(GugukluhayaT) RIFAT SERDAROĞLU : SAFLIK MI HAİNLİK Mİ?

2017-10-12 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
 




  RIFAT SERDAROĞLU : *SAFLIK MI HAİNLİK Mİ*?



Saflık; Kolayca aldatılabilme durumu, aldanma!

Hainlik: Kutsal sayılanlara el uzatma, kötülük etme, görevi kötüye
kullanma, aldatma!

Tarih*20 Şubat 2014*, dönemin Başbakanı Erdoğan, Memur-Sen tarafından
Ankara’da düzenlenen toplantıda konuşuyordu;

"Biz bu paralel örgütü*12 Eylül*’de darbeci paşalara yaptığı yalakalıktan,

*28* Şubat’ta sırtımıza sapladığı hançerden, /*"beceremediniz artık
bırakın"*/ manşetlerinden biliriz. Ama inanın bu kadar büyük bir
düşkünlüğün, bu kadar büyük bir ihanetin içinde olmamışlardı.
Aldanmışız, gerçekten çok safmışız!"

Bu cümle dikkatlice okunursa, Erdoğan’ın durumunun salt saflıkla
açıklanamayacağı anlaşılır.

Hem*FETÖ*’nün ne olduğunu*34 yıl* önceki*12 Eylül*’deki ve*17 yıl*
önceki*28 Şubat*’taki davranışlarından bildiğinizi ve örgütü
tanıdığınızı, bıçaklandığınızı*2014*’te söyleyeceksiniz ama yine
de*FETÖ* ile yıllarca iş birliği yapacaksınız.

Bu davranışın karşılığının adı dünyada mevcut*8 bin *kadar dilin
hepsinde saflık olarak değil, ihanet olarak geçer…

Genişletilmiş Büyük*Ortadoğu* Projesinin hedefinin ne olduğunu
bildiğiniz halde, bu projeye /*"Eşbaşkan"*/ olmanın ve tüm İslam
ülkelerinde projenin uygulanmasına ortak olmanın adı da bütün dillerde
saflık değil, ihanet olarak geçer…

Biz bu satırlarda yıllardır, Erdoğan’ı ve Türk Devletinin karar
vericilerini uyarmaya çalıştık.

Devletimizin değerli bürokratlarını dinleyin, yakın tarih uzmanlarımızla
konuşun dedik ama onlar*CIA* beslemesi,*Ortadoğu* uzmanı,*AKP* yalakası
hainleri dinlemeyi tercih ettiler, televizyonlara hep bu
hainleri-pislikleri çıkarttılar!

Dedik ki, /*"Çözüm Süreci"*/ dediğiniz bu süreç Türk Devletine kurulmuş
bir tuzaktır, ihanet sürecidir sakın bu yola girmeyin, dinlemedikleri
gibi bizlere kendi Savcılarının olduğu mahkemelerde çile çektirdiler!

Abdullah Gül ve Erdoğan’a /*"Her şey çok güzel olacak"*/ dedirttiler ve
ülkeyi /*"Çözüm Süreci"*/ denen kör kuyuya attılar.

Ne kadar hain ve oğlak varsa (şarkıcı-türkücü) Akil İnsanlar diye Türk
Milletinin üstüne saldılar.*Erdoğan */*"Nobel Barış Ödülü alacaksın"*/
diye avutulurken,*PKK* ülke içindeki silahlı örgütlenmesini tamamladı.

Erdoğan Başbakanlık koltuğunda otururken bu ülkede*PKK* yol kontrolü
yaptı, vergi adı altında haraç topladı, Askerlik Şubesi gibi çalışıp,
dağa adam topladı.

Güvenlik güçlerimiz Başbakan tarafından birliklerinden çıkamaz hale
getirildi.

*PKK* içte böyle çalışırken, dışta ise hem siyasal etkinliğini arttırdı
hem de tüm gücüyle Suriye’de savaştı ve Kürt Kantonları kuruldu.
Akdeniz’e çıkacak /*"Kürt Koridorunun"*/ önü açıldı.

Şimdi, Türkiye’yi vatan bilen vicdan sahiplerine soruyorum;

Üst üste, bilerek, yıllarca sürdürülen bu feci durumu sadece
/*"Saflık"*/ ile değerlendirmek yeterli midir?

Bu stratejik Körlüğün adı, tüm devletlerde /*"İhanet"*/ değil midir?

Değerli Okurlar;

Ben bu yazıları tarihe not düşmek ve Türk Devletinin namuslu-vatansever
bürokratlarını uyarmak için yazıyorum. Bu ülkede yaşayan hiç kimse Büyük
Atatürk’ün şu sözünü unutmamalıdır;

/*"İhanetin nedeni olmaz, bedeli olur. O bedel bir gün mutlaka sorulur…"*/

Not;

Erdoğan, bölgemizde *2*. İsrail olarak görev yapacak Kürdistan
Devletinin kurulması için yapılan referandum gününde /*"Bir gece ansızın
gelebiliriz"*/ dedi!

Tabii ki gidebilir. Ne de olsa Barzani tüm*AKP*’lilerin /*"ONUR KONUĞU
ve Türkiye’nin gurur duyduğu dostları!"*/

Sadece giderken Başdanışman İbrahim Kalın ve bağlamasını da götürsün.

Eee Erbil’de Barzani ile karşılıklı /*"Sıra Gecesi"*/ eğlencesi yakışır,
şahsına!

Sağlık ve başarı dileklerimle*26 Eylül 2017*

Rifat Serdaroğlu

Rifat Serdaroglu |*26 September 2017 at* *3:49*

 

a45UyF587661-171011234945 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/10/13  05:08 4  58  siyasetmeyd...@yahoogroups.com

 

Iyi olmak kolaydir, zor olan adil olmak.

Victor Hugo

Risale-i nur oyle degerli bir kitaptir ki ,kuranin onda yansiyan
nurlarina hizmet etmek ,askerlikten ve kutsal savastan daha ustundur.
benim elimde firsat ve param olsa, Risale i nur hizmetinde olan degerli
kardeslerimi askerlikten kurtarmak icin; bin lira karsiliginda bile olsa
bedeli oder ve kurtaririm onlari.

Lemalar | On Altinci LemA a | 156
Said-i Nursi

Turan DURSUN: Kabe Guvenli Bir Yer mi?

Kabe, beytullah adiyla da anilir. Allahin Evi anlamina gelen beytullah,
cevresi daglik olan bir bolgede, dusuk seviyedeki bir yere insa
edilmistir. Bu nedenle tarihte cok kez yukaridaki tepelerden akip gelen
sel nedeniyle yikilmis bazen ise su altinda kalmistir:
Kabe, bunun disinda cesitli savaslarda, ornegin manciniklar tarafindan
da yikilmistir. Depremlerde zarar gordugu de biliniyor.
Kabe, eger siradan bir insaat olsaydi tum bunlari normal sayabilirdik.
Ancak Kabe, Islam inancina gore Allahin Evi dir, Allah tarafindan
korunmaktadir. Bu durum ozellikle Al-i Imran ve Fil Suresi nden

(GugukluhayaT) YILMAZ ÖZDİL : SEN BİZİ KABİLE DEVLETİ Mİ SANDIN!

2017-10-12 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
 




*YILMAZ ÖZDİL : *SEN BİZİ KABİLE DEVLETİ Mİ SANDIN!

*12 Ekim 2017*



Suriyeliler*ABD*'ye pasaportla bile alınmıyor, Türkiye'de kimliksiz
dört*milyon *Suriyeli var. Yanlışlıkla tatile git, sen daha otele
yerleşmeden boş kalan evine Suriyeliler yerleşiyor. Şam'dan sonra en
büyük Suriyeli şehri, İstanbul… Fatih'te, Bağcılar'da Suriyeli mahallesi
var, Türkçe adres bile soramazsın. Türkiye'deki Suriyelilerin doğum
oranı, Türk vatandaşlarının doğum oranını geçti.

*

Somali ahalisinin*ABD*'ye girmesi yasak, Kumkapı'da Somali Sokağı var.
Aslında Katip*Kasım *Cami Sokak ama, mahallede yaşayanlar komple kaçak
Somalili olduğu için, Somali Sokağı diye biliniyor. Somalili otoparkçı
var, manav var, çaycı var. Somalilerin yanısıra Ganalı, Nijeryalı,
Etiyopyalı, Fildişi Sahili vatandaşı var. Tek kelime Türkçe öğrenmeden,
dört senedir burada yaşayan var.

*

*IŞİD*'i yakalaman için İdlib'e filan gitmene gerek yok, hepsi
Laleli'de… Türkçe konuşan bulamazsın. Tip, kılık, kıyafet, heriflerin
suratına bak, köktendinci militanım diye bağırıyor. Afganistan'daki
Taliban bizim Laleli'dekilerin yanında mösyö kalır.

*

Genelkurmay'ın resmi internet sitesinden /*"yasadışı sınır
geçişleri"*/ni takip edin, Çanakkale'de Myanmarlıların, Mersin'de
Moritanyalıların, Karabük'te Bangladeşlilerin, Edirne'de Gabonluların,
Sivas'ta Burkina Fasoluların, Erzincan'da Eritrelilerin, Kırşehir'de
Kongoluların yakalandığını görürsünüz.

Vietnamlı yakalandı… Vietnam'la aramızda*11 bin *kilometre var,
Türkiye'ye gelene kadar dokuz tane ülke geçmesi lazım, bu kadar çetrefil
güzergahta tecrübeli tur rehberi bile yolunu şaşırır, Vietnamlı'yı anca
Bursa'da yakaladılar.

Perulu yakalandı, Perulu…

Sadece dün, sadece bir gün içinde,*2959 kaçak* yakalandı! Bunlar
yakalananlar, yakalanmayanları varın siz hesap edin. Sınırlar, sınır
değil, kevgir… Memlekete enlemesine giren var, boylamasına giren var,
çapraz geçen var. Boğaz köprüsünde bile böyle yoğun trafik yok!

*

İstiklal Caddesi'nde Arapça ve Svahili lisanı konuşuluyor. Kamerunlu
gözlük satıyor, Ruandalı çakmak satıyor, Ugandalı parfüm satıyor,
Tunuslu saat satıyor. Zabıta başına*58 Tanzanyalı* işportacı düşüyor.

*

Semt pazarında tezgah açan Çinliler var, birinin müşterisiyim, bunu
bööle açiyon, bunu bööle takiyon diye tarif ediyor, senin ismin Yon mu
diye sordum, beni polis zannetti, korkarak sordu, nasil biliyon?

*

İzmir'de oteller sokağı'na git, kahvede can yeleğiyle oturanları
görürsün. İnsan kaçakçılığı öylesine normalleşti, öylesine boku çıktı
ki, can yeleğini dağıtmak için tekneye gitmeyi beklemiyorlar, can
yeleklerini taşımak için ekstra kamyonet masrafı çıkmasın diye, daha
oteldeyken dağıtıyorlar. Basmane'de zodyak satılıyor birader!

*

Antalya'da yüz küsur Kenyalı enselendi mesela… /*"Milli atletiz,
Runtalya Maratonu'na katılmak için geldik"*/ dediler, atletizm
federasyonu soruşturdu ki, milliyiz diyen arkadaşları Kenya'da tanıyan
yok. Trabzon Maratonu'nda çakma atlet Etiyopyalılar yakalandı. Avrasya
Maratonu'na her sene beş*bin *civarında Afrikalı atlet kayıt
yaptırıyor,*500*'ü katılırsa öp başına koy. Çünkü… Organizasyon
komitesine /*"atletim, maratona katılmak istiyorum"*/ diye mektup
yazıyorlar, davet mektubu gönderiliyor, davet mektubunu kapan soluğu
İstanbul'da alıyor, sonra ara ki bulasın.

*

İnsanlık tarihi boyunca, dünyada sadece bu ülkede… Başbakanın yatıyla
insan kaçakçılığı yapılıyor kardeşim!

*

Tansu Çiller'in başbakanken kullandığı, bilahare sattığı /*"President"*/
isimli yatı Bandırma'da bastılar, kamaralardan*134 Suriyeli* ve
Pakistanlı çıktı. Bu üçüncü yakalanışı… Vapur seferi gibi çalışıyor!

*

Tokat, Kastamonu, Giresun, Ağrı, Isparta, yakalanan yakalanana… Resmi
raporlara göre, Türkiye'ye her yıl*300 binden* fazla kaçak göçmen
giriyor. Otogarda Pakistanlı yakalanıyor, camide uyurken imamın ihbarı
üzerine Cezayirli yakalanıyor, çöp kamyonunda Faslı yakalanıyor, okul
servisinde Senegalli yakalanıyor. Düzce'de*57 kişilik* yolcu otobüsünü
durdurdular,*157 Afgan* çıktı, matruşka gibi iç içe koysan gene sığmaz,
bunlar sığmış… Sakarya'da jandarma ekipleri şehirlerarası asfaltta
bavullarıyla yürüyen*90 kişiyi* durdurdu, hayrola hemşerim dediler,
meğer Pakistanlıymışlar, kaçakçılar yolda bırakmış, yürüye yürüye
Edirne'ye gidiyorlarmış… Konya'da köpek ısırması sonucu hastaneye
kaldırılan gariban, kaçak Afgan çıktı.

*

İskenderun'da bir tır dolusu kaçak papağan yakalandı, Tekirdağ'da kaçak
kuğu yakalandı, Sabiha Gökçen Havalimanı'ndan yurda sokulan kaçak
kediler yakalandı, Kars'ta kaçak yavru köpekler yakalandı, Hatay'da*20
bin *akvaryum balığı yakalandı, Edirne'de kanguru yakalandı arkadaş,
kaçak kanguru girmiş memlekete… Ukrayna'da herifin birini limanda
yakaladılar, Türkiye'ye spor çantalarının içinde aslan yavruları
götürdüğü ortaya çıktı!

*

Turist ayağıyla Gümüşhane'de dolaşan İsveçlinin birini yakaladılar,
biyokaçakçıymış, endemik bitki türlerimizi ve üç tüp içinde
böceklerimizi 

(GugukluhayaT) SONER YALÇIN : OLUMSUZLUĞA SEVİNMEK

2017-10-12 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
 




  *SONER YALÇIN* : OLUMSUZLUĞA SEVİNMEK

*12 Ekim 2017.*

*
*

Tarih:*8 Şubat 1904*.

Çarlık Rusya-Japonya Savaşı başladı.

Japonya'nın, Rusya'nın Uzakdoğu'daki yayılmacı politikalarına son vermek
amacıyla Çarlık donanmasına ani saldırısıyla başladı. Savaş*5 Eylül 1905
tarihine* kadar sürdü. **100 bin ***insan öldü.*

Rusya yenildi. Oysa. Çar*II*. Nikolay savaşa büyük bir güvenle
yaklaşmış, *savaşın Rus halkının moralini ve milliyetçiliğini
yükselteceğini düşünerek *yaşanan sıkıntıların unutulacağını düşünmüştü!
Tersi oldu…

Savaş,*1905* (Kanlı Pazar) isyanına sebep oldu. Başta *Potemkin Zırhlısı
*olmak üzere Rus bahriyelileri ayaklandı. İsyan kanla bastırıldı. Fakat.
Terör olayları arttı. İdam ve hapis cezaları çoğaldı. **1917***Bolşevik
Devrimi'*ne giden yolun taşları döşenmeye başladı.

O dönem…

Bir kavram ortaya çıktı: /*"*/*/*Yenilgicilik!"*/*

Şuradan çıktı:

*20*. yüzyılın başlarında *Rus burjuvazisi ve liberal aydınları
*anayasal monarşi isteklerini dile getirdikleri çeşitli örgütler kurdu.
Çarlık tarafından baskı altında tutulan burjuva liberalleri, *iç
siyasette ödünler koparabilmek için *Japonya ile savaşta ülkelerinin
yenilgisini istedi. /*"Eğer"*/ diyorlardı; /*"dış savaşta Çar başarılı
olursa anayasa ilan etmeye kesinlikle yanaşmaz. İktidar toprak
sahiplerinin elinde kalır, bunlar konumlarını pekiştirir."*/

*Umutsuzluk hastalığıydı aslında yenilgicilik!*

Bu ruh hali ne yazık ki son yıllarda Türkiye'de de görülmeye başlandı:

/*"*/*/*Erdoğan iktidardan gitsin de nasıl giderse gitsin!"*/*

Bu doğru bir siyasi tutum mudur?

Tartışmalıyız…


Takıntılı ruh hali

Temel çelişki emperyalizmdir.

*– Çok hak vermiyor da değilim- *kimilerinde*Erdoğan *takıntı haline
geldi. Gözü hiçbir gerçeği görmüyor. Örneğin, dış politika…

Erdoğan nefreti gözünü kararttığı için değişen bölgesel dengeler, yeni
ittifaklar üzerine siyaset üretmek istemiyor. Sadece…

Erdoğan'ın Suriye politikasının yanlışlığını tekrarlayıp duruyor. P*eki,
bunu kaç kez daha söyleyip, kaç kez daha yazacağız?*

Evet, Erdoğan'ın dış politikası büyük hataydı. Türkiye'ye büyük zararı
oldu. Ama.

Bugün realite Erdoğan'ı; Rusya, İran, Suriye ile aynı masaya oturtuyor.
*Bu masaya gözümüzü kapatabilir miyiz? *Bu dış politik gelişmeyi
görmezden gelip aynı sözleri-yazıları tekrarlamayı mı sürdürmek lazım?

Bozan bozduğunu toparlamaya çalışıyorsa aynı sözleri tekrarlamanın kime
yararı/faydası var?

/*"Hangi nedenle olursa olsun"*/ bugün emperyalizm ile*Erdoğan *karşı
karşıya geliyor ise, bu politik gelişme suskunlukla karşılanabilir mi?
Ne yani, /*"yenilgicilikten"*/ medet mi umacağız? Hayır. *Mevzubahis
olan***Erdoğan ***değil, Türkiye'dir!*

Olaylara tek açıdan bakan /*"*/*/*at gözlüğü" */*yanıltıcıdır…

Her yeni oluşan siyasal durumda *yeni strateji *yaratmak zorundayız.
/*"Erdoğan mecbur kaldı"*/ vs. cümleleri kurmak strateji olabilir mi?
Erdoğan'ı emperyalizme doğru iteklemek ülkeye ne kazandırır?

Günümüzde… Politika üretememe-politika geliştirememe *bahanesi
**/*"*/*/*yesinler birbirini"*/ yüzeyselliği oldu!

Bu *aklı *durdurmaktır.

Bu *tek düşünce üretiminde *saplanıp kalmaktır.

Bu *doğrudan *korkmaktır.

Erdoğan, İran, Rusya ve Suriye ile yan yana geliyorsa bu konuda suskun
kalınabilir mi? Keza… /*"Erdoğan gitsin"*/ diye*ABD*'nin vize
ambargosuna sevinilebilinir mi? *Yapmayınız. *Bu ruh çöküntüsü, insanın
kendine ihanetidir.

Erdoğan bizim haklı çıktığımız yere/yanımıza geldi ise, biz bulunduğumuz
yerden niye /*"aman yan yana görünmeyelim"*/ diye utanıp kaçalım? *Bu
kendine güvensizliktir.*

Gelişmeler bizi haklı çıkardı, ne mutlu bize.

Ve hele…


Kuşatılmışlığı yarmak

Marks,***/*"Kapital"*/**//*kitabında şöyle der:

/*"*/*/*Bilmiyorlar, ama yapıyorlar!"*/*

Erdoğanlar biliyorlar mı sanmam! Yapıyorlar mı? Son dönem dış
politikasında Astana zirvesiyle nesnel bir çizgiye geldikleri söylenebilir.

Değerli Prof. *Yalçın Küçük **40* yıldır aynı sözü tekrarlar:

/*"*/*/*Birleşik Doğu Devletleri Projesi."*/*

Türkiye'nin, İran, Irak, Suriye, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan ile
ekonomik ve siyasi işbirliği kurmasını dile getirir.

Keza.***/*"Avrasya Projesi"*/**//*yıllardır dile getirilir.

Bu projeler…

– /*"Ver kurtul"*/ politikalarının alternatifidir.

– Parçalanmanın alternatifidir.

– Küreselleşmenin/emperyalizmin alternatifidir.

*Kuşatılmışlığı yarmaktır bu projeler.*

Umut edelim Türk dış politikası bu projelere uygun adımlar atarak doğru
çizgide yürüsün.

Evet…

Türkiye stratejisiz dış politikalara artık son vermelidir.

Günübirlik-hayalci- reel olmayan köhne siyaset anlayışına son verilmelidir.

/*"*/*/*Basiretinin bağlarını" */*artık çözmelidir. Örneğin…

Barzani ya da Kuzey Suriye'de yeni taktikler geliştirecek ise, bu
politikalar *kendi Kürt'ümüzün gönlünü kırarak olmaz.* (Yazısı veya sözü
sebebiyle*HDP* milletvekillerinin cezaevinde tutulması büyük hatadır.)

Türkiye'de, Barzanici olmayan Kürtlerimiz çoktur.***/*"Kürt" */*denince
akla 

(GugukluhayaT) RIFAT SERDAROĞLU: ÇOK YAŞAYIN SAVCI BEY

2017-10-11 Başlik Oraj Poyraz at Openmail




  RIFAT SERDAROĞLU:*ÇOK YAŞAYIN SAVCI BEY*

​*24 Mayıs 2017 tarihinde* /*"Yamuk Ağaç/Düz Baston"*/ başlıklı bir yazı
yazmıştım.

Yazıyı hatırlamak isteyenler şu linki tıklayarak okuyabilirler;

*https://rifatserdaroglu.com/2017/05/24/yamuk-agac-duz-baston/*

Bu yazı hakkında Cumhuriyet Savcısı M. E *(41466*) Adalet Bakanlığı-Ceza
İşleri Genel Müdürlüğünden izin alarak hakkımda dava açmış.

Davacı; K.H (Kamu Hukuku)

Suçtan Zarar Gören;*Recep *Tayyip Erdoğan- T.C Cumhurbaşkanı

Şüpheli; Rifat Serdaroğlu

Suç; Cumhurbaşkanına (Basın Yoluyla) Hakaret

Sevk Maddesi;*TCK 299/1*,*299/2*,*53 md*.

Yazımı bir kez daha okudum.

Yazı*MHP* Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bir grup konuşması üzerine
yazılmış.

Bahçeli konuşmasında, /*"FETÖ’nun siyasi ayağı ortada yoktur. Yer
yarılmış ve FETÖ’nun siyasi ayağı içine girmiştir"*/ diye sormaktadır?

Ben de Bahçeli’ye şu öneride bulunmuşum;

Özel garajınızdaki klasik arabalarınızdan birine binin, Beştepe Sarayına
gidin ve şu soruları sorun;

*-Reis, 17/25 Aralık hırsızlıkları ortaya çıkana kadar, sen FETÖ’nun ne
olduğunu anlamadın mı?*

*-Bunlar Kozmik Odaya senin iznin olmadan nasıl girdiler?*

*-Senin iznin olmadan, nasıl terfi edip de darbe yapacak güce eriştiler?*

*-Ne istedilerse verdim ve bizim FETÖ ile menzilimiz bir olduğu için
yardım ettik diyen sen değil misin?*

*-Menziliniz FETÖ ile aynı ise, yeni ortağınız olarak bizim de
menzilimiz aynı mı?*

Savcı Bey bu yazı içinde /*"Cumhurbaşkanına hakaret"*/ fiilini nasıl
buldu ben anlayamadım.

*AKP* Genel Başkanı Tarafsız Bağımsız Cumhurbaşkanı şu sözleri kamuoyu
önünde söylemedi mi?

Din Şura’sında;

*- /"Cemaate (FETÖ) ben de yardım ettim. Rabbim ve milletim bizi
affetsin."/*

Harp Akademilerinde;

*- /"Bu operasyonlarla şahsım başta olmak üzere, tüm ülke (!) yanlış
yönlendirildi, kandırıldık."/*

Din Şura’sında;

*- /"Aynı menzile giden farklı yollar olarak görüp yardım ettiğimiz
cemaat bizi aldattı."/*

Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ;

*- */*"Erdoğan’a Kozmik Odaya girenlerin niyeti kötü dedik ama Başbakan
izin verdi."*/

Bunların hepsini*Erdoğan *söyledi. Bugüne kadar da inkâr etmedi.

Üstelik elimizde yazılı-sözlü-renkli görüntülü kayıtlar da var!

Soralım o zaman,*Erdoğan *söyleyince ve söylediğini inkâr etmeyince suç
olmuyor da Serdaroğlu bu sözleri yazınca mı suç oluyor?

Hem de hakkında*4 yıl* hapis cezası istemiyle dava açılıyor?

Bakın Savcı Bey;

Şu an yürürlükte olan Anayasanıza göre, Erdoğan’ın söyledikleri hem
suçtur hem de suçun işlendiğinin itirafıdır. /*"Ben suç işledim ama,
beni affedin"*/ deyince, işlenen suç ortadan kalkıyor mu? Soruşturma
açacaksanız sözleri ve eylemleriyle kimler*FETÖ*’ne yardım ve yataklık
ettilerse onlara açın, bana değil! Ben Anayasayı, demokrasiyi, lâik
Cumhuriyeti, Hukuk Devletini, Atatürk ilke ve devrimlerini savunuyorum.

Yani sizlerin Anayasa ve Yasalara göre yapmanız emredilen işleri yapıyorum.

Bu yüzden yargılanıp, bir de ceza alırsak ne gam!

Sizinle mahkemede nasılsa görüşeceğiz. Sicil numaranızdan anladığıma
göre yaşınız oldukça genç. Yaşça ve deneyimce sizden büyük olan biri
olarak size tavsiyem şudur;

Görevinizi Anayasa, Yasalar ve vicdanınızın emrettiği gibi yapın.

Nerede bir devlet düşmanı, hırsız, rüşvetçi, aniden zengin olan bir
siyasetçi varsa yakasına yapışın!

Devletin içindeki birtakım alçaklara sırtını dayayan mafya bozuntularına
ve onları koruyanların yakasına yapışın.

Organize suç örgütü gibi çalışan ve bunu aleni olarak yapan siyasi
partilerin yakasına yapışın.

Dini kullanarak Türk Milletini soyan alçakların yakalarına yapışın.

Siz görevinizi bu usullerde yaparsanız, elbette ki hem devlette hem de
milletin gönlünde yükselirsiniz. Görev yapan hiçbir Cumhuriyet
Savcısının /*"Zekeriya Öz"*/ konumuna düşmesini hiç istemeyiz. Çok
yaşayın Savcı Bey…

 

a45UyF587661-171011234718 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/10/12  05:04 4  58  siyasetmeyd...@yahoogroups.com

 

Hayat merdivenlerini cikarken, insanlara iyi davranin; Cunku inerken de
ayni insanlara rastlayacaksiniz..

Cenab Sahabettin

Ugursuzluk uc seydedir, at, ev ve kadin.

Buhari 76/53

Kendine Acindirmak

Kendimi kaptirmamaya calistigim cocukca, yaki$iksiz bir duyumuz vardir.
Dertlerimizle dostlarimizi acindirmak, kendimize vah vah dedirtmek.
Basimiza gelenleri buyutur, sisirir, karsimizdakini aglatmak isteriz,
neredeyse. Baskalarini kendi dertleri karsisinda sogukkanli gorduk mu
overiz, ama sogukkanliligi bizim dertlerimize karsi gosterdiler mi
dariliriz, kizariz. Dertlerimizi anlamalari yetmez, yanip yakinmalarini
isteriz. Oysaki insan sevincini buyulterek anlatmali, uzuntulerini
kisaltarak. Kendini yok yere acindiran gercekten dertli olunca
acinmamayi hakeder. Durmadan vahlanan kimse vahlanilmaz olur. Kendini
canli iken olu gostereni, olu iken canli gorebilir herkes. Oylelerini
gordum ki, es dost kendilerini gurbuz, keyifli gorecek 

(GugukluhayaT) MURAT MURATOĞLU: KESİN BİLGİ, YAYALIM!

2017-10-11 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
believe or not ile ilgili görsel sonucuRipley's believe it or not. Ya da
ister inan ister inanma...
Böyle bir dizi vardı bir zamanlar.
Bizim yaşıtlarımız bilir.

Ben gençler için daha özet takılacağım.

Din, iman, yalan, dolan, kin, intikam, işbirliği ve ihanet.
Adalet ve Kalkınma Partisi, Fitnebaz Cemaat, Menzil Tarikatı ve diğer
bütün sözde din iman soslu HİNDU-İBRANİ TARİKATLARIN özeti budur.

Oraj POYRAZ 




  *MURAT MURATOĞLU*: KESİN BİLGİ, YAYALIM!

Bundan*8 yıl* önce, Mehmet Şimşek Maliye Bakanı olarak göreve başladı.
İstisnasız her yıl vergiyi tabana yaydı.

Yıl*2009*: /*"Verginin tabana yayılması şart!"*/

Yıl*2010*: /*"Vergileri tabana yaymanın, herkesten makul düzeyde vergi
almanın… falan, filan…"*/

Yıl*2011*: /*"‘Gerek mevzuatın sadeleştirmesi, gerekse verginin tabana
yayılarak… filan, falan…"*/

Yıl*2012*: /*"Vergi tabanını genişleteceğiz."*/

Yıl*2013*: /*"Bu saydıklarımızın hepsi vergiyi tabana yaymak amacı ile
alınan vergi kalemlerini oluşturuyor."*/

Yıl*2014*: /*"Biz vergiyi tabana yayarak birtakım istisnaları ve
imtiyazları kaldırarak vergi tabanının genişlemesine paralel… falan,
fıstık…"*/

Yıl*2015*: /*"Buradaki amaç; vergiyi tabana yayarak, kayıt dışılığı
azaltarak… falan, fişman…"*/

Yıl*2016*: /*"Gelir vergisi reformu ile birlikte vergilerin tabana
yayılmasına çalışıyoruz. "*/

* * *

Bu yayık demeçleri bizzat verdi. Ve geldik*2017*'ye… Mehmet Şimşek;
/*"Verginin tabana yayılmasını sağlayacağız"*/ dedi. İstikrarlı
söylemini devam ettirdi!

*2009*'dan beri bıkmadan, usanmadan her yıl yayıyor. Sahi kendisi
verginin kimden alındığını sanıyor?

Türkiye'de yaşayanları piramit olarak düşünün. Az sayıdaki zenginler en
üstte, tavanda… Fakir sayısı ise en fazla ve en altta, tabanda… Nitekim
altta kalanın canı çıkıyor!

Tabanın daha fazla vergi verecek hali mi kaldı? Biraz da tavana yay!

* * *

Maliye, bizzat Cengiz İnşaat'ın*422 milyon *liralık vergi ceza borcunu
silmedi mi? Sadece O mu? Daha kimlerin vergi borçları silindi, gitti!
Şimdi bunu mu tabana yayacak? Siz hiç vergi borcu silinen bakkal, memur,
işçi gördünüz mü?

Devletin görevi adil bir şekilde vergi toplamaktır. Zenginlerin
borçlarını silip, silinen borçları halktan tahsil etmek değildir.

* * *

Kötü yola düşmüş Robin Hood gibi yıllardır fakirden alıp zengine
veriyorlar. Bizden toplanan vergileri yandaşa ihale olarak
zimmetliyorlar. Kendi lüks harcamalarını kısmayıp, daha fazla gelire
ihtiyacımız var diyorlar. Sonra da /*"para lazımdı yeni vergi koyduk!"*/
söylemiyle işin içinden çıkıyorlar.

İki liralık köprüyü*12 liraya* yaptırırsan,*11 özel* uçakla
yetinmeyip*12*'ncisini alırsan, tabii ki para lazım olur. Ohh, onu da
hemen yay tabana, sekiz yıl daha savsaklama…

 

a45UyF587661-171011222504 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/10/12  01:51 4  58  siyasetmeyd...@yahoogroups.com

 

Inancsiz insan mumkun degildir.
Herkes inanclidir ve o yuzden Inancli insan deyimi gereksizdir...
Iki kulakli insan demek de gereksizdir, cunku zaten herkes iki kulaklidir...

Mehmet Murat Ildan

Peygamber ayakta su icilmesini yasakladi.

Ebu Davud 4/No:3717
***
Peygamber i sizin benim gibi ayakta su icerken gordum.

Ebu Davud 4/No:3718

Zamanimizin Paradox u

Daha yuksek binalarimiz, ama daha kisa sabrimiz var; daha genis oto
yollarimiz, ama daha dar bakis acilarimiz var.

