*BU, İSLAM MI YOKSA KATLİAM MI?*

* *

            Kazan kaynıyor mu kaynatılıyor mu bilemiyorum; ama bildiğim tek 
bir şey var. *Âlem-i İslam yanıyor*, ülkeler kan gölüne dönmüş. Bazıları bu 
kan gölünde yüzüyor, yüzme bilmeyenler ise feci bir şekilde boğuluyor. 
*Cankurtaranlar 
*ise yüzme bilmeyenlere müdahale yerine bıyık altında gülerek temaşa 
ediyorlar.

*"Allah için şu İslam ülkelerine neler oluyor?"* demekten de insan kendini 
alamıyor. Afganistan'a, Pakistan'a, Yemen'e Irak'a, Suriye'ye, hülasa 
Türkiye'ye bakın. Hep aynı manzara: kan, gözyaşı, ölüm, kin, nefret, 
intikam duyguları, bombalar, taramalar, intiharlar vs. nerelerde oluyor 
bunlar? Hep İslam ülkelerinde. Evet, *"İslam"* ülkelerinde.  *"Seleme*" 
kökünden türemiş İslam, yani selamet anlamını veren, *esenlik ve barış*anlamına 
gelen "
*İslam*"ın ülkelerinde, günde yüzlerce cinayetler işleniyor. Aynı zamanda 
katliamlar. Öyle ki dünyanın güya en halim selim insanı olan Budistler dahi 
nasıl olsa müslüman'ın müslüman'ı öldürmesi normalse bizim de fırsattan 
istifade edip aramızdaki müslümanları yok etmemiz anormal olmasa gerek 
diyerek *Arakan*'daki müslümanları *jenoside *tabi tutmaya başladılar.

Bazen haber izlerken Irak'ta, Suriye'de bu kadar şu kadar insan öldürüldü 
derken " hele kanal değiştir farklı bir haber yok mu?" diyerek kanal 
değiştirir hala geldik. Artık ölümleri sıradan sayıyor, öldürülenleri 
adamdan saymaz olduk. Eğer öldürülenler İsrail ve ABD gibi ülkeler 
tarafından gerçekleştirilmişse "*vay şerefsizler" *deyip *kahrolsun ABD 
emperyalizmi ve kahrolsun İsrail Siyonizmi *diyerek bir de birkaç tekbir 
getirerek evimize dönüp yine *coca colayı *yudumlamaya devam ediyoruz. Ya 
bu katliamlar tekbirler eşliğinde, müslümanlar birbirlerine karşı 
işlenmişse *"nıç nıç"* dedikten sonra, "*bu yine iç ve dış mihrakların 
işidir"* deyip cola yerine *Cola Turkayı* yudumlamaya devam ediyoruz. 

Hele şu *Suriye*'nin haline bir bakıverin. Resmen, *Şii-Sünni rekabet alanı*ve 
*ABD ile Rusya'*nın açık pazarı haline gelmiştir. Türkiye ve İran "*veren 
el alan elden üstündür*" düsturu gereği birbiriyle yarışa girmiş! Türkiye, *
Arakan* müslümanlarına gıda yardımı yaparken Suriye'deki insanları *tekbirler 
işliğinde* öldürüp binalardan aşağı fırlatan muhaliflere de *silah 
yardımı*yapmakta; hatta onları Türkiye'ye getirip bu işin profesyonel eğitimini 
de 
vermektedir. Peki, amacı ne?  Şii Esat'ın gitmesi ve Kürt oluşumunun 
engellenmesi. Peki, İran ne yapıyor? O da Esat rejimine Silah ve mühimmat 
yardımının yanında *4000* kişilik askeri destek de sunuyor. Peki, İran'ın 
amacı ne? Şii Esat'ın kalması ve Sünni muhaliflerin iktidar olmaması, 
Lübnan Hizbullah'ının ise güçlü kalması. *Kısacası olan zavallı halka oluyor
*. Hatta Esat'ın kardeşi bir demecinde *"Suriye'nin nüfusu en fazla babamın 
dönemindeki gibi olur yani 6-7 milyona iner."* demişti. Demek bu caniler *15-20 
milyon* insanın ölümünü göze almışlardır.

