(GugukluhayaT) DR. NOYAN UMRUK : ASIRLIK İRFAN YUVALARIMIZ GİTTİ GİDİYOOO… KULELİ TOPUN AĞZINDA...

2017-07-26 Başlik Oraj POYRAZ At 0raj.p0y...@neomailbox.net
 




*DR. NOYAN UMRUK : ASIRLIK İRFAN YUVALARIMIZ GİTTİ GİDİYOOO*…*KULELİ
TOPUN AĞZINDA*...

Yazmıştık… Hikâye eski ve uzun solukludur…

Maliye Bakanlığı Teşkilat yasasında Vergi Denetim Kurulu ile ilgili
değişikliği öngören kararnamenin içine mutat üzere /*"torba yasa"*/
manipülasyonu ile sessiz sedasız bir madde sokuşturulmuştu. Bu madde ile
Hazine arazi ve emlaki üzerinde imar yetkisi neredeyse tamamen Maliye
Bakanlığına verildi. Maliye, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan
taşınmazları farklı projeler için değerlendirebilecek; plan
değişiklikleri belediyeler*3 ay* içinde onaylamazsa Milli Emlak re’ sen
onaylayabilecek.

Bir Maliye yetkilisi değişikliğin gerekçesini şöyle izah
etmişti: /*"Bugün İstanbul’da Boğaz’a, denize nazır birçok kamu binası
bulunuyor. Kamu kuruluşları, bu binalar yerine, yine kent içinde farklı
bir bölgede de faaliyetini sürdürebilir. Boğaz’a nazır kamu binalarının
bulunduğu alanların bir bölümü, imar planı değişiklikleriyle otel
alanına dönüştürülüp, astronomik bedellerle satışa çıkarılabilir…"*/


*İŞTE GÜN* O*GÜNDÜR*…

Darbeciler bu fırsatı, As. Okulların kapatılmasını, Kuvvet
K.lıklarının*MSB*.lığına bağlanmasını öngören*669 sayılı* kararname ile
altın tabakta rant lobisine vermişlerdir…

Kuzey Ormanları,*HES*’ler, kentsel dönüşüm ve /*"nevi şahsına
münhasır"*/ özelleştirmelerden sonra sıra Boğaz'daki eğitim-öğrenim,
kültür ve aydınlanma yuvalarına gelmiştir...

Geçtiğimiz yıllarda binlerce Wokswagen araba hatalı çıktı. Biraz da
komplo teorileri ile açıklanan bu olay sonucu Wokswagen fabrikalarını
kapatmadı; hatalı araçlar toplattı; fabrikalar hatalarını gidererek
üretimlerini daha da güçlü biçimde sürdürüyorlar…

Gelişen durumlara önlem almada ne zaman öfkeyle kalkıp, zararla
oturmamayı ne zaman öğreneceğiz… Ya da çıkan her fırsatı zücaciyeci
dükkanına giren fil misali yağmaya dönüştürmemeyi…

*Kapanıştan hemen önce son kez mezuniyetlerinin 50 nci yılını kutlayan
/"delikanlılar"/*


*ASIRLIK İRFAN YUVALARI*:*KULELİ VE DENİZ LİSELERİ*…

Gözleri şimdi, tarihi, Şehr-i İstanbul’un fethedildiği*1450’ *li yıllara
dayanan, önce kışla, zaman zaman hastane*,1845* yılından itibaren de
Askeri Lise olarak hizmet veren,*7 asırlık* tarihi dokusu, yaklaşık*2
asra* yakın eğitim yuvası geçmişiyle Boğazın nadide gerdanlıklarından
Kuleli ve*1773 den* beri şanlı bahriyemizin yuvası Deniz Liselerinde...
Sırada Galatasaray, Kabataş gibi irfan yuvaları da var büyük olasılıkla…
Satacak bir şey kalmayınca yıldızları satarlarmış…

Telaşa lüzum yokmuş, nereden çıkıyormuş efendim Kuleli’nin Brunei
Sultanına vs. saray olarak satılması falan… Henüz düşünmekteymiş
hazretler… Tartışmanın ne sakıncası varmış, geri kafalı olmamak lazımmış…

