------------------------------------------------------------------------

  AARON BARUCH (ANKARALI) : REZA ZARRAB'IN HİKAYESİ....


Sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım,

Hiç uzatmadan, sallanmadan konuya doğrudan gireceğim. Efendim, bu hafta
konumuz Reza Zarrab. Şöyle bir araştırayım dedim. Vay vay vay vay… *Ben
hayatımda böyle bir yolsuzluk, rüşvet, kara para düzenbazlığı ne duydum
ne de işittim.*

Reza ailesiyle birlikte Miami’ye turistik bir seyahat (!) için
gittiğinde*ABD*’de tutuklandı. Ne turisti be? Resmen Amerika’ya sığındı.
Çünkü ortağı ya da patronu Zanjani’nin İran’daki mahkemesi sonuçlandı.
İdama mahkûm oldu. Savunmasında Türkiye’de dağıtılan rüşvetin *8*,*5
milyar *dolar olduğunu açıkladı. Açık açık söyledi. /*"Yalnız üç bakana
137 milyon dolar rüşvet verdim"*/dedi. Reza fena halde korkuyordu. Ya
İranlılar onu kaçırıp ülkelerine götürecekler, yargılayacaklar ve o da
idama mahkûm edilecek, ya da rüşveti alanlar onu susturmak için
indireceklerdi.

Şimdi size bu heriflerin ne yaptıklarını, nasıl yaptıklarını dilim
döndüğü kadar anlatmaya çalışacağım.

Önce Zanjani ile tanışmamız lazım. Babek Murteza Jancani.*1974 doğumlu*.
Sorient Grup holding yönetim kurulu başkanı. Tahsilini Ege
üniversitesinde yaptı. Ticaret hayatına deri sektörüyle başladı.
Ahmedinejad’ın döneminde, eski bir asker olduğu için devrim
muhafızlarıyla çabucak iyi ilişkiler kurdu. Ahmedinejad’ın yürüttüğü
siyaset ve nükleer program nedeniyle İran, uluslararası toplumun
uyguladığı ekonomik ambargo ile çıkmazda idi. Bu darboğazı bir şekilde
aşan becerikli Zanjani, ülkesinin Bakanlar Kurulu toplantısına katılacak
kadar büyük bir siyasi güce ulaştı. Milyarlarca dolarları çeviren
esrarengiz bir beyine dönüştü. Zanjani,*BM*tarafından İran’a ekonomik
ambargo uygulandığı dönemde ambargoyu delmekle
suçlanmış,*ABD*ve*AB*tarafından kara listeye alınmıştı. /*"Sarışın
Oligark, Sarışın Milyarder"*/olarak anılıyordu. Zanjani için işler,
Amedinejad’ın seçimleri kaybetmesiyle bozuldu. İran'da politik
değişimler başladı. Yeni Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani Amerika ile iyi
geçiniyordu. Ambargoları gevşetmesiyle birlikte artık İran'da
Zanjanilerin, Zarrabların dönemi kapanıyordu. Yeni döneme İran, kendi
göbeğini keserek başladı. Zanjani,*Aralık 2013 de*İran Cumhurbaşkanı
Hasan Ruhani’nin talimatıyla tutuklandı. Uluslararası dengeleri bile
bozabilecek*22 aylık*yargı süreci başladı.

Tahran Devrim Mahkemesi Zanjani’ye*26*ıncı duruşmada idam cezası verdi.
Duruşma süreci, Zencani'nin Türkiye’de kurduğu sistemi aydınlatması
bakımından oldukça önemliydi. Ancak enteresan olan, böylesine önemli
yargı sürecini hiçbir Türk gazeteci izlememişti. Bu nedenle Zanjani’nin
Türkiye’de dağıtılan rüşvet ve Reza Zarrab hakkında söyledikleri
Türkiye’de basına pek yansımadı.

Savunma sırası davanın iki numaralı sanığı M.Ş.’ye ve üç numaralı sanığı
H.F.H geldi. Bu isimleri İran gizli tuttu. Onun için sadece baş
harflerini biliyoruz. Bunlar kimdir, görevleri ne idi bilmiyoruz.

