(GugukluhayaT) Böyle olur imam hatip okulunun 'bilim' fuarı: 'Sadaka taşı' sergilediler!
Böyle olur imam hatip okulunun 'bilim' fuarı: 'Sadaka taşı' sergilediler! Kocaeli'nin Gölcük İlçesi'nde Mecit Kavan İmam Hatip Ortaokulu'nda düzenlenen *"Bilim"* fuarında öğrenciler tarafından yapılan *"Sadaka Taşı" *isimli çalışma sergilendi. Caner Aktan Salı, 10 Mayıs 2016 15:06 Kocaeli'nin Gölcük İlçesi'nde bulunan Mecit Kavan İmam Hatip Ortaokulu'nda /*"TÜBİTAK 4006 Bilim Fuarı"*/ismiyle bir fuar düzenlendi. Fuarda en dikkat çeken /*"bilimsel çalışma"*/ise /*"Sadaka Taşı"*/oldu! Öte yandan fuarda /*"Kutlu Doğum"*/haftası da kutlandı. Bilim fuarında dikkat çeken çalışmalar arasında yer alan /*"Sadaka Taşı"*/ isimli çalışma ise adeta bilimin sınırlarını zorladı. Mecit Kavan İmam Hatip Ortaokulu Müdür Yardımcısı Demircan Kaymak, /*"Sadaka Taşı"*/ isimli bilimsel eser için, /*"Öğrencilerin kendi hazırladıkları bu proje sayesinde okulun bir köşesinde erzak köşesi yapılıyor. Yardım etmek isteyen öğrenciler bu köşeden istediği bir erzakı alıp hayır dolabına katıyor. Bu koliler daha sonra okulumuzda okuyan Suriyeli ve yardıma muhtaç olan öğrencilere veriliyor"*/ dedi. http://haber.sol.org.tr/toplum/boyle-olur-imam-hatip-okulunun-bilim-fuari-sadaka-tasi-sergilediler-155497 a45UyF587661-160510152018 Oraj Poyraz cimc...@neomailbox.net 2016/05/10 19:48 5 4 gercekegitimci...@googlegroups.com -- EBABIL . . . . . . Alip icinde sesler ucusan bu aksamdan Hafizami bir deniz kiyisina ceken yol, Aydinlik ruyalarin pesine dusen gondol Mavi bir denizde yuzer gibi yanan samdan.Tuslarin ustunde karanligin heyulasi Ve birden kalbe cirpinislar veren hatira. Cekmede beni saadet dolu dunyalara Mine parmaklarinda sedalasan hulyasi.Siyrilmada gozlerimden yillarca geceler Ve yalniz kalmada bir yaza ram olan sahil, Ucusmada gokyuzunde bir suru ebabil: Sevgimi ve hasretimi ebedi kilan yer.Acik pancurlarindan seslerin dokulusu.. Bir gol mu urpermede ruhun uzaklarinda? En yakin sevgiyi duymayan dudaklarinda Her yasayistan daha guzel olan gulusu.Ilik golgelerde uyutup dusunceleri Beyaz etekler ile bana gorundugun an Ve kapilari yesil sabahlara acilan Sicak tahayyullerle dolu yaz geceleri.Renkli fanuslarin altinda dogan dunyasi, Omuzlarinda ay isigindan orgulerle Eklenmede icime hasret kaldigim yerle Mine parmaklarinda sadalasan hulyasi. Orhan Veli KANIK Ayaklanma icin sebep yoktur. Fransizlar bizim iyiligimizi istiyorlar. Adana Valisi Abdurrahman in demeci - 05.11.1920 Turan DURSUN: Kabe Guvenli Bir Yer mi? Kabe, beytullah adiyla da anilir. Allahin Evi anlamina gelen beytullah, cevresi daglik olan bir bolgede, dusuk seviyedeki bir yere insa edilmistir. Bu nedenle tarihte cok kez yukaridaki tepelerden akip gelen sel nedeniyle yikilmis bazen ise su altinda kalmistir: Kabe, bunun disinda cesitli savaslarda, ornegin manciniklar tarafindan da yikilmistir. Depremlerde zarar gordugu de biliniyor. Kabe, eger siradan bir insaat olsaydi tum bunlari normal sayabilirdik. Ancak Kabe, Islam inancina gore Allahin Evi dir, Allah tarafindan korunmaktadir. Bu durum ozellikle Al-i Imran ve Fil Suresi nden anlasilmaktadir. Al-i Imran Suresi 97. ayet: Orada apacik nisaneler, (ayrica) Ibrahim