Daha cok harciyoruz, ama daha az seye sahibiz; daha fazla satin
aliyoruz, ama daha az hosnut kaliyoruz.

Daha buyuk evlerimiz, ama daha kucuk ailelerimiz; daha cok ev gerecleri,
ama daha az zamanimiz var.
Daha cok egitimimiz, ama daha az sagduyumuz; daha fazla bilgimiz, ama
daha az bilgeligimiz var.
Daha cok uzmanimiz, ama yine de daha cok sorunumuz; daha cok ilacimiz,
ama daha az sagligimiz var.

Cok fazla alkol ve sigara tuketiyoruz, cok savurganca para harciyoruz,
cok az guluyoruz, cok hizli araba kullaniyor, cok cabuk kiziyoruz, cok
gec saatlere kadar oturuyor, cok yorgun kalkiyoruz, cok az okuyor cok
fazla TV izliyoruz ve cok ender sukrediyoruz.
Mal varliklarimizi cogalttik, ama degerlerimizi azalttik.
Cok konusuyoruz, cok az seviyoruz ve cok $ik nefret ediyoruz.

Gecimimizi saglamayi ogrendik, ama yasam kurmayi ogrenemedik.
Yasamimiza yillar kattik, ama yillara yasam katamadik.
Aya gidip gelmeyi ogrendik, ama yeni komsumuzla karsilasmak icin
caddenin karsisina gecmekte sorunumuz var.
Dis Uzayi fethettik, ama ic dunyamizi edemedik.
Daha buyuk isler yaptik, ama daha iyi isler yapamadik.
Havayi temizledik, ama ruhumuzu kirlettik.
Atoma hukmettik, ama onyargilarimiza edemedik.
Daha cok yaziyoruz, ama daha az ogreniyoruz.
Daha cok plan yapiyoruz, daha az sonuca variyoruz.
Kosusmayi ogrendik, ama beklemeyi ogrenemedik.
Daha fazla bilgiyi depolamak, her zamankinden daha cok kopya cikarmak
icin daha cok bilgisayar yapiyoruz, ama git gide daha az iletisim kuruyoruz.

Zaman artik, hizli hazirlanan ve yavas sindirilen yiyeceklerin; 

(GugukluhayaT) KAAN SEZYUM : CAHİLLİK ÇOK GÜZEL, GELSENE

2017-10-11 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
11 Ekim 2017 Çarşamba 




  *KAAN SEZYUM : *CAHİLLİK ÇOK GÜZEL, GELSENE



Yeni eğitim sistemi yenilendi. Eskisinin biraz değişiği gibi.*TEOG*
vardı, şimdi yok. Yetkili amirimiz istemediğini söyledi. Zart iki
günde*TEOG*’u da paketledik. Peki gençlerimiz neleri nasıl öğrenseler
iyi olur? Çünkü artık okula mokula gerek yok. Ya zaten eskiden okul
yoktu, insanlar bi şekilde yaşıyordu. Şimdi bi şeyler öğreneceğiz de ne
olacak, değil mi? İşte bu yüzden sizin için biraz bilgi topladım. Bu
bilgiler ışığında hayata bakarsanız ülkemizde gelecek sizin eseriniz
olabilir. Cahil nesiller cahil hayatlarla mümkün. Bir de hiçbir şeyi
bilmeyince insan nasıl rahat ediyor anlatamam. Gelin biraz genel kültür
sahibi olalım.

_*Güneş nedir:*_ Güneş en büyük yıldızdır. Olduğu yerde durur.
Doğalgazla çalışır ama fatura vermez. Semt onun ama ev kiradır. Güneşe
çıplak gözle bakmak haramdır. Güneşe giyinik gözle bakmanız da pek iyi
değildir. Güneş olmasa da olurdu ama işte var, gündüzler güneşli,
geceler güneşsiz olur. Çünkü geceleri fazla yakmasın diye kozmik bir
kapıcı güneşi kısar. Güneş bazen haplanır ve kafayı bulur, buna da güneş
patlaması denir.

_*Dünya:*_ Dünya dümdüzdür. En ortasında bizim memleketimiz vardır.
Bizim memleketimiz de dümdüzdür. Ağrı Dağı’nın eteklerinin altına bakmak
isteyenler cezalandırılır. Dünya bir öküzün boynuzlarında durmasına
rağmen, bizim memleket ofis koltuğundadır, rahattır. Dünyada herkes
bizim kötülüğümüzü istemektedir, o yüzden dünyayı çok da şey etmemek
lazım. Nedense bütün sevdiğimiz, beğendiğimiz her şey, herkes dünyada
yaşamıştır.

_*Demokrasi:*_ Demokrasi koca bir yalandır. Paso yalanır durur.
Demokrasinin en güzeli bizim ülkede yenir. Gerek limitsiz gözaltı, gerek
keyfi tutuklama, gerekse ne gerekiyorsa bizde var. Gaz mı istedin? Al
doyasıya buyur. Sonuçta en önemli şey güvenliktir. Özgürlükler de
demokraside bir yere kadardır. Sonuçta burası ahır değil, herkesin her
isteğine he desek bizim otoritemizin ne önemi kalacak. O yüzden elimizde
demokrasinin odundan Haydar’ı, dolaşırız ilden ile, ilçeden ilçeye.

_*Gençlik:*_ Gençlik alından öpüp gider. Siz de belki gençliğinizi boşa
yaşadınız, belki de boşa yaşayacaksınız. O yüzden çok da şey etmemek
lazım. Gençliğin elinden her şeyi alacaksın ki, gençliğinin değerini
bilsin. İnternet mi? Keseriz hemen canım ne olacak? Vikipedya, Tivitır
falan filan bunlar hep gençlerimizin kafasını karıştıran saçmalıklar. O
yüzden gençlerimizin eğitimi bizim için çok önemlidir. Gerektiği kadar
eğitmezseniz kimse hiçbir şeyi bilemez. E haliyle de sorgulamaz. *‘Hacı
naaptın ya?’* diyen değil *‘Büyük oyunu gördün’* diyen nesil en büyük
hayalimizdir. En büyük oyun da budur zaten. Hayatlarla oynarız. Hayat
bizim için bir sayıdır. Hayat ne kadar değersizse, otorite o kadar
güçlüdür. Bizim masada sürekli masa kazanır. Kırmızıya oynayamazsınız.
Kımızıyı da yasakladık az önce. Ha bir de çimlere basmak da yasak.
Sonuçta dünyada hiçbir insan gibi insan çimlere basmaz. Gençlerimizin
genç gibi değil adam gibi olması lazımdır. Adam var adam gibi adam var.

_*Sanat:*_ Sanat bizim için led’dir. Her yeri sanatla donatmak en
sevdiğimiz şeydir. Led uygarlık göstergesidir. Arada bazen pavyona da
dönüştürdüğümüz şehirlerimiz olsa da biraz eğlenceden kimseye zarar
gelmez. Işıl ışıl her yer, her yer sanki pavyon. Bu seferki iyiymiş
Merih Başgan, bi sonrakine dinozoru az koy... Sanat dinozordur, sanat
açılamayan parklardır, sanat yasaklı olduğu zaman tadı daha iyi çıkar.

sanat demokrasi gençlik teog eğitim kültür gözaltı

 

a45UyF587661-171011220303 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/10/11  23:49 4  58  siyasetmeyd...@yahoogroups.com

 

Yapilmis kucuk isler, planlanmis buyuk islerden cok daha iyidir.

PETER MARSHALL

Ya kub (208/823)- Babasi (183/799) Ibn Ishak (153/770) Abdullah b.Ebi
Bekr b.Amr b.Hazm- Amra binti Abdurrahman

Hz.Peygamber in hanimi Aise (r.a.) soyle demistir:
Recm ayeti ve yetiskin olanin (Radau l-kebirin) on defa emmesi (ile
ilgili ayet) inzal olundu.
Bunlar evimdeki yatagin altindaki bir kagittaydi.
Resulullah (s) hastalandiginda, onunla ilgileniyorduk.
(Bu sirada) bize ait bir evcil hayvan girerek onu yemis Bu rivayette on
defa emme ayetinin oldugu kagidin bir evcil hayvan tarafindan yenildigi
aktarilmakta ancak bir nesh olayindan bahsedilmemektedir.(Ahmed
b.Hanbel, Musned, VI, 269.)
Hadisin ibni Mace versiyonu: ...
Aise (Radiyallahu anha) dan; Soyle demistir :
Andolsun ki recm etme ayeti ve yetiskin kisiyi on defa emzirme (sebebi
ile nikahlamanin haramligi) ayeti indi ve andolsun ki bu ayetler
tahtimin altindaki bir yaprakta (yazili) idi.
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vefat edip biz O nun Olumu ile
mesgul olunca, evde beslenen bir koyun (veya keci odaya) girip o yapragi
yedi

Muhammed in Hitap Ettigi Ayetler

Aslinda bu makaledeki esas konumuz yukarida ele alinandan cok daha
dusundurucu: Muhammed 

(GugukluhayaT) ERDOĞAN’IN ESKİ YOL ARKADAŞI: BAŞBAKAN OLMASI İÇİN FON TOPLANDI, HAPSE GİRMESİ DÜZMECEYDİ, ARINÇ VE GÜL ETTİĞİNİ BULUYOR

2017-10-11 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
  * ERDOĞAN’IN ESKİ YOL ARKADAŞI: BAŞBAKAN OLMASI İÇİN FON TOPLANDI,
HAPSE GİRMESİ DÜZMECEYDİ, ARINÇ VE GÜL ETTİĞİNİ BULUYOR <#mozTocId3812>
  o "One minute’i kapıda tamir etti" <#mozTocId25118>
  o "Acaba İHH için derin bağlantı mı kuruldu?" <#mozTocId645543>
  o "AK Parti 14 yıldır İsrail meselesinde ikili oynuyor"
<#mozTocId657349>
  o "Türk ordusu, İsrailli komutanın emrine girecek" <#mozTocId562051>
  o "Erdoğan 28 Şubat’tan birkaç gün sonra Hoca’nın aleyhinde
konuşmaya başladı" <#mozTocId61700>
  o "Zenginler, emekli askerler ve yabancı plakalar tarafından
kuşatıldı" <#mozTocId638616>
  o "Her an yanında olan bizler randevuyla görüşür olduk"
<#mozTocId55966>
  o "Cezaevi süreci düzmeceydi" <#mozTocId466207>
  o "Ziyarette ABD temsilcileri vardı" <#mozTocId945343>
  o "Hoca Tayyip Bey’i aday yapmamak için çok direndi" <#mozTocId827390>
  o "Hoca, AK Parti kurulmadan önce Erdoğan’a 3 saat nasihat etti"
<#mozTocId645415>
  o "Kurtulmuş neyin aleyhine konuştuysa, o konu kendisine bağlandı"
<#mozTocId882275>
  o "Gül ve Arınç ettiklerini buluyor" <#mozTocId203315>
  o "Geleceğin başbakanına fon oluşturuyoruz’ denerek bağış
toplandı" <#mozTocId432080>




*ERDOĞAN*’IN*ESKİ YOL ARKADAŞI*:*BAŞBAKAN OLMASI İÇİN FON
TOPLANDI*,*HAPSE GİRMESİ DÜZMECEYDİ*,*ARINÇ VE GÜL ETTİĞİNİ BULUYOR*


*11 Temmuz 2016 17:23*

CumhurbaşkanıTayyip ***Erdoğan*’ın*1984 yılından*, Refah
Partisi’nin*1998 yılında*kapatılmasına kadar yardımcılığını yapan Saadet
Partisi İdare Kurulu üyesi ve Milli Gazete yazarı *Ekrem Şama*,
Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı döneminde Başbakan
olması için fon toplandığını söyledi. Erdoğan’ın hapse girmesinin
*‘düzmece’*olduğuna değinen Şama, *Bülent Arınç*ve *Abdullah Gül*için
ise, /*"Ettiklerini buluyorlar"*/ifadelerini kullandı.

Özgür Düşünce gazetesinden *Hüseyin Keleş*’in sorularını yanıtlayan
Ekrem Şama’nın sözleri şöyle:


  **-İsrail’le anlaşma epeyce ses getirdi. Genelde o ses geçmişteki
  sözlere bakılarak olumsuz oldu. Şaşırdınız mı böyle bir mutabakata?**

Hayır şaşırmadım. Çünkü Milli Görüş'ü bölmek istedikleri zaman, bunu
bölebilecek bir adam aradılar. Aradıkları adam*Tayyip *Erdoğan'dır.
Görüşmeler oldu, anlaşmalar oldu kendi aralarında. Sonrasında cesaret
madalyaları,*ABD*'ye gitmeler, Yahudi Lobisi ile içli dışlı olmalar…
Yani bir mutabakata varıldı.*3 maddesi* vardı. Bunlar, ‘İsrail'in
menfaatinin önündeki engellerin kaldırılması,*ABD*'nin*Ortadoğu*'da
yapacağı operasyonlara yardımcı olmak ve İslam'ı, sivri yönlerini
törpüleyerek yeniden yorumlamak.' Bu*3 madde* üzerine*14 yıldır*
çalışılıyor. Tabii ki arada Yahudi'ye, Siyonist'e,*BM*'ye vuracak ama
arkada hiçbir zaman onların menfaatine aykırı bir şey yapmayacak. Artık
bir yere bağlamak lazımdı bunu ve gittiler anlaşmayı yaptılar. Bu
anlaşmayı da Filistinlileri alet ederek yaptılar. Neydi alet ettikleri
şey. Bir santral kurulacak bir hastane yapılacak birkaç gemi de malzeme
gönderecek, hepsi bundan ibaret. Arkada derin menfaatler var.


/*"One minute’i kapıda tamir etti"*/


  **-14 yıllık bir süreçten bahsettiniz. Bu süreçteki One Minute'i
  nasıl değerlendirmek lazım?**

Ben*Tayyip *Erdoğan'ı en iyi tanıyan insanım.*17 yıl* bizzat
yardımcılığını yaptım, mali işlerini yürüttüm. Çok fevri hareketleri
olabilecek bir insan. Orada da sinirlerine hâkim olamayarak ani bir
çıkış yaptı. Ama hemen kapıya çıkar çıkmaz, ‘Sözlerim sadece
moderatöredir' dedi. Zaten çıkarken ona dediler ki, ‘Ne yaptın, bunu
tamir etmen lazım.' O da onu tamir etti ama yandaş medya bunu kamufle
ederek, One Minute'i büyük bir kahramanlık olarak sundular.


  /*"16-17 yıl yardımcılığını yaptım"*/


  **-‘Erdoğan’ı en iyi tanıyan benim' dediniz. Hangi yıllar
  arasında beraber çalıştınız?**


  *1984*'te İstanbul il teşkilatı kurulmasından itibaren onun mali
  işler yardımcısı oldum. Refah Partisi kapatılana kadar…*16-17*
  senedir. Bu süreçte hem belediyede hem teşkilatta beraber çalıştık.


  **-İsrail’le anlaşmanın ekonomiye getirisinin büyük olacağı
  söyleniyor?**

*60* küsur İslam ülkesi var. Bunlarla ekonomi konunda irtibatların
geliştirildiğini düşünün;*D8*'nin*D16*,*D32* olduğunu düşünün… Oradaki
ekonomik menfaatlerin yanında İsrail'inki devede kulak kalır. Bu,
tamamen İsrail'le ilişkileri normalleştirme ve geliştirmenin bir perdesi
ve kandırmacasıdır.


/*"Acaba İHH için derin bağlantı mı kuruldu?"*/


  **-İHH’ya ‘Bana mı sordunuz' dedi Erdoğan. Bunu nasıl okumak gerek?**

Acaba alttan derin bir bağlantı mı kuruldu? Bülent Yıldırım daha sonra
bir özür diledi çünkü. Şüphelerim var, alttan bir bağlantıyla al gülüm
ver gülüm mü yapıldı?*İHH* olarak söylüyorum, Bülent'in kendisine böyle
bir şey yükleyemem.


  **-Erdoğan 3 yıl önce ‘Biz izin verdik' demişti Mavi Marmara 

(GugukluhayaT) ATATÜRK'ÜN TANIMLAMASIYLA "BİR FESAT VE İHANET ODAĞI" OLAN FENER RUM PATRİKLİĞİ VE ETKİNLİKLERİ

2017-10-08 Başlik Oraj Poyraz at Openmail




*ATATÜRK'ÜN TANIMLAMASIYLA* /*"BİR FESAT VE İHANET ODAĞI"*/*OLAN
FENER RUM PATRİKLİĞİ VE ETKİNLİKLERİ*


*1*. Ortodoksluk ve Fener Rum Patrikliği :

Hıristiyanlığın resmi devlet dini durumuna gelişi İmparator
Konstantin'le başlar. Konstantin*330 yılında* İstanbul'da bugün
Patriklik denilen dinsel kurumu kurar. Başlangıçta ruhsal bir kurum
olarak kurulan Patrikliğin konumu, İ.S.*451 yılında* Kadıköy semtinde
toplanmış olan Konsey'in de aldığı karar çerçevesinde, Roma'ya eşit
sayılmıştır. Konsey'in benimsediği*20 numaralı* yasayla Patriklik,
yalnızca ruhsal öderlik değil aynı zamanda hükümet etme yetkisini de
almıştır. Patriklik, O günden beri bölge siyasetinde her zaman etkin bir
kurum olarak Osmanlı'dan bu yana *5*. kol etkinliğinin en önemli
oyuncularından biri olmuştur.

Beşinci kol etkinliği bir ülkenin içinde o ülkenin kimi seçilmiş ve özel
amaçlarla yetiştirilmiş yurttaşlarınca yönlendirilen bozgunculuk
etkinlikleridir.

Patriklik, Doğu (Yeni Roma) Kilisesi'nin temsilcisidir.*1054 yılında*
Batı (Roma) Kilisesi'yle İsa'nın Hıristiyanlıktaki konumu üzerine dönen
ve*585 Toledo* Konseyi'nden bu yana süren tartışılar sonucunda
birbirlerine girerler. Roma Piskoposu *(PAPA*) Konstantinopolis
Patriği'ni aforoz eder. Kendilerini Katolik (Evrensel) gören Roma'yla
kendilerini tek ve gerçek Hıristiyan gören Ortodoks Doğu Kiliseleri
birbirinden koparlar. İstanbul'daki Rumlar arasında bütün güç, Fener Rum
Patrikliği ve kendilerini /*"Bizans'ın varisi"*/ olarak gören
Fenerlilerin elindeydi.

*19*. yüzyılın başında birer Türk düşmanlığı kurumu olan Rum okulları,
yalnızca İstanbul'un değil Küçük Asya'nın da (Anadolu) bütün illerine
yayılmıştı. Tümüyle Rum din adamlarının elinde olan bu eğitim
kurumlarında, gençlere eski Yunan uygarlığı, yaşayış ve kültürü
öğretilirdi. Denetimden uzak bu okullarda Rumlar ve öbür Hıristiyanlar
özgürlük ve bağımsızlık için bilenirlerdi.

Avrupa'yla çok erken bağlantı kuran ve çocuklarının eğitimlerini
Avrupa'nın çeşitli kentlerinde, özellikle de Fransa'daki kentlerde,
almasını sağlayan Fenerli Rumlar çok çeşitli alanlarda kendilerini
eğittiler. Yavaş yavaş ülke yönetimine sızarak sonunda ülkenin dolaylı
yöneticileri oldular. Divan-ı Hümayun, Derya tercümanlıkları,
Başkatiplik ve Kapı Kethüdalığı, Eflak ve Boğdan Voyvodalıkları onlara
verilmeye başlandı. Öyle bir zaman geldi ki Osmanlı Dışişleri tümüyle
Fenerli Rumların eline geçti. Rumlar bir yandan bağımsızlık
mücadelesinde Avrupa ve Hıristiyan dünyasını arkalarına almak isterken
öbür yandan Hıristiyan dünyası, özellikle de Rusya, Fransa ve İngiltere,
Rumları bir dayanak noktası olarak kullanarak Osmanlı üzerindeki
umunçlarını (emellerini) gerçekleştirmek istiyorlardı. Nitekim*1774
Kaynarca* Antlaşması'nda Rusların isteyip aldığı haklardan biri, Osmanlı
Devleti'nin Hıristiyan uyruğunu korumak hakkıdır. Rusya günümüzde halen
Ermenistan, Ukrayna, Moldavya, Romanya, Sırbistan, Karadağ, Bulgaristan,
Makedonya, Yunanistan ve Kıbrıs'ı da içine alan Ortodoks devletleri
kuşağının önderliğine oynamaktadır.

Napolyon da Doğu Akdeniz'e yerleşerek Mısır üzerinden Hindistan'a
ulaşmak için Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasını istiyordu.
Napolyon'un Avrupa'da krallık yönetimine karşı giriştiği etkinlikleri
İngiltere, Avusturya ve Rusya'nın çıkarlarına ters düştüğü için bu
devletler, her türlü ihtilal ve isyan girişimlerine karşı çıkmışlardır.
Bu durum, Rum isyanları*25 yıl* kadar sekteye uğramıştır. Rumlar bu
dönemde gemiciliğe, tecime (ticarete) ve okullar açmaya daha çok önem
vererek bu etkinlikleri aracılığıyla Etniki Eterya ve onun etkili
mücadelesini doğuracak ortamı hazırlayacaklardır.

Fener Rum Patrikliğinin açtığı okullardan birisi olan İkonomos
Akademisi'nin*1884 yılı* ders izlencesinde (programında) şunlar yer
alıyordu :

*1*) Türkler ezeli bir düşman olarak Rumlara tanıtılacaktır.

*2*) Türklerin en küçük hataları büyütülerek Avrupa'ya duyurulacak ve
uygar dünya Türklere düşman edilecektir.

*3*) Türkler ekonomik bakımdan çökertilecektir. Bu amaçla varsıl
Türkler, sakat tecim (ticaret) yollarına götürülecek, onlara yüksek
faizli krediler açılacak, ağır koşullarla rehin kabul edilecektir.

*4*) Türklerin ahlak, ulusluk, din ve gelenekleri yozlaştırılacaktır. Bu
amaçla onlara sövgüler öğretilecek ve bunların Türkler arasında
yayılmasına çalışılacaktır. Türkler zinaya ve öbür ahlaksızlıklara
teşvik edilecektir. Türk gençleri arasında kabadayılık ruhu aşılanacak
gençler arasındaki sevgi ve saygı bağlılıkları kırılarak aralarına
ikilik sokulacaktır. Argoya benzer bir sövgü dili Türkler arasında
yayılarak ulusal dil ve duyguları bozulacaktır. Varsıl Rum tecimci
(tüccar) ve esnafı Türk hocalara bol armağan ve veresiye vererek onları
elde edecektir. Hocalar içkiye alıştırılarak her türlü uydurma
inanışlarla onların dinsel inançları saptırılacaktır. Onlara yalan
yanlış olaylar anlatılıp Türk halkıyla hocaların arası açılacaktır.

*5*) Türk egemenliği 

(GugukluhayaT) YILMAZ ÖZDİL: Mübarek telefon

2017-10-08 Başlik Oraj Poyraz at Openmail




  *YILMAZ ÖZDİL*: Mübarek telefon



Kenan Evren iktidardı.

Yağlıboya resim yaptı, yağcılar üşüştü. Devletten malı götüren
işadamlarımız, darbecinin fırça darbelerine sahip olabilmek için açık
arttırmalarda kıran kırana yarışıyordu. Sergiyi bile gezmeden, tabloları
bile görmeden kapış kapış alıyorlardı, hatta /*"biz ödemeyi yapalım, siz
hangisini isterseniz onu verin"*/ diyorlardı. Tiko para*110 milyar
*liraya satılan bile oldu. Türkiye rekoruydu. Memleketin en dandik
ressamı, memleketin yaşayan en pahalı ressamı olmuştu. Avangard
yalakalar öylesine yalıyordu ki, kendini Picasso'yla kıyaslıyor, ne var
yani bunu ben de çizerim diyordu.

*

Sonra?

Devran döndü, iktidardan ayrıldı, gene sergi açtı, bir*milyar *lira
etiket koydu, gezmeye gelen bile olmadı, yağlıboyadan suluboyaya döndü,
sadece*500 lira *dedi, kimse almadı,*250 liraya* indi, nafile, gene
kimse almadı. Cumhurbaşkanlığı, Çankaya Köşkü'nde sergilenmek üzere
portresi bulunmayan eski cumhurbaşkanlarının tablosunu yaptırmak istedi,
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'ne başvurdu, yaşayan en pahalı
ressam Kenan Evren'in tablosunu yapacak ressam bulunamadı, üniversite
senatosunun kararını rektör açıkladı, /*"bizden mezun hiçbir ressam onun
tablosunu yapmaz"*/ dedi. İktidardayken kuşe kağıda basılan sergi
kataloğu, internette nostaljik eşya olarak beş liradan satışa sunuldu,
beş lira, günahını bile veren olmadı.

*

Turgut Özal iktidardı.

Papatyalar pervaneydi. Hasbahçe geceleri düzenleniyor, işadamları elini,
gazeteciler kıçını öpüyordu. İcraatın İçinden programında gözümüze
soktuğu tükenmez kalemi açık arttırmayla satışa sunuldu, dolmakalem bile
değil, bildiğin tükenmez kalem,*20 bin *dolar ödeyen oldu. Üstünde namaz
kıldığı seccadesi, müzelerde sergileniyordu. O zamanlar umreye gitmek
henüz moda değildi, ihale kapmak isteyen seccadeyi görmeye gidiyordu,
seccadeyle fotoğraf çektiriyordu.

*

Sonra?

Devran döndü, musluk kesildi, maskeli balolarda pırlantalara boğanlar da
selamı sabahı kesti.*ANAP*'ın en şaşaalı günlerine tanık olan seçim
otobüsüne bile haciz kondu. Hem de alacaklarını tahsil edemeyen partinin
çaycıları tarafından! Tükenmez kaleme*20 bin *dolar ödeyenler, çay
borcunu ödememek için telefona çıkmıyordu.

*

Süleyman Demirel iktidardı.

Hiç unutmam, İzmir'de Fuar Göl Gazinosu'nda*DYP* tarafından balo
tertiplenmişti, kendisi gelemedi, şapkasını gönderdi! Hem vallahi hem
billahi, siyah fötr şapka özel olarak yaptırılmış cam fanus içinde
getirildi, görevlilerin elinde salona girerken ayakta alkışlandı,
şapkaya tezahürat yaptılar, en öndeki masaya başköşeye yerleştirdiler,
bi ara şapka konuşacak zannettim, ama olgun şapkaydı, sessiz kalmayı
tercih etti, piyangoya konuldu, tanesi*2 bin *liradan bilet satıldı,*2.5
milyon *lira hasılat yapıldı,*20 bilet* alan talihli işadamına çıktı.
Baba'nın şapkaları sadece parayla satılmıyordu, kuponla da veriliyordu!
Tan gazetesi yarışma düzenlemişti, seçim meydanlarında millete sallanan
fötr şapkalardan*10 tanesini* ikramiye olarak koymuştu, acayip tiraj
patlatmıştı.

*

Sonra?

Devran döndü, kendisine yakın bir işadamına imzalı fötr şapka hediye
etmişti, işadamı iflas etti, alacaklılar icraya başvurdu, yediemin
deposuna kaldırılan eşyalar arasında imzalı şapka da vardı, başbakan ve
cumhurbaşkanıyken çıktığı yurt gezilerinde adeta elinden kapılan, kapış
kapış giden, kapabilmek için kavga edilen şapkaya*50 lira *fiyat
biçildi, sadece*50 lira*… Alan olmadı kardeşim, hacizli mallar deposunun
tozlu raflarında çürüdü.

*

Asrın liderimiz iktidar…

Kermes düzenlendi, özel eşyaları açık arttırmaya konuldu, ayakkabısı ve
kadife pantolonu*21 bin *liraya alıcı buldu, talihli işadamı kadife
pantolonu evinin salonunda tablo gibi duvara astı, ayakkabıları da biblo
gibi şöminenin üstüne koydu. Dolmakalemi*30 bin *liraya, deri kabanı*15
bin *liraya, paltosu ve hesap makinesi*10*'ar*bin *liraya kapıldı.

Asrın liderimiz makam otomobilinde komaya girmiş, telaşla hastaneye
kaldırılırken otomatik kapılar kilitlenmiş, zırhlı Mercedesin kurşun
geçirmez camı balyozla kırılmıştı. Bu balyoz, Akp milletvekili
tarafından satın alındı,*TBMM*'de sergilendi.

*15 Temmuz *gecesi asrın liderimizle facetime üzerinden canlı yayın
yapan ve derhal Hürriyet'in Ankara temsilcisi yapılan Hande Fırat,
Katarlı ve Suudi işadamlarının kendisine başvurduğunu, asrın liderimizle
facetime yapılan cep telefonunu*250 bin *dolara satın almak
istediklerini, ama kesinlikle satmadığını açıkladı. Yerli
işadamlarımızın da cep telefonunu satın almak için kuyruğa girdiğini
belirten Hande Fırat, /*"düşer kırılır diye elime almaya bile
korkuyorum"*/ dedi.

*

Sonra?

*

Sonrası asla değişmez.

Mübarek tabloların, mübarek tükenmez kalemlerin, mübarek şapkaların,
mübarek cep telefonlarının akıbetleri hep aynıdır.

*

Çünkü…

Milletin liderlerini de tanırız biz.

Onların milletini de.

 


(GugukluhayaT) 13 YAŞINDAKİ ÇOCUĞA 'CUMHURBAŞKANINA HAKARET'TEN HAPİS CEZASI!

2017-10-08 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Ulan cezai yaş sınırı 12'dir, 12 ve altında olan çocuklar adam öldürse
yargılanmaz bile.
13-15 yaş arasında ise hakim çocuğun cezai sorumluluğunu araştırır.
Öyle her önüne gelen çocuğu vay Cumhur-başkanı(!?)na hakaret etti diye
yargılamaz ya da mahkum etmez.
Çocuktur bu, siz hiç çocuk olmadınız mı?

Çok açık, bunlar Recep Tayyip ERDOĞAN(RTE) hakimleri.
Kraldan çok kralcı.
Bakın RTE'nın avukatları bu yaştaki bir çocuğun mahkum edilmesinin
yaratacağı olumsuz tepkiyi hesaplamış ve şikayeti geri  çekmiş.

Saçmalık.
Faşizmin alası bu.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA 




  *13* YAŞINDAKİ ÇOCUĞA*'CUMHURBAŞKANINA HAKARET'*TEN HAPİS CEZASI!

*08.10.2017*

Cumhurbaşkanına hakaret' iddiasıyla hakkında dava açılan*13 yaşındaki*
A.Ş’ye,*1 yıl 9 ay* hapis cezası verildi.

/*"Cumhurbaşkanına hakaret"*/ iddiasıyla hakkında dava açılan*13
yaşındaki* A.Ş’ye, şikayetçi Cumhurbaşkanı*Tayyip *Erdoğan’ın
şikayetinden vazgeçmesine rağmen*1 yıl 9 ay* hapis cezası verildi.

Evrensel'in haberine göre Facebook sayfasında yaptığı paylaşımda
/*"Cumhurbaşkanına hakaret"*/ ettiği iddiasıyla bir yıl önce hakkında
dava açılan*13 yaşındaki* A.Ş’nin görülen duruşmasında karar çıktı.

İstanbul *2*. Çocuk Mahkemesi’nde görülen duruşmaya çocuk A.Ş.
katılmazken, müdafi Avukat Fatma Hopikoğlu duruşmada hazır
bulundu. Davada müşteki olarak yer alan Erdoğan’ın şikayetinden
vazgeçtiği ortaya çıktı.

Duruşmada karar veren mahkeme, /*"Cumhurbaşkanına hakaret"*/ suçunun
sabit olduğunu ileri sürerek A.Ş’ye*3 yıl* hapis cezası verdi. Mahkeme
cezayı /*"suçu alenen işlemesi"*/ nedeniyle*3 yıl 6 aya* çıkardı.
Mahkeme, A.Ş’nin*15 yaşını* doldurmamasını göz önünde bulundurarak
verdiği cezayı yarı oranında indirerek*1 yıl 9 aya* düşürdü.

Mahkeme, A.Ş’nin yıl içinde aynı suçu işlememesi şartıyla cezayı erteledi.