Nihayet Savunma Bakanı Fikri Işık,*23 Nisan *Meclis Kokteylinde askeri
okullar kapatıldıktan sonra ne olacağı merakla beklenen Kuleli Askeri
Lisesi hakkında baklayı ağzından çıkardı. Işık, Kuleli Askeri Lisesi’nin
tarihi ön bina kısmının Kültür ve Turizm Bakanlığı’na verileceğini ve
müze olacağını da açıkladı. Kuleli Askeri Lisesi’nin arazisinin büyük
olduğunu söyleyen Işık, kalan kısmıyla ilgili başka bir çalışma
yapıldığını belirtti. Cumhurbaşkanı*Tayyip *Erdoğan’ın talimat verdiğini
ifade eden Işık, Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın da bizzat konuyla
ilgilendiğini kaydederek, /*"Biz de gerekli kolaylığı sağlıyoruz"*/
dedi. Ön taraftaki tarihi binanın bir kısmının restore edildiğini şimdi,
kalan kısmın da Kültür Bakanlığı’nca restore edileceğini anlatan Işık,
okulun bulunduğu arazinin*180 dönüm* olduğunu ve tarihi ön binanın
dışındaki kısımla ilgili ise ne yapılacağına yönelik ayrı bir çalışma
yapıldığını ifade etti. Yani önemli olan arazi…

Müze falan da yapabilirlermiş… Bunlar zaten /*"Yaşayan Müzeler"*/
beyler... Ne hikmetse, hep böyle başlıyor bu iş bağlamalar... Yöntem
bu…/*"Kurbağayı kısık ateşte pişireceksin"*/… Asıl niyet, boğazın tümü
ile bol yıldızlı otellere, kâşanelere peşkeş çekilmesi. Oralarda bu
ülkenin çocukları, halk çocukları okuyor, okumalı beyler… Onlar sizin o
bol yıldızlı otellerinize giremezler…


*ONLAR ZATEN YAŞAYAN MÜZELER*…

Örneğin; İngiltere'de Eton Kolejini, geçmişi *8*nci yy.a uzanan Oxford'u
ya da Cambridge'i, Fransa’da Sorbon'u, İtalya' da La Sapienza'yı
satmaya, otel yaptırmaya bir kalkın bakalım, değil İngiltere, Fransa ya
da İtalya bütün Avrupa ayağa kalkar. Çünkü buraları irfan yuvaları
olmaları yanında gelenekleri, tarihsel fiziki mekânları, kokuları,
ağaçları, bahçeleri, yemekhaneleri, yemekleri, havuzları, spor alanları
ile yaşayıp, giderek tarihi, görsel güzellik ve değerleri olan tıpkı
Kuleli, Deniz liseleri gibi /*"Yaşayan Müzeler"*/e dönüşmüşlerdir.


*KURTLAR SOFRASI*…

Ne yazık ki; toplumsal, ulusal, tarihi değerlere saygı ve özen gösterme
gibi erdemler gözünü hırs bürümüş rant lobisi için bir şey ifade
etmiyor. Fırsat bu fırsat… Birilerine trilyonlarca liralık rantlar
sağlayıp, bundan sebeplenmek için bundan elverişli 

(GugukluhayaT) Rastlantı nedir?

2017-07-26 Başlik Oraj POYRAZ at alpinaasia





  Rastlantı nedir?

Rastlantı 
kavramını
iki farklı kategoriye ayırabiliriz: *
Nedensel Rastlantı ve Ereksel Rastlantı*.
Bu ikisi birbirinden gece ve gündüz kadar ayrı.
Birisi nedensel rastlantıyı kastedip bir şey söylediğinde ikincisi
ereksel rastlantı anlayıp yanıt veriyorsa, çok ciddi bir hata yapılıyor
demektir.


*Nedensel rastlantı*

Nedensel rastlantı, ortaya çıkmasında belirli bir neden olmayan ya da bu
neden her neyse tespit edilemeyen, bazı durumlarda tespit edilmesine
pratik amaçlarla bir gerek görülmeyen olay demek.
Bu durumda, nedensel rastlantıdan söz ettiğimizde de iki ayrı şeyden söz
ediyoruz: birincisi, epistemik anlamda, yani bizim bilgimizin
yetersizliği ya da ilgisizliği anlamıyla rastlantı ve mutlak olarak
hiçbir nedeni olmayan bir olayın ortaya çıkması anlamında ontik
(varoluşsal) rastlantı.

Nedenselliğe göre olaylar birbirlerini zincirleme olarak belirler.
Parayı havaya attığımızda paranın başlangıç konumu, verdiğimiz ilk hız,
havanın direnci…
bir sürü etmen, düştüğünde yazı ya da tura gelmesini belirler.
Dolayısıyla, atılan paranın yazı ya da tura gelmesi mutlak anlamıyla
rastlantı değil, önceki koşulların belirlediği kesin bir sonuçtur.
Ancak pratik olarak bu önceki koşulların hepsini birden eksiksiz olarak
bilmemiz mümkün değildir.
Her şeyi bilmeye çalışmanıza rağmen en ufak bir ayrıntının eksik kalması
sonucu tamamen değiştirebilir.
Dolayısıyla belirli bir atılışta paranın yazı ya da tura gelmesine
rastlantı deriz.
Bu ontik anlamda değil, bizim bilgimizin sınırlılığı, eksikli olması
yüzünden bizim rastlantı diye adlandırdığımız bir sonuçtur.
Yazı tura atılması gibi, sonucu çok sayıda etmene bağlı olan ve
başlangıç koşullarındaki çok küçük bir farkın sonucu büyük ölçüde
değiştirdiği olaylara da kaotik deriz.
Kaotik olayları kesin olarak öngöremeyiz, ancak uzun vadede
istatistiksel olarak yaklaşık kestirimlerde bulunabiliriz.