in makami vardir. Oraya giren emniyette olur. Goruldugu gibi Kuran, Kabeyi guvenli bir yer olarak tasvir ediyor. Zaten Fil Suresi nde anlatilan Ebabil Kuslari hikayesi de bu fikri destekliyor. Oysaki Kabenin tarihi bunun tam tersini soyluyor: Halife Abdullah Bin Zubeyr, Haccac komutasindaki Emevi ordusu Mekke yi kusatinca son care olarak Kabe nin icine giriyor. Abdullah Bin Zubeyr in Kabe ye siginmasinda Al-i Imran Suresi nin 97. ayetine olan inancinin etkisinin oldugunu tahmin etmek zor degil cunku o bir halife. Ancak Kabe manciniklarla tasa tutuluyor, hem Kabe yikiliyor hem de icindeki halife oluyor. Boylece Al-i Imran Suresi nin 97. ayetindeki iddia asilsiz cikiyor. Al-i Imran Suresi 97. ayetindeki gercekligi olmayan iddiayi perdelemek icin bazi Islamcilar guvenlik kelimesinin anlamini bozarak burada ruhsal huzur gibi bir anlamin kasdedildigini soylemektedir. Oysa pek cok mealde gecen kelime guvenlik tir. Ornek olarak asagidaki Arapca-Turkce kelime mealini inceleyebilirsiniz: 929 yilinda Abbasi yonetimine isyan eden Karmati mezhebinin lideri Ebu Tahir Mekke yi ele gecirdi. Hac mevsiminde, tavaf eden Hacilari, Kabe nin kapisina oturtup kilicla kesti. Karmati Lideri, Ben Allah im, Allah layim, yaratan da, yok eden de benim! diyordu. Hacilar kacip Kabe nin ortusune yapisiyor ama o halde olduruluyorlardi. Ebu Tahir oldurdugu hacilari Zemzem kuyusuna doldurttu. Zemzem kuyusunun ustundeki kubbeyi yiktiran Ebu Tahir Kabe nin ortusunu parcalatip askerlere dagitti. Kabe nin kapisini sokturdu. Ebu Tahir, bununla yetinmedi. Hacerulesved in sokulmesini emretti ve bunu balyozla sokturtup yani sira goturdu. Hacerulesved, 22 sene disarida kaldi.(Ibn Kesir, c. 11,s. 282) H
(GugukluhayaT) İstismar ve pedofiliyi meşru kılan Nurettin Yıldız, Sinop'ta protesto edildi
bayrak İstismar ve pedofiliyi meşru kılan Nurettin Yıldız, Sinop'ta protesto edildi 10.05.2016 12:01 Kadın ve çocuk istismarına, pedofiliye meşruiyet kazandıran fetvalarıyla bilinen Sosyal Doku Vakfı Onursal Başkanı Nurettin Yıldız; /*"Zamanın Sabrı"*/başlıklı konferans vermek üzere Sinop'a gitti. soL Haber Portalı'nın haberine göre, dün akşam saatlerinde Hükümet Konağı önünde toplanan grup, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve İHH ortaklığıyla düzenlenen Nurettin Yıldız konferansını protesto etti. Basın açıklamasını Sinop Barış ve Demokrasi Platformu adına Bilgin Bekiroğlu yaptı. Bekiroğlu, Yıldız’ın /*"6 yaşındaki çocukla evlenilebilir"*/, /*"Çalışan kadınlar, fuhuşa hazırlık yapan sürece destek veriyor"*/gibi çıkışlarını hatırlatarak, /*"Tüm bunlar cumhuriyet kazanımlarını enkaz olarak gören bir zihniyetin bilince çıkmasıdır.*/ /*Bu kent buna izin vermeyecektir"*/dedi. http://www.birgun.net/haber-detay/istismar-ve-pedofiliyi-mesru-kilan-nurettin-yildiz-sinop-ta-protesto-edildi-111820.html a45UyF587661-160510133122 Oraj Poyraz cimc...@neomailbox.net 2016/05/10 19:48 5 4 gercekegitimci...