*http://www.abcgazetesi.com/13-yasindaki-cocuga-cumhurbaskanina-hakaretten-hapis-cezasi-66150h.htm*

 

a45UyF587661-171008192547 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/10/08  22:06 4  58  siyasetmeyd...@yahoogroups.com

 

Basarilari herkes tarafindan kabul edilen insanlar, kurduklari
iliskilerde kiskanilma payi

MEKTUBAT Risalesi, 19.Mektup .
Mucizat-i Ahmediye sayfa 135

Altinci cocuk: Resul-i Ekrem Aleyhissalatu Vesselam namaz kilarken,
hircin bir cocuk namazini kat edip gectiginden, Resul-i Ekrem
Aleyhissalatu Vesselam : ( Elleahummeakta eserahu) ( Allahim, onun
yerden izini kes ) demis.
Ondan sonra cocuk daha yurumemis, oyle kalmis, hircinliginin cezasini
bulmus.

Turan DURSUN: Kabe Guvenli Bir Yer mi?

Kabe, beytullah adiyla da anilir. Allahin Evi anlamina gelen beytullah,
cevresi daglik olan bir bolgede, dusuk seviyedeki bir yere insa
edilmistir. Bu nedenle tarihte cok kez yukaridaki tepelerden akip gelen
sel nedeniyle yikilmis bazen ise su altinda kalmistir:
Kabe, bunun disinda cesitli savaslarda, ornegin manciniklar tarafindan
da yikilmistir. Depremlerde zarar gordugu de biliniyor.
Kabe, eger siradan bir insaat olsaydi tum bunlari normal sayabilirdik.
Ancak Kabe, Islam inancina gore Allahin Evi dir, Allah tarafindan
korunmaktadir. Bu durum ozellikle Al-i Imran ve Fil Suresi nden
anlasilmaktadir. Al-i Imran Suresi 97. ayet:
Orada apacik nisaneler, (ayrica) Ibrahim in makami vardir. Oraya giren
emniyette olur.
Goruldugu gibi Kuran, Kabeyi guvenli bir yer olarak tasvir ediyor. Zaten
Fil Suresi nde anlatilan Ebabil Kuslari hikayesi de bu fikri
destekliyor. Oysaki Kabenin tarihi bunun tam tersini soyluyor:
Halife Abdullah Bin Zubeyr, Haccac komutasindaki Emevi ordusu Mekke yi
kusatinca son care olarak Kabe nin icine giriyor. Abdullah Bin Zubeyr in
Kabe ye siginmasinda Al-i Imran Suresi nin 97. ayetine olan inancinin
etkisinin oldugunu tahmin etmek zor degil cunku o bir halife. Ancak Kabe
manciniklarla tasa tutuluyor, hem Kabe yikiliyor hem de icindeki halife
oluyor. Boylece Al-i Imran Suresi nin 97. ayetindeki iddia asilsiz cikiyor.
Al-i Imran Suresi 97. ayetindeki gercekligi olmayan iddiayi perdelemek
icin bazi Islamcilar guvenlik kelimesinin anlamini bozarak burada ruhsal
huzur gibi bir anlamin kasdedildigini soylemektedir. Oysa pek cok mealde
gecen kelime guvenlik tir. Ornek olarak asagidaki Arapca-Turkce kelime
mealini inceleyebilirsiniz:
929 yilinda Abbasi yonetimine isyan eden Karmati mezhebinin lideri Ebu
Tahir Mekke yi ele gecirdi. Hac mevsiminde, tavaf eden Hacilari, Kabe
nin kapisina oturtup kilicla kesti. Karmati Lideri, Ben Allah im, Allah
layim, yaratan da, yok eden de benim! diyordu. Hacilar kacip Kabe nin
ortusune yapisiyor ama o halde olduruluyorlardi.
Ebu Tahir oldurdugu hacilari Zemzem kuyusuna doldurttu. Zemzem kuyusunun
ustundeki kubbeyi yiktiran Ebu Tahir Kabe nin ortusunu parcalatip
askerlere dagitti. Kabe nin kapisini sokturdu.
Ebu Tahir, 

(GugukluhayaT) ÇİĞDEM TOKER : SARAY BAHÇESİNDE BİR KONSEPT ÇİFTLİK PROJESİ

2017-10-08 Başlik Oraj Poyraz at Openmail

 




*ÇİĞDEM TOKER* :*SARAY BAHÇESİNDE BİR KONSEPT ÇİFTLİK PROJESİ*

*08 Ekim 2017 Pazar.*

*
*

Sayıştay’ın*2016 yılı* raporları çıktı. Cumhurbaşkanlığı denetim
raporunu gazetemiz haberleştirdi.

Hatırlatma:*2016*’da Cumhurbaşkanlığı’nda toplam*365 milyon 324 bin TL*
harcanmış.

Mühim detay: Önceki raporlara konulan /*"gizli hizmet gideri"*/, bu kez
gizlendiği için, tutara örtülü ödenek dahil mi, değil mi bilmiyoruz.

Cumhurbaşkanlığı açıklama yaptı. Açıklamaya göre -Sayıştay belgeli- bu
haber /*"algı operasyonu"*/ydu, /*"itibarda tasarruf olmaz"*/dı.

Yanı sıra denildi ki:

/*"Milletimiz, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki tüm yatırım ve
hizmetlerin, Türkiye’nin itibarına ve Cumhurbaşkanlığı makamının
mehabetine uygun şekilde, aynı zamanda harcanan her kuruşta 80 milyonun
hakkı olduğunun bilinciyle yürütüldüğü konusunda müsterih olsun."*/

***


Vesile oldu. /*"Müsterih olma"*/ faslından bir proje paylaşalım.

Atatürk Orman Çiftliği *(AOÇ*) arazisine inşa edilen Cumhurbaşkanlığı
Sarayı’nın mimarı Şefik Birkiye’nin kurucusu olduğu
/*"Vizzion-Architects"*/ imzalı bir proje çalışması bu.

Adı: /*"T.C. Cumhurbaşkanlığı Çiftlik Yapıları"*/*Haziran 2017 tarihli*
çalışma, /*"Sera-Kümes Yapıları Konsept Proje"*/ başlığını taşıyor.

Her biri*575*’er metrekarelik salatalık- biber ve domates bahçeleri
ile*340 metrekarelik* saksı bitkilerinin bulunduğu alanda, ihtimaldir ki
organik seracılık yapılacak.

*Cumhurbaşkanı ve Saray personelinin beslenmesi söz konusu olduğunda,
maksimum tarımsal sağlık kurallarının gözetilmesi normal olmalı.*

Atatürk’ün, bütün bir halkın kullanımına tahsis ettiği*AOÇ* faaliyetleri
nostaljiye dönüşüp yerini /*"konsept çiftlik projesine"*/ bırakırken
/*"Çiftlik Yapıları"*/ başlıklı alanda, bir de *masallardaki gibi bir
gölet* göze çarpıyor. Domates, salatalık serası ile kümes projesi,
tasarruf edilemeyecek itibara dahil midir?

Proje tamamlandığında -tam maliyeti artık halktan gizlenen- Saray’ın
konsept çiftlik gider kalemlerini,*2017 Sayıştay* raporunda görür müyüz?


*37 milyar *ek borçta büyük şüphe

Hazine, bu yılın yasal borçlanma limitlerini doldurdu. Hazine’yi
yöneten*AKP*, şimdi Meclis’ten*37 milyar TL*’lik daha yetki istiyor.

Normalde bu tutarın ek bütçe yasasıyla getirilmesi lazım.

Ama *dar gelirliden daha yüksek tasarruf isteyen* (*itibarda tasarruf
olmuyor ya*) bu ek borçlanmayı torba kanuna sıkıştırmak daha pratik olmalı.

Geçen cuma torba yasa görüşmeleri Bütçe Komisyonu’nda başladı. Muhalefet
vekilleri*37 milyar TL*’nin nerede harcanacağını soruyor. Eski Maliye
Bakanlarından Zekeriya Temizel, /*"40 yıllık Maliyeciyim böyle şey
görmedim"*/ diyor.


Temizel kuşkularını şöyle paylaşıyor:

/*"25 milyar lira bütçe açığı, 52 milyar lira borç. Niye? 25 milyar
lirasını bunun için harcadıysak geri kalan nerede, nereye harcadık?
Bankada tutmuyoruz galiba. (...) Kırk yıllık Maliyeciyim, kafamı elimin
arasına alıp saatlerce düşünüyorum, ortaya çıkan seçeneklerin büyük bir
kısmı tüylerimi diken diken ediyor, ‘Yok ya, olmaz’ diyorsunuz, olmaması
gerekir. Burada açık açık tartışmak istemiyorum ama yani bütçe
emanetlerinden başlayarak daha önceden belirli sözler üzerine
yaptırılmış olan ve ülkeden henüz daha resmi olarak ödenmesi mümkün
olmayan alacaklar mı yoksa daha önceden burada tartışa tartışa bir hal
olduğumuz devletin muhtemel yükümlülüklerinden tahminlerin çok çok
üstünde bir şeyler mi?"*/

Temizel’in kuşkusunu açalım:

Türkiye’nin tahmin edilebilir devlet yükümlülüklerinin ötesinde mi borcu
var?

Birilerinin bizden ödenmesi resmi olarak mümkün olmayan alacakları mı var?


*TVF*’nin*3 milyar TL*’sini hatırlayan var mı?

Türkiye Varlık Fonu *(TVF*) Başkanlığı’na,*BIST* Başkanı Himmet Karadağ
vekâlet ediyor.

*AA*’ya açıklama yapan Karadağ,*TVF*’nin kuruluş döneminde /*"anlamsız
eleştirilere maruz kaldığını"*/ söylemiş.*TVF*’nin düşük maliyetli
kaynak yaratacağını,*KÖİ* müteahhitleriyle görüştüğünü belirtmiş.
/*"Uluslararası sistemden hak ettiğimiz finansmanı hak ettiğimiz
maliyetle alamıyoruz"*/ demiş. Ve sormuş: /*"Varlık Fonu olarak sahibi
olduğumuz şirketlerden başlamak üzere uluslararası piyasalardan 5 yerine
3’e fon getireceksem veya fonlama maliyetini yüzde 20 ucuzlatacaksam
neden böyle bir konsepti kullanmayayım?"*/ Uzun açıklamaların arasında,
şu soruların cevaplarını bulamadım:

*- Başbakanlık, sekiz ay önce Stratejik Plan’ın yakında açıklanacağını
duyurmuştu. Gecikmenin nedeni nedir?*

*- TVF bünyesindeki kamu şirketlerinin değerleme çalışmasını kim, kaç TL
bedel karşılığında yapıyor?*

*- TVF’nin bağımsız denetimi ne durumda?*

*- Artık TVF kapsamındaki kuruluşların Sayıştay raporlarını göremiyoruz.
TVF, Ziraat Bankası ve Halk Bankası ile nasıl bir ilişki içinde?*

*- Son torba kanun ile TVF, Hazine’den kaynak mı kullanacak?*

*- TVF, kurulduğundan bu yana ne kadar harcama yaptı? Yönetim kurulu
başkan ve üyelerinin maaşları kaç TL? Akmerkez kirasını kim ödüyor?*

*- Son vergiler 

(GugukluhayaT) AYÇA SÖYLEMEZ : AMAÇLARI ÖLMEK DEĞİL

2017-10-07 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Açlık grevindekine yaklaşım ne şekilde olmalı?
İşte bunun rehberini ilettim sizlere.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
   L2fSIJNoA0xfSNxA  




  *AYÇA SÖYLEMEZ : *AMAÇLARI ÖLMEK DEĞİL


*27.06.2017 01:48*



Nuriye ve Semih açlık grevinin*111*. gününde. Kasları vücutlarını
taşımamaya başladı. Yürümekte, duymakta, konuşmakta, su içmekte
zorlanıyorlar. Her ikisi de eğitimci, öğretmen. Amaçları sadece
yaşamlarını fiziksel olarak devam ettirmekten ibaret değil, düşünerek,
yazarak, anlatarak, öğrenerek, öğreterek yaşamaya alışkınlar.

Buraya kadar hepimiz mutabıkız ancak eylemlerinin sonucunun ne
olabileceğini konuşurken, amaçladıkları sonucun bu olmadığını unutuyoruz.

Yani; /*"Açlık grevi bir intihar biçimi değildir. Bir protesto
biçimidir. Kişi kendi iradesi ile bilinçli olarak, yiyeceği
reddetmektedir. Bu açlık grevi ölümle sonuçlanabilir. Ama temel amaç
ölüm değildir."*/

Bu açıklama, Türk Tabipleri Birliği’nin *(TTB*) *‘Açlık Grevleri
Sırasında Tıbbi Etik İlkeler ve Bunun Pratik Yansımaları’* bildirgesinden.

Aslında doktorlara yazılmış bu açıklama, Nuriye ve Semih’in neden açlık
grevinde olduğunu gözardı edenlere de bir hatırlatma gibi. *_
_*

*_Bildirge, _**_‘bırakın’_**_çağrısı yapanlara, kişinin kendi bedeni
üzerindeki iradesiyle ilgili kararın kendisine ait olduğunu anlatırken,
çağrının muhatabının açlık grevcileri değil, talebin karşılanmasında
etkili olabilecek yetkililer olduğunu da hatırlatıyor._*

Memleketin direniş tarihi, güvenlik güçleriyle işbirliği içinde olup
işkenceyi belgelemeyerek dolaylı yoldan işkenceye katılmış olan
hekimlerle dolu. (Hatta *‘Hayata Dönüş’* diye anılan operasyonda
bilgisizlik ya da kötü niyet sonucu zorla ve yanlış beslemeyle birçok
eylemcinin Wernicke Korsakoff olduğunu biliyoruz.)

Bir de son*30 yılını* hapishanelerde açlık grevcileriyle, hasta
mahpuslarla geçirmiş olan, kendini sadece tedaviye değil, bu tedaviyi
uygularken insanlığın birikimi olan tıbbi etik ilkeleri de uygulamaya
adamış hekimler var.

Açlık grevi*111*. günündeyken, Nuriye ve Semih’in sağlık durumunu
kontrolden sorumlu doktorlara, bu ilkeleri hatırlatmak isterim:

» Açlık grevcisi zihinsel olarak ehliyetli, açlık grevine kendi
iradesiyle karar vermiş, bu nedenle belirli bir zaman için yiyecek ve /
veya sıvı almayı reddeden kişidir.

» Hastanın tedaviyi reddetmesi temel bir haktır ve hekimin hastanın
arzusuna hürmet etmesi, etik olmayan bir davranış sayılamaz.

» Hekim ya da diğer sağlık personeli açlık grevinin sonlandırılması için
herhangi bir baskı yapamaz. Tedavi ya da bakım bu amaçla kullanılamaz.

» Eğer açlık grevindeki kişi, başka bir hekimin de görüşünü isterse ya
da ikinci bir hekimin tedavisini sürdürmesini arzu ederse, bu sağlanmalıdır.

» Hekim açlık grevindeki kişiyi her gün kontrol eder. Tıbbi takip
formunu doldurur. Bu formda tıbbi bilgiler dışında hastanın kendi
yazısıyla greve devam edip etmeme isteği ve bilinç kaybı durumunda
tedavi kabul edip etmeme isteği mutlaka yer almalıdır. Bütün bu
gelişmeler hekim tarafından kaydedilir ve gizliliğinden hekim sorumludur.

» Açlık grevcisinin bilinci bozulur ya da komaya girerse hekim, açlık
grevcisinin son kararına saygı göstererek tutum alacaktır. Hastanın
rızasına aykırı bir şekilde *‘zorla besleme’* etik açıdan doğru
değildir. (demek ki, hasta hakları bilinç kaybolduğunda dahi onun
rızasına uymayı geerektiriyormuş O.P.)

» Bilinci açık olan açlık grevcisi beslenmeyi reddettiğinde bu kişiler
hekimler tarafından zorla beslenmeyecektir. Bunun aksi, hem tıbbi etik
hem de hasta hakları açısından yanlış bir tutumdur.

(Umarım, bu sabah Nuriye ve Semih’in işe dönme taleplerinin kabul
edildiği haberiyle uyanırız da tüm yazdıklarım kadük olur.)

*http://www.birgun.net/haber-detay/amaclari-olmek-degil-166854.html*

 

a45UyF587661-170627161656 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/06/27  21:00 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Birsey oldurmuyorsa guclendirir.
Nietzsche
TAMAMEN YANLIS, YALAN.
. . . . . .
Birsey oldurmuyorsa, incitir, yorar, yaralar, iz birakir, asla ama asla
guclendirmez.
Cimcime
DOGRUSU BUDUR.

Hoybun (Kurtce: Xoybun) Cemiyeti

5 Ekim 1927 ye, Lubnan in Bihamdun sehrinde kurulmustur.

Bihamdun sehrinde, Kurdistan Teali Cemiyeti- Kurtcu Millet
Fikrasi-Kurtcu Milliyetci Orgutler-Irak-Iran-Suriye deki Kurtculer ve
Tasnak kokenli Ermeniler ortak duzenlenmis bir kongrede biraraya
geldiler. 45 gun suren calismanin sonunda HOYBUN adli teror orgutunu
kurdular.

Politik ve Askeri Isbirligi olarak acilanan antlasmanin ilk iki maddesi
soyle idi:

1)Her iki taraf Bagimsiz Kurdistan in ve Birle$ik Ermenistan in kurulma
hakkini karsilikli olarak taniyarak, bu hakkin savunmasi icin mumkun
olan her turlu imkani kullanarak birbirlerinin yardimina kosmayi kabul
ederler.

(GugukluhayaT) OSMANLI’DA ELİTİZM VE RÜŞVET

2017-10-07 Başlik Oraj Poyraz at Openmail




  OSMANLI’DA ELİTİZM VE RÜŞVET

*07.05.2017 11:42 *

İslamcılar Osmanlı’da rüşvetin varlığını kabul etmekle birlikte sanki
ilk başlarda yokmuş da sonradan dinden uzaklaşınca ortaya çıkmış arızi
bir vaka imiş gibi sunarlar. Oysa rüşvete dair en meşhur örnek bizzat
Osmanlı’nın en parlak klasik devri olan Kanuni devrine aittir


CANDAN**BADEM**

İslamcı ideologlar laik ve cumhuriyetçi aydınları elitizmle yaftalamayı
ve suçlamayı pek severler. Bunlara göre Kemalizm ve genelde
aydınlanmacılık halka tepeden bakmıştır, kendi halkına yabancıdır,
/*"monşer"*/dir. Cumhuriyeti de bu elitler kurmuştur ve dolayısıyla
cumhuriyet halka yabancı olmuştur. Hatta bu eleştirilerin bir kısmının
altında İslamcılığın eşitlikçi ve halkçı olduğu varsayımı da
yatıyor.*AKP*’nin körüklediği ecdatçılık, yeni bir Osmanlı algısı,
gerçekten uzak, idealize edilmiş bir Osmanlı algısı yaratmaya çalışıyor.
Acaba öyle miydi? Osmanlı ricali ve uleması halka nasıl bakardı?
Osmanlı’da asalet telakkisi yok muydu? Öncelikle elitizm ya da
seçkincilikten ne anladığımızı açıklamak gerekir. Elitleri eğitim ve
kültür düzeyine göre mi belirlemeliyiz yoksa toplumsal statü (asalet) ve
servete göre mi? Bence her ikisi de mümkün ve her iki anlamda da bir
seçkincilikten söz edilebilir. O yüzden seçkinciliğin her iki anlamını
da göz önünde tutalım.

Öncelikle bütün insanlık tarihinde her devleti seçkinlerin kurduğunu ve
bu anlamda Türkiye Cumhuriyeti’nin bir istisna olmadığını belirtelim.
İlk İslam devletini de Mekke’de Kureyş kabilesinin seçkinleri kurmuştur.
Halifelik ilk dört halifeden sonra Kureyş’in bir kolu ve peygamberin
akrabası olan Emevilere ve daha sonra da Abbasilere geçmiştir. Şiiler
ise halifeliğin ancak ehl-i beyte ait olduğunu savunmuşlardı. Görüldüğü
üzere yönetimi asalete bağlama fikrini İslam dini icat etmemiş ancak
çeşitli şekillerde devam ettirmiştir. İslam tarihindeki kavgaların
birçoğu Arapların Arap olmayanları (mevaliyi) küçük görmelerinden dolayı
çıkmıştır. Ayrıca Emeviler de Abbasiler de köleciliği devam ettirmiş,
Karmatiler ve Zenc hareketi gibi köle hareketlerini kanla bastırmıştır.
Kuran’da köleliği yasaklayan bir hüküm yoktur, sadece köleliği
düzenleyen, hafifleten ve meşrulaştıran hükümler vardır. Nahl
suresi*75*. ayeti açıkça /*"hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı
olmuş bir köle"*/ ile hür bir insanın eşit olmadığını ifade eder. Rum
suresinin*28*. ayeti de yine /*"mülkiyetiniz altında bulunan köleler
içinde"*/ sizinle eşit haklara sahip ortaklarınız var mı diye sorarak
eşitsizliği bir kez daha meşru görür. Zuhruf suresi*32*. ayeti ise
insanların bazısının bazısına hizmet etmesi için birbirine derecelerle
üstün kılındığını ifade eder. Burada da açıkça insanların birbirine eşit
olmadığı vurgulanır. Ancak Kuran’da devlet yönetiminin ve halkın
yönetime katılımının nasıl olması gerektiğine dair hükümler yoktur.
Dolayısıyla iktidarı elinde tutan halife veya sultanı bağlayan,
sınırlayan siyasal bir kural veya kurum da yoktur. İslam hukukunda insan
hakları kavramı yoktur, kadının çok az hakkı vardır ve Osmanlı tebaası
olan gayrimüslimler de Müslümanlarla eşit statüde değildir. Şeriata göre
örneğin bir cinayet davasında bir gayrimüslim bir Müslüman aleyhinde
tanıklık yapamaz. Yani bir Müslüman yüzlerce gayrimüslimin gözleri
önünde içlerinden birini öldürse onlar o Müslüman aleyhinde şer’i
mahkemede şahit olamazlar. Nitekim kapitülasyonların temelinde de bu
eşitsizlikten dolayı Avrupalıların kadı mahkemesinden muaf olma isteği
yatmaktadır. Gayrimüslimler önemli devlet görevlerine gelemezlerdi,
örneğin vali olamazlardı. Ne var ki Müslümanlar için de bir eşitlik
sözkonusu değildi. Devlet dairelerine girişte*19*. yüzyılın ikinci
yarısına değin hiçbir sınav veya normatif prosedür yoktu, tamamen
keyfiydi. Zaten bütün büyük memurluklar rüşvetle dağıtılıyor ve rüşveti
verip o makama gelenler de verdiği parayı çıkarmak için rüşvet
alıyorlardı. Sözde adalet dağıtmakla görevli olan kadılar en fazla
rüşvet ve yolsuzluğa bulaşmış olan kesimdi. Kadılar mansıplarını
rüşvetle alıyorlar ve görevde rüşvet alıyorlardı.

İslamcılar Osmanlı’da rüşvetin varlığını kabul etmekle birlikte sanki
ilk başlarda yokmuş da sonradan dinden uzaklaşınca ortaya çıkmış arızi
bir vaka imiş gibi sunarlar. Oysa rüşvete dair en meşhur örnek bizzat
Osmanlı’nın en parlak klasik devri olan Kanuni devrine aittir. Bağdat’ı
fetheden Kanuni’ye bir kaside sunan Fuzuli’ye Kanuni bir maaş bağlar ve
şairin eline bir berat verilir. Ne var ki Fuzuli beratına rağmen devlet
dairelerinde maaşını bir türlü alamaz. Bunun üzerine meşhur
şikayetnamesini yazar: /*"selam verdim rüşvet değildir deyu
almadılar"*/. Katip Çelebi ile aynı devirde yaşamış olan Koçi
Bey’in*1631 tarihinde* *4*. Murad’a sunduğu risalesinde de devlet
dairelerinde açıkça rüşvet alındığı ve kazaskerlik, kadılık,
müderrislik, müftülük dahil olmak üzere bütün makamların alınıp
satıldığını yazar. Katip Çelebi de /*"günümüzde çekinilmeden rüşvet

(GugukluhayaT) ARZU KÖK : YOKSULLUK

2017-10-06 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Abla güzel tespitlerde bulunmuş.
İyi güzel de yoksulların, ratinglerde B2 grubu olan kitlenin, kentlerde
varoşlarda yaşayanların, eskiden memur, işçi, köylülerden oluştuğunu var
saydığımız halk kesimlerinin AKP iktidarı yıllarında siyaset arenasında
kendini liberal ekonomik programları olan, genellikle sağcı, ve bolca
din sosuyla süslenmiş bir partiye kapılanmasının sosyolojik açıklaması
nedir?

Ben kendi hesabıma çok söyledim, yazdım.
Benim gibi insanların solcu olması, devletçi, sosyal demokrat olması tuhaf.
İstanbul'un Kadıköy, Göztepe gibi semtlerinin sol partilerin oy
verenleri olması tuhaf.
Buna karşılık Dudulu, Sultan Beyli, Alemdağ gibi tipik varoş ilçelerin
sağın en mürteci, cemaatçi kitlelerine ev sahipliği yapması da tuhaf.

Bırakın yapsınlar, bırakın etsinler.
Ulan yapılacak, edilecek olan kesim sensin, Varoşlarda oturanlar.
Sen nasıl liberal olursun?
Sen nasıl kapitalistden yana olursun?

Her seçim, referandum döneminde dağıtılan makarna, un, paketleri, kömür
çuvalları sosyal politika olarak varoşlarda yaşayan fakirleri doyuruyor
mu, tatmin ediyor mu ve daha önemlisi onların onurlarını incitmiyor mu?
Varoşlarda, köylerde yaşayanlar, muhafazakar memur, işçiler içine
düştükleri zavallı ve sefil durumun ardında durdukları partinin
uyguladığı programla bağlantısını nasıl ve neden görmüyor, göremiyor?
AKP kodamanlarının bolca namazlı, niyazlı söylemleri, duruşlarının
fukara seçmenin bu kadar kolayca gözünü boyamasının açıklaması nedir?

Benim düşünceme göre ülkemiz seçmeninin saçma sapan bir şekilde kendi
tecavüzcüsünün ardında ve yanında durması son bulduğunda işler düzelecek.

Zenginler, kapitalistler, ülkenin krem dö la kreması için işler kolay.
Elektriğe, suya, mazota, MTV ve diğer tüketim mallarına ne kadar zam
yaparsan yap.
Adamı canını acıtmaz.
Adamın Bostancı'daki yalısının önünden sahil yolu geçiriyorsun, adamın
yalısı bu seferde büyük bir restoran haline dönüşüyor.
Adam artık evinin önüne yatını bağlayamayınca bastırıyor, yeni yat
limanı inşaa ettiriyor.
Ve kaça mal olursa olsun, işini hallediyor.

Ve her yağmurda, sel basıyor, bodrum katlarda yaşayan yüz binlerce
insanın evi sular altında kalıyor.
Her lodos estiğinde soba yakan yüzlerce evde zehirlenme oluyor.
Her gün ahşap evde oturan,  birilerinin evinde elektrik kontağı, ya da
mum ateşinden yangın çıkıyor.
Bazen çok eski binalar kendi kendine çöküyor, içinde yaşayanlarla birlikte.
Deprem oluyor ve yıkım en eski, en hırpalanmış, en ihmal olmuş binalar
ve mahallelerden başlayarak yayılıyor.
Evet, Allah bile fukaraya karşı acımasız.

Ve fukara bütün bu zorluklar karşısında dayanışma içerisinde ve akıl
etrafın birlik olmaktan başka şansı yokken.
Bizde fukaranın siyasi anlamda darmaduman, hem de kargaları klavuz
tutmuş şekilde olması çok acı.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      





  ARZU*KÖK : YOKSULLUK*



TÜRK*-İŞ* Araştırmasının*Ağustos 2017 ayındaki* sonucuna göre:

- Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi
için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı)*1.504,74
TL*,

- Gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt),
ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu
diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı)*4.901,42
TL* oldu.

- Bekar bir çalışanın aylık yaşama maliyeti ise*1.880,65 TL* olarak
gerçekleşti.



Bu verilere baktığımızda Türkiye’de yoksulluğun nasıl giderek artış
gösterdiğini de görebilmekteyiz. Bu yoksulluk gerçeği, son yıllarda
ülkemizde derinleşiyor, boyutlanıyor, çeşitleniyor. Buna karşılık bir o
kadar da görünmezleştiriliyor.

Bundan yirmi otuz yıl öncesinde daha çok bir /*"acıma"*/ gerekçesi olan
yoksulluk, şimdi daha çok bir dışlama, korku, hatta nefret gerekçesi
olarak çıkıyor karşımıza! Yoksul mahalleleri, yoksulluk imgesi, tekinsiz
bir /*"varoş"*/ terimiyle ürkünçleştiriliyor. Bu korkuyu büyütenlerin
kendi zengin gettolarında yaşadığı içe kapanma ve cemaatleşme süreci,
/*"toplum"*/ veya /*"kamu"*/ adına daha az ürkütücü değil oysa.

Dünya Bankası raporlarına göre, dünya nüfusunun beşte biri uluslar arası
yoksulluk sınırlarının altında yaşıyor. Türkiye'de de giderek artan
gelir eşitsizliği sonucu, yoksulların sayısı artıyor ve gün geçtikçe
zengin ile yoksul arasındaki uçurum daha da derinleşiyor. Buna rağmen
Türkiye’de ve dünyada sürekli yoksullukla mücadele konusu gündeme
taşınıyor. Bir türlü dillerden düşmüyor. Ne yazık ki bu mücadele
yalnızca sözlerde kalıyor. Çünkü aslında bu sözde mücadele yoksulluğa
bir çözüm üretmekten çok yoksulluğu yönetme kaygısı taşımaktadır.
Liberal politikaların hâkim olduğu bir düzende yoksullukla mücadelenin
başarıya 

(GugukluhayaT) GAMZE KOLCU : CEZAEVİNDEKİ HASTANEDELER

2017-10-05 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
 




  GAMZE*KOLCU : *CEZAEVİNDEKİ HASTANEDELER

*30 Temmuz 2017*

*OHAL* kararnameleriyle ihraç edilmelerinin ardından /*"İşimi
istiyorum"*/ talebiyle başlattıkları açlık grevi bugün*145*’inci gününe
giren tutuklu akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça, cuma
gecesi Sincan Cezaevi Kampüsü Hastanesi’ne götürüldü. Avukatları
/*"Zorla sedyeye bağlanıp götürüldüler"*/ dedi.

*AVRUPA* İnsan Hakları Mahkemesi’nin *(AİHM*) talebi üzerine,*26
Temmuz*’da tutuldukları cezaevinden Ankara Numune Hastanesi Sağlık
Kurulu’na götürülen akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih
Özakça’nın sağlık durumları hakkında rapor alınmıştı. İki eğitimcinin
cezaevi hastanesine naklinde bu rapor gerekçe gösterildi. Avukatları
cuma gecesi yaşananları, önceki günkü görüşte öğrendiler. Özakça ve
Gülmen’in avukatı Ebru Timtik, /*"Açlık grevinin 143’üncü gününde bir
insanı zorla sedyeye bağlayarak, bir diğerini ise çarşafa sararak
hastaneye götürmek insanlık dışı bir eylem"*/ dedi.


*MÜDAHALE ETTİRMEDİLER*

Gülmen ve Özakça’nın hastanede tutulduğunu ancak bilinçleri açık olduğu
için herhangi bir müdahaleye izin vermediklerini belirten avukatları
Timtik, Hürriyet’e şunları anlattı:

/*"Kurul, ‘iki insan hayati tehlike altındalar. Hapishanede ve yalnız
başlarına kalamazlar’diyor. Ancak aynı kurul, ‘Tutukluluklarının
ertelenmesine gerek yoktur’hükmünde de bulunuyor. Ortada çok önemli
hukuk garabeti var. Nuriye ve Semih tutuklu oldukları için onların
tahliyesine ancak bir mahkeme karar verebilir. Tutuklamanın ne zaman
yapılacağına karar vermek onların haddine değil, mahkemelerin kararıdır.
Yarın (bugün) mahkemeye gideceğiz ve raporu göstereceğiz. ‘Onların
dışarı çıkabilmesinde yetkisi olan sadece sizsiniz. Bu hakkınızı
kimsenin gasp etmesine izin vermeyin’ diyeceğiz. Mahkemeye
sorumluluklarını hatırlatacağız. Bugün ayrıca AİHM’ye yaptığımız acil
tedbir talepli başvurumuzu raporlar ışığında yineleyeceğiz. Cuma
gecesinden bu yana hastanede tutuluyorlar. Nuriye’nin de Semih’in de
bilinçleri son derece yerinde ve açık olduğu için bedensel herhangi bir
müdahale yapılmasına izin vermiyorlar."*/


*SARILMAYA KIYAMAZKEN*

Semih Özakça’nın kendisi gibi açlık grevinde olan eşi Esra Özakça, zorla
hastaneye götürme haberini duyduğunda çok üzüldüğünü belirtti. Esra Özakça,

/*"Ardı ardına yaşadığı ikinci şiddet vakası. */

/*Zor kullanılarak sedyeye bağlamışlar. */

/*Biz görüştüğümüzde sarılmaya bile kıyamazken eziyet ediyorlar. */

/*Nuriye ve Semih’in daha fazla sahiplenilmesi gerekiyor"*/

dedi.