M.Ş. ve H.F.H., (Bu iki kişi İran devletinde önemli isimler) Zanjani’yi,
İran istihbaratı, İran Bankacılık sistemi yöneticileri ve Petrol
Bakanı’yla nasıl tanıştırdığını ve onların bu suçların ne kadarının
içinde olduğunu anlatmaya başladılar. Zanjani’nin daha önce talep ettiği
ama mahkemenin reddettiği gizlilik kararı H.F.H. konuşunca kabul edildi.
Yirmi birinci duruşmaya gelindiğinde Türkiye’de /*"çapraz
sorgu"*/denilen yöntem başladı. Yargı, petrol parasının kayıp kısmının
nerelerde olduğuna ilişkin daha detaylı sorguya geçti. Bunaltıcı sorgu
sonucunda, Zanjani ülkesine borcunu ödemek istediğini
ancak*SWIFT*sistemine(Tüm dünyadaki bankalar arasında elektronik fon
transferi standardı sağlayan sistem...) dâhil olmamaları nedeniyle
parayı İran’a getirmesinin fiilen imkânsız olduğunu dile getirdi.

Bu noktada kritik bir uluslararası hamle gerçekleşti ya da denk geldi.
Amerika Birleşik Devletleri, ambargonun en güçlü ayağını ortadan
kaldırdı ve İran’ı tekrar*SWIFT*sistemine dâhil ediverdi. Bu hamle İran
yargısı karşısında Zanjani’yi köşeye sıkıştıran en güçlü darbe oldu.
Zencani sözünü ettiği paraları getiremedi. Tahran yargısı bunun bir
oyalama olduğuna hükmetti ve davayı karara bağlayacağını duyurdu. Babek
Zanjani'nin Tahran Devrim Mahkemesi'ndeki yargılanma maratonu*5
ay*sürdü. Zencani,*3 Ekim 2015*’te başlayan davada, İran’da cezası idam
olan /*"Fesat Fil Arz"*/, yani yeryüzünde yolsuzluğu yaymak ile
suçlanıyordu. Zanjani’nin birlikte yargılandığı ve eski iş ortakları
olan iki kişiye de idam cezası verildi. Zanjani çıkarıldığı*26*’ncı
duruşmada idama mahkûm edilirken gözyaşları içinde kaldığı fotoğraf
ertesi gün birçok gazetenin birinci sayfasında yer alacaktı.

Zencani’ye idam kararı verilmesi ülkede iki farklı biçimde yorumlanıyor.
Bir tarafta /*"adalet yerini buldu!"*/diyenler var. Diğer tarafta ise
/*"Zanjani feda edildi, asıl suçlular korunuyor"*/diyenler. Asıl
suçlulardan kasıt İranlı pek çok üst düzey devlet görevlisi ve
uluslararası sistemdeki bağlantıları... Dava boyunca İran medyasında,
yargılamanın Türkiye’yi de kapsayan bir süreç olduğuna ilişkin haberler
çıktı. Haberler *‘ismini vermek istemeyen İranlı yetkililere
dayandırıldı. Haberdeki yetkililer, Babek Zanjani’*nin İran’dan çaldığı
paranın büyük bir kısmının Türkiye’de olduğunu vurguluyorlardı.

*4 Nisan 2016 tarihinde*Amerika’da başlayan Zarrab davası bu iddianın
doğruluğu hakkında yeni bir aşama olacak. Çünkü Zanjani, Zarrab’dan
Türkiye’deki kolu olarak net biçimde söz etti. Duruşmalarda ve
iddianamede Türkiye’nin adı sıkça geçti. Zanjani, rüşvet verdiğini inkâr
etmedi hiçbir zaman.*Bin 500 kilo*altının İstanbul’da uçakta
yakalandığında rüşvet vererek uçağı nasıl havalandırdığını açık açık
anlattı. İran’ın petrol paralarını Türkiye’deki ortağı Reza Zarrab’a
verdiğini de aynı açıklıkla dile getirdi.