            İslam ülkelerindeki ölümler jet hızıyla devam etmektedir. 
Eskiden *Ramazan *denince hele hele "haram aylar"* (hürmete layık 
aylar:*zilkâde, zilhicce, muharrem, recep) denince savaşlar durur dört aylık 
bir 
barış dönemi başlardı. Cahiliye toplumu dediğimiz toplum dahi buna son 
derece riayet ederdi. Her gün lanet okuduğumuz *Ebu Lehepler, Ebu Cehiller*dahi 
bu konuda titiz davranırlardı. Barış anlamını taşıyan İslam da, bu 
geleneği bozmamış bu geleneğin devamı için bu aylarda savaşmayı büyük 
günahlardan saymıştır*. "(Ey  Muhammed!) Sana haram ayda savaşmaktan 
soruyorlar. De ki: "O ayda savaşmak büyük (bir günah) tır... (Bakara:217)"*     
   
Bu, Müslüman'ın kâfirlere karşı savaşmama emridir. Müslüman'ın müslüman'a 
karşı savaşması ise çok daha büyük günah olsa gerek. *Biz müslümanlar o 
kadar gaddarlaştık ki tabir yerindeyse çoktan Ebu Cehilleri aşmış olmalıyız 
ki ne kutsal ayları, ne haram ayları, ne de helal ayları takar olduk*. 
Eskiden derlerdi, oruç nefsi tezkiye ve terbiye eder,                           
      
Nefis terbiyesinde çokça anlatılan  kudsi  bir hadis de vardır.
"Allah (cc) nefse sorar; sen kimsin, ben kimim? Nefis; "ene ene, ente ente; 
sen sensin, ben benim" der. Keyfiyeti Allah (cc) tarafınca bilinen bir 
süre, ateşle terbiye görür. Sonra Rab yine sorar, cevap değişmez. Bu 
defalarca tekrarlanır, her defasında cevap aynıdır; Nefis;  "Sen sensin, 
ben benim" der. Ateşle terbiyede sıratı müstakime girmemekte direnen 
nefisi, *Rab bu defa açlık imtihanına sokar.* Soru yinelenir; sen kimsin 
ben kimim? Rabbi karşısında durduğu yeri ve duruş şeklini bilemeyen nefis, 
asıl şekline dönmüştür. "*Ya Rab ben aciz, fakir bir kulunum, sen benim 
Rabbimsin." (*Mektûbât, 29. Mektub, 2. Kısım, s. 393)

Bu rivayeti şunun için verdim: 1 aydır günde 17-18 saat 45- 50 derece 
sıcaklık altında kendimizi aç bıraktık; ama maalesef nefsimizi hiç 
etkilememiş olmalıdır ki ölmelere ve öldürmelere hala devam ediyoruz. 
Anlaşılan açlık da bizi artık tezkiye ve terbiye etmemektedir. Başka bir 
yöntem bulmak gerekmektedir. Şimdiye kadar din için, Allah için, etmeyin, 
öldürmeyin derdik. Çünkü, Allah "*öldürmeyin"* diyor "*zulmetmeyin*" diyor. 
Derdik. Böylece taraflar teskin olup barışırlardı. Artık kimse Allah'ı da 
dinlemiyor, dini normları da takmıyor. *Tam tersine din ve Allah adına 
bunları yaptıklarını söylüyor*. Bir de insanları havaya uçururlarken 
"tekbirler" getiriyorlar. *Ateist* oranının en yüksek olduğu İskandinav 
Ülkerlerinde (Norveç, İsveç v.b) cinayet oranı yılda 3-5 kişiyi geçmemesi, 
İslam ülkelerinde ise neredeyse her köyde veya ailede bu sayıya ulaşması 
kahreden bir tablodan başka bir şey değildir. Şimdi diyeceksiniz ne yani 
biz de ateist mi olalım? Hayır, ateist olmayalım ya tam müslüman olalım ya 
da bu yarım yamalak müslümanlığı da azad eyleyelim. Bu yarım yamalak 
müslümanlık, hem bize hem de İslam'a zarar vermektedir. Çünkü, "*Yarım 
doktor insanı candan, yarım imam ise insanı imandan eder."* sözü boşuna 
söylenmemiştir. Eğer müslüman olamıyorsak, bari insan olalım, insanlık 
paydasında buluşalım.

