyorum. -- - Diwanxane, platformek azad e, ideolojik nine, demokrasi serdest e; hemu Kurd dikarin bi rengeki azad ramanen xwe binin zimen, kovar, malper u rojnameyen xwe bidine nasin, helbest an nivisen xwe parve bikin. Heqaret qedexe ye. Rojda Xanim, Serger Barî, Mihemed Rojbin ji bo niha moderator in. Navnisan: http://groups.google.com.tr/group/diwanxane - Diwanxane; Kurtceye kucuk bir adim icin kurulmus en buyuk Kurd mail grubu. Hukuki sorumluluk yazara aittir. Kurd kultur milliyetciligi esas alinir. Duzeysiz mailler onaylanmaz. Kurd dillerindeki mesajlara oncelik taninir.