*AVUKAT TEPKİSİ*: *‘BU MU HEKİMLİK’*

*AVUKAT* Selçuk Kozağaçlı da sosyal medya hesabı Twitter üzerinden,

/*"30 günde 21 uzman doktor; */

/*7 rapor, 3 muayene. */

/*Ortak görüş: */

‘/*Hayati tehlike, kalıcı sakatlık riski.’ */

/*Neyi bekliyorsunuz? */

/*Ne bekliyorsunuz! */

/*Tam teşekküllü kurul konuşmuş: */

‘/*Yaşamı tehlikede, */

/*yalnız kalamaz, */

/*hapiste kalamaz.’ */

/*Ne yapalım? */

‘/*Hastanede tutuklu tutun!*/

’ /*Bu mu hekimlik?"*/

mesajı paylaştı.

*http://www.hurriyet.com.tr/cezaevindeki-hastanedeler-40535557*

 

a45UyF587661-170731160918 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/07/31  17:34 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Butun bir hasat,bir kivilcim yuzunden elden gidebilirmis..

Anlamli sozler

Turkler kendi gucleri ile adam olamaz.
Ingilizler elimizden tutup bizi kurtaracak.

Yazar Refi Cevat Ulunay -21.05.1919

Turker Erturk: MUAVENET.
Kasten vurdular-Mesaj verdi-Mesaj anlasilmadi

1 Eki, 2015

Muavenet in 2 Ekim 1992 de Display Determination-92 (Kararlilik
Gosterisi-92) adli NATO tatbikati sirasinda Ege de ABD ucak gemisi
Saratoga nin atesledigi 2 adet Sea Sparrow hava savunma fuzesiyle
vurulmasinin uzerinden tam olarak 23 yil gecti.

Fuzeler geminin kalbi sayilabilecek kopruustu ve SHM (Savas Harekat
Merkezi) gibi yerlerin yakinina isabet etti. Fuzelerin isabeti sonucunda
geminin komutani Deniz Kurmay Yarbay Kudret Gungor dahil olmak uzere 5
sehit ve 22 yarali verdik. Donemin ABD Disisleri Bakani Lawrence
Ealeburger haberi Washinton Buyukelcimiz Nuzhet Kandemir e geminizi
batirdik ozur dileriz diye iletti.

Olay gece yarisi yesil periyot olarak adlandirilan tatbikat disi
bolumunde meydana geldi. Saratoga ve Muavenet Ege de Saroz Korfezi
yaklasma sularindaydilar. Bildiginiz gibi Ege nin her iki tarafi NATO
muttefikleriyle (Turkiye ve Yunanistan) cevrilidir. Ayrica civarda
tatbikati veya ABD gemilerini yakindan izleyen Rus ve Cin harp gemileri
mevcut degildi. Bunun anlami Saratoga dahil ABD harp gemilerinin yuksek
hazirlik durumunda veya tetikte olmasini gerektiren herhangi bir durum
yoktu.

KASTEN VURDULAR

Sea Sparrow satihtan havaya atilan, 19 km. menzile sahip, 231 kg
agirliginda, 3,6 metre boyunda ve yakla$ik 170 bin ABD dolari maliyete
sahip yari aktif radar gudumlu bir fuzedir. Sea Sparrow bir hava savunma
fuzesi olmasina ragmen satihtan 

(GugukluhayaT) ALİ TÜRKŞEN : ŞİMDİ ÜZÜLÜYOR MUSUN HULUSİ

2017-10-05 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
 




  ALİ TÜRKŞEN : ŞİMDİ ÜZÜLÜYOR MUSUN HULUSİ

E. Deniz Kurmay Albay *20.07.2016 12:32*

*Bizi /"üzülürseniz büzülür, büzülürseniz düzülürsünüz sonra yine
üzülürsünüz"/ diye uyarıyordun...*

Gözyaşları içinde telefon ekranındaki tuşlara basıyorum. Karşı taraftan
bir ses gelmeyeceğini bilsem de şansımı deneyeceğim. /*"Aradığınız
kişiye şu an ulaşılamıyor."*/ Biliyorum, uzunca bir süre daha aradığım
kişiye ulaşamayacağım. Okuyamayacağını bilsem de mesajımı yazıyorum:
/*"Hasanım hüngür hüngür ağlıyorum. İnşallah bu kötülüğün içinde
değilsindir kardeşim. Eğer öyleyse Allah hepinizi affetsin."*/

Tuğamiral Hasan Kulaç da darp edilmiş fotoğrafları basına yansıyan eski
meslektaşlarımdan biri. Ama Hasan sadece eski bir meslektaşım değil. O
benim kardeşim bildiğim bir silah arkadaşım. Deniz Harp Okulunu aynı
kısımda birlikte okuduk. Deniz Harp Akademisini birlikte kazandık,
birlikte mezun olduk. Kurmay yıldızlarımızı takana kadar çocuklarımız
birlikte büyüdü. Uzun yıllar birlikteliğimiz sürse de bir gün bizlere
cezaevi yolları onlara komuta kademesinin üç şerit asfalt yolları düştü.
Kondurmamaya çalışsak da yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. Bu kadar
tesadüfün bir anda yan yana gelmesi mümkün olamazdı. Ama burası
Türkiye’ydi ve yüreksiz-beceriksiz muhterisler ülkesinde en olmaz
dedikleriniz bal gibi oluyordu. Ta ki yolun sonunda yüzlerce masuma
mermi sıkacak kadar alçaklaşabilecek, bir zamanların /*"asker-komutan"*/
ünvanlı hainleri kendi kendilerini imha edene kadar.


*ORAMİRAL EMİN MURAT BİLGEL ŞİMDİ MUTLU MUSUN*?

Yüreğim de gözlerim de kan ağlıyor. Gördüklerim yüreğimi dağlıyor.
Olanların bir anına bile inanmak istemiyorum. Nezaketle yazamam. Kibar,
politik ağızlı, kıvırtmalı cümlelerim yok. Dün ne kadar keskin olduysam
bugün gelinen vahim tablonun tasvirini de aynı keskinlikte yapmak
zorundayım. Son söyleyeceğimi yine başta söyleyeyim:*15 Temmuz *hafta
sonu darbesinin mimarları, bugüne kadar, yüreksiz-beceriksiz
muhterislikleriyle bu kadrolaşmanın oluşumuna olur veren herkestir.

Bir zamanların burnundan kıl aldırmayan bugünün kaçak Özel Yetkili
Savcısı Fikret Seçen’e Donanma Komutanlığı karargahını ne de güzel
aradığı için kravat hediye eden dönemin Donanma Komutanı Oramiral Emin
Murat Bilgel şimdi mutlu musun? Senin özenle terfi ettirdiğin prenslerin
şimdi bir bir ya*ABD-CIA*’ya kaçıyor ya da ekranlarda boy boy darp
edilmiş fotoğraflar veriyor. Allah*bin *türlü belanı versin Bay Bilgel.
Sen bu hainlere ağabeylik yaparken ve sana gelen ihbarları
değerlendirmezken ya en hafifinden korkağın tekiydin ya da sen de
cemaatin bir üyesiydin. Sen bunlardan hangisisin Bay Bilgel?


O*MASUMLARIN KANI SENİN DE ELİNE BULAŞMADI MI BAY ATAÇ*?

Bugün ülkesinin masum vatandaşına mermi sıkacak kadar hainleşen
kalleşleri bundan*7 sene* önce sana rapor ettiğimizde, müze açmaktan ya
da kokteyllerde dolaşmaktan bizi duymaya vaktin mi olmadı dönemin Deniz
Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç? Yoksa emeklilik töreninde
hükümet üyelerini şirinliklerinle güldürmekten sesimizi mi duyamadın?
Senin de Allah*bin *türlü belanı versin, bugün kaybettiğimiz o
masumların kanı senin de eline bulaşmadı mı zannediyorsun Bay Ataç?


*ALLAH BİN TÜRLÜ BELANI VERSİN BAY BOSTANOĞLU*

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarihine komutasında en fazla hain, kalleş,
şerefsiz amiral barındıran komutan olarak geçecek Oramiral Bülent
Bostanoğlu, iki sene önce makamında yaptığımız konuşmada bugün her biri
kaçacak delik arayan itleri söylediğimde koskoca makamında kendi
sesinden ürkerek ve fısıltıyla: /*"Bana da çok fazla ihbar geliyor ama
delil olmadığı için hiçbir şey yapamıyorum,"*/ dediğini hatırladın mı?
Elbette senin de Allah*bin *türlü belanı versin, artık delil ihtiyacın
kaldı mı Bay Bostanoğlu?


*ALLAH SENİN DE BİN BİR TÜRLÜ BELANI VERSİN NECDET*

Sevgili özellerin özeli eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet.
Bakıyorum telaş içinde ekranlarda sesini duymaya başlayıverdik. Meğer
/*"darbeciler kendini iyi saklamışmış da yoksa sen cicilerin cicisi her
şeyi öngörebilen bir paşaymışsın da."*/ Mişsin de, muşsun da. Gözünde
tavuk karası vardı da iyi mi göremedin bu hainleri Necdet? Ama ben sana
bunu söyleyivermiştim de sen ne yapmıştın Necdet?*FETÖ*’cü adli
müşavirinin tavsiyesiyle; /*"Fettullah’ın amiraline selam vermem,"*/
dedim diye mahkemeye vermiş, bu da yetmezmiş gibi bir de üstüne üstlük
orduevlerine*3 yıl* süreyle girmekten men etmiştin, hatırladın mı
Necdet? Şimdi gördün mü,*TSK*’da Fethullahçı var mıymış yok muymuş Bay
Necdet? Değil senin olduğun orduevine, senin gireceğin Cennete girmekten
korusun Allah beni, yatacak yerin yok, Allah senin de*bin *bir türlü
belanı versin Necdet.


*ALLAH SENİN DE GANİ GANİ BELANI VERSİN HULUSİ*

Sevgili Hulusi. Senin için /*"Su uyur, Hulusi Akar,"*/ diyorlardı. Bu
sefer akmak kısmet olmadı da sen de mi uyudun Hulusi. Hani bizler
cezaevindeyken *3*. Kolordu Komutanıydın da ara ara bizi ziyarete
gelirdin. Tek 

(GugukluhayaT) ALMANYA'DA ASKERÎ DARBE TEHDİDİ Mİ VAR: NEONAZİ ÜSTEĞMEN FRANCO A. OLAYI

2017-10-04 Başlik Oraj Poyraz at Openmail




  *ALMANYA**'DA ASKERÎ DARBE TEHDİDİ Mİ VAR: NEONAZİ ÜSTEĞMEN FRANCO A.
  OLAYI*

*'Bize Almanya gibi demokrasi lazim' diyenlere duyurulur; Alman siyaseti
Franco A. adlı Neonazi üsteğmen olayından dolayı ateşli tartışmalara
sahne oluyor.*


dpa/Martin Schutt

Tevfik Taş

Perşembe,*04 Mayıs 2017 21:36*

Atanmışlar – seçilmişler skalası üzerine kurulu sistematiğin bugüne dek
istisnasız bütün örnekleri /*"az gelişmiş ülkeler"*/di.*'Sabah erken
kalkanın darbe yaptığı şiddet sarmalındaki muz cumhuriyetleri'*nden
başlanılır,*'devlet geleneği olmayan Afrika toplumlarına'* şöyle bir
tepeden bakıldıktan sonra söz,*'sivil toplum geleneği olmayan bizim
gibi'* toplumlara getirilerek altın vuruş yapılırdı: Demokrasi lazım
abi, demokrasi!

Kurtuluş reçetesinin sihirli üçlüsü, şiddet sarmalından çıkmış toplum –
demokratik devlet geleneği – sivil toplum için ise,*'Kıta Avrupası gibi
olmak'* hedef olarak salık verilirdi. Solun irice bir bölmesine da
sirayet etmiş olan bu yaklaşım, liberalizmin*'demokrasi ideolojisi'*
olarak nitelendirilebilir.

Bir haftadan beri Alman siyaseti Franco A. adlı Neonazi üsteğmen
olayından dolayı ateşli tartışmalara sahne oluyor.

Neonazi üsteğmen Franco A., Fransız – Alman ortak askeri akedemisi Saint
Cry Askeri Akademisi'nde yazdığı yüksek lisans tezinde, Avrupa'yı
/*"sarmakta olan"*/ yığınsal sığınmacı sayısının /*"Avrupa ırkı için
tehlike"*/ olmasında söz ediyor. Askeri Akademi'nin Fransız Başkanı
General Antonie Windeck Franko A.'nın yüksek lisans tezini bu
öğrencilerden sorumlu Alman generale bildiriyor ve /*"Eğer bu askeri
öğrenci Fransız olsaydı, öğrenimine hemen son verilirdi"*/ diye rapor
ediyor.


**'RADİKAL ULUSALCI***, ***AŞIRI SAĞ DEĞİL***'*

Ancak Alman yetkililer yüksek lisans tezini okuyup, öğrenciyi
dinledikten sonra onun için /*"radikal ulusalcı, ama aşırı sağcı
olduğuna dair hiçbir ipucu yok"*/ diye rapor hazırlıyorlar.

Neonazi üsteğmen Franco A.,*G36* makineli tüfeğinin kabzasına gamalı haç
kazıyor. Gören yok!

Neonazi üsteğmen Franco A., odasına /*"HH"*/ yazıyor (Heil Hitler –
Yaşasın Hitler). Gören yok!

Neonazi üsteğmen Franco A., Viyana Havalimanın'da şarjörü dolu bir
*7,65* ruhsatsız tabanca saklıyor. Görevlilerce yakalanınca, göz altına
alınmıyor. Parmak izi alınarak serbest bırakılıyor!

Neonazi üsteğmen Franco A.,*2015 başında* Suriyeli sığınmacı kılığına
girerek sığınma talebinde bulunuyor. Sığınma talebi anadilde yapılma
zorunluluğu gözardı ediliyor, çünkü Neonazi üsteğmen Franco A. tek
kelime Arapça bilmiyor. Kırık dökük Fransızcasıyla sığınma talebinde
bulunuyor. Dikkat eden yok!

Neonazi üsteğmen Franco A.,*24 yaşındaki* öğrenci arkadaşı bir başka
Neonazi Mathias F. ile defalarca yazışıp, eylem planları yapıyor. Dikkat
çekmiyor!

Neonazi üsteğmen Franko A. ve ikinci kimliğiyle*'Suriyeli sığınmacı'*
olarak aylarca sığınma yurtlarına girip çıkıyor. Suikast planları
hazırlıyor, sivil faşist arkadaşı Mathias F. ile planın ayrıntılarını
tartışıyor.

Ama Alman devletinin*MAD* adında acar mı acar bir askeri istihbarat
servisi var; görmüyor, duymuyor, bilmiyor...


**ANİS AMRİ OLAYI VE PARMAK İZİ**

Geçen Noel'de Berlin'deki Noel pazarına tırla girerek onlarca insanı
öldürüp, yaralayan Tunuslu*IŞİD* elemanı Anis Amri vakasındaki
istihbarat*'zaafı'*ndan dolayı sığınmacıların kimlik bilgileri ve parmak
izlerine ayrı bir önem verildiği açıklanmıştı. Anis Amri'nin Alman
istihbaratının bilgisi dahilinde işlediği cinayetin faturası*'sığınmacı
sayısının azaltılması'* olarak fatura edilmişti. Olağanüstü bir algı
operasyondur Anis Amri olayı...

Ordu istihbarat örgütü*MAD*'ın*'dikkatinden kaçan'* Neonazi üsteğemen
Franco A. olayı, işte bu /*"sığınmacı parmak izi"*/ gayretkeşliğinin bir
sonucu olarak bir şekilde ortay çıktı.

Ve ortaya çıkar çıkmaz da Federal Savunma Bakanı Ursula von der Leyen
tarafından kamuoyunun gündemine hızla taşındı.

Savunma Bakanı, Federal Ordu'da /*"her düzeyde yönetim sorunu"*/
olduğunu söyledi. Ve söyler söylemez de kıyamet koptu.

Düzenin*'sol'* lastiği sosyal demokrat*SPD*'den en sert eleştiri geldi.
*SPD*'nın güvenlik işlerinden sorumlu milletvekili Rainer Arnold
eleştirilerini, yere göğe sığdıramadıkları ama işlemediği açığa çıkmış
/*"demokratik devlet kurumları"*/na değil, doğrudan bakanın kendisine
yönelik yaptı. Ordu itibarsızlaştırılıyormuş, bakan genelleştirerek
/*"askerlere hakaret ediyor"*/muş. Bakanın /*"özür dilemesi"*/
kaçınılmazmış...

Federal Ordu Derneği Başkanı Andre Wüstner, /*"şok oldum"*/ dedi.
/*"Bakan genelleme yapmamalıdır, bu bir münferit vakadır"*/ dedi.


**'MÜNFERİT VAKA MI***,***SON DERECE ÖNEMLİ İŞ Mİ***?'*

Olaya /*"münferit vaka"*/ olarak bakanların sayısı bir hayli yüksek. Bu
listeye Federal Ordu Eski Genelkurmay Başkanı Harald Kujat'da dahil
oldu. Deutschlandfunk'dan gazeteci Christine Heuer'in sorularına yanıt
veren Kujat, /*"Bir başka örneği yok. Münferit vakadır. Ancak, von der
Leyen'in yaptıklarını destekliyorum"*/ diye 

(GugukluhayaT) NECDET ÖZEL'İN MAHKEMEYE VERDİĞİ O KOMUTAN BÖYLE SAVUNMA YAPTI.

2017-10-02 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Evet, TSK'ya kurulan kumpasa Türkçe konuşabilen Anadolu ve Trakya Türk
halkları tamamıyla sessiz kalmıştır.
Tarih bu böylece yazacak ve anlatacaktır.
Neden böyle olmuştur, nasıl böyle olmuştur, bunlar da elbette yazılır,
konuşulur.

Ancak, yakın tarihte yaşanmış olayların elbette sonuçları olacaktır.
Bu sonuçların olumlu olmadığını ve olmayacağını söylemek için kahin
olmaya gerek yok.
Aslında, Ergenekon, Balyoz gibi uydurma komplo davaları takip eden
Fitnebaz Darbe kalkışma, ve onu da takip eden dönemde Recep Tayyip
ERDOĞAN(RTE)'nın kendi diktatöryal rejimini tesis etmesi olumsuz bir
zincirin halkalarıdır.
Bu olumsuz gidişat elbette devam edecektir.

Türk halkı çok yakın zamanda giderek çok daha fazla oranda kıyma
makinasına umarsızca attığı subaylarına ihtiyaç duyacaktır.
Hatta bir gün öylesine zorlu günler gelecektir ki, eskiden subay
olanların geçmişlerine bakmadan tekrar ordu saflarına çağrıldığını dahi
görebiliriz.
Çok yaşlı, çok hasta insanların dahi ordu saflarına çağrıldığı
seferberlik günleri yaşanabilir.
Masal anlatmıyorum.
Bunlar gerçekten her an olabilir.

Ben size Osmanlı'yı zincirleme bir reaksiyonla mahfa sürükleyen tarihin
yazdığı en ağır yenilgi olan Büyük Balkan Hezimetini örnek gösteriyorum

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
   L2fSIJNoA0xfSNxA  
 




  NECDET ÖZEL'İN MAHKEMEYE VERDİĞİ O KOMUTAN BÖYLE SAVUNMA YAPTI.

  * CEZALANDIRILMAM KONUSUNDA ISRARINI ORTAYA KOYDU <#mozTocId451269>
  * SİLAH ARKADAŞLARIMIN MASUMİYETİNİ HAYKIRIYORDUM <#mozTocId974901>
  * *TOPLUMUN TÜM KESİMLERİ SESSİZ KALDI <#mozTocId776264>*
  * BU DAVA NUSRET GÜNER'İN YALNIZ BIRAKILDIĞI BİR DAVADIR <#mozTocId983182>
  * ONURUMLA OYNANMAK İSTENDİĞİNİN FARKINDAYIM <#mozTocId791846>

*15.10.2015 *

Balyoz davasında yaşanan tutuklamalara tepki için istifa eden eski
Donanma Komutanı emekli Oramiral Nusret Güner, Twitter’dan eski
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’e *‘hakaret’* ettiği iddiası
ile hakkında açılan davada beraat etti.

Odatv, Güner'in mahkemeye sunduğu savunmaya ulaştı.

Nusret Güner savunmasında /*"Bu Dava, TSK/ Deniz Kuvvetleri’nin onurunu
her şeyin üstünde tutan, bunu kendinden fedakarlık yaparak gösteren bir
Komutan ile; kendi şahsi zafiyetlerini, işgal ettikleri Yüce Makamların
arkasına sığınarak, gizlemeye çalışan Komutanların arasındaki bir
davadır"*/ ifadelerini kullandı.

İşte Güner'in savunmasının tam metni:

*"24*. Asliye Ceza Mahkemesi Başkanlığına/ Ankara

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel;*1 Haziran 2014 tarihinde*
gönderdiğim Twitter Mesajları ile; /*"TSK MENSUPLARININ, KOMUTANLARINA
OLAN GÜVENİNİ ZEDELİĞİM"*/ şeklinde özetlenebilecek iddia ile, Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığına hakkımda şikayette bulunmuş; /*"Twitter'da,
beni takip eden TSK personeli olmadığını, beni gizlice takip ediyorlarsa
da bunun Genelkurmay’ın sorunu olduğunu"*/ belirtmem üzerine, hata
yaptıklarını anlamış olmalılar ki; suçlamanın vasfı değiştirilmiş; bu
kez yine aynı mesajlar ilgi yapılarak, suçlama /*"GENELKURMAY BAŞKANI VE
DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANI'NA HAKARET ETTİĞİM"*/ iddiasına dönüştürülmüş
ve nihayetinde de, Mahkemenizde hakkımda dava açılmıştır.

Burada görüldüğü üzere, konu; Anayasa’nın vatandaşlara tanıdığı
/*"Düşünceleri özgürce ifade etme"*/ hakkına güvenerek, gerçek adresim
ile açtığım Twitter hesabından Halkımızı bilgilendirmek maksadıyla
yaptığım açıklamalardaki ifadelerimin suç unsuru taşıyıp taşımadığı
değil; kamuoyuna açık Medya organlarında yaptığım açıklamalarda benim
cezalandırılmamı sağlayabilecek herhangi bir suç unsuru bulamayan
Genelkurmay Başkanı’nın aradığı fırsatı, beni örtülü olarak takip ettiği
ve sınırlı sayıda takipçimin olduğu Twitter’daki bahse konu mesajlarımda
bulduğunu değerlendirmesidir.


*CEZALANDIRILMAM KONUSUNDA ISRARINI ORTAYA KOYDU*

Genelkurmay Başkanı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, İfade
Özgürlüğünü gerekçe göstererek verdiği ilk /*"Kovuşturmaya Yer Yoktur"*/
kararına itiraz ederek, benim cezalandırılmam konusundaki ısrarını
açıkça ortaya koymuştur.

Ben ise, Görevde iken, Yasal Platformlarda ve İkili Görüşmelerimde
Sorumlu Kişilere,*TSK*’ya kurulan Deniz Kuvvetleri odaklı Kumpası kabul
etmediğimi açıklamış ve kale alınmayınca da, Donanma’nın onurunu korumak
için istifa ediyorum diyerek;*41 yıl* hizmetimin sonunda, *1*,*5* yıl
yaptığım Donanma Komutanlığı görevini, mesleğimin zirvesine altı ay kala
terk etmek ve*TSK*’dan ayrılmak zorunda kalmıştım.

Başta Başbakan ve Genelkurmay Başkanı olmak üzere, Sorumluların Yargının
arkasına sığındığı ve herkesin bir şekilde sustuğu bir dönemde, ben*KRAL
ÇIPLAK* diyerek, sınırlı Medya olanaklarına rağmen, Halkı bilgilendirmek
için yaptığım açıklamalarla,*TSK* vasıtasıyla aslında Türkiye’ye Kumpas
kurulduğunu ve bir ölçüde Vatana İhanet Suçu oluştuğunu açık seçik
ortaya koyuyordum.


*SİLAH ARKADAŞLARIMIN MASUMİYETİNİ 

(GugukluhayaT) AYÇA SÖYLEMEZ : AMAÇLARI ÖLMEK DEĞİL

2017-10-01 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Açlık grevindekine yaklaşım ne şekilde olmalı?
İşte bunun rehberini ilettim sizlere.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
   L2fSIJNoA0xfSNxA  




  *AYÇA SÖYLEMEZ : *AMAÇLARI ÖLMEK DEĞİL


*27.06.2017 01:48*



Nuriye ve Semih açlık grevinin*111*. gününde. Kasları vücutlarını
taşımamaya başladı. Yürümekte, duymakta, konuşmakta, su içmekte
zorlanıyorlar. Her ikisi de eğitimci, öğretmen. Amaçları sadece
yaşamlarını fiziksel olarak devam ettirmekten ibaret değil, düşünerek,
yazarak, anlatarak, öğrenerek, öğreterek yaşamaya alışkınlar.

Buraya kadar hepimiz mutabıkız ancak eylemlerinin sonucunun ne
olabileceğini konuşurken, amaçladıkları sonucun bu olmadığını unutuyoruz.

Yani; /*"Açlık grevi bir intihar biçimi değildir. Bir protesto
biçimidir. Kişi kendi iradesi ile bilinçli olarak, yiyeceği
reddetmektedir. Bu açlık grevi ölümle sonuçlanabilir. Ama temel amaç
ölüm değildir."*/

Bu açıklama, Türk Tabipleri Birliği’nin *(TTB*) *‘Açlık Grevleri
Sırasında Tıbbi Etik İlkeler ve Bunun Pratik Yansımaları’* bildirgesinden.

Aslında doktorlara yazılmış bu açıklama, Nuriye ve Semih’in neden açlık
grevinde olduğunu gözardı edenlere de bir hatırlatma gibi. *_
_*

*_Bildirge, _**_‘bırakın’_**_çağrısı yapanlara, kişinin kendi bedeni
üzerindeki iradesiyle ilgili kararın kendisine ait olduğunu anlatırken,
çağrının muhatabının açlık grevcileri değil, talebin karşılanmasında
etkili olabilecek yetkililer olduğunu da hatırlatıyor._*

Memleketin direniş tarihi, güvenlik güçleriyle işbirliği içinde olup
işkenceyi belgelemeyerek dolaylı yoldan işkenceye katılmış olan
hekimlerle dolu. (Hatta *‘Hayata Dönüş’* diye anılan operasyonda
bilgisizlik ya da kötü niyet sonucu zorla ve yanlış beslemeyle birçok
eylemcinin Wernicke Korsakoff olduğunu biliyoruz.)

Bir de son*30 yılını* hapishanelerde açlık grevcileriyle, hasta
mahpuslarla geçirmiş olan, kendini sadece tedaviye değil, bu tedaviyi
uygularken insanlığın birikimi olan tıbbi etik ilkeleri de uygulamaya
adamış hekimler var.

Açlık grevi*111*. günündeyken, Nuriye ve Semih’in sağlık durumunu
kontrolden sorumlu doktorlara, bu ilkeleri hatırlatmak isterim:

» Açlık grevcisi zihinsel olarak ehliyetli, açlık grevine kendi
iradesiyle karar vermiş, bu nedenle belirli bir zaman için yiyecek ve /
veya sıvı almayı reddeden kişidir.

» Hastanın tedaviyi reddetmesi temel bir haktır ve hekimin hastanın
arzusuna hürmet etmesi, etik olmayan bir davranış sayılamaz.

» Hekim ya da diğer sağlık personeli açlık grevinin sonlandırılması için
herhangi bir baskı yapamaz. Tedavi ya da bakım bu amaçla kullanılamaz.

» Eğer açlık grevindeki kişi, başka bir hekimin de görüşünü isterse ya
da ikinci bir hekimin tedavisini sürdürmesini arzu ederse, bu sağlanmalıdır.

» Hekim açlık grevindeki kişiyi her gün kontrol eder. Tıbbi takip
formunu doldurur. Bu formda tıbbi bilgiler dışında hastanın kendi
yazısıyla greve devam edip etmeme isteği ve bilinç kaybı durumunda
tedavi kabul edip etmeme isteği mutlaka yer almalıdır. Bütün bu
gelişmeler hekim tarafından kaydedilir ve gizliliğinden hekim sorumludur.

» Açlık grevcisinin bilinci bozulur ya da komaya girerse hekim, açlık
grevcisinin son kararına saygı göstererek tutum alacaktır. Hastanın
rızasına aykırı bir şekilde *‘zorla besleme’* etik açıdan doğru
değildir. (demek ki, hasta hakları bilinç kaybolduğunda dahi onun
rızasına uymayı geerektiriyormuş O.P.)

» Bilinci açık olan açlık grevcisi beslenmeyi reddettiğinde bu kişiler
hekimler tarafından zorla beslenmeyecektir. Bunun aksi, hem tıbbi etik
hem de hasta hakları açısından yanlış bir tutumdur.

(Umarım, bu sabah Nuriye ve Semih’in işe dönme taleplerinin kabul
edildiği haberiyle uyanırız da tüm yazdıklarım kadük olur.)

*http://www.birgun.net/haber-detay/amaclari-olmek-degil-166854.html*

 

a45UyF587661-170627161656 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/06/27  21:00 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Birsey oldurmuyorsa guclendirir.
Nietzsche
TAMAMEN YANLIS, YALAN.
. . . . . .
Birsey oldurmuyorsa, incitir, yorar, yaralar, iz birakir, asla ama asla
guclendirmez.
Cimcime
DOGRUSU BUDUR.

Hoybun (Kurtce: Xoybun) Cemiyeti

5 Ekim 1927 ye, Lubnan in Bihamdun sehrinde kurulmustur.

Bihamdun sehrinde, Kurdistan Teali Cemiyeti- Kurtcu Millet
Fikrasi-Kurtcu Milliyetci Orgutler-Irak-Iran-Suriye deki Kurtculer ve
Tasnak kokenli Ermeniler ortak duzenlenmis bir kongrede biraraya
geldiler. 45 gun suren calismanin sonunda HOYBUN adli teror orgutunu
kurdular.

Politik ve Askeri Isbirligi olarak acilanan antlasmanin ilk iki maddesi
soyle idi:

1)Her iki taraf Bagimsiz Kurdistan in ve Birle$ik Ermenistan in kurulma
hakkini karsilikli olarak taniyarak, bu hakkin savunmasi icin mumkun
olan her turlu imkani kullanarak birbirlerinin yardimina kosmayi kabul
ederler.

(GugukluhayaT) TUĞÇE KAZAZ: ATATÜRK DEĞİLİM Kİ ATATÜRKÇÜ OLAYIM

2017-09-30 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Ülkemizde fikir önderi, düşünür olma seviyesi derecede olunca halkın da
burnu doğal olarak boktan kurtulmuyor.
Abla ben Atatürk değilim ki Atatürkçü olayım demiş.
Bu mantıkla, ben Muhammed değilim ki, Müslüman olayım, ben Lenin değilim
ki, komünist olayım ve bunun gibi bir sürü zırva laf etmek mümkün.
Evet, insanın bu mantıkla kendinden başkası olması imkansız.
Peki kardeşim, sen kendine mahsus bir insansın, dinin, ilmin, bilgin,
fikrin kendine mahsus.
Bu durumda seni Kazazcı mı diye bileceğiz?
Peki bunun içini neyle dolduracağız?
Biraz Budizm, biraz Ortodoks Hristiyanlık, biraz Müslümanlık, biraz
tasavvuf, biraz Erdoğancılık, biraz cihatçılık, biraz NeoOsmanlı, biraz
ondan, biraz bundan.
Nedir bu?
Bloody Marry kokteyli mi?