Zanjani ve Zarrab olayını anlayabilmek, İran’a ambargo ile birlikte
oluşturulan kayıt dışı ekonominin işleyişini bilmekten geçiyor. İran,*37
yıldır*ambargolarla yaşayan bir ülke. Önceki Cumhurbaşkanı Ahmedinejad,
nükleer programı yeniden başlattığını duyurunca Amerika mevcut ambargoyu
daha da ağırlaştırdı. Alınan uluslararası kararlıların yanısıra daha
boğucu ekonomik ambargo yöntemleri de lobi/baskı gücüyle fiilen
uygulandı. Ambargo, İran’ın petrol ihracatı yaptığı ülkelere dönük
baskıya da dönüştü. Bir enerji devi olan İran, dünya petrol rezervinde
dördüncü; doğalgazda ise dünya ikincisi konumunda. Ülke ekonomisinin
temeli petrol ve doğalgaz satışı üzerine kurulu. Uzun vadeli anlaşmalar
nedeniyle doğal gaz, ambargo dışı tutuldu. Ancak petrol ihracatında İran
neredeyse /*"kımıldayamaz"*/duruma geldi. Günlük üretilen*3 milyon
*varil petrol satışından gelecek gelir, İran halkının ihtiyaçlarını
karşılamak için vazgeçilemez konumdaydı. Ambargo dayanılamaz hale
gelince İran /*"B Planlarını"*/devreye soktu. Ambargo sadece devletleri
kapsadığı için İran, özel şirketler üzerinden bunu delme yoluna gitti.
Ahmedinejad’a yakın kişilere dünyanın çeşitli ülkelerinde onlarca
ithalat/ihracat şirketi kurduruldu. /*"B Planı"*/sistemin işleyişi
özetle şöyleydi:

*1*- Ulaşım sektöründen tanker filoları, havayolu şirketleri ve limanlar
satın alınmaya başlandı.

*2*- Küçük tankerler, İran’dan petrolü alıp Malezya açıklarına götürmeye
başladı.

*3*- Petrol burada büyük tankerlere aktarılarak; Kore-Singapur-Hindistan
ve spot petrol piyasasına satıldı.

*4*-*Dolar *olarak alınan para altına çevrildi.

*5*- Altın, Malezya İslam Bankası başta olmak üzere farklı ülkelerdeki
bankalar üzerinden dolaşıma sokuldu.

Peki, bu tonlarca altın İran'a nasıl dönecekti? Sistemde dönen para
oldukça büyüktü. Zanjani’nin duruşmada verdiği bilgiye göre bazen
günde*2 milyon *varil *(250 milyon *dolar) petrol satıldığı olmuştu.
İran’ın petrol üretim kapasitesini düşündüğümüzde yıllık*80-90 milyar
*dolar büyüklükten söz ediyoruz. Bu kadar /*"kara parayı"*/dolaşıma
sokmak büyük bir zorluktu. /*"Zanjani Çarkı"*/tam bu noktada devreye
girdi. /*"Sarışın Oligark"*/tek başına iki yılda*170 milyar *dolarlık
kara parayı aklayıp dolaşıma soktu.

*7*- Satın aldığı havayolu firmaları (İddiaya göre Türkiye’de Onur...)
ya da kiraladığı uçaklarla bu altınları Türkiye’ye soktu.

*8*- Altın, /*"değerli taş"*/ya da başka isimlerle gümrüklenerek
Dubai’ye nakledildi. Böylece Türkiye çok büyük /*"altın ve değerli taş
ihraç eden ülke"*/olarak gözükmeye başladı.

Türkiye’de sanki cari açık kapanıyordu.

*9*- Dubaili mücevherat üreticileri bu altınları eritip ziynet eşyasına
dönüştürdü.

*10*- Ziynet altınları teknelerle İran’a gönderildi.

*11*- Ziynet altınları İran’da tekrar eritilip külçeye dönüştürüldü.
İran elindeki altınları ülke ihtiyacı için kullanıma sokuyordu. Kara
para aklanmıştı.