@googlegroups.com Sabirli adam, igne ile kuyu kazar. Italyan atasozu Risale-i Nur, Kur an in bir aynasidir. Bir mucize durumundadir Said-i Kurdi A$ik Daimi : Madem Ki Ben Bir Insanim Kainatin aynasiyim Madem ki ben bir insanim Hakkin varlik deryasiyim Madem ki ben bir insanim Insan hakta hak insanda Ariyorsan bak insanda Hic ek$iklik yok insanda Madem ki ben bir insanim Bunca temenni dilekler Viz gelir cark-i felekler Bana egilsin melekler Madem ki ben bir insanim Tevrati yazabilirim Incili dizebilirim Kurani sezebilirim Madem ki ben bir insanim Ilim bende kelam bende Nice nice alem bende Yazar levh-i kalem bende Madem ki ben bir insanim Enelhakkim ismim ile Hakka erdim cismim ile Benziyorum resmim ile Madem ki ben bir insanim Daimi yim harap benim Ayaklara turap benim Ask ehline sarap benim Madem ki ben bir insanim Grup eposta komutlari ve adresleri : Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gun...@yahoogroups.com Gruba uye olmak icin: ozgur_gundem-subscr...@yahoogroups.com Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscr...@yahoogroups.com Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-ow...@yahoogroups.com Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/ -- You received this message because you are subscribed to the Google Groups "Gugukluhayat" group. To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email to gugukluhayat+unsubscr...@googlegroups.com. To post to this group, send email to gugukluhayat@googlegroups.com. Visit this group at https://groups.google.com/group/gugukluhayat. For more options, visit https://groups.google.com/d/optout.
(GugukluhayaT) Faruk Loğoğlu : Türkiye’nin ‘İslam Ordusu’nda ne işi var?
bayrak Faruk Loğoğlu: Türkiye’nin *‘İslam Ordusu’*nda ne işi var? Emekli Büyükelçi ve CHP eski milletvekili Faruk Loğoğlu 10 Mayıs 2016 Salı 10:22 Türkiye’nin *‘İslam Ordusu’*nda ne işi var? 0 Sponsorlu Bağlantılar Faruk Loğoğlu'nun /*"Türkiye’nin ‘İslam Ordusu’nda ne işi var?"*/başlıklı yazısı şu şekilde: Türkiye’ye artık gündem dayanmıyor. Günün olayları bırakın geçen haftayı, ayı, yılı, bir önceki günün manşet haberlerini rahatlıkla geride bırakıyor. Hatta gündem aynı gün içinde bile eskiyebiliyor. *Son örnek: Can Dündar’a yapılan silahlı saldırı olayı Dündar/Gül hakkında mahkemenin verdiği kararı gölgede bırakıveriyor.*Ve tabii dikkatlerin hep en son gelişmelere odaklanması ve toplum hafızasının oluşmaması hiç de sağlıklı bir durum değil. Önemli önemsiz, doğru yanlış hep birbirine karışıyor. Bir türlü öncelikli sorunlardan oluşan bir gündem tutturamıyoruz. *Bu girişe neden ihtiyaç duydum?*Çünkü ülkeyi yöneten AKP iktidarının laik Cumhuriyetimiz’i nerelere sürüklediğinin vahim ama unutulmaya yüz tutmuş bir icraatını hatırlatmak istedim de onun için. Aslında olay hiç de eski değil, Aralık 2015’de oldu. Suudi Arabistan’ın öncülüğünde bir *‘Askeri İslam İttifakı’*kuruldu. *İttifak, kuruluş metnine bakılırsa,*/*"BM kararları ve sözleşmeleri çerçevesinde her türlü terörizmle mücadelede askeri operasyonları koordine edecek, destekleyecek ve bu çabaların bir parçası olarak gerekli program ve mekanizmaları geliştirecek."