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      




  *TUĞÇE KAZAZ: ATATÜRK DEĞİLİM Kİ ATATÜRKÇÜ OLAYIM*

Eski manken Tuğçe Kazaz /*"Atatürk değilim ki Atatürkçü olayım"*/ dedi.
Daha sonra röportajında sözlerinin kesildiğini öne sürdü.

*30 Eylül 2017*

AutoResizeImage.http://i.sozcu.com.tr/wp-content/uploads/2016/10/tugce-kazaz-sli.jpg?v=2031763

Sık sık gündeme gelen ve son olarak /*"AK Parti’den ufak ufak soğudum"*/
açıklamasıyla olay olan eski manken Tuğçe Kazaz bugün Posta gazetesinden
Oya Çınar’ın sorularını yanıtlamıştı.

Tuğçe Kazaz /*"Kendinizi Atatürkçü olarak tanımlayabilir misiniz"*/
sorusuna /*"Ben bir ‘şeyci’ değilim. Atatürk değilim ki Atatürkçü
olayım. Atatürk’ün mantığında değilim, fikrinde değilim, donanım ve
hissiyatında değilim. Ben ancak Atatürk’ün yaptıklarını takdir edebilir
ya da etmeyebilirim. Dolayısıyla bu ‘çülük’, ‘çülük’lerin hepsi
bölücülük diye düşünüyorum. Bunlardan uzak durmak lazım" */karşılığını
vermişti.

Kazaz, tepki çeken sözlerinin ardından, kişisel Instagram hesabından bir
açıklama yaptı. Kazaz, Posta gazetesindeki röportajında sözlerinin
kesildiğini ifade ederken, kesilen o bölümü Instagram hesabından yayınladı.


*İşte Tuğçe Kazaz'ın Instagram hesabından yaptığı o açıklama:*

"Türkiye Cumhuriyet'inin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün büstüne zarar
vermeye çalışan biri için de ‘Allah hepimizi cehaletten korusun'
dediniz. Sizce günümüz Türkiye'sinde Atatürk ilke ve inkılaplarının
değeri yeterince biliniyor mu?

Bence bilinmiyor. Biz Atatürk'ün fikirlerinden de eylemlerinden de
uzaklaştık. Şahsını putlaştırma yönelik bir çabayla menfaatlerimiz için
onu bir noktaya taşımaya çalıştık. Buna göre de onu seven ve sevmeyen
iki kitle oluştu. Bu iki zihniyetin çatışmasıyla da Atatürk'ün
gerçekliği arada sıkıştı ve eridi. Atatürk'ün gerçekliğini her iki
tarafın da bu noktada ciddi manada erozyona uğrattığını düşünüyorum. Bu
yanlıştır. Mustafa Kemal Atatürk'ün iyice anlaşılabilmesi için o günün
şartlarının iyice değerlendirilmesi ve putlaştırmalardan uzaklaşılması
gerek. O zaman daha çok sevileceği ve gerçekliğinin erozyona uğramadan
ortaya çıkacağı kanaatindeyim. – Kendinizi Atatürkçü olarak
tanımlayabilir misiniz?

Ben bir ‘şey'ci değilim. Ben Atatürk değilim ki Atatürkçü olayım.
Atatürk'ün mantığında değilim, fikrinde değilim, donanım ve hissiyatında
değilim. Ben ancak Atatürk'ün yaptıklarını takdir edebilir veya
etmeyebilirim. Takdir ettiklerime destek verebilirim, taktir
etmediklerime de destek vermem. Dolayısıyla bu ‘çülük', ‘cülük',
bunların hepsi bölücülük. Bunlardan uzak durmak lazım. Benim Atatürk'ün
yapmış olduğu birçok şey arasından takdir ettiklerim olduğu gibi
sorguladıklarım da var. Ama nihayetinde Atatürk eğer bu ülkeyi inşa
etmeseydi bugünlere gelmezdik. Atatürk bu ülkenin bir değeridir. Onun
gerçekliğini nefret malzemesine dönüştürmeden o değere sahip çıkmalıyız.
Yoksa başkaları bizi çatıştırmak için ona sahip çıkar."

AutoResizeImage.http://i.sozcu.com.tr/wp-content/uploads/2017/09/kazaz-tigce.jpg


http://www.sozcu.com.tr/2017/gundem/tugce-kazaz-ataturk-degilim-ki-ataturkcu-olayim-2031763/

 

a45UyF587661-17093020 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/10/01  00:24 4  58  siyasetmeyd...@yahoogroups.com

 

Bu isyerinde herkes istedigini soyler, ama soylenileni yapar.

Turgut yilma

Risale-i Nur u sadece kuslar degil, gokte ve havada bulunan tum
varliklar alkislar

Said-i Nursi
Islam dinine gore basta insan olmak uzere, butun yaratiklar kendi
dillerince Tanrinin adini anarlar.

Mustafa Kemal olmasaydi

sen hictin
ya da pictin!

Hac in
boynunda
yatacakti ananla bacin
kim bilir kimin koynunda.

Mustafa Kemal olmasaydi
Incil okuyacaktin lisede,
nikahin kiyilacakti kilisede.

Saygi duymazsan Mustafa Kemal e
nankor kefere,
daha agir sozler isitirsin benden
bir dahaki sefere

Ali Nejat Olcen


Grup eposta komutlari ve adresleri  :   
Gruba mesaj gondermek icin  :   ozgur_gun...@yahoogroups.com

(GugukluhayaT) Fwd: {AtatürkMilliyetçileri} Sayın Enis Berberoğlu Tutuklanamaz. Anayasa madde 83.

2017-09-30 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Anayasa, babayasa, yasa, yönetmelik, hepsi de kenarda kaldı.
Türkiye Cumhuriyeti oldu size bir çadır devleti, bir kabile devleti.
Hayırlı olsun, inşallah, hamdolsun!...

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      
 Forwarded Message 
Sayın Enis Berberoğlu Tutuklanamaz. Anayasa madde 83.
aytekin ertugrul 


 Şimdi diyoruz ki devletimiz hukuk devletidir. Anayasa Madde 2. Anayasa
madde 83. De bakalım ne diyor.

Anayasa madde 83.

T*ürkiye Büyük Millet Meclisi üyesi hakkında, seçiminden önce veya sonra
verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi, üyelik sıfatının sona
ermesine bırakılır; *

*Bu hukuk dilinde bağlı yetkidir.*

*Yani bu hükmün dışında bir uygulama yapılamaz.*

*Peki Sayın Enis Berberoğlu nedir?
*

*Milletvekilidir.*

*Bu madde tastamam Enis Berberoğluna uyar.*

*Bu madde halen yürürlüktedir.*

*Derhal tahliyesi gerekir.*

*Anlamadığım bir şey var.*

*Bu memleketin bunca hukukçusu dururken bu konuyu yazmak bir genel
cerrahi uzmanına mı kalır?*


-- 

Buyuk hedefimiz, milletimizi en yuksek medeniyet seviyesine
ve refaha ulastirmaktir.

K.Ataturk

Muhammed in Hitap Ettigi Ayetler

Aslinda bu makaledeki esas konumuz yukarida ele alinandan cok daha
dusundurucu: Muhammed in agzindan cikan ayetler!

11. Hud Suresi, 2. ayet:

Bu Kitap Allah tan baskasina ibadet etmemeniz icin indirildi. Kuskusuz,
ben size O ndan gelen bir uyarici ve mujdeciyim.

Acik sekilde gorulmektedir ki bu ayette konusan Muhammeddir. Bir gaf
yaparak ayeti kendi dilinden yazdirtmistir.

Bu gafi farkeden ama ortmeye calisan kimi mealciler (Kuran i Turkceye
ceviren yazarlar), ayetin orijinalinde bulunmayan de ki sozcugunu meale
parantez icinde koymaktadirlar:

(De ki: Bu Kitap) Allah tan baskasina ibadet etmemeniz icin (indirildi).
Suphesiz ki ben, onun tarafindan size (gonderilmis) bir uyarici ve
mujdeleyiciyim.

Kuran meali kitaplarinda parantez icinde yazilan kelimeler, Bu sozcukler
Kuran in orijinalinde yok ama siz Kuran i daha iyi anlayasiniz diye bunu
ekledik anlamina gelmektedir. Yukaridaki mealde de ayetteki carpiklik
ortulmek istenerek orijinalde bulunmayan de ki sozcugu parantez icinde
eklenmistir.

Toplam yedi ayetten ibaret olan Fatiha Suresi de ayni mahiyettedir:

1. Rahman ve rahim olan Allah in adiyla.

2. Hamd (ovme ve ovulme), alemlerin Rabbi Allah a mahsustur.

3. O, rahmandir ve rahimdir.

4. Ceza gununun malikidir.

5. (Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalniz senden medet umariz.

6. Bize dogru yolu goster.

7. Kendilerine lutuf ve ikramda bulundugun kimselerin yolunu; gazaba
ugramislarin ve sapmislarin yolunu degil!

Gene pek acik gorulmektedir ki ayetler Allah in dilinden yazilmamistir.
Allah, siz bana boyle dua edin de dememistir. Fatiha Suresi nde konusan
kisi belli ki bir insandir. O halde hitapda gaf yapilarak acik verilmistir.

Benzeri durum Zariyat Suresi nin 50. ve 51. ayetlerinde de soz konusudur:

50- O halde hemen Allah a kacin; haberiniz olsun ki, ben size ondan
gelen acik bir uyariciyim.

51-Allah la beraber baska bir tanri uydurmayin; haberiniz olsun ki ben
size ondan gelen acik bir uyariciyim.

Pek aciktir ki bu Kuran ayetlerinde konusan Allah degil Muhammedin
kendisidir.

Peki o donemlerde bunlari farkedenler yok muydu? Neden Muhammed e inandilar?

Birincisi o donemde okuma-yazma orani o kadar dusuktu ki bu ayetleri
inceleyebilecek insan sayisi cok azdi.

Ikincisi, bu ve benzeri carpikliklari farkedip dile getirilenler
kafirlikle, munafiklikla, zindiklikla suclanip asagilaniyordu. Hatta
Muhammed i sadece elestirmekle kalan sair Ka b Bin Esref gibiler bile
bunu canlari ile odemistir. Dolayisiyla gercegi soylemek cok tehlikeliydi.

Ucuncusu, toplumsal statusu iyi olan muhalifler kalpleri Islama
isindirilmak adina rusvet verilerek susturuluyordu (bkz. Turan Dursun un
Rusvetle Musluman Olanlar adli makalesi).


http://www.turandursun.com/bilgi-arsivi/biliyormuydunuz/668-muhammedin-hitap-ettigi-ayetler

Halk buyuk yalanlara, kucuk yalanlara gore daha cabuk inanir.

Joseph GOEBBELS
(Hitler in Propaganda Bakani)


Grup eposta komutlari ve adresleri  :   
Gruba mesaj gondermek icin  :   ozgur_gun...@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin:   ozgur_gundem-subscr...@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin   :   ozgur_gundem-unsubscr...@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin :   ozgur_gundem-ow...@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz   :   http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz :
http://orajpoyraz.blogspot.com/


BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo





 

-- 
You received this message because you are subscribed to the Google Groups 
"Gugukluhayat" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email 
to gugukluhayat+unsubscr...@googlegroups.com.
To post to this group, send email to 

(GugukluhayaT) BABÜR HÜSEYİN ÖZBEK : HİNT OKYANUSU’NDA BİR TÜRK ÜSSÜ (MOGADİŞU)

2017-09-29 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
 


*BABÜR HÜSEYİN ÖZBEK* :*HİNT OKYANUSU*’NDA*BİR TÜRK ÜSSÜ* *(MOGADİŞU*)

*29 Eylül 2017* *bhozbe...@gmail.com*

Hint Okyanusu, Hindistan’da Türk varlığı, Hint Okyanusu’nun kuzey
batısında, Aden Körfezi’nde T.C.G.Giresun (F*-491*) Fırkateyni; bu
bölgede Türk menfaatleri, Türk hükümetlerinin neler yapmasını
gerektiriyor? *73.9 milyon *kilometre karelik bir okyanus, dünya açık
deniz petrol ve doğalgazının çıkış ve dağıtım yolu, sanki denizde bir
enerji otobanı. Tıkanması, olağandışı bir sıkıntı oluşması halinde
etkileri dünyanın her tarafından hissedilen ekonomik krizlere neden olan
enerji hatları. Zira petrol ve doğalgaz sevkiyatını Hint Okyanusu’ndaki
birkaç boğaz ve deniz yolunun rotalarını kesmekle felç etmek mümkündür.

Ama biz bu bölgede yokuz, dolayısıyla söz sahibi de değiliz.

Geçmiş yaşamımda bu hoyrat, deli-dolu, gemileri eğip büken, muson
rüzgârları ile denizciyi anasından doğduğuna pişman eden Hint
Okyanusu’nu bir değil birkaç kere kat ettim. Geçmeyen bilemez. Uzaktan
ahkâm kesmek kolaydır.

Japonya’da Yokohama’dan kalktıktan sonra*18 Eylül 1890*’da kayalıklara
çarparak batan ve*569 denizcinin*şehit olduğu yıpranmış ahşap tekneli,
eski kazanlı Ertuğrul Fırkateyni Japonya’ya intikali esnasında*1889
Ekiminde*Aden – Bombay (Mumbai) ve Bombay – Kolombo (Seylan Adası)
seyrini eski yaşlı haliyle bir aya yakın bir sürede *7*–*8.5*deniz mili
süratle (gene de büyük bir fırtınaya tutulmadan) nasıl geçmiş, hayret
ederim. Çünkü faciadan kurtulanların anılarındaki en kötü izlerlerden
bazıları Hint Okyanusu’na ait.

Bugün bu dev alan sadece Aden Körfezi’nden Babülmendep Boğazı yolu ile
Kızıl Denize giriş / çıkış yapan gemilerin Hint Okyanusu’na kuzey
batıdan giriş / çıkışlarında Sokotra Adası’nın güney ve güney batısında
Somalili deniz haydutlarının saldırıları ile anılıp gündeme geliyor.

Genelde petrol taşıyan tankerler Somali kıyılarına yakın ve Sokotra
Adası’nın Somali cephesinde seyrederlerse korsanlar için daha kolay av
oluyorlar, yok Aden Körfezi’nin Yemen sahillerine yakın seyretmeleri
halinde belki yol biraz uzayacak, yakıt masrafı artacak ama korsan
tehdidi de azalacaktır.

Bazı şirketler daha az yakıt harcamak veya güvenlik için para harcamak
istemediklerinden o riskleri göze alıyorlar.

Bölgede deniz haydutluğunu önlemek için Birleşik Görev Kuvveti
*(CTF*–*151*) var. Tarihler*Eylül 2017*’nin ilk haftası, sahada görevli
Türk fırkateyni T*.CG*.Giresun bir /*"imdat – yardım"*/çağrısı alıyor.
M/T Aegean Angel adlı Yunan bandıralı petrol tankerinde bir personel
yaralanmıştır, hızlı hareketlerle tankere yönelen Türk fırkateyni
helikopterle yaralıyı alıyor. Gemi doktoru ilk müdahaleyi yapıyor. Daha
sonra en yakın liman olan Salala (Umman’a) rota çevrilip hasta
bırakılıyor ve T.C.G Giresun tekrar görev bölgesine dönüyor.

Hint Okyanusu’nda Amerikan *5’ *inci Filosu, Hint Donanması, İngiliz,
Rus ve Fransız donanmaları kendi çaplarında etkilidir. Ama bugün itibarı
ile bu okyanus, deryanın ortalarında bulunan İngiliz adası Diego
Garcia’da üslenen Amerikan *5*’inci Filosu tarafından kontrol edilmektedir.


*TÜRK**KALESİ LAKNOV*

Mahatma Gandi; /*"Hindistan bir anadır, onun iki çocuğu vardır,
bunlardan biri Hintliler diğeri ise Türklerdir"*/der. Ülke halen
dünyanın ikinci büyük bilim adamı ve mühendislik kadrolarına sahiptir.
Asya’nın kıta ülkesi büyük Hindistan’ı biz Türklere en iyi anlatan
eserlerden biri /*"Saraydan Sürgüne"*/dir.

*1**990*’lı yıllar, Tansu Çiller Başbakan, Kenize Murat’a Paris’te
elçilikte önce Türkiye’ye giriş vizesi verilmiyor, onun o günlerde
saygın yayın organları Le Monde’da ve daha önce ise Le Nouvel
Observateur’da köşe yazdığı: /*"Ben Türküm, Osmanlıyım."*/dediği
öğrenilince de kırmızı pasaport veriliyor. Hindistan’da Türk ve Müslüman
varlığını anlattığı eser yayınlandığında Fransa’da best seller (en çok
satan kitap) oluyor. Türkiye’de kitap yazabilirsiniz ama o ülkede yazıp
– en çok satanlar listesine kolay giremezsiniz. Orta Hindistan’da
İngilizlerin Türk kalesi dedikleri Laknov ve çevresi doyurucu şekilde
anlatılmış. Daha önce de değindiğim gibi,*THY*bu eski Türk diyarına hat
açmalıdır. Bir hesaba göre*180*, diğer bir hesaba göre*200*–*220 milyon
*Müslüman ve Türk’ün yaşadığı kıta ülkesinde biz, bilge yazar Kenize
Murat’ın kaleminden iyi anlatılmışız, derinliği olan iz bırakan bir eser.

Yeri gelmişken bahsetmekte bir beis yok; yazdığım, yayına hazır, yayıncı
bekleyen kitabımın sadece bir bölümünde: Avustralya’nın batısındaki
Perth limanından kalkıp bütün okyanusu güneyden kuzey batıya kat ederken
deryanın ortalarında Diego Garcia açıklarında vuku bulan bir deniz
kazasına Amerikan *5*’inci Filosu’ndan yapılan helikopterli yardımı
yazdım. Sonrasında Mogadişu’ya yapılan intikal seyri devam etti. Bize
helikopterle bırakılan yaralı*2 Filipinli*tayfanın hazin ölümü ve
sonrasında ise o seyir gene devam ederek son intikal limanı Marsilya
rotasına girdi. Yunanlı iyi denizci, dirayetli kaptan Dimitri’nin de
anlatıldığı eser, sahip çıkacak, yayınlayacak yayınevi bekliyor. Ancak

(GugukluhayaT) ERDOĞAN’A HAKARET ETTİĞİ İDDİASIYLA DÜN GÖZALTINA ALINDI, BUGÜN TUTUKLANDI!

2017-09-29 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Cihatçı, şeriatçı tecavüzcülerin, katillerin, tutuksuz yargılandığı ve
halkı tehdit eden organize suç liderlerinin orta yerde gezdiği bir
ülkede siyasi eleştiri yapanların tutuklanmasında gösterilen bu gayret
ve acele ancak diktatörlük, faşizmle açıklanabilir.
Hakim ve savcıların, mahkemelerin tetikçi olduğu bir mafyokrasi devleti.

Evet, ülkemiz hızla demokrasi, hukuk ve sosyal adalet zemininden
uzaklaşmakta, çağdaş milletler ve devletler ailesinde aykırı bir duruma
düşmektedir.
Hem birbirimizi yiyeceğimiz, hem de başkalarının hakemlik ediyoruz diye
aramıza karışıp bizi hepten birbirimize düşüreceği günler yakındır.

*Bu nizamda bırakın hukuk işlesin demek, bırakın faşist düzen masumları
öğütmeye devam etsin demekten farksız.*

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      


 


  ERDOĞAN’A HAKARET ETTİĞİ İDDİASIYLA DÜN GÖZALTINA ALINDI, BUGÜN
  TUTUKLANDI!

*28 Eylül 2017*

Düzce’de*AKP*’li Cumhurbaşkanı*Tayyip *Erdoğan’a hakaret ettiği iddia
edilen bir kişi gözaltına alındı.



Düzce’nin Akçakoca ilçesine bağlı Hasançavuş köyünde*AKP*’li
Cumhurbaşkanı*Tayyip *Erdoğan’a sosyal medya paylaşımı yoluyla hakaret
ettiği iddia edilen bir kişi gözaltına alındı.

Akçakoca jandarma ekipleri, Fehmi Gültekin adlı vatandaşı Hasançavuş
köyündeki adresine düzenlediği operasyonla gözaltına aldı.

/*İHA*/*‘nın haberine göre Fehmi Gültekin’*in dün saat*15:30* civarında
evinde yapılan aramada *‘suç unsuru’* olarak görülen bilgisayar,
harddisk ve cep telefona el konulurken akşam saatlerinde gözaltına
alınarak Akçakoca Jandarma komutanlığına getirildi.

Gültekin’in bugün sabah saatlerinde Akçakoca Adliyesine sevk edildi.
Adliyedeki sorgusunun ardından öğleden sonra mahkemeye çıkartılan
Gültekin hakkında tutuklama kararı çıktı. Gültekin’in Düzce’de bulunan
Çilimli Cezaevi’ne yollandığı öğrenildi.

*http://gazetemanifesto.com/2017/09/28/erdogana-hakaret-ettigi-iddiasiyla-dun-gozaltina-alindi-bugun-tutuklandi/*


a45UyF587661-170929143459 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/09/29  18:09 4  58  siyasetmeyd...@yahoogroups.com

 

Ahlak temelden bir krizle karsi karsiyadir.
Bu krize karsi sadece sozlesmecilik makulz cozumler oneriyor.

David Gauthier

Nu man Ibnu Besir radiyallahu anhuma anlatiyor : Resulullah
( Aleyhissalatu vesselam ) buyurdular ki :
Cehennemliklerin azab cihetiyle en hafif olani , ayaginda atesten bir
nali...n ve nalin bagi olan kimsedir ki , ayagindakiler sebebiyle ,
tipki tencerenin kaynamasi gibi , basinda dimagi kaynar. Oyle
tahammulfersa bir azam duyar ki , azabca insanlarin en hafifi oldugu
halde , kendinden siddetli azab ceken olmadigini zanneder

( Buhari - Muslim - Tirmizi )
Cehennemle ilgili hadis. Sahihmis bilenler denetlesin.

Elbette benim dinsel inanclarim konusunda okuduklariniz yalandi, oyle
bir yalan ki, sistematik olarak tekrarlaniyor.
Ben kisisel bir Tanri ya inanmiyorum ve bunu hicbir zaman inkar etmedim
ve acik bir sekilde ifade ettim.
Eger bende dinsel olarak adlandirilabilecek bir sey varsa, o sadece,
bilimsel cabamizin ortaya cikarabildigi kadariyla dunyanin yapisina
duydugum sinirsiz hayranliktir.

It was, off course, a lie what you read about my religious convictions,
a lie which is being systematically repeated.
I do not believe in a personal God and I have never denied this but have
expressed it clearly.

in a letter March 24, 1954; from Albert Einstein the Human Side, Helen
Dukas and Banesh Hoffman, eds., Princeton, New Jersey: Princeton
University Press, 1981, p.43.


Grup eposta komutlari ve adresleri  :   
Gruba mesaj gondermek icin  :   ozgur_gun...@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin:   ozgur_gundem-subscr...@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin   :   ozgur_gundem-unsubscr...@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin :   ozgur_gundem-ow...@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz   :   http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz :
http://orajpoyraz.blogspot.com/


BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo





 

-- 
You received this message because you are subscribed to the Google Groups 
"Gugukluhayat" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email 
to gugukluhayat+unsubscr...@googlegroups.com.
To post to this group, send email to gugukluhayat@googlegroups.com.
Visit this group at https://groups.google.com/group/gugukluhayat.
For more options, visit https://groups.google.com/d/optout.


(GugukluhayaT) ANKARA’DA KHK’YLA İHRAÇ EDİLEN ÜÇ KİŞİ ‘KAÇIRILDI’: ORTAK NOKTA ‘SİYAH TRANSPORTER’

2017-09-29 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
  * ANKARA’DA KHK’YLA İHRAÇ EDİLEN ÜÇ KİŞİ ‘KAÇIRILDI’: ORTAK NOKTA
‘SİYAH TRANSPORTER’ <#mozTocId407450>
  o ‘Biz polisiz koçum, sen işine bak’ <#mozTocId740325>
  o Asan, eşinden 42 gün sonra haber alabildiğini ve teslim olduğunu
öğrendiğini söyledi. <#mozTocId266475>
  o 15 saniyede kaçırılmış <#mozTocId712778>
  o ‘Olay filmlerdeki gibiydi’ <#mozTocId101232>
  * ARJANTİN'DE 'GÖKTEN YAĞAN CESETLER'İN ÖYKÜSÜ <#mozTocId144304>
  * ARJANTİN CUNTASININ KANLI TARİHİ <#mozTocId34032>
  o 601. Tabur adlı orduya bağlı ölüm mangasının örgütlenme şeması.
Bu şemadaki komuta zinciri, General Galtieri'de sona eriyor.
<#mozTocId433921>

29-06-2017

Anlaşılan Türkiye'de faşizm yeni bir aşama yeni bir boyut kazandı.
Arjantin'deki ölüm mangaları, insanların kaybedildiği döneme eş ve
benzer bir dönem.
Bundan sonra herkes kendine dikkat etsin, ülkemiz kimsenin kendinden,
yarınından emin olabileceği bir yer değildir.
Bu güne kadar çok kan dökülmüştür.
Bundan sonra da daha da dökülmesini bekleyin.

Bu kadro demokratik yollarla iktidarı teslim etmeyecektir.
Gerekirse iç savaş, gerekirse diğer ülkelerle savaş, gerekirse bölgesel,
hatta dünya savaşı çıkarma pahasına bunlar iktidarı efendilikle terk
etmeyecektir.
Bunu neye dayanarak mı söylüyorum?
Çünkü bu kadro ve bunların liderleri sanki yarın yokmuş gibi,
fütursuzca, pervasızca suç işliyor.
Ülkenin, milletin yüce menfaatleri falan kimsenin umurunda değil.
Bunlar ya hep, ya hiç oyunu oynuyorlar.
Bu derece köşeye sıkışmış durumdalar.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
   L2fSIJNoA0xfSNxA 




  ANKARA’DA*KHK*’YLA İHRAÇ EDİLEN ÜÇ KİŞİ *‘KAÇIRILDI’*: ORTAK NOKTA
  *‘SİYAH TRANSPORTER’*

*29/06/2017 14:10*

Kanun hükmünde kararnameyle *(KHK*) ihraç edilen üç kişinin kaçırıldığı
öne sürüldü. Üç olayda da ortak nokta *‘transporter’ *marka bir aracın
kullanılması.

Fotoğraf:*BBC* Türkçe

*BBC* Türkçe’den Fundanur Öztürk’ün haberine göre şu ana kadar
Ankara’da*ocak *ayından beri kaçırıldığı ve haber alınamadığı öne
sürülen*11 kişi* bulunuyor.

Turgut Çapan’ın*31 Mart*’ta, Önder Asan’ın*1 Nisan*, Mustafa Özben’in
de*9 Mayıs*’ta kaçırıldığı iddia edilirken, üç isim de*KHK* ile
kapatılan Turgut Özal Üniversitesi’nde çalışıyordu. Yine üç isi hakkında
*‘FETÖ’ *soruşturması kapsamında Şentepe’deki evlerinde arama kararı
bulunuyordu.

İddiaya göre Asan ve Özben siyah bir transporter model araçla kaçırıldı.
Kamera kayıtlarında da aracın Çapan’ı takip ettiği görüldü.

Ankara Valiliği ve İçişleri Bakanlığı konuyla ilgili açıklama
yapmazken,*BBC* Türkçe’ye konuşan resmi kaynaklar konuyla ilgili
araştırma yapıldığını söyledi.

*CHP*’li vekillerin soru önergeleri de yanıtsız kaldı.


‘Biz polisiz koçum, sen işine bak’

Eşi hakkındaki yakalama kararı nedeniyle bir süredir evinde yaşamadığını
ve saklandığını söyleyen Fatma Asan, /*"Eşim, *//*‘OHAL bittikten sonra
ifade vermeye gideceğim’*//*dedi. Biz de evde sürekli tedirgin olmayalım
diye eşyalarını alıp evden ayrıldı. Ama kendisiyle zaman zaman
görüşüyorduk. 31 Mart’ta görüştük ve Etimesgut’ta buluştuk. 1 Nisan
Cumartesi tekrar buluşmak için sözleştik ama gelmedi. Pazar da
gelmedi"*/ dedi.

Asan, kamera kayıtlarından eşinin yerini tespit ettiğini dile
getirirken, görgü tanığı olan bir taksi şoförü, /*"Araçlardan bir tanesi
siyah Transporter marka araçtı, fakat diğer iki aracın modellerini
hatırlamıyorum. Adamı götüren silahlı kişiler, *//*‘Biz polisiz koçum,
sen işine bak’*//*dediler. Panik olduğum için kimliklerini sormak ya da
plakalarına bakmak aklıma gelmedi. Daha sonra emniyete gidip 18 Nisan’da
ifademi verdim"*/ dedi.

Şoför, yaşananları şöyle anlattı: /*"Seyir halindeyken siyah transporter
aracın içindeki kişi silahını gösterdi ve sağa çekmemi işaret etti. Ben
sağ şeride geçtim ve seyrime devam ettim, ancak aracı önüme kırdılar.
Bir araç yanımda, diğer araç da arkamdaydı. Anında 9-10 silahlı kişi
indi ve şahsı 30 saniye içinde siyah Transporter’a bindirdiler."*/


Asan, eşinden*42 gün* sonra haber alabildiğini ve teslim olduğunu
öğrendiğini söyledi.

Eşiyle görüşen Asan, emniyette kendisinden bazı kişilerle ilgili bilgi
almak istendiğini belirterek, /*"1,5-2 metrekare simsiyah bir odanın
içerisinde elleri kelepçeli, gözleri bağlı bir şekilde kaldığını
söyledi. Alındığı ilk anda başına torba geçirilmiş, gidene kadar
dövülmüş. Ve o dayağın etkisiyle böbrek ağrısından ötürü yatamamış.
Elleri kelepçeli ve gözleri bağlı bir şekilde tuvalete gidiyormuş,
kimseyi görmemiş"*/ dedi.


*15* saniyede kaçırılmış

Eşi Turgut Çapan’ın kaçırıldığını düşünen Ülkü Çapan ise, eşinin son
birkaç aydır evde olmadığını belirterek, Önder Asan’ın kendisine
/*"Abla, Turgut Bey Şentepe tarafında kaçırıldı"*/ dediğini söyledi.

Eşinin nerede olduğuna yönelik araştırma yaptığını ve resmi makamlara
başvurduğunu kaydeden 

(GugukluhayaT) TSK'DA TÜRKLÜĞÜ ÇAĞRIŞTIRAN ARMA VE SEMBOLLERİN KULLANILMASI YASAKLANDI

2017-09-29 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
AKP hükumetlerinin Türklükle büyük sorunu olduğunu zaten biliyorduk.
Bir kez daha kanıtlanmış oldu.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      




  *TSK*'DA TÜRKLÜĞÜ ÇAĞRIŞTIRAN ARMA VE SEMBOLLERİN KULLANILMASI YASAKLANDI

Kararla ilgili emir sosyal medyada paylaşıldı.

*29 Eylül 2017 Cuma 11:21*

AutoResizeImage.https://www.vaziyet.com.tr/images/haberler/2017/09/tsk_da_turklugu_cagristiran_arma_ve_sembollerin_kullanilmasi_yasaklandi_h21779_3abf3.png


Askerlerin özellikle görev ve operasyona giderken omuzlarına taktığı
üzerinde Göktürk alfabesiyle*TÜRK* yazılmış armaları kullanması
yayınlanan bir emirle yasaklandı.

Yayınlanan emirde yapılan kontroller sonucunda askerlerin kıyafetlerinde
yönetmeliğe aykırı arma ve teçhizatlara rastladığı belirtilirken
Göktürkçe armalara özellikle vurgu yapılması dikkat çekti.


**HDP ŞİKAYET ETTİ**

Daha önce*HDP*'li vekiller askerlerin bu armaları kullanmasından
duydukları rahatsızlığı basın kanalıyla duyurmuştu. Öte yandan
TSK'ya*HDP* tarafından yapılan bir başvuru üzerine söz konusu yasağın
konulduğu iddia edildi.