Şimdi de diğer İslam ülkelerinin, nasıl olsa geri kalmış ülkeler olduğunu, 
her yönüyle geri kaldıklarını, dolayısıyla onların İslami anlayışları da 
geride kalmıştır, diyerekten İslam ülkeleri içerisinde *ileri demokrasi 
*dönemini 
yaşayan *Türk İslam* anlayışının hâkim olduğu ve *% 99'* unun Müslüman 
olduğu iddia edilen Türkiye'ye dönüyoruz. Hemen, kafama bu % 99 oranı 
takılmakta ve nasıl oluyor da bir ülkenin nüfusu % 99 aynı şey oluyor. 
Çünkü, nakıs kimya ilmimle araştırdım, baktım ki bu eşyanın tabiatına 
aykırıdır. Eşyanın hiçbirinde aynı madde % 99' luk bir orana sahip 
görünmüyor. Meyve ve sebzelerin hormonlarıyla oynanıp bir şeyler 
yapılabileceğini görünce meselenin özünü kavradım. Nasıl olsa, Hz. 
Peygamberin "*Çoğalınız, kıyamet gününde sizinle övüneyim." *hadisini 
hatırlayınca neyse fazla mal göz çıkartmaz %99 olsun diyerek, ben de genel 
kanıya tabi oldum.

Ülkeyi incelemeye tabi tutunca, özü itibariyle diğer İslam ülkelerinden pek 
de farklı olmadığını gördüm. Bu ülkede de *30 yıldır* bir iç savaşın 
sürdüğünü, kimsenin cüret edip buna savaş bile diyemediğini, bu kirli 
savaşta *50 bine* yakın vatandaşın hayatını kaybettiğini gördüm.

 Her gün andığımız ve ders kitabı olarak işlediğimiz *Kurtuluş Savaşı*'nda 
ise *kayıpların muharebelere isabet eden miktarı şöyle:*
*Doğu cephesinde (Ermeni Harekatı) 46 şehit 76 yaralı
Batı cephesinde: Gediz Muharebesi 181 şehit 135 yaralı
1. İnönü Savaşı 95 şehit 183 yaralı
2. İnönü Savaşı 1499 şehit 2470 yaralı
Kütahya Eskişehir Muh. 1522 şehit 4714 yaralı
Sakarya Savaşı 3282 şehit 13618 yaralı
Büyük Taarruz 2542 şehit 9977 yaralı
--------------------------------------------------------------------------
TOPLAM SUBAY VE ER 9167 şehit 31173 yaralı *

(kaynak: Sabahattin Selek-Anadolu İhtilali-cilt 1)

*olduğunu görünce şaşırdım.*

Bakanların, soru önergelerine verilen cevaplamalarda:

*Son 10 yılda 1163 askerin hayatını kaybettiğini*

*Son 10 yılda 934 askerin intihar ettiğini*

*Son 28 yılda 6 bin 169 askerin hayatını kaybettiğini,*

 

 Bu sayı yalnız askeri personele yöneliktir. Yaklaşık 1000 intihar 
sayısının çoğu da kanımca yine bu tür olaylarda hayatını kaybedip ama 
intihar süsü verilenlerdir. Bu orana son yılın bir kısmı, istihbaratçı, 
polis, korucu ve PKK militanları ile sivil vatandaşlar dâhil değildir.

 

            Yapılan araştırmalar ve hazırlanan raporlara göre bir PKK 
militanının dağdaki ömür ortalaması 6-7 yıldır.  PKK'nin gerilla sayısını 
6-7 bin olarak kabul edersek bu da her 6-7 yılda 6-7 bin gerillanın 
hayatını kaybetmesi demektir. Eğer tüm bu bilgiler doğruysa bu bir 
infialdir. Bu, hem Türk hem de Kürt halkının kendi geleceklerini elleriyle 
yok etmesi demektir. Çünkü, gençlik gelecektir.

 

MAZLUMDER İzmir Şubesinin açıkladığı raporunda, Polisin, en temel hak olan 
"yaşam hakkını" ihlali sonucunda son beş yılda *115 kişinin,* polisin silah 
kullanması sonucu yaşamını yitirdiğini,

 

*Son 10 sene içinde 1677 kişinin cezaevlerinde öldüğünü,*

* *

*Cezaevlerinde hala 520 ağır hasta tutuklu ve hükümlü bulunduğunu gördüm*.

 

            Evet, tüm bu olan bitenlerin yanında ülkenin, bir nevi iç 
savaşı devam etmekte, daha da devam edeceğe benzemektedir.