*/ Mart 2016 itibarıyla, İttifak’a 39 İslam ülkesi taraf. Suudiler birçok küçük ülkeyi sırf listeyi kalabalık gösterebilmek için para karşılığında üye yaptılar. Ancak aralarında Türkiye, Pakistan, Mısır, Nijerya, Bangladeş, Malezya, Fas, Tunus ve Ürdün gibi ülkeler de var. Ama olanlar kadar önemlisi *İttifaka girmeyenler veya çağrılmayanlar:*İran, Irak ve Suriye. Burada üç büyük ciddi yanlışlık var. Birincisi durumda temel bir çelişki ve garabet var. Bugün hem kendilerini, hem bölge dışı toplumları hedef alan, tehdit eden başlıca terör örgütleri söz konusu İttifak’ın öncüsü olan ülkelerde doğup büyüyor, genelde İslam adına savaştıklarını iddia ediyor ve rakip örgütler yine bu ülkeler tarafından destekleniyor. Sonra da kalkıp aynı ülkeler terörle mücadelede işbirliğinden, birliktelikten söz etmeye kalkışıyorlar. Bir güzel özlü sözümüz var bu durum için: /*"Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!"*/ *İkinci yanlışlık işin özünde yatıyor.*Suriye’deki savaşın kritik bir aşamaya girdiği bir anda kurulan İttifaka Suudiler’in öncülük etmesi, İran, Irak ve Suriye’nin dışlanması ve son İslam İşbirliği Teşkilatı zirvesinde İran’ın adeta parmak gösterilerek mezhepçilikle suçlanması İttifakın aslında mezhepçi saiklerle İran’a karşı kurulmuş olduğuna işaret ediyor. Oysa bölgeyi tehdit eden en büyük tehlike gerek İran da dâhil olmak üzere içerden, gerek yabancı güçlerce dışardan körüklenen ve bölgemiz için en büyük tehlikeyi oluşturan mezhepçilik yangınıdır. Terörle mücadele kisvesi altında kurulan İslam İttifakı, İran’ın bölgedeki nüfuzunu kırmaya yönelik bir girişim ise, bu mezhep kutuplaşması ve çatışma riskini daha da artıracaktır. *Üçüncü yanlışlık ise Türkiye’yi ilgilendirmektedir.*Başbakan Davutoğlu ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu İttifakı doğru bulduklarını ve tüm aşamalarında Türkiye’nin yer alacağını açıklamışlar, televizyon ekranlarında da bayrağımız sözde İslam Ordusu’nun resmigeçidinde görüntülenmiştir. Hükümet askeri bir ittifaka katılma yetkisini kimden, ne zaman almıştır? Laik bir Cumhuriyet olduğumuzu unutmuş mudur? İttifak üyelerinin içinde olacağı bir çatışmada Türkiye nasıl yer alabilecektir? Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin İran’ı çevreleme planlarına alet olmak ne zaman Türkiye’nin görevi olmuştur? Ne uğruna? Öte yandan, İslam İttifakı üyeliği Türkiye’nin NATO üyeliğiyle nasıl bağdaştırılmaktadır? AKP zihniyeti bölge ülkeleriyle ilişkilerimizde mezhep eksenini ön plana çıkarmayı sürdürmektedir. *İ**slam İttifakı*bu zincirin yeni bir halkasıdır. Türkiye’nin derhal bu İttifak’tan çekilmesi dış politikamızda yapılacak kapsamlı onarımın ilk adımları arasında yer almalıdır. Bu İttifak’tan çekilmek aynı zamanda hem Türkiye’yi mezhepçilikten uzak tutacak hem dış politikamızı Suudi Arabistan’ın dümen suyunda gitmekten kurtaracaktır. Yurt Gazetesi http://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/turkiyenin-islam-ordusunda-ne-isi-var-h109430.html a45UyF587661-160510141554 Oraj Poyraz cimc...@neomailbox.net 2016/05/10 19:48 5 4 gercekegitimci...@googlegroups.com -- Yurtta sulh, cihanda sulh. K.Ataturk Fatih camiinin avlusundayiz. Cenaze namazi kilinacak. Bazilari tanidiklarini gorunce disleri gorunecek sekilde guluyor, yahu bunca zamandir nerelerdesin be diyor. Neseli neseli tokalasiyorlar, sen sakrak gulusuyorlar. Biraz otede namazini kilacaklari bicare cenaze tabutta sere serpe
(GugukluhayaT) YILMAZ ÖZDİL: 22 Mayıs’taki kongrenin düşük profilli adayını açıklıyorum