Zanjani’ye göre oluşturulan bu dev kayıt dışı ekonomide komisyonlar
kaçınılmazdı. İfadesine göre; para trafiğinde*yüzde 20-25*’lik kısmı
/*"aklanma komisyonu"*/olarak dağıtıldı. Kendi payı ise;*yüzde 2 idi*.
Zanjani komisyonun*yüzde 5*’inin Dubai’de,*yüzde 5*’inin ise Türkiye’de
kaldığını söylüyordu. Mahkeme bu noktada daha net sorular yöneltiyordu
tabi. Zanjani, kendisine ait havayolu şirketleriyle Türkiye’ye soktuğu
altın/paranın çıkarılması sırasında Türkiye’deki ortağı aracılığıyla
Türk yetkililere yüksek miktarda rüşvet verildiğini itiraf etti. Zanjani
üç Türk bakana bizzat ne kadar para verdiğini isimlerini vererek
anlattı. Verdiği rakam toplamda*137 milyona*denk geliyordu. Zanjani,
Türkiye'de dağıtılan rüşvetin toplam rakamını da verdi: *8*,*5 milyar
*dolar! İddia ettiği *8*,*5 milyar *dolar /*"komisyonun"*/asıl büyük
kısmının dağıtımını ise/*"Türkiye’deki kolunun"*/bildiğini söylüyordu.
Kimdi bu Türkiye’deki sağ kolu. Reza Zarrab…

Şimdi size çarpıcı bir görüşmeyi aktaracağım. Bu görüşme Reza Zarrab ile
eski iç işleri bakanı Muammer Güler arasında*11 Ekim 2013
günü*saat*19.51*de yapılıyor.

Reza Zarrab :

*-Sayın bakanım, sadece insanın ailesini zedeliyorlar, başka bir şey yok.*

Eski iç işleri bakanı Muammer Güler:

*-Abicim sen o konuda rahat ol. Vallahi öyle bir şey varsa senin önüne
ben yatarım yaaa. Senin iç işleri bakanlığında bir şeyin yok, MİT’te bir
şeyin yok, mali’de (maliyede) bir şeyin yok.*

…. Ne diyeceğini şaşırıyor insan…

Zanjani savunması boyunca yaptığı tüm faaliyetlerin İran’a uygulanan
ambargoyu delmek, ülkesini ve halkını rahatlatmak için olduğunu söyledi.
Ancak İran mahkemesi tüm bunlara rağmen idam kararı verdi. Mahkeme,
Zanjani’nin para akışında Petrol Bakanı ile birlikte sahte alındı
makbuzlarıyla en az*14 milyar *doları /*"iç ettiği"*/görüşünde. Hatta
mahkemenin elinde bu çarkın içinde dönemin devlet başkanı, dini lideri
ve çok sayıda devlet yetkilisinin olduğuna ilişkin deliller var.
Mahkemenin bu yetkililere doğru uzanma ihtimali Ruhani yönetiminin
elindeki çok büyük bir koz. Nitekim Ruhani hükümeti idam kararının
ardından /*"Zanjani idam edilerek asıl suçlular izini kaybettirmek
istiyor"*/açıklamasında bulundu.

Ruhani’nin bir kritik hamlesi de /*"Asıl suçluların bulunmadığı ve diğer
ülkelerdeki bağlantılarının ortaya çıkarılacağı güne kadar mücadelenin
devam edeceği"*/şeklindeki açıklamasıydı. Bu uluslararası paslaşmaların
eşliğinde Reza Zarrab, eşi ve çocuğunu yanına alarak Amerika’ya gitti
ve*FBI*tarafından gözaltına alınıp tutuklandı.

Bu hamlede*ABD*’nin*2 amacı*var:

*1*-Reza Zerrab üzerinden ilk etapta kendi ulusal çıkarlarına yönelik
tehdidi yok etmek.

Çünkü muhakkak*ABD*’de de rüşvetler verildi. Orada da pislikler
var.*ABD*bu pislikleri deşifre etmek istemiyor. En azından şu aşamada.
Belki sonra onlar da kendi göbeklerini kendileri kesecekler…

*2*-İkinci etapta ise; İran iç siyasetinde Ruhani’nin yapamadığını
yaparak, İran ekonomisi ve siyaseti üzerinde etkin olan derin gücü
çökertme peşinde.

İran-Batı anlaşması gün geçtikçe gelişirken masadaki Zarrab
davası,*ABD*’nin İran karşısında elini güçlü tutacak sağlam bir koz aynı
zamanda.

Birçok otoriteye göre dava, tarihte iz bırakan siyasi davalardan birine
dönüşebilir.*ABD*tarafından ele geçirilip delil niteliği kazanan
Zarrab’ın mektubundaki /*"ekonomik cihat"*/kavramı,*CIA*’in İran
Devrimi’nden bu yana mücadele ettiği bir kavram.