AutoResizeImage.https://pbs.twimg.com/media/DK382LZWAAA134J.jpg

*https://www.vaziyet.com.tr/gundem/tsk-da-turklugu-cagristiran-arma-ve-sembollerin-kullanilmasi-h21779.html*

 

a45UyF587661-170929132552 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/09/29  16:03 4  58  siyasetmeyd...@yahoogroups.com

 

Bilgi insani kuskudan, iyilik aci cekmekten, kararlilik korkudan kurtarir.

KONFUCYUS

Gogusleri tomurcuk gibi kabarmis yasit kizlar,

Nebe 33.
Cennette cinsel yasama iliskin mustulu haberlerden.

Uzun zamandir senato, meclis, hukumet binalari ve belediyelerin
sahipleriler.
Hakimler arka ceplerinde.
Butun buyuk medya ve haber sirketlerinin sahipleriler.
Her sene milyarlarca dolari lobilesmek icin kullaniyorlar.
Onlar tek birsey istemiyorlar.
Elestirel dusunen vatandas istemiyorlar.
Iyi derecede bilgilendirilmis ve egitim gormus insanlar istemiyorlar.
Cunku onlarin cikarlarina aykiri.

George Carlin


Grup eposta komutlari ve adresleri  :   
Gruba mesaj gondermek icin  :   ozgur_gun...@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin:   ozgur_gundem-subscr...@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin   :   ozgur_gundem-unsubscr...@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin :   ozgur_gundem-ow...@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz   :   http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz :
http://orajpoyraz.blogspot.com/


BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo





 

-- 
You received this message because you are subscribed to the Google Groups 
"Gugukluhayat" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email 
to gugukluhayat+unsubscr...@googlegroups.com.
To post to this group, send email to gugukluhayat@googlegroups.com.
Visit this group at https://groups.google.com/group/gugukluhayat.
For more options, visit https://groups.google.com/d/optout.


(GugukluhayaT) AKP'Lİ VEKİL İSTEDİ, FETÖ'NÜN MAHREM İLİŞKİLERİNİ ANLATAN KİTAP YASAKLANDI

2017-09-29 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
FETÖ'nün siyasi ayağı diyorduk.
İşte size siyasi ayaklardan bir ayak.
Bunlarla uğraşılmadığı için fütursuzlar.
FÖTO hala güçlü, hala milletvekilleri var çünkü.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA        




  *AKP*'Lİ VEKİL İSTEDİ,*FETÖ*'NÜN MAHREM İLİŞKİLERİNİ ANLATAN KİTAP
  YASAKLANDI

Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu'nun ve Genel Yayın Yönetmeni Barış
Pehlivan'ın*2 yıl* önce kaleme aldığı /*"Mahrem / Gizli Belgelerde
Türkiye’nin Sırları"*/ adlı kitaba dair yapılan tüm haberler, sosyal
medya paylaşımları ve satış linkleri,*AKP*'li vekil Celalettin Güvenç'in
talebiyle yasaklandı.

AutoResizeImage.http://www.cumhuriyet.com.tr/Archive/2017/9/29/834171_resource/2017092819002419_26oqpnpcmaoh51e36b7hded6h71.jpg

*29 Eylül 2017 Cuma*

*AKP* Kahramanmaraş Milletvekili Celalettin Güvenç, Odatv Haber Müdürü
Barış Terkoğlu'nun ve Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan'ın kaleme
aldığı /*"Mahrem / Gizli Belgelerde Türkiye’nin Sırları"*/ adlı kitap
ile ilgili yapılan tüm haberler, sosyal medya paylaşımları ve satış
linklerini içeren oplamda*15 ayrı* yasaklama talep etti. Dün Odatv'ye
ulaşan kararda, taleplerin kabul edildiği belirtildi.

Mahkeme,*AKP* Milletvekili Celalettin Güvenç'in talebiyle /*"Mahrem"*/
kitabının bir nevi satışı yasakladı. Hakkında çıkan haberleri ve sosyal
medya paylaşımlarını kaldırdı.


*KIRMIZI KEDİ YAYINEVİNDEN AÇIKLAMA*

Kitabın yayıncısı Kitabın Kırmızı Kedi Yayınevi'nden yapılan açıklamada,
"Kırmızı Kedi Yayınevi olarak, bu telaşın nedenini çok iyi biliyor,
kamuoyunun gerçekleri öğrenme hakkına yönelen keyfi kararı protesto
ediyor, her türlü yasal hakkımızın takipçisi olacağımızı duyuruyoruz.
Bugüne dek çeşitli kitaplarımız ve yazarlarımız hakkında açılan davalar
ve saldırılar karşısında sergilediğimiz tavrı, bu karar karşısında da
sürdüreceğimizden kimsenin kuşkusu olmamalıdır.

*15* yaşındaki gencecik bir kızın masumiyetini alçakça kirletenlerin ve
suçluları kollayanların, /*"Mahrem"*/de ve basında yer alan iddialar
karşısında /*"masumiyet karinesi"*/ne sığınmalarının takdirini
okurlarımıza ve kamuoyuna bırakıyor, bugünden itibaren /*"Mahrem"*/i
Kırmızı Kedi Kitabevleri’nde*yüzde 50 indirimle* satacağımız bir
kampanya başlatıyoruz." ifadelerine yer verildi.


*KİTAPTA NE ANLATILIYOR*?

http://www.dr.com.tr/Kitap/Mahrem/Baris-Pehlivan/Arastirma-Tarih/Politika-Arastirma/Turkiye-Politika-/urunno=000640856

Yazar: Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu
Yayınevi : Kırmızı Kedi

19,50 TL  30,00 TL
https://kitapsec.com/Products/Mahrem-Kirmizi-Kedi-51601.html.

Mahrem'de*FETÖ* gerçeği, Amerikan kriptoları ve gizli belgeler baz
alınarak kitaplaştırılmıştı.

Yine /*"Mahrem"*/de, S.Ö. adlı*15 yaşındaki* bir küçük kıza*84 kişi*
tarafından tecavüz edilmesine dair dosyanın nasıl kapatıldığı
ayrıntılarıyla yer alıyordu.

Kitapta; Fethullah Gülen’in kardeşi S. Gülen’in ve yeğeninin de şüpheli
olduğu soruşturma dosyasının üstünün*AKP*-Cemaat ortaklığıyla örtüldüğü
anlatılıyordu. Kitaptaki iddiaya göre; dönemin Erzurum Valisi,
bugünün*AKP* Kahramanmaraş Milletvekili Celalettin Güvenç mağdur
S.Ö.’nün kaldığı yurdu basmış ve /*"Hoca’ya (Fethullah Gülen’e) komplo
mu kuruyorsunuz"*/ diye çıkışmıştı.

Ve sonunda... Bir küçük kız çocuğuna tecavüz şüphelileri arasında
Fethullah Gülen'in yakınlarının olması nedeniyle, tüm şüpheliler
hakkında /*"kovuşturmaya yer yok"*/ ve /*"beraat"*/ kararı verilmişti.

*http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/834171/AKP_li_vekil_istedi__FETO_nun_mahrem_iliskilerini_anlatan_kitap_yasaklandi.html#*

 

a45UyF587661-170929114812 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/09/29  14:12 4  58  siyasetmeyd...@yahoogroups.com

 

Seckinler, begendikce alkislar, halk ise alkisladikca begenir.

Cenap Sehabeddin

BENDEN KUR AN DISINDA BIR SEY YAZMAYIN.
- - -
Kim, benden Kur an disinda bir sey yazmissa, onu imha etsin.

Muslim-Zuhd/72(3004) /4137 Ebu Davud-Ilm/3(3647) /4136
Musned-c.3/12,21,39 Darimi-Mukaddime/42
- - -
Zeyd Ibnu Sabit Hz. Muaviye radiyallahu anhuma nin yanina girmisti.
Hz. Mu aviye ona bir hadisten sual etti.
Zeyd de hadisi ona soyledi.
Hz. Muaviye (orada hazir bulunan bir adama) hadisi yazmasini emretti.
ZEYD MUDAHALEDE BULUNARAK RESÛLULLAH ALEYHISSALATU VESSELAM,
HADISLERINDEN HIC BIR SEY YAZMAMAMIZI EMRETMISTI dedi.
Bunun uzerine Hz. Muaviye yazilani derhal imha etti.

4106 - El-Muttalib Ibnu Abdillah Ibni Hantab radiyallahu anh anlatiyor:
Ebu Davud, Ilm 3, (3647).
- - -
Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: Benim hakkimda yalan
soylemeyin. ZIRA BENIM UZERIME YALAN UYDURAN CEHENNEME GIRER.

5176 - Hz. Ali radiyallahu anh anlatiyor:
Buhari, Ilm 38; Muslim, Mukaddime 1, (1); Tirmizi, Ilm 8, (2662).
- - -
Hadisler hadisciligi yalanliyor.
Buna bakarak Sunni mezheplerin kufre saptigini 

(GugukluhayaT) Yılmaz ÖZDİL : ŞEREF LİSTESİ

2017-09-28 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
 


bayrak


  *Yılmaz ÖZDİL : ŞEREF LİSTESİ*


• *Ahmet Altan:* Balyoz planını*bin *defa getirseler,*bin *defa basarım.

• *Cengiz Çandar:* Nazilerin yargılandığı Nürnberg mahkemelerinden
mülhem olarak… Balyoz davası Türkiye’nin Nürnberg’idir.

• *Hasan Cemal:* Balyoz, Ak Parti’yi hedef alan, bal gibi darbe planıdır.

• *Fatih Altaylı:* Darbe planladıklarından hiç kuşku duymuyorum.

• *Oral Çalışlar:* Balyoz’un darbe planı olmadığını ileri sürmek, komiktir.

• *Amberin Zaman:* Balyoz davası, sivilleşmenin en önemli sembolü.

• *Hikmet Genç:* O kaldırdıkları Balyoz’un altında kendileri kaldı.

• *Hilal Kaplan:* Darbeciler ilk defa hukuka tabi kılınıp, cezalandırıldı.

• *Ali Bayramoğlu: 28 Şubat*’ın devamı olan bir kalkışma, kuyruğundan
yakalandı, darbeci neslin tasfiyesi tamamlanmıştır.

• *Mümtazer Türköne: TSK* lağvedilsin.

• *Mustafa Ünal:* Balyoz millete değil, darbecilere indi.

• *Erhan Başyurt:* Toprağın altı cephanelik, üstü darbe planı kaynıyor.

• *Ergun Babahan:* Komuta kademesi baştan aşağı yenilenmeli, silahlı
kuvvetler açılımı yapılmazsa, bu ülke yerinde saymaya devam eder.

• *İsmet Berkan:* Güneş balçıkla sıvanmaz, gerçekten darbe hazırlığı var.

• *Ekrem Dumanlı:* Cuntacılar panik yaşıyor, suçüstü yakalananlar çareyi
yargı ve medyadaki dostlarını yardıma çağırmakta buluyor, herkes
cuntacıların uzantıları olan gazeteciler üzerine kafa yormalı.

• *Taha Akyol: 11 ve 17 nolu* cd’ler sahte bile olsa, görmezden
gelinebilir mi? Darbe çalışması yapıldığından şüphe yok.

• *Yıldıray Oğur:* Balyoz cd’lerini dinledim, o ses kayıtlarında
dinlediğimiz şeyin suç olduğunu anlamak için kriminal laboratuvara
ihtiyaç yoktu, bir çift kulağa sahip olmak yeterliydi.

• *Rasim Ozan Kütahyalı:* Aslında*TSK* içine sızmış bir cunta yok,
cuntalaşmış bir*TSK* var,*TSK*’da her yer cunta.

• *Nagehan Alçı:* Dijital veriler olmasa da, Balyoz darbe hazırlığıdır.

• *Engin Ardıç:* Darbe falan yokmuş diyorlar, çünkü biz eşeğiz… Bunlar
nelerine güveniyor da, göz göre göre postalcılığı sürdürüyor yahu?

• *Emre Aköz:* Bazı arkadaşlar, planı hazırlayan askerleri kastederek
*‘deli mi bunlar’* diye sormuştu, ben de *‘bunlar değil filan değil,
vicdansız katiller’* demiştim, az bile söylemişim.

• *Mehmet Barlas:* Balyoz mimarlarının, kendilerini Türkiye’de değil,
Pakistan’da Afganistan’da zannettikleri ihtimali kuvvetlidir.

• *Ahmet Kekeç:* Darbe, yer altına gizlenmiş silahlarla yapılacaktı.

• *Mustafa Karaalioğlu: 2003*’te*2006*’da*2007*’de*2008*’de yönetime el
koymayı amaçladıklarını biliyoruz.

• *Abdülkadir Selvi:* Engin Alan’ın bulaşmadığı darbe planı kalmamış,
Başbakan geldiğinde ayağa kalkmamıştı, darbecilik gözünü bürümüş.

• *Elif Çakır:* Asker tamam… Şimdi geç kalınmadan, darbelerin içinde yer
alan İstanbul sermayesi ve gazeteciler yargı önüne çıkarılmalı.

• *Şahin Alpay:* Ortaya konan deliller yeterince güçlü, kuşkum yok.

• *Eser Karakaş:* Darbe girişimi olmadığına kimse beni inandıramaz.

• *Alper Görmüş:* Balyoz davasının en önemli delilleri olan*11 nolu*
cd,*5 nolu* harddisk, darbecilerin özbeöz malıdır.

*

Netice?

*

*Komple beraatle sonuçlanan davanın gerekçeli kararı açıklandı :*
/*"Delillerin, iddiaların tamamı sahte."*/

*

E şimdi sıra geldi, yukardaki tiplere…

 

a45UyF587661-170330205241 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/03/31  04:05 6  64  turanca...@googlegroups.com

 


Kendini asan insan iki insandir.

Omer Sevincgul

Allah Resulu (a.s.) soyle buyurmustur:
Israil ogullarindan bir ummet kaybolmustur.
Ne yaptigi bilinmiyor.
Ben zannetmem ki o ummet fareden baska bir sey olsun.
Gormez misiniz?
O, kendisi icin deve sutu konuldugunda icmez de koyun sutu konuldugu
zaman onu icer.
Ebu Hureyre den (r.a.) bildirildigine gore:

Sahih-i Muslim
Hadis No: 5315

Dumlupinar Sehitleri

Denizalti Dumlupinar kazasi
Yayildi aleme duyuldu sesi
Canakkale sehitlerin turbesi
Geldi denizalti surada kaldi

Vay anam anam derdime yanam
Catal yurek gerek buna dayana derde dayana

Memleket ugrunda can veren hasta
Vatan sagol demis en son nefeste
Seksen bir kahraman ayni kafeste
Bir yolu cikmadik derede kaldi

Vay anam anam derdime yanam
Catal yurek gerek buna dayana derde dayana

Butun gazeteler hep yazar oldu
Isimler dillerde hep gezer oldu
Her Turk un kalbinde bir mezar oldu
Sanmayin sehitler orada kaldi

Vay anam anam derdime yanam
Catal yurek gerek buna dayana derde dayana

Bu vatan ugruna canini veren
Karismis sulara olmamis goren
Aman deyip Allah ina yalvaran
Ihtiyar babalar nerede kaldi

Vay anam anam derdime yanam
Catal yurek gerek buna dayana derde dayana

Vatan aglar millet aglar yil aglar
Deniz aglar yolcu aglar yol aglar
Veysel aglar sohbet aglar dil aglar
Tarihte bir buyuk yara da kaldi

Vay anam anam derdime yanam
Catal yurek gerek buna dayana derde dayana

A$ik Veysel


Grup eposta komutlari ve adresleri  :   
Gruba mesaj gondermek icin  :   

(GugukluhayaT) Suç duyurusu üzerine Sosyal medayada yer alan ve Ozan Arif'in oğlunun yönettiği bilinen hayran sayfasında çok sert bir açıklama ve bir resim paylaşıldı.

2017-09-28 Başlik Oraj Poyraz at Openmail




  Suç duyurusu üzerine Sosyal medayada yer alan ve Ozan Arif'in oğlunun
  yönettiği bilinen hayran sayfasında çok sert bir açıklama ve bir resim
  paylaşıldı.

İşte o açıklama;


*GÖRÜLEN LÜZUM ÜZERİNE*!.

Ozanımız demiş ki;

/*" Tanımayan it havlar, gayet normal hiç şaşmam, Sahipleri dururken
itleriyle uğraşmam"*/

Biz de sayfa olarak Ozanımızın tavsiyesine uyuyor, sahipleri var iken
köpekleriyle uğraşmayı kendimize yakıştırmak istemiyoruz. Hatta bunlar
kurt görünümlü /*"Haski"*/ pardon /*"caps"*/ cinsi köpekler olsa bile!..

Böyle bir köpek cinsi tanımıyoruz diyenler, bu duyurunun altına
yapılacak yorumlara iyi dikkat ederlerse onları samimi yorum yapanların
arasından kolayca seçebilirler! Tıpkı Ozanımızın son destanının
arasından seçtikleri gibi!

Ha bir de Ozanımızın son destanıyla aşağıdaki sözün ne kadar doğru
olduğunu gördük ve sizlerle paylaşmak istedik!

Saygılarımızla.


*OZAN ARİF RESMİ HAYRAN SAYFASI YÖNETİMİ*

Suç duyrusunda bulunma gerekçesi olarak Ozan Arif'in dün yayınladığı
şiir olarak gösteriliyor.

*http://www.habererk.com/gundem/mhp-ozan-arif-hakkinda-suc-duyurusunda-bulundu-jet-cevap-h34521.html*

 

a45UyF587661-170628212925 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/06/29  01:06 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Kutsal Baba, Rab, Mesih gibi isimler katillere, canilere verilmeli ve
hristiyanligin yilan yumurtalarini buyuttugu yerler mezbelelik haline
getirilip gelecek nesillere birer kotuluk yuvasi olarak gosterilmelidir.
Rahibe gosterilmesi gereken sey sebepler degil, sadece timarhanedir.

F.W.Nietzsche (The Anti-Christ)

Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:
Kabir azabinin cogu SIDIK sebebiyledir.

6063 - Hz. Ebu Hureyre radiyallahu anh anlatiyor:
Idrar sicramasindan kacinin.
Cunku kabir azabinin cogu, idrar sicramasindan olmaktadir.

Dr. Murat Beyazyuz : Savunma Mekanizmalari

Savunma mekanizmalarinin esas islevi, zihnin zorlanma durumlarinda,
zihinsel yapinin butunlugunu ve dengesini surdurmektir. O halde, normal
disi zihinsel isleyisin belirleyicisi savunma mekanizmalarinin
kullanilmasi degildir. Istisnasiz her insan, zihinsel yapisinin
butunlugunu korumak ve kendisini dengede hissetmek icin savunma
mekanizmalari kullanir. Bununla birlikte savunma mekanizmalarinin nasil,
ne $iklikta ve hangi durumlarda kullanildigi normal disi isleyisi
belirlemekte bir kriter olabilir.

Zihinsel aygit ayni anda birbiri ile bagdasmayan bircok durtunun
zorlamasiyla karsilasirsa bu duruma catisma denir. Catisma kavrami ayni
zamanda superego istekleri ile id istekleri arasindaki uyumsuzlugu ve
hatta id veya superego nun isteklerinin dis dunya ile uyumsuzlugunu da
anlatir. Bu catismalarin ego da yarattigi anksiyete savuma
mekanizmalarinin yardimiyla giderilir.

Simdi bu savunma mekanizmalarini kisaca anlatmaya calisalim.

Bilincdisi Bastirma (Repression)

Durtulerin, insanin istegi disinda bilincdisinda tutulmasi ve bilince
cikmalarina izin verilmemesi anlamina gelen bilincdisi bastirma
(repression) ile, istenmeyen, hosnutsuzluga yol acan istek, ani veya
duygularin bilincdisina itilmesi yonundeki cabayi anlatan bilincli
bastirma (supression) birbirinden farkli zihinsel surecleri ifade eder.
Bilincdisi bastirma ile bilincdisinda tutulan durtuler hicbir zaman
bilince cikmamislaridir ve cikamazlar.

Bilincli bastirma ile bilincdisina itilen yasantilar ise daha once
bilincli olarak yasanmislardir ve daha sonra bilincdisina itilmislerdir.

Sonradan bilincdisina itilen bu yasantilar, bilincdisi bastirma
mekanizmasi ile id de hapis tutulan durtulerden farkli olarak
gerektiginde bilince tekrar cikarilabilirler.

Bilincdisi bastirma (repression) savunma mekanizmalari arasinda en
onemli olandir, zira diger tum savunma mekanizmalari bu savunma
mekanizmasi ile birlikte calisirlar.

Genellikle bastirmanin yetersiz kaldigi durumlarda, diger savunma
mekanizmalari zihinsel yapinin selameti icin bastirma nin yardimina
kosarlar.

Bastirilan durtulerin veya catismalarin zaman zaman davranislarda bir
takim etkileri olabilir. Mesela odipus kompleksinin cozumlenmeden
bastirilmasi sonucu, yetiskinlikte bir takim cinsel sorunlar, karsi
cinsle ilgili kararsizlik durumlari ortaya cikabilir.

Yadsima (Denial)

Kotu bir durumla karsilastigimizda soyledigimiz bu gercek olamaz cumlesi
yadsimanin izini surmek icin iyi bir ornektir. Yadsima, icten ya da
distan gelen tehlikeli bir durumun yok sayilmasidir. Tum ilkel savunma
mekanizmalarina degisen oranda yadsima da eslik eder. Hosnutsuzluk
yaratan bircok olay, bilincdisina bastirilirken, ayni zamanda yasanmamis
gibi de hissedilir, yani bastirmaya yadsima eslik eder.

Yansitma (Projection)

Kisi kendisinden kaynaklanan hos olmayan yasantilarin sorumlulugunu,
kendi disindaki nesnelere yukleyerek bu yasantilarin yaratacagi
anksiyeteden kurtulabilir. Yansitmanin bir diger sekli de, hosnutsuzluk
yaratan veya dis dunyaya 

(GugukluhayaT) FİKRET BAŞKAYA : "ULUSLARIN KENDİ KADERİNİ TAYİN ETMESİ" MESELESİNE DAİR KISA NOT

2017-09-28 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
 



/*FİKRET BAŞKAYA : "ULUSLARIN KENDİ KADERİNİ TAYİN ETMESİ"*/ MESELESİNE
DAİR KISA NOT

*28.09.2017 Doç. Dr. Özgür Üniversite kurucusu*

Sömürgeci/emperyalist bir devletten kurtulmak kendi kaderini tayın
etmenin yeterli koşulu mudur? Eğer öyleyse bu, devleti olan ülkelerde
halk kendi kaderini tayin ediyor demeye gelir!.. O zaman siz de bir
devlete sahip olduğunuzda sizin için de sorun çözülmüş sayılacaktır...

Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'nin /*"bağımsızlık
referandumu"*/,*'ulusların kendi kaderini tayın etmesi'* tartışmalarını
yeniden hatırlattı. Kimileri, orada yapılanın doğrudan "ulusların kendi
kaderini tayın etmesi ilkesini angaje eden bir şey olduğunu, dolayısıyla
tereddütsüz desteklenmesi gerektiğini söyledi.

Başkaları da bunun bir emperyalist senaryonun sonucu olduğunu söyleyerek
karşı çıktı. Oysa sorunun asıl tartışılması gereken yönü savsaklandı.
Ulusların kendi kaderini tayın etmesi meselesi ilk defa*ABD* başkanı W.
Wilson tarafından Birinci Emperyalist savaşın son günlerinde [*8 Ocak
1918*] ortaya atıldı. /*"Wilson Prensipleri"*/ olarak biliniyor. Oysa
ezilen/sömürülen/tahakküm altına alınan insanlar, halklar, haksızlığa
maruz kaldıkları ilk günden beri ve hiç bir zaman bu durumu
kabullenmediler... Bu yüzden insanlık tarihi, isyanların,
başkaldırıların, devrimlerin de tarihidir...

Referandum sonrası bölgedeki hareketliliğin artacağı belirtiliyor

Elbette yükselen yeni bir emperyalist güç olan*ABD*'nin başkanı, öyle
sanıldığı gibi /*"ulusların kaderiyle"*/ uzaktan-yakından ilgili biri
değildi. Zira, öyle bir şey eşyanın tabiatına aykırıdır. Bu dünyanın
ezilen/sömürülen halklarının emperyalist bir güçten /*"hayırlı"*/ bir
şey beklemeleri abesle iştigaldir... Esasen Wilson'un öyle bir çıkış
yapmasının iki nedeni vardı: Birincisi,*'klasik sömürgeciliğin
(kolonyalizmin) son bulmasını, bir kaç sömürgeci/emperyalist gücün
egemenliği altında bulunan, yeryüzünün lânetlilerinin yaşadığı geniş
bölgelerin Amerikan sermayesine açılmasını istiyordu... Özetle Wilson,
*/*"artık kolonyalizmin klasik (doğrudan) versiyonu son bulsun,
yeni-sömürgecilik statüsü [néo-colonialisme] onun yerini alsın"*/*demek
istiyordu; İkincisi, din, mezhep, etnik, kültür farklılığına sahip ne
kadar topluluk varsa, bağımsız olmalarını istiyordu. Nitekim halklar ne
kadar ufalanırsa, onları egemenlik altına almak da o ölçüde
kolaylaşır... Şimdilerde Orta-Doğu denilen bölgede yaptıkları gibi...
Esasen İkinci emperyalist Savaş sonrası yaklaşık iki on yılda Wilson'*un
planı gerçekleşecek, yeni sömürgecilik eskinin yerini alacak, doğrudan
sömürge ülkeler, başta*ABD* olmak üzere tüm emperyalist ülkelerin yeni
sömürgesi haline gelecekti. Artık bu yeni statüde bir ülke herhangi bir
ülkenin sömürgesi değil, /*"Kollektif emperyalizmin"*/ kollektif
sömürgesi (kolonisi) olacaktı ve oldu... Bu iş de emperyalizmin
kurumları olan, Birleşmiş Milletler Örgütü [BMÖ] onun şemsiyesi
altındaki örgütler ama asıl Dünya Bankası,*IMF*, Dünya Ticaret Örgütü,
vb. gibi emperyalist oligarşinin hizmetindeki /*"uluslararası"*/ denilen
kurumlar tarafından yürütülecekti...

Ulusların kendi kaderini tayin etmesi ilkesinin bir destekçisi de Lenin
ve*III*. Enternasyonaldi... Komünist Enternasyonal, soruna dünya
sosyalist devrimi açısından bakıyor ve sömürgelerin bağımsızlıklarını
kazanmalarıyla kolonyalist/emperyalist ülkelerin sömürü ve egemenlik
olanaklarının zayıflayacağını ve sosyalist dünya devrimine uygun
koşulların oluşacağını ileri sürüyorlardı. Fakat Komünist Enternasyonal
ve Sovyetler Birliği hızla enternasyonalist ilkelerden ve sosyalist
perspektiften uzaklaştı,*III*. Enternasyonal Sovyet Devletinin
çıkarlarını korumanın, Sovyetler Birliği diplomasisinin bir aracı haline
geldi...

Netice itibariyle, sömürge halkları da bu arada bir devlet sahibi
oldular ama asla emperyalizmden bağımsızlaşamadılar. Kendi kaderlerini
kendi ellerine almayı başaramadılar... Şimdilerde sözde bağımsız
ulus-devletlerin varlığına rağmen emperyalist sömürü ve yağma 'doğrudan
veya yarı-sömürge oldukları dönemdekinden özde farklı değil... Sadece
görüntüler, retorik, yöntemler ve araçlar değişti... Emperyalizmin uşağı
olan /*"yerli işbirlikçi hakim sınıflar"*/ sömürgeci devletlerin
kurumlarının, adamlarının, işlevini devralmış bulunuyorlar...
Dolayısıyla ortada asla /*"ulusların kendi kaderini tayin etmeleri"*/
diye bir şey yok... Zira /*"yerli yönetici elitler"*/ küresel
oligarşinin bir parçası... Gerçek durum böyle ama retorik her zaman
farklıdır...

O halde sadede gelebiliriz. Bir ulus, bir halk hangi durumda kendi
kaderini tayin edebilir, itilip-kakılmaktan, baskıya, sömürüye, zulme
maruz kalmaktan kurtulabilir, haysiyetine sahip çıkabilir, özgürce
yaşayabilir, emansipe olabilir ve dünya halklarının eşit/saygın bir
üyesi olarak varlığını sürdürebilir? Soruyu şöyle de sorabiliriz: Bir
halkın, bir ulusun kendi kaderini kendi ellerine alması, özgürleşmesi,
hangi durumda mümkündür? Mesela bir devlete 

(GugukluhayaT) ŞEREFSİZ!..

2017-09-28 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Bahçeli'nin avukatından açıklama
Bahçeli'nin avukatı Yücel Bulut konuyla ilgili yaptığı yaptığı
açıklamada, */“27.06.2017 tarihinde Arif Şirin (Ozan Arif) isimli şahsın
kamuoyuna yansıyan hakaret dolu beyan ve ifadeleri nedeniyle gerekli
hukuki süreç başlatılmış olup; adı geçen hakkında Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur./**/
/**/Şüpheli hakkındaki hukuki süreç titizlikle takip edilecektir”/* dedi.

İşe bakın yahu, adam üstüne alınmış.
Demek ki, şiirin doğruluk payı var.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
   L2fSIJNoA0xfSNxA  




  ŞEREFSİZ!..


..“ İsim-misim vermedim, korktuğumdan sanmayın,
.. Gocunan şerefsizdir, bunu bari anlayın..„
Sus!.. Kraldan fazla kralcı olma,
Utan ulan biraz utan şerefsiz!..
Sakın ha beyliği ağzına alma,
Konuştukça boka batan şerefsiz!..
Beylik kim, sen kimsin tövbe et tövbe!..
Bey kısmı ellere kalır mı gebe?
Senden aşirete bey mi olur be?
Aşireti ele satan şerefsiz!..
Aşiretin temel taşını söküp,
Hayalini söküp, düşünü söküp,
Kurtları aldatıp dişini söküp,
Götürüp davara katan şerefsiz!..
Kendi eski kapımızı batırdın,
Yeni diye el kapsına götürdün!
Kendin gibi sevdamızı bitirdin,
Kendi gönüllerde biten şerefsiz!..
Vâkıf olamadın bizdeki aşka!
Eller ile girdin devamlı meşke! 
Bu gün böyle dersin yarın bir başka
Sözünü yalayıp yutan şerefsiz!..
Yalan mıyım dansöz gibi kıvırdın,
Yönümüzü başka yöne çevirdin,
Şoför yaptık arabayı devirdin,
Bizi uçuruma atan şerefsiz!..
Bülbül idik gülümüzden ettin sen!
Töremizden ilimizden ettin sen! 
Yahu bizi yolumuzdan ettin sen,
Rotan belirsiz be rotan şerefsiz!..
Böğürmeden konuş adam ol önce,
Çıtın çıkmaz el hakaret edince,
Ele çıkmaz ama bize gelince,
Çatlak zurna gibi öten şerefsiz!..
Ne huzur bıraktın ne bizde dirlik,
Bundan sonra seni görmemek körlük, 
Sadece sen değil seninle birlik,
Artık sana alkış tutan şerefsiz!..
Çok geç anlaşıldım içim yanıyor,
Ama şükür artık herkes tanıyor!
Halâ kendisini kağnı sanıyor,
Kağnı gölgesinde yatan şerefsiz!..
Vatan-matan bu Arif‘i kandırma,
Kendini hiç vatanperver sandırma,
Senin derdin koltuk, lafı döndürme,
Senin umrunda mı vatan şerefsiz!



Ozan Arif  

a45UyF587661-170628212438 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/06/28  23:07 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Istanbulu Medine yapacagiz.
(Akis)

Recep Tayyip Erdogan.
(1994 - 2006) Belediye Baskanligi Doneminde...

Resulullah sav buyurdular ki:
Bir seyde ugursuzluk olsaydi, bu atta, kadinda, meskende olurdu.

Buhari, Cihad 47, Nikah 17; Muslim, Selam 119, 2226 Muvatta, Isti zan 21

Maras tan alinan saglam malumatta, Maras i isgal eden Fransiz
kitalarinin yuzde yirmisi Fransiz Cezayirli olup, geri kalani Osmanli
Ermenilerinden meydana gelen fedailerdir.
Bunlar sehirde namuslu Islam kadinlarina taarruz etmekte ve Musluman
ahaliye zulum ve iskence yapmaktadir.
Dukkanlar butunuyle kapali, ahali heyecandadir.