bayrak *YILMAZ ÖZDİL: 22 Mayıs’taki kongrenin düşük profilli adayını açıklıyorum* Partide güya hiç sorun yoktu. Şak… Genel başkan uçtu. * Kendisi için bile sürpriz oldu. * Kendi isteğiyle bırakmadı. İstifaya mecbur bırakıldı. * Demokrasi tarihimiz açısından dönüm noktasıydı. Seçimle gelmiş meşru bir genel başkan, tarihte ilk kez seçimle değil, birisinin talimatıyla makamından ayrılmak zorunda kaldı. * Hiç vakit kaybedilmedi. Kongre tarihi belirlendi. En çabuk hangi gün olabilirdi? 22 mayıs müsaitti. * Halk iradesi falan hikayeydi. Parti yeniden dizayn edilecekti. Düşük profilli biri aranıyordu. * Son ana kadar saklandı. Kongreye üç gün kala… Yeni genel başkan adayı açıklandı. * Kral öldü, yaşasın kral'dı… Eski genel başkanı boşverip, yeni genel başkanı omuzlara almaları iki saniye bile sürmedi. Eski genel başkanın yakın adamları bile ölenle ölünmez deyip, yeni yönetimden koltuk kapma yarışına girişti. * Tek aday gösterildi. * 1246 delege vardı. Bütün delegeler biat etti. Hiç fire verilmedi. 1246 oyla seçildi. * Kahin değilim ama… Gayet net biliyorum. * Çünkü… Kılıçdaroğlu aynen böyle seçildi! * Tam 22 Mayıs'ta. 22 Mayıs 2010'da. * Dolayısıyla… Altı defa seçim kaybedilmesine rağmen hâlâ /*"Tayyip Erdoğan'ın aradığı düşük profilli isim kim acaba?"*/diye merak eden yeni chplilere, daha nice hayırlı düşük profiller dilerim. a45UyF587661-160510115018 Oraj Poyraz cimc...@neomailbox.net 2016/05/10 12:48 5 4 gercekegitimci...@googlegroups.com -- Felaketin iyi bir yani varsa o da bize gercek dostlarimizin kimler oldugunu gostermesidir... Balzac Rabbinizden olan magfiret ve eni goklerle yer kadar olan cennete (kavusmak icin) yarisin; o, muttakiler icin hazirlanmistir. Ali Imran-133 Suleyman Celik: SEVR ANTLASMASI NDAN GUNUMUZE sceli...@gmail.com 10 Agustos 1920 de Osmanli Imparatorlugu ile Birinci Dunya Savasi nin galipleri arasinda, Turk Ulusu nun olum fermani olan Sevr Antlasmasi imzalandi. Internette kolayca bulabileceginiz Sevr haritasinda gorececeginiz uzere Osmanli ya, Sultan in halifecilik oynamasi icin, kucuk bir yer birakilmaktadir. Gercekte Muslumanlarin halifesi rolunu oynayarak Ingiltere nin kuklasi olmasi ve onun Islam ulkelerini somurmesine tinsel aracilik yapmasi dusunulmustur. Aslinda Osmanli ya birakilan bolgenin Karadeniz kiyisinda, bir Pontus Rum Devleti kurulmasi icin Ingiltere soz vermistir. Yani gercekte Turklere Ic Anadolu da denizi olmayan kucuk bir alan birakiliyordu. Turkiye Buyuk Millet Meclisi (Gazi Meclis) 19 Agustos ta aldigi kararla bu antlasmayi gecersiz saydi. Imzalayanlari ve onaylayanlari Vatan Haini ilan etti. 7 Ekim de Ankara Istiklal Mahkemesi Sevr i imzalayan Hadi Pasa, Riza Tevfik, Resat Halis ve Damat Ferit Pasa yi idama mahkum etti. Imkansizi mumkun kilan Buyuk Dahi Gazi Mustafa Kemal Pasa nin onderliginde bir araya gelen Turk Ulusu, Ulusal Kurtulus Savasi sonunda kendisine bu antlasmayi dayatanlari dize getirerek olum fermanini kabul etmedigini dunyaya duyurdu. Ardindan Lozan Baris Antlasmasiyla Sevr tarihin cop sepetine atildi. Ne yazik ki gunumuzde Lozan tartisilir olmus, onun bir yenilgi oldugunu one surenler ortaya cikmistir. Boyle sapkinlara Sevr haritasini gosterin. Baska soze