Bu davada, birkaç ülkeyle birlikte Türkiye’nin de, özellikle bir kamu
bankası (Halkbank) Hazine Müsteşarlığı ve bazı siyasiler üzerinden
sıkıştırılması muhtemel.

Türkiye temelde bir rüşvet soruşturması olan*17 Aralık*’ı bağımsız
biçimde yargılayamadı, Zarrab’a karşı hukuku işletmedi. Cezaevinde
olması gereken Zarrab, şimdi yaban ellerde güçlü bir koz. Türkiye ise
uluslararası sistem önünde /*"kara para aklama ve bankacılık sisteminde
sahtekârlık"*/gibi büyük suçlamalarla yüzleşme riski ile karşı
karşıya... İran başta da dediğimiz gibi yeni dönemi çok iyi okudu ve
kendi göbeğini kendi kesti. Türkiye ise /*"yolsuzluk, rüşvet ve kara
para aklamada"*/büyük bir başarıya imza atarak*149 ülke*arasında*12*nci
sıraya yükseldi. Hele son*2-3*yılda bu başarı öyle küçümsenecek bir
başarı değil. Boru mu bu? Ukrayna, Irak, Bangladeş, Katar, Mısır hatta
Venezüella’yı bile solladık. Küresel Finansal Dürüstlük Örgütü
Türkiye’nin son bir yılda*14 basamak*birden yükselerek kara para
aklamada dünya*12*nciliğine yükseldiğini duyurdu. Bir evvelki raporda
Türkiye*26*ncı sırada yer alıyordu. Aklanan miktar yılda ortalama*15-16
milyar *dolar… Vay bee!

Bakalım işin sonu nereye kadar varacak…

Bu hafta da bu kadar sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım…

Bu yazımı büyük oranda nokta dergisinden aldım. (*4 Nisan 2016*) Hatta
bir kısmını aynen kopyaladım.

Ayrıca Cumhuriyet gazetesi arşivlerinden faydalandım. Özellikle eski iç
içşeri bakanı Muammer Güler ile Reza Zarrab arasındaki konuşmayı*15
Şubat 2014 tarihli*Cumhuriyet.com.tr. den aldım. Ayrıca Vikipedia
ansiklopedisinden de faydalandım.

Hoşça kalın sevgiyle kalın…

Aaron Baruch (Ankaralı)

*NOT*: Bu yazımı Reza Zarrab konusunda araştırma yapmam için bana
Miami'den yazan*40 senelik*dostuma ithaf ediyorum. O kendisini
biliyor.Ben de onun bildiğini biliyorum. Bu da bize yetiyor... Çok yaşa
sevgili dostum.

 
------------------------------------------------------------------------
a45UyF587661-170827234125 Oraj Poyraz At 0raj.p0yraz
0raj.p0y...@neomailbox.net
2017/08/28  17:02 6  64  turanca...@googlegroups.com

 
-- 

Ofke ve kizginliktan koru kendini.

Hz.Ali

Kim Kemalci milliyetcilerle birlikte Yunana karsi gelirse ser an kafirdir.

Delibas Mehmet -1920
Ingiliz Karadeniz Ordu Komutani General Milne nin Londra ya Ingiliz
Genelkurmayi na yazdigi rapor dan

Hasan Sarac : Spinoza: Otoriteye boyun egmeyen filozof

Monar$ik yonetimin en buyuk sirri, insanlari denetim altinda tutmasi
gereken korkuyu dinin aldatici adiyla ortmek ve boylece onlarin kurtulus
icin savasircasina esaret icin de savasmalarini ve yalnizca tek bir
insan boburlenebilsin diye canlarini feda etmeyi utanc verici degil, en
serefli bir basari olarak gormelerini saglamaktir.

On besinci yuzyil sonlarinda Cizvit papazlarinin Ispanyol ve Portekiz
krallarindan aldiklari gucle kurduklari engizisyon mahkemeleri, oralarda
yasayan Yahudi cemaatine yasam hakki tanimayinca, Sefarad adi verilen bu
Yahudilerin buyuk cogunlugu Osmanli topraklarina, bir kismi da Italya ya
siginmisti. Kucuk bir azinlik da yasamini simdiki Hollanda topraklarinda
devam ettirmeye karar vermisti. Bu siginmacilar bir sure sonra ortama
ayak uydurmuslar, kendi sinagoglarini Amsterdam da kurmuslardi.