(7 Kasim 1919)
K.ATATURK


Grup eposta komutlari ve adresleri  :   
Gruba mesaj gondermek icin  :   ozgur_gun...@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin:   ozgur_gundem-subscr...@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin   :   ozgur_gundem-unsubscr...@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin :   ozgur_gundem-ow...@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz   :   http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz :
http://orajpoyraz.blogspot.com/


BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo





 

-- 
You received this message because you are subscribed to the Google Groups 
"Gugukluhayat" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email 
to gugukluhayat+unsubscr...@googlegroups.com.
To post to this group, send email to gugukluhayat@googlegroups.com.
Visit this group at https://groups.google.com/group/gugukluhayat.
For more options, visit https://groups.google.com/d/optout.


(GugukluhayaT) HÜRJET’İN KONSEPT TASARIMI ORTAYA ÇIKTI

2017-09-28 Başlik Oraj Poyraz at Openmail

Adam iyi bir ressama bir uçak resmi çizdiriyor ve bingoo...

İşte yeni uçağımız.

Vatandaş sevinçten havalara uçuyor.

Sanki uçak hazır, hemen yarın uçacak, savaşacak.

Bu yalnızca bir resimdir. Blueprint bile değil.

AKP bunu hep yapıyor.

Algı yönetimi, psikolojik harekat, ya da açıkçası halkı kandırmak.

Biz buna din, iman, yalan dolan diyoruz.


Youtube'de Alee*271* kodlu bir kişi var.

Hemen onu hatırladım.

*https://www.youtube.com/results?search_query=alee271*


Türk insanının hulus ve saffetini kötüye kullanan, dalga geçen alay eden
bir kişi.

Türk insanın hamaset mastürbasyonlarına ne kadar düşkün olduğunu ortaya
koyan, bununla alay eden montajlar yapar bu kişi.

Arzu edenler için önde gelen birkaç videosunun bağını ileteyim.


TÜRKİYE*'NİN DÜNYAYI TİTRETEN GİZLİ SİLAHI* T*-16*

Alee*271*

*https://www.youtube.com/watch?v=zya-JyZCoWA.*


*
*


TÜRKİYE*'NİN 2023 İÇİN GELİŞTİRDİĞİ SÜPER GİZLİ SİLAHI*

*https://www.youtube.com/watch?v=js4bmklVKHI.
*

*

*

Bu arada savunma Sanayimiz ile ilgili birkaç söz daha söylemek isterim.

Büyük tantanalarla duyurusu yapılmış olan milli silah projelerimizden
bahsetmek istiyorum.

Altay Projesi öylece kalmıştır:

Mühendislerimiz gerekeni yapmıştır:

Tasarım, protip imalatı yapılmıştır.

Sorun motor bulunamaması falan da değildir.

Motor için İngilizlerin de, Ukrayna'nın da teklifi vardır:

Bunlar*MTU* motorlarından kötü değildir kesinlikle.

Sorun projenin ilerletilmesi için gereken paranın olmamasından ibarettir.


Diğer milli silah projelerimizin de durumu aynı şekildedir.

Üretimi sürdürülen*ATAK* helikopterinin üretim hızı düşüktür.

Bu güne kadar yirmi civarında üretim yapılabilmiştir.

Ve şimdiden, elliye varmadan*ATAK*-*2*'den bahsedilmektedir.

Bir maymun iştahlı olma durumu söz konusudur.

Sebep?

Gereken yüksek üretim miktarları için yeterli finansman yoktur.


Benim de büyük ümitler bağladığım ve beklediğim*SOM* füze ailesi Altay
Tankının akibetine uğramıştır.

Tasarım, prototip üretimi aşamasında proje takılıp kalmıştır.

Halen*TSK* envanterine teslim edilmiş tek bir*SOM* füzesi dahi yoktur.

Bunda da sıkıntı motor değildir.

Kale grubu seri üretime hazır haldedir:

Motor prototipi yapılmış, çalışır duruma sokulmuştur.

Tek sıkıntı seri üretim için gereken finansman olmadığından üretim
başlatılamamıştır.


Fırat Kalkanı operasyonu sırasında tanklarımız modern tanksavar füzeler
karşısında peynir gibi delinmiştir.

En az*16*'sı M*-60* Patton olmak üzere*40 üzerinde* zırhı aracımız
tahrip olmuştur.

Bu araçların içerisinde bulunan askerlerimizin bir bölümüde şehit olmuştur:

Yine hareketsiz duruma düşen en az iki aracımız kurtarılmadan
önce*IŞID*'e kaptırılmıştır.

Aynı durum İsrail'in Hizbullah Operasyonu sırasında görülmüş ve halkımız
tarafından çok büyük mutlulukla karşılanmıştır.

İsrail gereken dersleri almış, yalnızca çelik zırha sahip tanklarını
savaş meydanlarından çekmiş, bunları Aktif Koruma Sistemleri, Reaktif
Zırhlar, Tel Kafesler, Otomatik Söndürme Sistemleri, Lazer Sensörleri,
Uzaktan Kontrol Kontlor edilen tam otomatik ağır makinalı tüfek kuleleri
ile donatmıştır.

Şimdi bizim de acilen yapmamız gereken bu olmalı.

Ancak, yine aynı sıkıntıya toslamış durumdayız.

Yeterli finansman yoktur.


Uzun menzilli ve yüksek hassasiyette hedefleme imkanı olan Bora,
Kasırga-*2* gibi füzelerimiz de aynı durumdadır.

Bunlar maalesef prototip imalatı aşamasında takılıp kalmıştır.


Hisar-A,-O tasarımları prototip aşamasında takılıp kalmıştır:

Üretimleri için gereken finansman bulunamamıştır.


Hisar-Yüksek İrtifa ise hala daha tasarım aşamasındadır, prototipi dahi
ortada yoktur.

İşte bu nedenle Urusu'un S*-400*'lerinin peşinde geziyoruz.


Milli gemilerimiz ise Almanlarla kavga etmeden önce aldığımız*MTU* marin
motorlarla donatılmıştır.

Atış kontrol sistemleri, bilgisayarları, yazılımları, elektronikleri ve
radarları, millidir.

(GugukluhayaT) ZORUNLU DİN DERSİ BASKISINA TESLİM OLMAYIN, DAVA AÇIN

2017-09-27 Başlik Oraj Poyraz at Openmail




  ZORUNLU DİN DERSİ BASKISINA TESLİM OLMAYIN, DAVA AÇIN

Psikiyatrist Gülperi Putgül Köybaşı

*27/09/2017* Çarşamba

Yeni müfredatın gerici içeriği haftalardır yazılıyor, çeşitli
etkinliklerde tartışılıyor. Henüz soyutlama yeteneği gelişmemiş ya da
gelişmek üzere olan çocuklara içerikten bağımsız din eğitimi verilmesi
bile önerilmezken, biz korkutucu, dışlayıcı ve hatta saldırgan bir
eğitim biçimini konuşmak zorunda kalıyoruz. Bu ülkede ebeveyn olmak
giderek zorlaşıyor çünkü çocukların sağlığı, eğitimi, güvenliği ve
geleceği tekinsiz bir sistemin elinde. Ebeveynler bir yandan çocuklarını
korumak istiyorlar bir yandan ne yapılabileceğine dair genel bir
bilgisizlik ve güvensizlik hakim gibi görünüyor. Bu nedenle tekrar
tekrar yazıyor ve konuşuyoruz, yapılacak şeyler var ve buna mecbur
değilsiniz diyoruz.

Ebeveynleri bu süreçte en çok kaygılandıran başlıklardan birisi, zorunlu
din dersine karşı mücadele başlattıkları takdirde çocuğun dışlanması ve
yalnızlaşması meselesi. Kaygılılar, korkuyorlar, çocuklarını baş etmekte
zorlanacakları böyle bir baskının altına itmenin suçluluğunu yaşıyorlar.
Görüldüğü kadarıyla da kendilerini bu gerici uygulamaların karşısında
konumlandırmalarına ve çocuklarını böyle bir eğitim sistemine teslim
etmek istememelerine rağmen sırf bu nedenle adım atamıyorlar. Ebeveynlik
dediğimiz şey, sorumluluğumuz altındaki bir çocuğu sevmek, korumak,
kollamak, büyüme sürecinde ona rehberlik etmek, destek olmak. Burada
yapacağımız şey aslında nasıl bir ebeveyn olmak istediğimize karar vermek.

Gerçekten çocuklarımızın ruh sağlığının bozulmasından mı endişeleniyoruz
yoksa bunun arkasına mı sığınıyoruz? Bir çocuğun yaşı ile uyumsuz,
soyut, ürkütücü dini öğelerle tanışması ve bunun oldukça saldırgan bir
üslupla dayatılması zaten çocukların ruh sağlığını olumsuz etkileyecek.
İstemediğimiz, içimizin sinmediği bir eğitim sisteminin içinde
çocuklarımızı zaten yapayalnız bırakmış oluyoruz.*30 çocuk* birlikte
daha mı iyi üstesinden gelecekler duyduklarının? Çocuklarımıza
/*"duydukların doğru değil, bunu duymaman için yapabileceklerimiz var
ama canın sıkılır, arkadaşlarından ayrı düşersin diye yapmıyoruz, kusura
bakma işte otur dinle duymamaya çalış"*/ mı diyeceksiniz? Ya da /*"buna
mecburuz, elimizden bir şey gelmiyor mu"*/ diyeceksiniz? Ya da hiç oralı
olmayacak o sormadıkça ses çıkarmayacak mısınız? Yalanı kendinize mi
yoksa çocuklarınıza mı söylüyorsunuz? Dayatılan gerici bir müfredata
karşı koyduğunuz, çocuğunuzun beynini çirkinliklerle doldurmalarına izin
vermediğiniz için çocuğunuzun ruh sağlığı bozulmayacak, bunu ruh sağlığı
uzmanları olarak gönül rahatlığı ile söylüyoruz. Çocuğunuz önce size
bakar, sizin gözlerinize, söylediklerinize, davranışlarınıza. Sizin
verdiğiniz güven duygusu ile sorunlarla baş etmeyi öğrenir. Ama
çocuğunuza yalan söylerseniz bunu anlar ve işte o zaman size ve dünyaya
bakışı olumsuz etkilenir. Çocuklarınızı gereksiz çatışmalardan uzak
tutmak, büyüklerin yüklerini sırtlarına bindirmemek gerekir, doğrudur.
Ancak uğruna mücadele ettiğiniz şey çocuğunuzun geleceği ise çatışma
kaçınılmazdır. Çocuğunuza yaşıyla uyumlu bir biçimde durumu aktarabilir,
ona doğruyu işaret edebilir, evet bazen birlikte bir şeyler yapmamız
gerekiyor mesajını verebilirsiniz. Hiç sakıncası yok, çocuğunuz böyle
büyüyecektir, sizin kanatlarınızın altında değil. Zaten isteseniz de
kanatlarınızın altında tutamıyorsunuz, gericilik sarmış sarmalamış,
elinizden alıyor ve kendi ağının içine hapsediyor çocuğunuzu. Ne kadar
görmezden gelinse de ortada bir savaş var. Bilime karşı, aydınlığa
karşı, insana karşı. Karar vermeniz gereken şey hangi tarafta olacağınız.

Çocuğunuzu o zindana hapsetmelerine izin vermeyin. Kaldı ki yalnız
değilsiniz. Sizin gibi düşünen hisseden milyonlarca insan var. Bazıları
çoktan adım attılar, davalarını açtılar, kazandılar. Onların çocuklarını
yalnız bırakmayın ki sizin çocuklarınız da yalnız kalmasın. Sayımız
arttıkça korkularımız, kaygılarımız azalacak. Çocuğunuz sağlam adımlar
atmayı öğrenerek büyüyecek, cesaretle, umutla. Daha güzel bir dünya için
mücadele etmeyi öğrenecek. Çocuklarımız örümcek ağına dolanıp kötürüm
kalmasın, bırakın iyi insanlarla birlikte rüzgara karşı yürüsünler.

*http://haber.sol.org.tr/blog/dunyayi-verelim-cocuklara/psikiyatrist-gulperi-putgul-koybasi/zorunlu-din-dersi-baskisina*

 

a45UyF587661-170927163122 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/09/27  19:14 4  58  siyasetmeyd...@yahoogroups.com

 

Samimi ve mesru olmak sartiyla her fikre hurmet ederiz.
Fikirler, siddetle, top ve tufekle oldurulemez.

K.Ataturk

Rabbinin sozu hem dogruluk hem de adalet bakimindan tamamlanmistir.
O nun sozlerini degistirecek hicbir kuvvet yoktur.
En iyi isiten, en iyi bilendir O.

(Enam Suresi 114-115)

Hayvanlarin dinin ve buyunun boyle absurd ve genellikle korkunc
aptalliklarini yaptiklarini asla goremezsiniz.
Sadece insan 

(GugukluhayaT) JOHN HANNAH : ERDOĞAN GİBİ BİR PROBLEM NASIL ÇÖZÜLÜR?

2017-09-27 Başlik Oraj Poyraz at Openmail




  *JOHN HANNAH : ERDOĞAN GİBİ BİR PROBLEM NASIL ÇÖZÜLÜR?*

*04 Ağustos 2017*

 

*Erdoğan gibi bir problem nasıl çözülür?*


*(Askeri Darbeden Sadece Bir Ay Önce Yazılan Yazı)*

*Yazar: John Hannah,*Foreign Policy,*15 Haziran 2016*

*Çeviren: Ercan Caner, *Sun Savunma Net,*4 Ağustos 2017*


/Foto: Yasin Bülbül//*/AFP*///Getty Images/

Houston, bir problemimiz var. Ciddi bir problem. Yavaşça fakat amansız
bir şekilde Türkiye derin bir uçuruma doğru yuvarlanıyor. Gelecek
gerçekten çok karanlık ve kasvetli. Despotluk. Terörizm. Sivil savaş.
/*‘‘BAŞARISIZ DEVLET’*//’ /ve /*‘‘ZORLA BÖLÜNME’*//’ /ufkun hemen
üzerinde görünmeye başlamış durumda.*ABD*politika yapıcılarının, hiç
istemeseler de bu soruya cevap bulma günü yaklaşıyor olabilir: Ciddi
şekilde kötüye giden bir*NATO*müttefiki ile ne yapılabilir?

Türkiye’nin üzücü ve giderek geri dönülemez bir şekilde tek adam
iktidarına doğru düşüşü hızlı bir şekilde devam etmekte ve hatta giderek
büyük bir ivme kazanmaktadır. Beş hafta önce Cumhurbaşkanı*Recep *Tayyip
Erdoğan, sadece altı ay önce Adalet ve Kalkınma Partisine *(AKP*) büyük
bir seçim zaferi kazandıran, oyların yaklaşık olarak *%50*’sini alan ve
parlamentoda çoğunluğu elde eden Başbakan Ahmet Davutoğlu’na istifa
etmesini emretmiştir.

Peki, Davutoğlu’nun günahı neydi? Görev süresini tamamlamadan kovulmak
ve böylesine aşağılanmak için Davutoğlu ne gibi bir kötülük yapmıştır?
Hiçbir şey, onun tek suçu Erdoğan’a yeteri kadar yaltaklık yapmamasıdır.
Demokrasileri Koruma Vakfından arkadaşım Aykan Erdemir’in anlamlı bir
şekilde işaret ettiği gibi, Davutoğlu’nun, yaklaşık iki yıl kadar
Erdoğan’ın gündeminin *%90*’ını tam bir köle gibi uygulaması ve onun
bütün istediklerini harfiyen yerine getirmesi artık yeterli değildir.
Bundan sonra Türkiye’de geçerli olan kural, yeni sultana sadece tam
itaat ve onun isteklerini *%100* yerine getirmektir.


/*AKP*//delegeleri tarafından kullanılan geçerli//*1.382*//oyun
tamamını alarak genel başkan seçilen Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu.
Foto: Hürriyet.com.tr/

Erdoğan’ın en fazla tahammül edemediği husus, kendisinde saplantı haline
gelmiş delilik seviyesindeki, tehlikeli şekilde kutuplaşan bir toplumun
boğazına, Türkiye’nin parlamenter sistemini icracı bir başkanlık sistemi
ile değiştiren veya daha doğru bir ifadeyle /*‘‘imparatorluk’*//’ /ile
değiştiren yeni bir anayasayı sokma yönündeki arzusudur. Erdoğan’ın
Davutoğlu’nu değiştirmesinin tek nedeni; onda bu arzusunu yerine
getirmek için yeterli coşku ve heyecanı görememiş olmasıdır. Kendisi
için istediği bu yeni rol Erdoğan’a, mutlak iktidarını sağlamlaştırma ve
sistematik bir şekilde yıllardır yürüttüğü anayasa dışı saldırılarını
içeren eski fiili meşruiyetine; ordu, adalet, medya, özel sektör, sivil
toplum örgütleri dâhil olmak üzere, hemen hemen ülkedeki bütün kamu ve
özel kurumlar üzerinde totaliter dürtülerini uygulayacağı bir güç
vermektedir.

Erdoğan, Adalet ve Kalkınma Partisine, Davutoğlu’nun yerine kendi
elleriyle seçtiği birisini yerleştirme emrini vermiştir. Büyük bir
ulusu*15 yıldır*yönetmekte olan iktidardaki bir partinin, böylesine
önemli bir kararı verirken, bir dereceye kadar görüş alışverişinde
bulunması ve hatta kendi bağımsız başarıları ve Türkiye’nin geleceği
hakkında kendi vizyonları olan siyasetçiler arasında bir rekabet ortamı
yaratması beklenirdi.

Bunların hiçbirisi yapılmadı. Bunun yerine Binali Yıldırım isimli
birinin seçilmesi ve sadece Yıldırım’ın, Davutoğlu’nun yerine*AKP*’nin
yeni lideri ve Türkiye’nin yeni başbakanı olacağı yönündeki emir,
Erdoğan’ın**/*1000 odalı*//sarayından/gelmiştir. Binali Yıldırım, uzun
yıllardan beri Erdoğan’ın çok yakın çevresi içinde yer alan ve
söylediklerini harfiyen yerine getirecek olan ona çok sadık birisidir.
Lenin’in de gurur duyacağı bir parti disiplini ile*1.400*’den
fazla*AKP*delegesi, akıllıca davranarak ve övücü şarkılar eşliğinde,
büyük şefleri Erdoğan’ın emirlerine tam bir itaatle, oybirliği ile onun
seçtiği adayı onaylamıştır.


/*22 Mayıs 2016 günü*//yapılan kongrede//*1405
delegenin*//tamamının oyunu alarak//*AKP*//genel başkanı seçilen
Binali yıldırım. Foto: Biyografi.com/

Yeni*AKP*lideri ve Türkiye Başbakanı Yıldırım, kendi adına, hürmetkâr
bir şekilde Erdoğan’ın iktidar hevesinin gerçekleştirilmesinde önemsiz
bir kimse rolünü oynayacağını açık bir dille ifade etmiştir. Yeni
hükümetin açıklanmasından sonra*AKP*grup toplantısında grubuna hitap
eden Binali, *‘‘Sayın Cumhurbaşkanım, buradan AK Parti grubu olarak bir
kez daha diyoruz ki, */*yolun yolumuzdur*/*, */*davan davamızdır*/*,
*/*sevdan sevdamızdır*/*. Bu dün de böyleydi, bugün de böyle, gelecekte
de böyle olmaya devam edecektir’*’ şeklinde konuşmuştur. Önceliklerinin
ne olduğu hususunda hiçbir şüphe olmamasını garanti altına almak
maksadıyla Yıldırım, *‘‘Bugün en önemli görevimiz, anayasayı
değiştirerek bu */*fiili durumu*/*yasal hale getirmektir. Yeni anayasa

(GugukluhayaT) NAZIM ALPMAN : NURİYE VE SEMİH ÖLMESİNLER

2017-09-26 Başlik Oraj Poyraz at Openmail




  *NAZIM ALPMAN : *NURİYE VE SEMİH ÖLMESİNLER

10.06.2017



Nuriye ve Semih ölmesinler

Çıkıp anlatmayın /*"biz ne zulümler gördük"*/ diye…

Ama kesin olarak ilerde anlatabilirsiniz:

*-Biz ne zulümler yaptık!*

Ağırlıklı olarak kendilerini /*"gazeteci"*/ diye tanımlayanlara bu
sözler… Zulme sessiz kalmak bir anlamda da ortak olmaktır.

İdeolojik olarak iktidar partisinin yanında olan, her yazılarında
ülkenin yüksek menfaatleri açısından kalem oynatan /*"gazeteciler"*/
acaba hiç gözünüze çarpmıyor mu, Nuriye Gülmen ile Semih Özakça’nın
insanlığın en üst halini temsil eden mücadeleleri?

• • •

Bu iki değerli insan ülkenin aydınlık yüzü için direniyorlar.

Çalışma haklarının ellerinden alınmış olduğunu, bunun da haksız bir
uygulama olduğunu dile getiriyorlar.

En temel insan hakkı, yaşama hakkıdır.

İkincisi sırada ise çalışma hakkı geliyor.

Nuriye ve Semih ikinci temel insan hakkı için, birincisinden
vazgeçiyorlar. Yaşama haklarını demokrasi mücadelesi için feda ediyorlar.

İki aydın insanın okullarına dönüp, öğrencileriyle bir arada
olmalarından ülkenin ne gibi bir zararı olabilir ki? Bu işi yıllardır
yapıyorlardı. Hiçbir biçimde soruşturma konusu bile olmadılar.

Üzerlerine atılı suçlamalar, iktidar partisinin eski /*"suç ortağı"*/
olan dini bir cemaatin istihbarat, ordu, emniyet ve yargı mensupları
arasındaki yüksek örgütlülük ve eylemlilik faaliyetleriyle irtibatlı
olabilecekleri iddiaları üzerinedir.

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın kısa yaşam öykülerine göz atan
herhangi bir orta zekâlı birinin bile rahatlıkla anlayacağı üzere bu
insanlar, solcudur, devrimcidir, demokrattır, pozitif bilimlerle dünya
görüşlerini açıklamışlardır.

Din ve dincilikle hayatlarının herhangi bir dönemlerinde ilişkileri
olmamıştır.

Hatta dini kullanan istismarcılara karşı da direnç göstermişlerdir.
Bunların arısında dini cemaat ve onun yasadışı icraatlarına bulvarlar
açan iktidar partisi de vardır.

Cemaat karşıtı duruş sergiledikleri için haklarından olmadık yalanlarla
iddianameler oluşturup davalar açılan ve cezaevlerine doldurulan ülkenin
aydınları için dönemin en yetkili ağzı, cemaat savcılarının safında
durup da şöyle demişti:

*-Ben bu davaların savcısıyım!*

O savcılar bir süre sonra*17-25 Aralık 2013 tarihli* soruşturmalar ve
dava dosyalarıyla iktidarın içini dışına çıkartıp, kamuoyu önünde rezil
ettiler.

Bütün bu siyasi travmaların açısını da iktidarı en net şekilde bu
ilişkileri için eleştirenlerden çıkartıyorlar.

Oysa ders çıkartmaları gerekiyordu.

Akıllı karşıt, aptal yandaştan iyidir!

• • •

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça beyinleriyle, bedenleriyle, canlarıyla
/*"demokrasi mücadelesi"*/ veriyorlar. Eğer başarılı olurlarsa ülkenin
de yüzünü ağartacaklar.

Şiddet içermeyen, en pasif eylemle sonuç almış olacaklar.

Bu duyarlılığa yanıt veren yargı ve yürütme da payına düşeni alacaktır.

Akıl dışılığa karşı, iktidarın yanında yer alan /*"gazeteciler"*/
mesleğin ne kadar uzağında kaldıklarını görebilecekler mi?

/*"Aptal dostlar"*/ olmaktan kendilerini kurtarabilecekler mi?

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, ülkedeki muhalefetsizlik batağında onurlu
bir çıkış yolu açıyorlar.

Unutulmasın ki, iktidar her rejimde vardır. O rejimi iyi, doğru, kabul
edilebilir hale getiren muhalefetin varlığıdır.

Türkiye’nin muhalefeti şu sıralarda Ankara’da cezaevinde ölümle
pençeleşiyor. İki kişilik pasif direniş ölümle uzanan yoldan geri çevrilsin.

Bunun için basit bir şey gerekiyor:

*-İşlerine iade edilsinler!*

Sonraki yıllarda anılar anlatılarken iktidarda bulunanlar /*"biz
birlikte demokrasi mücadelesi vermiştik"*/ diyecekler:

*-Siz çalışma hakkınız için ölüm yolculuklarına çıktınız, biz de sizi
coplattık, hapislere attık, olmadık çileler çektirdik!*

Benzerleri yapıldı ve yazıldı…

Artık olmasın bunlar…

*OHAL* kaldırılsın,*KHK*’lere son verilsin.

Ve hepsinden önemlisi:

-Nuriye ve Semih ölmesinler!

 

a45UyF587661-170610202359 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/06/10  23:10 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Hicbir sey erdemden daha guzel degildir.

Mingjiao

HACC - 47 ..., RABbinin katinda bir gun sizin saydiklarinizdan bin yil
gibidir
Secde - 5 Gokten yere kadar her isi Allah duzenler.
Sonra isler sizin sayisiniza gore bin yil tutan bir gunde icinde O na
yukselir.
***
MEARIC - 4 Melekler ve ruh oraya miktari ellibin yil olan bir gunde
cikarlar. gun hesabi bu sefer ellibin yil olmustur.

Soner Yalcin: Bir ateistin hafizlik gunleri

1 Sub, 2015


AZIZ NESIN 100 YASINDA


Gulmecenin dahi ustasi... Buyuk yazar... Zindanlara, surgunlere,
issizlige, tehditlere ragmen tum yasami-mucadelesi tutarlilik,
kararlilik ve direnmeyle gecen aydin...

Guc donemlerin cesur devrimcisi... Zekasi, dili ve kalemi keskin
muhalif... Maddi olanaklarini kimsesiz cocuklarin egitimine harcayan
humanist egitimci... Ulke sevdalisi... Gercek adi Mehmet Nusret olan
Aziz Nesin in cocuklugu 

(GugukluhayaT) YILMAZ ÖZDİL : DÜNYA LİDERİ

2017-09-26 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
+




*YILMAZ ÖZDİL : *DÜNYA LİDERİ

*26 Eylül 2017*



İsrail açılımı yaptılar…

Yahudiler asrın liderimizin göğsüne /*"Yahudi cesaret madalyası"*/
taktı, sayın ahalimiz pek mutlu oldu, her yere /*"dünya lideri"*/
pankartı açtılar, sonra aynı İsrail gemimizi basıp insanlarımızı öldürdü.

*

Hollanda açılımı yaptılar…

Hollanda Kraliçesi bunlara /*"Hollanda Aslanı"*/ madalyası taktı, sayın
ahalimiz pek sevindi, İstanbul caddelerini /*"dünya lideriyiz"*/
reklamlarıyla donattılar, sonra aynı Hollanda bizim aile bakanını kedi
yavrusu gibi ensesinden tutup kapının önüne koydu, sınırdan dışarı attı,
vatandaşlarımızı köpeklere ısırttı.

*

Suudi açılımı yaptılar…

Suudi Kralı'na madalya taktılar, Suudi Kralı da bunlara madalya taktı,
sayın ahalimiz havalara uçtu, /*"kasırgalara direnen dünya lideri"*/
diye kitap yayınladılar, şimdi aynı Suudi Arabistan, Katar yüzünden
Türkiye'yi açık açık tehdit ediyor.

*

Dubai açılımı yaptılar…

Dubai şeyhine*İETT* garajını vermeye kalktılar, milletin bira içmesini
bile yasaklarken, Dubai şeyhine özel /*"içkili bölge"*/ icat ettiler,
şeyhin Üsküdar'daki alışveriş merkezine /*"içki ruhsatı"*/ verdiler,
sayın ahalimiz berhudar oldu, şimdi aynı Birleşik Arap Emirlikleri'yle
telefonla bile görüşemiyorlar, Katar yüzünden temasımız koptu.

*

Yunan açılımı yaptılar…

Yunanistan adalarımıza oturdu.

*

Kıbrıs açılımı yaptılar…

Yes be annem dedirttiler.

Rumlar*AB*'ye girdi.

*

Rusya açılımı yaptılar…

Savaştan kılpayı döndük.

Bi tane Rus turist gelmiyor.

Bi tane domates gidemiyor.

*

Suriye açılımı yaptılar…

Dört*milyon *işsiz güçsüz cahil cühela Suriyeli bize girdi.

*

İtalya açılımı yaptılar…

İtalya başbakanı Bilal'in nikah şahidi oldu, sonra aynı Bilal az daha
İtalya'da tutuklanıyordu, zor kaçtı.

*

İran açılımı yaptılar…

Hayırsever Rıza bey*ABD*'de hapiste, Zafer Çağlayan'a tutuklama çıktı.

*

Mısır açılımı yaptılar…

Elçi bile gönderemiyoruz.

Adamlar bizi defterden sildi.

*

Bulgaristan açılımı yaptılar…

Adamlar selamı sabahı kesti, Türkiye'den kedi bile geçmesin diye sınıra
dikenli tel duvarı örüyorlar!

*

Avusturya açılımı yaptılar…

Avusturya başbakanı Türk siyasetçilere Avrupa Birliği ölçeğinde yasak
getirilmesini talep etti.

*

İsviçre açılımı yaptılar…

İsviçre hükümeti yıllık raporunda, Bern'deki Türk büyükelçiliğinin
ajanlık faaliyet merkezi olduğunu, İsviçre'deki cami imamlarının ajanlık
yaptığını açıkladı.

*

Türkiye'nin yarısı Bangladeş'in haritadaki yerini gösterebilirse, bu
sayfayı buruşturup yemeye hazırım… Bangladeş'le araları bozuk, Bangladeş'le!

*

Ermenistan açılımı yaptılar…

Kendilerini çok zeki,*90 yıllık* cumhuriyeti gerizekalı zannettikleri
için, futbol maçıyla halledebileceklerini sandılar, sözde soykırımı
tanıyan ülke sayısı *9*'du,*32*'ye yükseldi!

*

Almanya açılımı yaptılar…

Merkel'i iftarda ağırladılar, Mozart'ın Türk marşıyla karşıladılar, ezan
okudular, hurmayla oruç açtılar, Beethoven'ın *9*'uncu senfonisiyle
uğurladılar, sonra Nazi dediler, Almanya seçimine müdahil olmaya
kalkıştılar, bunların sayesinde ikinci dünya savaşından beri ilk defa
Naziler meclise girdi, Avrupa'daki en önemli müttefikimiz, dört*milyon
*vatandaşımızın yaşadığı Almanya'yla düşman olduk.

*

*AB* açılımı yaptılar…

Takvimde başka gün kalmamış gibi tam*29 Ekim*'de Papa heykelinin
önünde*AB* anayasasına imza attılar,*AB*'yle müzakereler bile kesildi.

*

Fransa açılımı yaptılar…

Fransa cumhurbaşkanı Macron daha nasıl izah etsin birader… /*"Dünya
lideri olmak sanıldığı kadar havalı bir şey değil, Tayyip Erdoğan'la on
günde bir konuşmak zorunda kalan benim"*/ dedi!

*

*ABD* açılımı yaptılar…

Asrın liderimiz tüm zamanların*ABD*'ye gitme rekorunu kırdı,*23 defa
ABD*'ye gitti, /*"eşbaşkan"*/ olduğunu söyledi, /*"stratejik ortak"*/
olduğunu söyledi, aynı*ABD* feto'yu vermiyor, pkk'ya silah veriyor,
asrın liderimizin korumaları /*"wanted"*/ afişiyle aranıyor!

*

Irak açılımı yaptılar…

Barzani'yi onur konuğu olarak Akp kongresine davet edip, Türkiye seninle
gurur duyuyor tezahüratıyla alkışladılar, herif Ankara'ya Kürdistan
bayrağı dikti, şimdi de resmen Kürdistan'ı kurdu.