gerek yok. Ancak emperyalistler kolay kolay pes etmezler. Bizim planlarimiz uzun erimlidir. Gerceklesmediginde bekletir ve kosullar olustugunda yeniden ortaya sureriz derler. Ingiliz Bas Delegesi ve muttefiklerinin sozcusu Lord Curzon Ismet Pasa ya Lozan da demistir ki bak general, tum isteklerimizi ret ediyorsun. Bunlari ben cebime koyuyorum. Ulken harap ve yoksul. Para bizde ve (yaninda bulunan ABD Delegesi Amiral Bristol u gostererek) bunlarda var. Yarin borc almak icin gelip onumuzde diz cokeceksin. O zaman cebimdekileri cikarip hepsini alacagim. Lord Curzon Ataturk doneminde cebine koyduklarindan zirnik alamamis, hatta dostlugunu kazanmak icin Krallarini ayagina gondermislerdir. Fakat ne yazik ki Ataturk ten sonra gelenler Lozan in kazanimlarini, ozellikle 2.Dunya Savasi sonrasinda Ingiltere nin yerini alan ABD ye kaptirmislardir. Sovyetler Birligi nin dagilmasiyla dunyanin tek super gucu olan ABD hedef buyutmus, mazlum uluslarin ulusal devletlerini toptan ortadan kaldirmaya karar vermistir. Medyayi, yazarlari, (sozde) bilim insanlarini, ozellikle yerel isbirlikci/hain etki ajanlarini kullanarak kuresellesme ve dunya vatandasligi masallari ile ulusal devletleri cagdisi ilan eden, ulusal kahramanlari gozden dusurmeye, ulusal refleksleri koreltmeye yonelik; ote yandan din ve mezhep ayriliklari ile mikro milliyetcilikleri one cikaran butuncul bir bilgi kirliligi (desinformasyon) olusturma ve beyin yikama kampanyasi baslatildi. Yeni planlar yapildi, taktik ve stratejiler gelistirildi. BOP ve bunun gelistirilmisi GOP bu kap
(GugukluhayaT) Rifat Serdaroğlu: BUNAMA/DEMANS DÖNEMİ
bayrak Rifat Serdaroğlu: BUNAMA/DEMANS DÖNEMİ 10 May, 2016 2002 de çıraklık dönemi ile işe başladı. Ürkek ve çekingendi, her adımda önünü arkasını kollardı! Sözlerine dikkat ediyor, kulağı ABD-AB ve sokakta, gözü ise Genelkurmay binasının ışıklarında idi! Çıraklık döneminde henüz devletin denetim ekiplerini-teftiş kurullarını felç edemediğinden, para-pul-avanta işlerini yabancılar üzerinden yürütmeye özen gösterirdi. /*"Ben girdiğim ülkenin siyaset adamlarını parayla maymuna çeviririm"*/ diyen İsrailli Ofer, /*"bana kefil olan Başbakan’ın ta kendisidir"*/ diyen Yasin El-Kadı en yakın iş ortakları idiler! Sonra ustalık dönemi geldi. Artık her şey yavaş-yavaş değişiyordu. Türk Ordusunun Genelkurmay Başkanı ve Orgeneralleri zindana atılırken, Tombalak Paşa tipli sepetler göreve getirildi. Cemaat desteğiyle yapılan bu operasyondan sonra, Yargı baskı altına alındı. Yasama ve Yürütme zaten emir eri gibiydi. Basının bir kısmı, cepten bir kuruş çıkmadan devlet müteahhitlerinden toplanan haraçlarla satın alındı. Diğerleri ise devletin sopası gibi kullanılan polis ve vergi denetçileri ile diz çöktürüldü. Artık kelimenin tam anlamıyla /*"Astığı astık kestiği kestik"*/ idi… Partisindeki herkes, görevleri Anayasa ile belirlenen bürokratlar, üniversiteler, iş dünyası, sendikalar hemen hepsi dillerini yuttular, vatan sevgisini ve meslek ahlâkını rafa saklayıp, önünde diz çöktüler. Her şey açıkça yapılır hale gelmişti. Rüşvetler açıkça alınır verilir olmuştu! Lüks oteller ve bahçeleri rüşvet tarlası haline gelmişti. Ar damarı çatlamış, utanma duygusu yok