Türkiye batı paktı tarafından ambargoya maruz bırakılmaktadır. Zannetmeyin ki, sadece Almanlar ambargo uyguluyor. Amerikalılar da ambargo uyguluyor. Ve ambargo giderek resmiyet kazanıyor.
AKP hükumetlerinin Stratejik Derinlik politika saçmalığı, zamanla BOP eş başkanlığı Türkçe ifadesiyle Ortadoğunun ufalanmasının yardakçılığına dönüştü, şimdi de kullanışsız hale gelmiş ve son kullanma tarihi geçmiş kadronun tasfiyesi, ülkenin de ufalanmasına sıra gelmiştir. Önümüzdeki referandum, bu süreçte bir değer taşımamaktadır. Referandum, sadece RTE'nın devr-i sabık olmaktan kurtulma için kotardığı bir projedir. Referandum sonucu ne olursa olsun, batının hazırladığı senaryo önümüze konulacaktır. Üstelik ülkenin dümeninde çok fazla suça karışmış, hakkında çok fazla dosya olan bir siyasi kadro, bir parti, ve en tepede de bir lider vardır. Bu kadronun böylesi netameli bir zamanda ülkenin dümeninde kalması elbette ve kesinlikle çok mahsurludur. Çünkü bu kadar sorunlu bir kadronun şantaja maruz kalmaması, ve maruz kaldığı şantajlara boyun eğmemesi imkansızdır. Ayrıca, böylesi sıkıntılı bir dönemde ülkenin şantajlara, tehditlere, aldanmalara açık tek adamlara, ya da dar kadrolara değil kollektif akla ihtiyacı vardır. Meclisleri aldatmak, kandırmak, şantaja maruz bırakmak imkansız değilse bile çok zordur. Ülkenin elbette meclislerin ürettiği hükumetler eliyle yönetilmesi özellikle de zorlu zamanlarda çok daha faydalı olacaktır. Savaş ilanı, barış görüşmeleri, savaşların yürütülmesi tek adamlar eliyle yürütülürse karşısında Stalin, Hitler, Musollini, Franko tarzı diktatörler bulursunuz. Bunlar yüzbinlerin kaybını kağıt üzerinde ayrıntı olarak hesaplar ve kolayca feda eder. Oysa böylesi zorlu zamanlarda meclislere dayanan, meclislere hesap veren, meclislerden ortaya çıkmış hükumetler vatandaşlar, vatan ve istikbal konusunda asla bu kadar rahat, bu kadar bonkör olmayacaktır. _*Zorlu zamanlarda tek adam arayışları ve teklifleri aldatmadır, sakın kanmayın.** **Zorlu zamanlarda yapılması gereken danışma, tartışma ve oylamadır.*_ MECLİS KOLLEKTİF AKILDIR, MECLİSLERİ ALDATMAK, ŞANTAJLARLA YÖNLENDİRMEK, TEHDİT ETMEK İMKANSIZDIR. TEK ADAMLARI DAR KADROLARI ALDATMAK, ŞANTAJLAR VE TEHDİTLERLE YÖNLENDİRMEK ÇOK KOLAYDIR. Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net <mailto:0raj.p0y...@neomailbox.net> / oraj.poy...@openmail.cc / oraj_poy...@alpinaasia.com ) L2fSIJNoA0xfSNxA ------------------------------------------------------------------------ bayrak *ALMANYA TÜRKİYE*’YE*SİLAH SATIŞINI REDDETTİ* *22* Mar,*2017* Alman basınında çıkan haberlerde Alman hükümeti*NATO* müttefiki Türkiye’ye silah ihracatını onlarca kez onaylamayı reddettiği iddia edildi. Gerekçe olarak da silahların halka karşı kullanılmasından endişe edilmesi gösterildi. Alman hükümetinin Türkiye’ye*2016*’nın başından beri*11 kez* silah satışı gerçekleştirmeyi reddettiği ortaya çıktı. Bu bilgiye Alman Ekonomi Bakanlığı’nın Sol Parti Milletvekili Jan van Aken’ın verdiği soru önergesinde yer verildi. Süddeutsche Zeitung ve Alman haber ajansı dpa’nın Ekonomi Bakanlığı’nın verdiği yanıta dayandırdığı haberinde, Türkiye’nin