Ülke de "*düz ovada siyaset"* bütünüyle terk edilmiş, yerine "*Yüksekova'da 
siyaset ve rekabet"* anlayışı hâkim kılınmıştır. Onun içindir ki son 
günlerin en yoğun bombardımanı Şemdinli Yüksekova hattında yapılmaktadır. 
Yaklaşık 20 gün devam eden operasyon sonucunda, anlaşılan belirli bir hat 
PKK' ye terk edilmiştir. Onun içindir ki asker kökenli ve bu işin uzmanı 
Dr. Nihat Ali Özcan: "*Normaldir. Nedeni de şu: Bazen hiçbir şey yapmamak 
bu tür bir mücadelede en iyi seçenek olabilir. Yani öldürmemek ya da buna 
yönelik bir operasyon yapmamak, bırakmak..."* diyor Operasyon sonucunda, 
Başbakan, biz de "*130 terörist öldürdük" *derken aynı şekilde bir PKK 
gerillası da Kanal D muhabirine hem kızarak hem de sitem edercesine mealen: 
*"Yahu biz de çok asker öldürdük, neden gerçekleri gizliyorsunuz?"* diye 
azarlamıştı. Demem o ki her iki taraf son derece metanetli ve dirayetli 
görünüyor. Anlaşılan mücadele devam edecek. Başbakan ve erkânı devlet, yine 
*iç ve dış mihraklar *derken, bu onların *son çırpınışları* derken, *terör 
yok olmaya mahkûmdur *derken, nakaratlar uzayıp gitmekte; *"PKK de 
yıkılmadık, ayaktayız halkımızın yanındayız."* diyor. Başbakan: "*Durmak 
yok yola devam." *derken, PKK de: "*Dişe diş kana kan seninleyiz Öcalan!" 
*sloganını 
haykırmaktadır.  Her iki taraf, "*Şehitler ölmez!" *derken öldürülen 
gençler de bir bir toprağa gömülmektedir. Evet, doğrudur şehitler,* sadece 
ölmez, o kişinin ailesi de ölür, geleceği de ölür. Kısacası toplumun 
yarınları da ölür*. Son olarak çağrım ilk başta Başbakana ve hükümetedir. 
Leyla Zana'nın dediği gibi: *"Başbakan isterse bu sorunu çözer.*" Bizim de 
ilk talebimiz, hükümettendir. Hükümet risk almalı bu sorunu bir an önce 
çözmelidir. Türkiye toplumunu bir an önce huzura kavuşturmalıdır. Emin 
olunuz ki durum vahimdir, çok tehlikeli bir yere doğru gidilmektedir. *Halklar 
şimdiye kadar üzerine düşen görevi yapmış, hep sabretmiştir. Kimsenin hem 
Kürt halkının hem de Türk halkının sabrını daha da zorlamaya hakkı 
yoktur.*Yoksa konuşanı: 
*"Ağzına tıkarım o yazıları senin!" *veya* *niçin *"İyi çocuklar" *demişsin 
demekle veya* "dağdakilerden, benim arkadaşlarım, akrabalarım var onlar da 
bu ülkenin çocukları onlar da benim canım ciğerimdir." *diyen vekillere 
saldırmakla veya onları dışlamakla bu sorun çözülmez.* *

* *

*            Evet, sorun iyi irdelenmeli ve biran önce çözümlenmelidir. *

*HÜLASAYI KELAM VESSELAM.*

 

                                                                                
                                        


               
                                                                                
                                                                                
                                                                                
                
                                *21/08/2012*

*Ziyaeddîn EMBARÎ*

 

* *

* *

-- 
-  Diwanxane, platformek azad e, ideolojik nine, demokrasi serdest e; hemu Kurd 
dikarin bi rengeki azad ramanen xwe binin zimen, kovar, malper u rojnameyen xwe 
bidine nasin, helbest an nivisen xwe parve bikin. Heqaret qedexe ye. Rojda 
Xanim, Serger Barî, Mihemed Rojbin ji bo niha moderator in. 
 
Navnisan: http://groups.google.com.tr/group/diwanxane
 
-  Diwanxane; Kurtceye kucuk bir adim icin kurulmus en buyuk Kurd mail grubu. 
Hukuki sorumluluk yazara aittir. Kurd kultur milliyetciligi esas alinir. 
Duzeysiz mailler onaylanmaz. Kurd dillerindeki mesajlara oncelik taninir.

Cevap