Uzun vadede yazı tura atılışı yapıldığında yaklaşık olarak yarı yarıya
yazı ve tura sonuçlarının elde edileceği, böyle bir istatistiksel
kestirimdir.
Paranın başlangıç konumu, atışta uygulanan kuvvet, para dönerken havanın
direnci gibi etmenlerdeki belirsizlikler uzun vadede birbirini götürecek
ve paranın geometrisi daha doğrusu simetrisi uzun vadede belirleyici
olacaktır.
Sonuçta ne kadar çok atış yapılırsa, %50 oranına o kadar yaklaşılacaktır.

Birbiri ile nedensel olarak ilgisiz iki olayın aynı anda ve aynı yerde
bir arada ortaya çıkması da episemik anlamıyla rastlantıdır.
Dünyaya bir meteorun çarpması ile dinozorların soyunun tükenmesi böyle
bir olaydır.
Meteor çarptığında dünyada dinozorlar olmasaydı böyle bir sonuç ortaya
çıkmayacaktı.
Oysa meteorun o tarihte dünyaya çarpmasını belirleyen nedenler ve o
tarihte dünyada dinozorların olmasını belirleyen ayrı nedenler vardı.
Her iki olay da ayrı ayrı kendi nedensellik zincirinin sonucu olarak
uzay-zamanda bir araya geldiler.
Nedensellik zincirlerini geriye doğru izleyebilseydik, bunların Güneş
Sistemi’nin oluşumunda birleştiğini görürdük.
Ya da eğer göktaşı Güneş Sistemi dışından geldiyse bile olayların
zincirleri, bölgedeki bir süpernova patlamasında, Samanyolu’nun
oluşumunda, o da olmazsa mutlaka büyük patlamada kesişecekti.
Demek ki bu iki olayın biraraya gelmesi mutlak olarak bir rastlantı
değil, bizim doğrudan ilgisini kuramadığımız için rastlantı olarak
adlandırdığımız bir şey.

Ontik rastlantı ise, mutlak anlamda rastlantı demektir.
Olayın neden sonuç zinciri sonucunda değil, ortada belirli hiçbir neden
yokken ortaya çıkması durumundaki rastlantı gerçek anlamda ontik
rastlantıdır.
Gündelik sağduyumuz böyle bir şeyin olmadığı yönünde ısrarcıdır.
Ama eğer kuantum kuramı doğruysa, böyle olaylar vardır.
Örneğin radyoaktif bir elementin tek bir atomunun belirli bir anda
bozunmasının bir nedeni yoktur.
Atom, ortada hiçbir şey yokken bir anda bozunur.
Neden on saniye önce değil de şimdi bozunduğunu gösterecek hiçbir şey
yoktur.
Belirli bir atomun belirli bir anda bozunması tamamen ve mutlak olarak
rastlantıdır.
Bu bilgi veya ölçüm eksikliğinin değil kuantum kuramının doğrudan
gerektirdiği bir olgudur.
Kuantum kuramı ise bütün gözlem ve deneylerimizle uyumlu olan çok güçlü
bir kuramdır ve bu kuram doğru ise mutlak anlamda rastlantı vardır.
Yine de kuantum kuramının bir son olmadığı, daha temel bir kuramın
bulunduğunda bu gibi belirsizliklerin ortadan kalkabileceği öne sürülebilir.
Bu yönde hiçbir kanıt elde olmamasına karşın, bu da bir olasılıktır.
Böyle bir olasılık dile getirilebilir belki ama elde hiçbir kanıt
olmadan bunun mutlaka böyle olduğunu öne sürmek dogmatizmdir.
Yani olgulardan değil, önyargılardan sonuca ulaşmaya çalışmak demektir.


*Ereksel Rastlantı*

*"Hiçbir şey tesadüf değil"* derken mistiklerin ve teistlerin kullandığı
ve kastettiği rastlantı ereksel rastlantıdır.
Nedensellikle ereksellik, kimi zaman bilinçli olarak çoğu zaman da