hafif silahlar, cephanelik ve diğer silahlanma malzemelerine ilişkin Türkiye’den gelen başvuruların geri çevrildiği belirtildi. /*"İNSAN HAKLARI"*/*GEREKÇE GÖSTERİLDİ* Ekonomi Bakanlığı Müsteşarı Matthias Machining tarafından soru önergesine verilen yanıtta Türkiye’deki insan hakları durumunun silah satışının gerçekleşmemesi kararında önemli rol oynadığı kaydedildi. Yanıtta Alman hükümetinin, Türkiye’deki darbe girişiminden bu yana silahların özellikle Kürt sorunu ve diğer iç problemleri bastırmak için halka karşı kullanılmasından endişe ettiği vurgulandı. *NADİR GÖRÜLEN BİR DURUM* Alman hükümeti*NATO* ve*AB* üyesi ülkelere silah satışı yapılmasına genellikle onay veriyor. Satış sadece istisnai durumlarda özellikle siyasi gerekçelerle geri çevrilebiliyor. Dolayısıyla*NATO* üyesi olan Türkiye’ye silah ihracatının kısıtlanması nadir rastlanan bir durum. Alman hükümetinin kararını memnuniyetle karşılayan Sol Parti Milletvekili van Aken, /*"Bir sonraki adım Almanya’dan Türkiye’ye hiç silah satışı gerçekleşmemesi olmalı"*/ diye konuştu. Aken, Türk hükümetinin kendi ülkesinde ve Suriye’yi savaşa sürüklediğini ve giderek bir diktatörlüğe dönüştüğünü savundu. *(DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE*) *http://www.ilk-kursun.com/haber/310935/almanya-turkiyeye-silah-satisini-reddetti/* ------------------------------------------------------------------------ a45UyF587661-170322143707 Oraj Poyraz oraj_poy...@alpinaasia.com 2017/03/22 16:34 6 64 turanca...@googlegroups.com -- Kucuk seylere fazla onem verenler ellerinden buyuk seyler gelmeyenlerdir. EFLATUN ( Hadisin ravilerinden ) A mes rahimehullah der ki : Bildirildi k i, cehennemliklerin Malik e yalvarmalari ile Malik in onlara verdigi cevap arasinda bin yillik zaman gececektir. Cehennemlikler , bu sefer aralarinda : Rabbinize dua edin, sizin icin O ndan daha hayirli kimse yok ! diyecekler ve elbirlik soyle yakaracaklar : Cehennemle ilgili hadis. Sahihmis bilenler denetlesin. DOGA YASALARI UZERINE DUSUNCELER -1- Her satirinda beynimi tetikleyen harika bir kitap okuyorum: Buyuk Tasarim . Dr Stephen Hawking ve Leonard Mlodinow tarafindan yazilmis. (Dogan Kitapcilik. Ceviri: Selma Ogunc) Sanirim Dr Hawking i tanitmama gerek yok. Bedeni nerdeyse tamamen islevsiz duruma gelen bu adam, akli ile galaksiler arasinda yolculuk etmekte. Leonard Mlodinow a gelince. ABD li bir fizikci. Babasi, Buchenwald toplama kampinda bir yil kadar tutulmus ve Polonya da Nazi yonetimine karsi gerceklestirilen direnisin basina gecmis. Aile bu soykirimdan kurtulup ABD ye yerlesmisler. Burda kucuk yaslarda kimya ve fizige ilgi duyan Mlodinow, Israil deki bir kutuphanede Feynman in fizik yasalari uzerine tezleri kitabini okuduktan sonra tamamen fizige yonelmis. Hic sasirmadim. Richard Feynman, fizigi milyonlarca insana sevdiren gercek bir dehadir. Simdi bu kitabin doga yasalarina ayrilan bolumunden alintilar yaparak, kendimden de yorumlar katarak bir seyler karalayacagim. Doga yasalari hepimizin oylece kabul ettigi gercekliklerdir. Onlara alisiriz; oyle alisiriz ki bir sure sonra onlarin aslinda ne kadar sasirtici