Oncu gocmenlerden biri de basarili bir tuccar olan Miguel Spinoza dir.
24 Kasim 1632 gunu Miguel ve ikinci karisi Ana Debora nin bir ogullari
dunyaya gelir. Adini Baruch koyarlar. Daha kucuk yaslarda keskin zekasi
ile dikkat ceken Baruch, alti yasina geldiginde annesini kaybeder. Genc
yasta Amsterdam daki sinagogun hahamlarindan Tevrat ve teoloji dersleri
almaya baslayan Baruch, kisa surede bu egitimi yetersiz bulmaya
baslayacaktir. Akli ve sagduyuyu laik felsefede ve bilimde aramaya karar
veren genc adam, entelektuel gelisimini guclendirmek amaciyla yirmi
yasinda Latince ogrenmeye baslar.

Her yoksula yardim eli uzatmak, bireylerin erisim ve gucunun cok
otesindedir. Yoksullarin bakimi tumuyle toplumun uzerine dusen bir
gorevdir.

Katolik bir seruvenci ve cok yonlu bir biliminsani olan Franz van der
Ende, genc Spinoza ya Latince disinda matematik, geometri gibi pozitif
bilim alanlarinda da yol gostermektedir. Ispanyolca, Ibranice,
Portekizce, Hollandaca ve Fransizcayi rahatca konusabilen Spinoza, artik
Latince diline de hakim olmaya baslamis, bu dilde yayinlanan eserleri
okuyarak yeni ufuklara yelken acmistir. Tarih ve siyaset biliminin
kurucusu sayilan Floransali Niccolo Makyavelli ile Fransiz matematikci,
biliminsani ve filozof Rene Descartes in dusuncelerinden etkilenen
Spinoza, Yahudi dininin geleneksel ogretilerine karsi cikmaya baslar.
Ilerde cok basarili bir haham olmasi hayal edilen genc adamin gittikce
farkli tavirlar sergilemesi, onu yetistiren hahamlari rahatsiz
etmektedir. Onceleri sert bicimde uyarilan Spinoza, dusuncelerini
savunmaya devam edince Yahudi tarihinin en agir aforozuna tabi
tutulacaktir. 24 yasindan itibaren tum Yahudi dostlarindan ve aile
fertlerinden koparilan ve gorusme yasagi getirilen Spinoza inzivaya
cekilir. Bu da yetmeyecek, hahamlarin talebi uzerine Amsterdam
Belediyesi nin karariyla yasadigi sehri de terk etmek zorunda kalacaktir.

Nefret, karsilik gordukce artar, oysa sevgiyle yok edilebilir. Sevginin
tamamen yenilgiye ugrattigi nefret, sevginin icine girer ve boylece
sevgi, oncesinde nefretin var olmadigi sevgiden daha da buyuk olur.

Bu gelismelerden sonra Baruch adini Benedict e ceviren gonlu yarali
dusunur, yasamini surdurebilmek icin bir yandan teleskop ve
mikroskoplarda kullanilan mercekleri yontma isi yaparken bir yandan da
sigindigi kasabalarda okumaya, dusunmeye ve yazmaya devam etmektedir.
1670 yilinda simdiki Lahey e tasinan Spinoza, geri kalan omrunu orada,
mutevazi kosullarda ve cogu zaman tek basina gecirecektir.

Mercek yapiminda uzmanlasan Spinoza nin yakin cevresi kendisinden optik
alaninda onemli buluslar yapmasini beklerken, o vaktini karma$ik felsefi
konularda derinlesmeye vakfeder. Degerini bilen ve yardimci olmak
isteyen az sayida dostunun maddi desteklerini reddeden, ona teklif
edilen hocalik onerilerini geri ceviren Spinoza icin gercekligi ogreten
bir hoca olarak, kendi tavsiyelerini ozel hayatinda da uygulayabilen, bu
ornek davranislariyla her turlu ovguyu hak eden bir birey tanimlamasi
yapilmistir.