olmuş, helal-haram gibi değerler birbirine karışmış, insanlar Allah adı kullanılarak aldatılır olmuştu… Bunlar tamam da, tabiatın hükmünü yerine getirmesini engellemek veya geciktirmek, hastalıkları önceden engellemek ne parayla, ne güçle, ne sarayla ne de insanoğlunun iradesiyle olacak iş değildi ki! Arada bir başlayan unutkanlıklar gün geçtikçe artmaya başlamıştı! Bazı günler pijamalarla fırlıyor, bazen de Saraydaki Osmanlı Askerlerinin kıyafetlerini giyip Bizans’a savaş ilan ediyordu! Özellikle /*"Diriliş"*/ dizisinin oynadığı akşamlarda çok aktif hale geliyordu… Esas korkunç olanı ise kendi adamlarından bazılarını, düşman olarak görmesi ve gördüğü yerde onlara saldırması idi! Bir keresinde bir Bakanını /*"Bizans Casusu"*/ yerine koyup diğer Bakanlarının önünde tekme-tokat dövmüştü. Son olay hepsinin üstüne tüy dikti! Serok namıyla bilinen komutanı, /*"şeffaflık ve açıklık"*/ konulu bir yasa hazırlığı için emir verip bir de yönetmelik çıkarınca, usta çıldırma noktasına geldi! Ne muskalar yazıldı, ne kurşunlar döküldü, ne nefesi kuvvetli hocalar gizlice saraya sokulup okutuldu ama bir türlü sakinleşmedi. Sırtına kupa tuttular, sülüklere kan aldırttılar, ayaklarının altına şap-zencefil karışımı sürdüler, inadından vaz geçsin diye keçi sütü içirdiler, kilolarca üzüm yedirdiler olmadı, olmadı, olmadı… Komutan Serok, korkusundan koltuğu olduğu gibi bıraktı ve pencereden kaçıp, basın mensuplarının önüne çıktı. Ne kadar başarılı olduğunu anlattı, abisine bağlılığını yeniden ve bir kere daha ifade etti ve ağlayarak veda etti… Çıraklık, Ustalık döneminden sonra Bunama dönemi başlamıştı… Bir sabah danışmanlarını toplayıp emrini iletti; /*"Tiz bana büyük bir donanma kurasız. Yelkenleri atlastan, halatları ibrişimden ola! Levendlerimin yayları gürgenden, okları sedir ağacından olsun!*/ /**/ /**//*Sakın ola kadırgalarıma top-tüfek koymayın! Biz imanımızla düşmanın donanmasının hakkından geliriz"*/ dedi! Bir tek jöleli danışman /*"Tamam Reis, ben Barbaros’u da alır gelirim"*/ dedi ve çıktı. Gidiş o gidiş… Yukarıda isimlerini saydığım, görevleri Anayasa tarafından emredilmiş Anayasal Kurumlar, Üniversiteler, Sivil Toplum Kuruluşları, Basın kuruluşları şok olmuşlar gibi olayları seyrediyorlardı! Bilmedikleri gerçek, Çıraklık-Ustalık-Bunama dönemlerinden sonra /*"KAZIĞA OTURTMA"*/ döneminin gelmekte olduğuydu… Hadi şimdi, kazığa nasıl oturulursa acı azılır, diye tartışın bakalım! Sağlık ve başarı dileklerimle 10 Mayıs 2016 İLK KURŞUN a45UyF587661-160510100840 Oraj Poyraz cimc...@neomailbox.net 2016/05/10 11:48 5 4 gercekegitimci...@googlegroups.com Yunanca kokenli demokrasi kelimesi, halk (demos) ve guc (kratos) veya fiil olarak kratein kelimelerinin birlestirilmesiyle olusturulmustur. Kratein fiili, alternatif bir fiil olan archein in (monarchy, oligarchy, anarchy gibi) aksine hukuk kuralindan ziyade kaba gucu ifade etmektedir. Eski Yunan da kratein yerine archein kokeninin alinarak demarsi (demarchy) kavraminin kullanilmasinin nedeni, daha once Atina da demarsi kelimesinin bir bolge ya da grubun baskani icin kullanilir olmasiydi. O donemde demarsi, genis bir halk toplulugu mevcut olmadigindan kullanilamazdi. Bugun icin bir ideal olarak d