olduklarini unuturuz ve merak hissimiz hayatin akisi icinde olur gider. Oysa insanlik binlerce yil boyunca, etrafinda gordugu ve bir anlam veremedigi olaylari aciklamak icin sayisiz inanc ve mitoloji gelistirdi. Neden volkanlar aniden ofkelenip ates sacmaya basliyordu, neden Gunes bazen karariyordu, neden sakin bir havada firtina patlayip gemileri denizin dibine gonderiyordu? Misir dan Hind diyarlarina, Iyon medeniyetinden Maya uygarligina kadar her yerde insanlar bu sasirtici ve korkutucu olaylari aciklamak icin binlerce tanri, tanrica, melek veya ifrit modelleri gelistirdiler. Yakla$ik 50 bin yil oncesine uzanan avci-toplayici atalarimizdan miras aldigimiz korkular hepimizin bireysel ve kolektif bilincaltina kadar isledi ve dinsel davranislarimizin temelini olusturdu: Tanrilara sukran dualari, sunulan kurbanlar, olum rituelleri, bereket sarkilari, tanrilarin insanlara ahlaksizliklarindan dolayi kitlik, savas veya afetler yagdirmalari ve bundan kurtulmak icin mabetlere dolusan insanlar. (Cok uzaga gitmeye gerek yok. Ingiltere Londra da 1665 yilinda cikan buyuk bir yangindan dolayi, binlerce insan kiyametin geldigini zannedip kiliselere dolusmuslardi. Halley kuyruklu yildizinin her gelisinde ise insanlar korku icinde kiyameti beklemislerdir. Bunlara volkanlarin, depremlerin insan uzerindeki etkilerini ekliyebilirsiniz.) Bilimsel dusuncemiz ise, tum insanlik tarihi ile kiyaslandiginda cok yeni sayilabilir. Gerci, o muhtesem Iyon medeniyetinde bilimimizin temelleri atilmisti ama, pek cok tarihsel sebep yuzunden yuzyillar boyunca uykuya yatti ve onlarin yerini genelde teolojik aciklamalar aldi. Bu arada, belirtmeliyim ki, su an uzerinde tepistigimiz topraklarda muhtesem bir insan yasadi: Milet li Thales. M.O 624-546. (Simdiki Aydin in Didim ilcesinde) Felsefenin ve bilimin onculerinden sayilan Thales cesitli geometrik kuramlar gelistirmis ve bir Gunes tutulmasini onceden hesaplayip haber vermistir. Ne yazik ki, o donemlerin devlerini tek tek sayabilmem cok zor ve yazinin tamamen amaci disina tasmis olurum. Arkhimedes, Anaksimandros, Empedokles, Epikurus, Oklid, Pythagoras. Daha bir suru isim... Simdi bu isimleri alfabetik sira ile yazmak kolay, ama inanin her biri ayri bir dunya, ayri bir gunes... Onlarin actigi yol, buyuk usta Galileo ve nihayet Newton a kadar uzandi .. arada binlerce yol emekcisi var. Dunyanin her yerinden bilgi emekcileri. Yunan, Roma, Misir, Babil, Islam topraklari, ortacagdaki Kilise nin aykiri dindarlari .... Neyse, uzun mesele. Bilimsel kuramlarla ilgili olarak bazi insanlarin yanlis bir kanaatleri bulunur. Herhangi bir onerme, bir kuram eger yanlis ise bunun bilim disi oldugu gibi iddialarda bulunulur. Oysa ki, bilimsel kuramin en onemli ozelligi, onun yanlislanabilir olmasidir. Yanlislanamayan sey, bilimden cok kehanetin, mistik sezgilerin veya inanclarin alanina girer. Karl Popper, tumevarimsal dusuncenin her durumda gozlemlenebilir veya sinanabilir olamiyacagini farkederek, ispatlamaktan cok yanlislamak olgusu uzerinde durmustur. Ornegin: Uydumuz Ay kasar peynirinden yapilmistir derseniz bu, bilimsel bir onermedir. Cunku yanlislanabilmesi