Gurur, insanin kendisini bir sey sanmasindan kaynaklanan hazdir.

Ozgurluk kavramini insanlarin nereden kaynaklandiklarini bilemedikleri
istek ve arzularinin, istahlarinin farkina varmasi olarak tanimlayan
genc filozof, yazdiklarini cogunlukla kendine saklamis, yasadigi donemde
yalnizca Tractacus Teologico - Politicus - Mantiksal Siyasi Tez ve
Principles of Descartes Philosophy Geometrically Demonstrated -
Descartes Felsefesinin Geometrik Bicimde Aciklanmasi adli kisa
denemeleri Latince yayinlanmistir.

Spinoza, olan biten her seyin bir geregi olduguna inanirdi. Bu yonuyle
Kierkegaard, Nietzsche, Marcuse, Sartre gibi son donem varoluscularina
ilham verdigi soylenebilir. Spinoza ya gore insanlar neden, nasil
davrandiklarini anlama ozgurlugune sahiptirler. Unlu dusunure gore
ozgurluk aslinda olan bitene hayir demek degil, neden oyle oldugunu
anlamak ve kabullenmektir, gercekte insanlar ozgur olduklarina inanir
ama gozleri acik uyuduklarinin farkina varmazlar.

Bir seyi istediginiz kadar ince dilimleyin daima iki yuzu olacaktir.

Aydinlanma caginin ilk isaret fisegini atesleyen Spinoza nin basyapiti,
olumunden sonra yayinlanan Ethica: Geometrik Yontemlerle Kanitlanmis ve
Bes Bolume Ayrilmis Ahlak adli Latince kaleme alinmis eserdir. Yazarin,
milattan once ucuncu yuzyilda yasamis matematikci Oklid in geometrik
calismalarini andiran semalarla aciklanan teoremlerini anlamakta, bu
konuda donanimli okurlar bile zorluk cekmistir. Bu devasa calismanin
birinci bolumunde Spinoza nin terimleri, ardindan varsayimlari siralanir.

Simdinin gecmisten farkli olmasini istiyorsaniz gecmisi inceleyin.

Iyi ve kotu yu birbirlerine karsit degil tamamlayici goren, duygularin
ise gerceklerin yeterince anlasilamamasindan kaynaklandigini one suren
Spinoza nin Ethica adli carpici eseri pek cok filozof icin esin kaynagi
olmustur.

Tanimlari, aciklamalari, sonuclari ve notlarla orulu icerigiyle bu
calisma, bir felsefe metninden ote bir anlam tasir. Ethica yi; Tanri,
insan, zihin, beden, akil, duygular ve ozgurluk gibi derin kavramlara,
matematiksel bir dusunce yontemi ve mantik kurallari cercevesinde yanit
arayan ozgun bir eser olarak tanimlamak mumkundur.

Bati felsefesinin en ozgun ve radikal dusunurlerinden olan Spinoza,
hayatta kalabilmek icin surdurdugu mercek yontma mesleginin trajik bir
sonucu olarak, 21 Subat 1677 gunu kuvars tozu hastaligi nedeniyle Lahey
deki mutevazi evinde sessizce yasama veda eder.

Bu buyuk filozofu bir baska buyuk filozof olan Friedrich Hegel, su
carpici cumlelerle degerlendirir:

Ya bir Spinozacisinizdir ya da kesinlikle bir filozof degilsinizdir.

Hasan Sarac
http://www.edebiyathaber.net/baruch-spinoza-otoriteye-boyun-egmeyen-filozof-hasan-sarac/


Grup eposta komutlari ve adresleri      :       
Gruba mesaj gondermek icin      :       ozgur_gun...@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin    :       ozgur_gundem-subscr...@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin   :       ozgur_gundem-unsubscr...@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin     :       ozgur_gundem-ow...@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz   :       http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz     :
http://orajpoyraz.blogspot.com/


BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo





 

-- 
You received this message because you are subscribed to the Google Groups 
"Gugukluhayat" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email 
to gugukluhayat+unsubscr...@googlegroups.com.
To post to this group, send email to gugukluhayat@googlegroups.com.
Visit this group at https://groups.google.com/group/gugukluhayat.
For more options, visit https://groups.google.com/d/optout.

Cevap