mumkundur. Ote yandan, Ay i goze gorunmeyen melekler hareket ettirir, bunu ancak iman sahibi kisiler farkedebilir derseniz, bu bir bilimsel onerme degildir; zira goze gorunmeyen melekleri olcmek, sinayabilmek mumkun degildir. Bir bilimcinin gelistirdigi kuram; olculebilir, yanlislanabilir, farkli insanlar tarafindan gozlemlenebilir, denenebilir olmalidir. Bunu, Richard Feynman Fizik yasalari uzerine kitabinda soyle aciklar: Once bir tahminde bulunursunuz. Gulmeyin, saka yapmiyorum. Eger tahmininiz, kuraminiz, yapilan olcumlerle, deneylerle, gozlemlerle celisiyorsa yanlistir. O anda, sizin ne kadar zeki, ne kadar sempatik oldugunuzun onemi yoktur. Tahmininiz verilerle celisiyorsa yanlistir. Hepsi bu kadar ! Ben de, bu kadar giris fasli yeter diyerek sozu Dr Hawking e veriyorum. Iyonyalilar, antik Yunan felsefesine ait farkli ve genellikle birbirine karsit geleneklere sahip pek cok ekolden biriydi. Ne yazik ki Iyonyalilarin dogaya bakis acilari -genel yasalar araciligi ile aciklanabilen ve bir dizi basit ilkeye indirgenebilen gorusleri- yalnizca birkac yuzyil boyunca etkili olabildi. Bunun nedenlerinden biri, Iyonya kuramlarinin ozgur irade, amac veya dunyanin islerine karisan tanrilar kavramlarina yer vermemeleriydi. Bunlarin ihmal edilmesi o zamanin cogu Yunan dusunuru icin son derece urkutucuydu, tipki gunumuzde bir cok insan icin oldugu gibi! Ornegin filozof Epikurus (yak.M.O. 341-270) standart atomcu goruslere dogaci filozoflarin yazgilarina kole olmaktansa, tanrilar hakkindaki mitleri izlemenin daha iyi oldugunu soyleyerek karsi cikti. Aristotales de atomcu gorusu reddetti; cunku insanlarin ruhsuz ve cansiz maddelerden meydana gelmis olmasini kabul edemiyordu. Iyonyalilarin, insanin evrenin merkezinde olmadigi gorusu, kozmosu anlamamizda bir donum noktasi olmustur, ancak bu gorus Galileo Galilei ye kadar, nerdeyse yirmi yuzyil boyunca bir kenara birakildi. Sanirim bir sigara molasi vermenin zamani geldi. Hawking in cok kisaca dokundugu bu surec bir anlamda iman ile aklin, dogal yasalarin birbiri ile catismasinin tarihidir. Bu ayni zamanda dogal fenomenleri dogal sureclerle aciklama tarihi olarak bilinir. Herhangi bir hastaligi bir yerel tanrinin laneti ile aciklamak da mumkundur ve her zaman buna inananlar olacaktir. Bir depremin ise, gunahlarimizin bedeli olarak gerceklestigini de dusunebiliriz ki boyle dusunenler gunumuzde bile mevcuttur. Yukardaki pasajda, benim ozellikle ilgimi ceken yer ise surasi: insanin evrenin merkezinde olmadigi gorusu, kozmosu anlamamizda bir donum noktasi olmustur. Kesinlikle katiliyorum. Insanlar nedense, dinsel inanclar araciligi ile kendilerini ustun ve secilmis zannederler. Insanin, bir tanri tarafindan secildigi veya onun halifesi oldugu inanci hala cok yaygindir ve binlerce ilahiyatci tarafindan islenmektedir. Peki, illa, bilim ile din catismak zorunda midir? Mesela, dindar bir bilimci olamaz mi? Elbette olabilir ve zaten pek cok dindar bilimci bulunmaktadir. Sorun surda ki, dinsel bir inanc baskalarina mutlak dogru bilimsel gercek olarak dayatilamaz. Veya tersine, bilimsel bir bulgunun herhangi bir inanci ispat ettigi savi son derece tartismali olabilir. Bilimsel kuramlar yanlislanabilirken, inanclar icin yanlislama yontemi bulunmaz. Sorgulayan Denemeler kitabinda Bertrand Russel bunu guzel bir benzetmeyle anlatir. Herhangi bir kisi, tum evrenin kocaman bir kaplumbaganin uzerinde durdugunu iddia edebilir. Peki, kaplumbaga neyin uzerinde duruyor, diye sordugunuzda ise, ondan asagisinin hep kaplumbaga oldugunu soyleyerek cevap verebilir. Bu cevabi yanlislayamazsiniz. Galaksinin neresini gosterirseniz gosterin, soz konusu kisi, bu kaplumbaganin daha da otelerde oldugunu soyleyerek sorunuzu savusturabilir. Veya bunlarin gozle gorulemiyecegini, manevi aleme ait oldugunu da iddia edebilir. Benzer durum cennet, cehennem, Tanri nin huzuru, meleklerin Tanri yi ovdukleri yer, herhangi bir din buyugunun manevi makami gibi inanclar icin de gecerlidir. Din ile bilim bazen icice gecse de, bunlarin alanlarinin birbirlerinden ayrilmasinda fayda gorunmekte. Buna bir ornek vermek istersem, dindar bir fizikci olan Newton, bas eseri Philosophia Naturalis Principia Mathematica (Doga Felsefesinin Matematiksel Ilkeleri) kitabinda, kutle cekim kanunlarini herkes tarafindan sinanabilecek formullerle ifade etmistir ki, bu formul ve yasalarin yakin uzaydaki dogrulugu bilinmektedir. Aksi halde, ne uydumuz Ay a ne de cesitli gezegenlere gozlem uydulari gonderebilirdik. Eger Newton, anlasilabilir cekim kanunlari yerine Isa efendimizin sevgisi tum varliklari birbirine baglar gibi seyler yazsaydi, herhalde bu cok anlasilmaz bir sav olurdu. Doga ile ilgili kuramlarin formule edilmesi, yasalastirilmasi, bizler farkina varmasak da hayatimizin her aninda gecerlidir. Ornegin, Newton fizigini uzay-zaman kavrami ile revize eden gorelilik kuraminin matematiksel cikarimlari, uzaydan yerinizin bulunmasini saglayan GPS kuresel yer belirleme sistemi (global positioning system) teknolojisinde kullanilmaktadir. Elbette doga yasalari ile ilgili tartismalar burda bitmez. Kaldi ki Demokritos, Anaksimandros gibi doga felsefecilerinden bu yana insanlarin doga yasalari ve atom hakkindaki dusuncelerinde koklu degi$iklikler olmustur. Kismetse onlara da Dr Hawking in kitabini takip ederek deginecegim. -devam edecek- Levent ERTURK LEVENTERTURK1961 https://leventerturk1961.wordpress.com/ Grup eposta komutlari ve adresleri : Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gun...@yahoogroups.com Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscr...@yahoogroups.com Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscr...@yahoogroups.com Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-ow...@yahoogroups.com Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/ BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo -- You received this message because you are subscribed to the Google Groups "Gugukluhayat" group. To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email to gugukluhayat+unsubscr...@googlegroups.com. To post to this group, send email to gugukluhayat@googlegroups.com. Visit this group at https://groups.google.com/group/gugukluhayat. For more options, visit https://groups.google.com/d/optout.