*

Diplomasi tarihinde ifrat'la tefrit arasında böylesine savrulan,
kendisini bu kadar akıllı zannedip, bu kadar madara edilen, bu kadar
rezili rüsva edilen, haysiyetiyle bu kadar oynanan bir başka ülke zaten
yoktur ama… Dünya tarihinde, devletinin çıkarlarına bu kadar zarar veren
bir başka yönetim var mıdır?


a45UyF587661-170926140202 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/09/26  17:32 4  58  siyasetmeyd...@yahoogroups.com

 

Ilac gondermeye karar vermistik Afrika ya..
Ancak, hepsinin uzerinde Tok karnina yaziyordu...

Bu turediler, bu serseriler yuzunden Anadolu bastan basa iktisaden harap
ve tursap oldu.
Anadolu yarin yine istilalara maruz kalir.
Butun bu sureti haktan gorunen nasihatlar, bu halki esarette yasatmak
icin bir nevi 

(GugukluhayaT) SURİYE-IRAK SAVAŞ ALANI , ABD YAPIMI TANKLAR RUS YAPIMI TANKSAVAR FÜZELERİNİN HEDEFİNDE

2017-09-26 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
26 Eylül 2017 Salı




  *SURİYE-IRAK SAVAŞ ALANI , ***ABD***YAPIMI TANKLAR RUS YAPIMI
  TANKSAVAR FÜZELERİNİN HEDEFİNDE*

*Yazan: Gernot Kramper*

*Çeviren: Ercan Caner, Ankara-Türkiye,***19 Aralık 2016**

Suriye-Irak Savaş Alanı ABD Yapımı Tanklar Rus Yapımı Tanksavar
Füzelerinin Hedefinde

Tanksavar füzeleri tarafından vurulan*ABD* yapımı*M1* Abrams ile Rus
yapımı T*-90* tanklarının video görüntülerini karşılaştıran Alman
Gazeteci Gernot Kramper, yaptığı inceleme sonrasında; Rus yapımı askeri
araçların çok daha fazla dayanıklı oldukları ve zırh korumalarının çok
daha iyi olduğu sonucuna varmıştır.

Alman dergisi Stern için yazdığı bir yazıda Kramper, Musul’da yapılan
askeri operasyonun,*ABD* liderliğindeki koalisyon güçlerinin havada
tartışmasız üstünlüğünü gözler önüne sererken, kara harekatının
beklentilerin çok uzağında kaldığını yazmıştır.*IŞİD* savaşçıları
tarafından hazırlanarak İnternet ortamında da paylaşılan video
görüntülerinde, bir tanksavar füzesi tarafından vurulan Amerikan
yapımı*M1* Abrams tankının yanarak bir ateş topuna dönüştüğü görülmektedir.

Kramper’a göre;*60 tondan* daha ağır olan*M1* Abrams tankının,
mürettebatını böyle bir füze saldırısına karşı koruması
gerekmektedir.*M1* Abrams,*ABD* tarafından da hala kullanılmakta olan,
zırhlı bir muharebe tankıdır. İlk kullanımına*1979 yılında* başlanmış ve
o zamandan günümüze kadar birkaç kez modernize edilmiştir. Irak
ordusunun envanterinde ise tankın eski versiyonları bulunmaktadır.
Gazeteci Kramper, ana problemin, tankın modern savunma özellikleri ile
donatılmaması olduğunu yazmıştır.

Video görüntüleri incelendiğinde, bir füzenin tankın en zayıf yeri olan
cephane bölmesine isabet ettiği görülmektedir. Bununla beraber*60 ton*
ağırlığındaki bir tankın yine de mürettebatına gereken korumayı
sağlaması gerekmektedir. Tanksavar füzesiyle vurulan tankın aktif koruma
sistemlerine sahip olmadığı açıktır. Tank üzerinde hasarı azaltabilecek
olan reaktif zırh korumasının olmadığı da video görüntülerinde
izlenebilmektedir.

Gazeteci Kramper yazısında, eski*ABD* askeri araçları ile donatılan Irak
birliklerinin aksine, Suriye ordusunun envanterinde Moskova tarafından
sağlanan yeni ve etkili tankların olduğuna dikkat çekmiştir. Kramper
iddiasını kanıtlamak maksadıyla, Suriye’de çekilen,*ABD* imali*TOW*
tanksavar füzesiyle vurulan Rus yapımı bir T*-90* tankının görüntülerini
de paylaşmıştır. Video görüntülerinde, tankın aktif koruma sistemleri
sayesinde füzenin tank içine nüfuz etmesini engellediği ve mürettebatın
tankın dışına çıkarak hayatta kaldıkları açıkça görülmektedir.

/Çevirenin Notları:/Yazıların orijinal metinlerine aşağıdaki linkten
erişilebilir. Yazılar aslına sadık kalınarak çevrilmiştir ve yazarın
düşüncelerini yansıtmaktadır. Yazıların çevirilmesi, çevirenin
yazarların fikirlerini paylaştığı anlamına gelmemektedir.

*https://sputniknews.com/military/201611051047097888-imefficiency-us-tanks/*

Alman Gazeteci Gernot Kramper’in Stern Dergisine yazdığı yazı aşağıda
sunulmuştur. Bu yazının Almanca orijinaline
*http://www.stern.de/digital/technik/toedlicher-raketentreffer—*


so-verwundbar-sind-die-schweren-panzer*-7132592*.html
linkine
tıklanarak erişilebilir. Linkte ayrıca her iki tankın da tanksavar
güdümlü füzeleri tarafından vurulma anları ve sonrasında olanlar da
izlenebilir.

Musul’un geri alınması için yürütülen savaş bütün hızıyla sürüyor.*ABD*
liderliğindeki koalisyon güçlerinin havada tartışmasız bir üstünlüğü
var. Karada ise durum, arazi kazanımlarına rağmen çok daha
karmaşık.*IŞİD* terör örgütü tarafından paylaşılan birkaç video
görüntüleri, durumun Irak ordusu birlikleri açısından ne kadar tehlikeli
olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.*IŞİD* tarafından İnternet ortamında
paylaşılan görüntülerde,*ABD* yapımı bir*M1* Abrams tankının, tanksavar
füzesi tarafından vurulduğu an ve sonrasında yanarak ateş topuna
dönüştüğü görülüyor. Merminin cephane bölmesine nüfuz ettiği
mürettebatın hiç bir şansı olmadığı video görüntülerinde izlenebiliyor.

*ABD * Yapımı*M1* Abrams Tankı ve Rus Yapımı Kornet-E Güdümlü Tanksavar
Füzesi


/Eski Versiyonlu Modern Tank/

*60* ton ağırlığında olan bir tankın mürettebatını böyle bir şeye karşı
koruması gerekmektedir.*M1* Abrams modeli tanklar,*ABD* ordusu
tarafından da hala kullanılmakta olan zırhlı bir muharebe tankıdır. İlk
kez*1979 yılında* kullanılmaya başlanan tanklar o tarihten günümüze
kadar birkaç kez modernizasyona tabi tutulmuşlardır. Bununla beraber
Irak ordusu envanterinde eski versiyon*M1* Abrams tankları
bulunmaktadır. Ana problem bu tankların modern savunma sistemleri ile
donatılmamış olmasıdır.


*Rus Yapımı T***-90***Tankı ve***ABD***Yapımı Tow Güdümlü
Tanksavar 

(GugukluhayaT) ERK ACARER : ORDUDA VE YARGIDA SADAT DEVRİ

2017-09-25 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
  * ERK ACARER : ORDUDA VE YARGIDA SADAT DEVRİ <#mozTocId112659>
  o Paralel ordu <#mozTocId378741>
  o Siyah Transporter’lar, tank durduran kişiler <#mozTocId577685>
  o "TSK içinde ajanlık yapacağız" <#mozTocId401703>
  o Kaçırma vakaları <#mozTocId55825>
  o SADAT’ı etkinleştiren KHK ayarları <#mozTocId596883>
  o Özel güvenlikçilerin silah kullanımı <#mozTocId53996>

Evet ölüm mangaları ve insan kaçırma olayları başgöstermiştir.
Haberiniz olsun...
Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
   L2fSIJNoA0xfSNxA




  *ERK ACARER : *ORDUDA VE YARGIDA*SADAT*DEVRİ

26.06.2017

*SADAT*, sadece paralel ordu faaliyetlerini sürdürmüyor, anladığımız
kadarıyla yargıda da kök salıyor.

Türkiye bir hukuk devleti olmaktan giderek uzaklaşıyor. Parti ve Saray
iktidarı *‘tek adama dayalı’*bir rejimin inşası için kural, kaide, yasa
tanımadan hareket etmeye devam ediyor. *‘Kaos’*ifadesini dillerinden
düşünmeyenler *‘gerçek kaosun’*içini doldurmak için ellerinden geleni
yapıyor.

Birkaç yıldır özellikle ülkenin geçiş dönemlerinde son derece tehlikeli
işlere tanık oluyoruz. Ne zaman*AKP*iktidarı zora girse, her yerde
bombalar patlıyor silahlanma çağrıları yapılıyor.

Artık *‘iktidarın milis güçleri olduğuna şüphe duymadığımız’*mafya
tetikçileri ve Osmanlı Ocakları gibi kurumlar vasıtasıyla *‘toplumun
farklı düşünen kesimlerine’*gözdağı veriliyor.*AKP*’de siyaset yapan
kimi şahıslar da bu çağrılara katılıyor. Son örneklerden biri İzmir
Karabağlar*AKP*Meclis Üyesi Emrullah Kavuz’un, Adalet Yürüyüşü
ve*CHP*Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu tehdit etmesi.


Paralel ordu

Bu yapılar ve kişilerin iktidar eliyle teşvik edilmeleri şaşırtıcı
değil. Söz konusu kurum ve şahıslara yol veren*AKP*iktidarı ve Saray
daha tehlikeli oyunlara girişmekten de geri durmuyor.

Paralel ordu ya da paramiliter çetelerin devlet eliyle
kurumsallaştırıldığını artık biliyoruz. Tam da bu noktada karşımıza sık
sık değindiğimiz*SADAT*çıkıyor.*SADAT*’ın kurucusu *‘28 Şubat
mağduru’*emekli paşa Adnan Tanrıverdi hâlâ Cumhurbaşkanı*Recep *Tayyip
Erdoğan’ın başdanışmanlığını yapıyor.

Hedeflerinden birini, cihatçı çeteleri eğitip, mühimmat ve silahla
donatmak olarak açıklamakta bir sakınca görmeyen*SADAT*’ın yurtiçindeki
ilk *‘bilinen’*faaliyetleri de*15 Temmuz *Darbesi kapsamında ortaya çıkıyor.


Siyah Transporter’lar, tank durduran kişiler

/*"Boğaz Köprüsü’nde asker kafası kesenler kim? Yine aynı gece kimler
silah dağıttı? Asker kovalayan Suriye’de savaşmış cihatçılar bir anda
nasıl ortaya çıktılar?"*/soruları konuyla ilişkili.*SADAT*üyesi ve
Üsküdar Üniversitesi Rektörü Profesör Doktor Nevzat Tarhan açıkça bu
konulara atıfta bulunuyor. Tank durdurmayı öğrenmiş kişilerin varlığını
bile öğreniyoruz.*15 Temmuz *gecesi yaşanan bazı muammalar da dikkat
çekiyor. Tanıklar ve yakınlarını yitirenler siyah Transporter araçlardan
ve Mini Cooper marka bir otomobilden halkın üzerine ateş açılmasından
söz ediyor.


/*"TSK içinde ajanlık yapacağız"*/

Darbecilere karşı mücadele veren bir binbaşının görüntüleri var.
Darbeden hemen sonra ilginç bir şekilde*TSK*’ya istifasını veren Binbaşı
Barış Dedebağı’nın darbeci subaylara işkence yaptığı videolar duruyor.

Ne var ki daha dikkat çekici kısa videosu yayından kaldırılmış.
Arşivlediğimiz o videoda Dedebağı şunları söylüyor: /*"Bizim en çok
faydalanabileceğimiz, askeri alanda taraf değiştiren, askerlenin
içindeki teröristlerin ve hainlerin tespitinde askeri hiyerarşik yapıyı
iyi bilen diğer arkadaşlarımızla beraber bunları çözebileceğimizi
değerlendiriyorum."*/Açıkçası*TSK*içinde ajanlık faaliyetlerinden söz
eden Dedebağı’ın Ankara Valiliği’nin kabul ettiği *‘silah dağıtma
işini’*organize eden binbaşı olduğu da iddia ediliyor.


Kaçırma vakaları

Bunların üzerine Başkent Ankara’nın ortasında gündüz günü yaşanan
*‘insan kaçırma olaylarını’*ekleyelim. Şu ana kadar*13
kişinin*kaçırıldığı, birinin*40 gün*sonra bırakıldığı, bu süre
içerisinde gözaltında tutulduğu ifade ediliyor. Kaçırılma vakalarında da
yine siyah Transporter’lar ve bunların yanı sıra kar maskeli şahıslardan
söz ediliyor. Kaçırılanlar arasında ihraç edilen*MİT*personelinden
kişiler, öğretmenler avukatlar ve bir öğrenci bulunuyor. Bu olaylarda
da*SADAT*işaret ediliyor.


*SADAT*’ı etkinleştiren*KHK*ayarları

Türkiye’deki sıkıcı gelişmelerin bir bölümünü, paralel ordu ya da
paramiliter çetelerin kurumsal hale gelmesini*SADAT*ile birlikte okumak
mümkün. Hem uluslararası alanda Silahlı Kuvvetler’in hem de yurtiçinde
kolluk güçlerinin organizasyonlarını kendine vazife eden ve bunu rahatça
söyleyen*SADAT*’ın, daha çok ön planda olmasını sağlayacak düzenlemeler
birbiri ardına geliyor.


Özel güvenlikçilerin silah kullanımı

Ocak’ta yayınlanan*680 sayılı*Kanun Hükmünde Kararname’ye *(KHK*) yeni
bir düzenleme daha eklendi. Resmi Gazete’de yayınlanan 

(GugukluhayaT) AYÇA SÖYLEMEZ : AMAÇLARI ÖLMEK DEĞİL

2017-09-25 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Açlık grevindekine yaklaşım ne şekilde olmalı?
İşte bunun rehberini ilettim sizlere.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
   L2fSIJNoA0xfSNxA  




  *AYÇA SÖYLEMEZ : *AMAÇLARI ÖLMEK DEĞİL


*27.06.2017 01:48*



Nuriye ve Semih açlık grevinin*111*. gününde. Kasları vücutlarını
taşımamaya başladı. Yürümekte, duymakta, konuşmakta, su içmekte
zorlanıyorlar. Her ikisi de eğitimci, öğretmen. Amaçları sadece
yaşamlarını fiziksel olarak devam ettirmekten ibaret değil, düşünerek,
yazarak, anlatarak, öğrenerek, öğreterek yaşamaya alışkınlar.

Buraya kadar hepimiz mutabıkız ancak eylemlerinin sonucunun ne
olabileceğini konuşurken, amaçladıkları sonucun bu olmadığını unutuyoruz.

Yani; /*"Açlık grevi bir intihar biçimi değildir. Bir protesto
biçimidir. Kişi kendi iradesi ile bilinçli olarak, yiyeceği
reddetmektedir. Bu açlık grevi ölümle sonuçlanabilir. Ama temel amaç
ölüm değildir."*/

Bu açıklama, Türk Tabipleri Birliği’nin *(TTB*) *‘Açlık Grevleri
Sırasında Tıbbi Etik İlkeler ve Bunun Pratik Yansımaları’* bildirgesinden.

Aslında doktorlara yazılmış bu açıklama, Nuriye ve Semih’in neden açlık
grevinde olduğunu gözardı edenlere de bir hatırlatma gibi. *_
_*

*_Bildirge, _**_‘bırakın’_**_çağrısı yapanlara, kişinin kendi bedeni
üzerindeki iradesiyle ilgili kararın kendisine ait olduğunu anlatırken,
çağrının muhatabının açlık grevcileri değil, talebin karşılanmasında
etkili olabilecek yetkililer olduğunu da hatırlatıyor._*

Memleketin direniş tarihi, güvenlik güçleriyle işbirliği içinde olup
işkenceyi belgelemeyerek dolaylı yoldan işkenceye katılmış olan
hekimlerle dolu. (Hatta *‘Hayata Dönüş’* diye anılan operasyonda
bilgisizlik ya da kötü niyet sonucu zorla ve yanlış beslemeyle birçok
eylemcinin Wernicke Korsakoff olduğunu biliyoruz.)

Bir de son*30 yılını* hapishanelerde açlık grevcileriyle, hasta
mahpuslarla geçirmiş olan, kendini sadece tedaviye değil, bu tedaviyi
uygularken insanlığın birikimi olan tıbbi etik ilkeleri de uygulamaya
adamış hekimler var.

Açlık grevi*111*. günündeyken, Nuriye ve Semih’in sağlık durumunu
kontrolden sorumlu doktorlara, bu ilkeleri hatırlatmak isterim:

» Açlık grevcisi zihinsel olarak ehliyetli, açlık grevine kendi
iradesiyle karar vermiş, bu nedenle belirli bir zaman için yiyecek ve /
veya sıvı almayı reddeden kişidir.

» Hastanın tedaviyi reddetmesi temel bir haktır ve hekimin hastanın
arzusuna hürmet etmesi, etik olmayan bir davranış sayılamaz.

» Hekim ya da diğer sağlık personeli açlık grevinin sonlandırılması için
herhangi bir baskı yapamaz. Tedavi ya da bakım bu amaçla kullanılamaz.

» Eğer açlık grevindeki kişi, başka bir hekimin de görüşünü isterse ya
da ikinci bir hekimin tedavisini sürdürmesini arzu ederse, bu sağlanmalıdır.

» Hekim açlık grevindeki kişiyi her gün kontrol eder. Tıbbi takip
formunu doldurur. Bu formda tıbbi bilgiler dışında hastanın kendi
yazısıyla greve devam edip etmeme isteği ve bilinç kaybı durumunda
tedavi kabul edip etmeme isteği mutlaka yer almalıdır. Bütün bu
gelişmeler hekim tarafından kaydedilir ve gizliliğinden hekim sorumludur.

» Açlık grevcisinin bilinci bozulur ya da komaya girerse hekim, açlık
grevcisinin son kararına saygı göstererek tutum alacaktır. Hastanın
rızasına aykırı bir şekilde *‘zorla besleme’* etik açıdan doğru
değildir. (demek ki, hasta hakları bilinç kaybolduğunda dahi onun
rızasına uymayı geerektiriyormuş O.P.)

» Bilinci açık olan açlık grevcisi beslenmeyi reddettiğinde bu kişiler
hekimler tarafından zorla beslenmeyecektir. Bunun aksi, hem tıbbi etik
hem de hasta hakları açısından yanlış bir tutumdur.

(Umarım, bu sabah Nuriye ve Semih’in işe dönme taleplerinin kabul
edildiği haberiyle uyanırız da tüm yazdıklarım kadük olur.)

*http://www.birgun.net/haber-detay/amaclari-olmek-degil-166854.html*

 

a45UyF587661-170627161656 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/06/27  21:00 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Birsey oldurmuyorsa guclendirir.
Nietzsche
TAMAMEN YANLIS, YALAN.
. . . . . .
Birsey oldurmuyorsa, incitir, yorar, yaralar, iz birakir, asla ama asla
guclendirmez.
Cimcime
DOGRUSU BUDUR.

Hoybun (Kurtce: Xoybun) Cemiyeti

5 Ekim 1927 ye, Lubnan in Bihamdun sehrinde kurulmustur.

Bihamdun sehrinde, Kurdistan Teali Cemiyeti- Kurtcu Millet
Fikrasi-Kurtcu Milliyetci Orgutler-Irak-Iran-Suriye deki Kurtculer ve
Tasnak kokenli Ermeniler ortak duzenlenmis bir kongrede biraraya
geldiler. 45 gun suren calismanin sonunda HOYBUN adli teror orgutunu
kurdular.

Politik ve Askeri Isbirligi olarak acilanan antlasmanin ilk iki maddesi
soyle idi:

1)Her iki taraf Bagimsiz Kurdistan in ve Birle$ik Ermenistan in kurulma
hakkini karsilikli olarak taniyarak, bu hakkin savunmasi icin mumkun
olan her turlu imkani kullanarak birbirlerinin yardimina kosmayi kabul
ederler.

(GugukluhayaT) MİNE G. KIRIKKANAT : YETMİYOR, DOYMUYORSUNUZ!

2017-09-24 Başlik Oraj Poyraz at Openmail




  MİNE G. KIRIKKANAT : YETMİYOR, DOYMUYORSUNUZ!

*kirikka...@mgkmedya.com*



Kissenger’ın /*"yeşil kuşak"*/ teorisi pratikte başarılı olup*SSCB*’ye
diz çöktürdüğünden beri ortaya ve kontrolden çıkan İslamcı terörün;
Amerikancı bir İslamiyet yaratmakla bertaraf edileceğini sanıyorlardı.
Tabii ki böyle bir tasarımın başına, modern, mülayim ve işbirlikçi bir
halife gerekiyordu.

Son halife Vahdettin’i ne de güzel oynatmışlardı parmaklarında! Her
şeyden önce böyle bir muhatap yokluğundan diş biliyorlardı, Türkiye’nin
laik Cumhuriyetine.Üstelik, işlerine gelmeyen bir Atatürk ve laiklik
sayesinde, Müslüman ülkeler arasında en moderni olabilmişti Türkiye.

*ABD*,*AB* ve Almanya ile iş tutan*TÜSİAD* patronları, projeye ikna
edildi. Zaten çok günahları var, olandan fazlasını almayayım:
Sanırım*TÜSİAD*’a hilafet kurulacağı değil, laik Cumhuriyetin
/*"yumuşatılacağı"*/ söylenmişti…

İslamiyet ile demokrasi buluşmasının Türkiye’yi*AB*’ye taşıyacağına
inanan, projeye de zaten /*"nasılsa Batılı"*/ diye güvenen patronlar
yurtiçinde kolları sıvadılar.

***

Kamuoyunda sözü geçen aydınları, yazarları, yıldızı parlayan yeni
gazetecileri sofralarına çağırıp /*"yeni şarkılar söylemek"*/
gerektiğini; Fethullah’ın Sünni İslamiyetin Türk Martin Luther’i,
yükselen değerin*AKP* ve sahaya salınan koçun da*Erdoğan *olduğunu
telkin turlarına başladılar.

Ne gariptir ki bu yemeklerde hep balık, çoğu kez de Alarko’nun somonları
ikram edilirdi!*TÜSİAD* patronlarının sofrasına oturdum diye kendini
/*"oldum"*/ sanan avanakların çoğu tasarıma bağlandı. Onlar da kolları,
sizi iktidara taşımak için sıvadı.

Karen Fogg devreye girdi. Somonun sosuna, Fethullah’ın dostuna,*AKP*’nin
de Müslüman demokrat postuna kanmayan laik cumhuriyetçiler, Fogg’un
medya tayfası tarafından /*"Kemalist"*/ ve /*"faşist"*/ ilan edildiler.
Size*2002 seçimlerini* kazandırdılar. Sanırım Türkiye’de yapılan,
hilenin eser sayılabileceği son dürüst seçim, bu oldu.

***

*ABD*’nin hem dışarıda, hem içeride örgütlü maşası*FETÖ* işbaşında,
işbirlikçinizdi.*TSK* başta, sesi çıkan ve sözü dinlenen vatanseverleri
tasfiye için onlar kumpas davaları kurarken, siz bağımsız medyayı
boğmaya, sizi iktidara taşıyan patronları hizaya getirmeye koyuldunuz.
Ne olacağınızın tüm işaretlerini vermeye başlamıştınız ama*TÜSİAD*
istikrar sarhoşu,*AB* hoşnuttu, Karen Fogg çocukları ellerini
ovuşturuyorlardı.

*2007*’de iki kez sandık başına giden Türkiye’de, gerek Cumhurbaşkanlığı
referandumunu, gerekse genel seçimleri, hilesiz de kazanabilirdiniz. Ama
sırtınıza yüklenen misyon, yüksek oranda oy almanızı
gerektiriyordu.*ABD*’deki seçim hileleriyle ünlenen Sun Microsystems
yazılımı; bugün pişman mıdır bilinmez, Koç Grubu tarafından Türkiye’ye
getirildi ve her iki oylamada,*SEÇSİS* diye adlandırılan yazılım, sizi
bile şaşırtan ezici sonuçlarla iktidarınızı perçinledi.

Ne var ki tüm sonradan görmelerde olduğu gibi, siyasal alanda
kazandığınız zafer, sosyal ezikliğinizi, açlığınızı tatmine bir türlü
yetmedi. Yedikçe iştahınız açılıyor, ezdikçe cüretiniz artıyor, sizi var
eden elleri ısırmaya başlıyordunuz.

***

Yine de hemen bırakmadılar, arkanızdaydı*ABD*’nin*FETÖ*’sü,*AB*’nin
Amerikancı*TÜSİAD*’ı.*2010 referandumu* ve*2011 genel* seçimlerini,
yine*SEÇSİS*’te yapılan hileler sayesinde açık ara kazandınız. *‘Yetmez
ama evet’*çilerin de görünüşü kurtarmaktaki payı, azımsanamazdı! O gün
bugündür,*ABD*’nin*FETÖ*’sü,*AB*, *‘Yetmez ama evet!’*çiler, hepsiyle
aranız açıldı.

Çünkü ne iktidar, ne zulüm, ne de paraya doydunuz. Yetmedi, yetmiyor
size hiçbir kazanç, hiçbir zafer. Şaşırtıcı, bitmeyen bir açlıkla
kıvranıyorsunuz.


Neden doymuyorsunuz, neden?

Çünkü derinlerde bile değil, çok rahatsız edici bir sığlıkta, hepiniz
biliyorsunuz ki topladığınız paralar, oylar, zaferler; hak edilmiş,
dolayısıyla kalıcı değiller…


Geldikleri gibi gidebilirler!

Sonuç olarak Türkiye’de, siz*2007*’den beri oyu reel anlamda azalıp,
sanal anlamda artan, baskın bir azınlıktan ibaretsiniz. Ve öküz olmak
isteyen kurbağanın başına ne geldiğini, sizin özenle cahil bıraktığınız
tabanınızdan gayrı herkes bilir.


Her şeyinizi yitireceksiniz!

Ama acı olan gerçek şu ki, cehaletle elde tutulamayacak bu stratejik
topraklar da sizinle birlikte parçalanıp, bizim namuslu elimizden de
çıkacak.

Ve hilafet ve imparatorluk hayalleriyle, çaldığınızı kendinizden bile
gizlediğiniz bu vatandan geriye, ne yazık ki hiçbir şey kalmayacak!

©*2017 www.yaynet.com.tr*

 

a45UyF587661-170423222814 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/04/24  01:59 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Senin icin cok sey ifade eden birisiyle tanisirsin. Uzucu olan sey o dur
ki, iyice alistiktan sonra biribirinize uygun olmadiginiz anlasilir,
birakmak zamani gelmistir.

Anonim

Tum kara kopekleri oldurunuz.
Cunku onlar seytandir.

Hanbel 4/85; 5/54

KARS IN DERECIK KOYU AGITI

Hey agalar nasil 

(GugukluhayaT) MOLEKÜL İNŞA EDEN "MOLEKÜLER ROBOT" ÜRETİLDİ

2017-09-21 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Eş zamanlı olarak biz bu medeniyet yarışından çekilmiştir.
Moleküller yerine ayet ve sureler, hadisler üzerine yoğunlaşmaya karar
verdik.

Bizde 630 yılından bu yana geçen zaman, diğer dinlerde daha 2000, hatta
4000 yıl kristal kadar berrak bir şekilde ilahları mutlu etmenin
insanları mutlu etmediğini kanıtladı.

Dünyanın her yerinde, çok milletli, dinli, toplumlu bir sürü deneyim
yaşandı.
Uzlaşma ahlakının, bilim ve sanatın evreni anlamada, öngörü üretmede,
uyum sağlamada çok daha verimli olduğunu,  zaman bize kanıtladı.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      




  MOLEKÜL İNŞA EDEN /*"MOLEKÜLER ROBOT"*/ ÜRETİLDİ

*Eylül 21*st,*2017 Sevkan* Uzel

Manchester Üniversitesi bilimcileri, başka moleküller inşa etmek de
dahil, basit görevler yerine getirebilen, dünyanın ilk /*"moleküler
robot"*/unu üretti. Çalışmanın ayrıntıları Nature dergisinde yayımlandı.

Büyüklükleri milimetrenin milyonda biri kadar olan moleküler robotlar,
küçük bir robotik kol kullanarak ilerleyip, moleküler kargolar
yapılandıracak şekilde programlanabiliyor. Özel solüsyonların için
kimyasal tepkimeler gerçekleştirerek işliyorlar. Her bir robot, tek bir
molekülü yönlendirme becerisine sahip ve sadece*150 karbon*, hidrojen,
oksijen ve azot atomlarından oluşuyor. Boyutlarını daha iyi anlayabilmek
için şöyle düşünebiliriz: Bu robotlardan*milyar *kere*milyar *tanesinin
oluşturacağı yığın, bir tuz tanesi kadar oluyor. İleride bu robotların
pek çok tıbbi amacın gerçekleştirilmesinde kullanılabileceği
düşünülüyor. Ayrıca gelişmiş üretim süreçlerinde yararlanılabilir ve
hatta moleküler fabrikalar ile üretim hatlarının ortaya çıkmasını
sağlayabilirler.

Ekip lideri Prof.David Leigh şöyle anlatıyor: /*"Tüm maddeler atomlardan
oluşur ve atomlar, molekülleri oluşturan temel yapı taşlarıdır. Bizim
robotumuz, gerçekten de atomlardan yapılmış bir moleküler robot; tıpkı
Lego parçalarından basit robotların yapılması gibi. Bilimciler
tarafından kimyasal girdilerle programlanan basit görevleri yerine
getirebiliyor. Araba üretim hatlarında kullanılan robotlara benziyor. O
robotlar bir paneli alır ve arabanın gövdesinin oluşturulması için doğru
şekilde yerleşmesi için konumlandırır. Fabrikalardaki böyle robotlar
gibi, bizim moleküler robotumuz da bileşenleri konumlandırıp perçinlemek
üzere programlanabiliyor. Tabi bunu çok daha küçük ölçekte, moleküler
düzeyde yapıyor. "*/

Böylesine küçük bir mekanizmaya sahip olmanın iyi yanı, malzeme talebini
büyük ölçüde düşürüyor. Ayrıca ilaç keşiflerini hızlandırıp
geliştirebilir. Potansiyel kullanım alanlarının çok geniş bir yelpazede
olacağına kuşku yok. Prof. Leigh şunları ekliyor: /*"Moleküler robotik,
mekanizma minyatürizasyonunda son noktayı temsil ediyor. Amacımız,
mümkün olan en küçük makinaları tasarlayıp yapmak. Bu daha başlangıç ve
10 ilâ 20 yıl içinde, moleküler robotların moleküler fabrikalardaki
üretim hatlarında, malzeme üretimine geçeceklerini düşünüyoruz."*/

Bu denli ufak makinelerin yapılması ve işletilmesi aşırı derecede
karmaşık olmakla birlikte, ekip tarafından kullanılan teknikler, basit
kimyasal işlemlere dayanıyor. Prof. Leigh şunları belirtiyor:
/*"Robotlar, kimya yoluyla üretilip, işletiliyor. Kimya, atomların ve
moleküllerin birbirlerine nasıl tepki göstereceklerinin ve büyük
moleküllerin, daha küçük moleküllerden nasıl inşa edileceğinin
bilimidir. Süreç, araştırmacıların basit kimyasal yapı taşlarından ilaç
ya da plastik yaparken kullandıklarına benziyor. Nano-robotların inşa
edildikten sonra, robotlara ne yapacaklarını söyleyen kimyasal girdiler
ekleniyor; tıpkı bilgisayara yüklenen yazılımlar gibi."*/

Kaynak: Phys.org, /*"Scientists create world’s first ‘molecular robot’
capable of building molecules"*/

İlgili Makale: Salma Kassem et al, Stereodivergent synthesis with a
programmable molecular machine, Nature
*(2017*).*DOI*:*10.1038*/nature*23677*

Bu yazının kaynağı:
*https://bilimfili.com/molekul-insa-eden-molekuler-robot-uretildi/*

 

a45UyF587661-170921141359 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/09/21  07:38 4  58  siyasetmeyd...@yahoogroups.com

 

Iyi iki anlama gelir:
Birisi mutlak iyidir.
Digeri ise birisi icin iyi olandir.

Aristo

Nisa-82 Kuran i dusunmuyorlar mi? Allah katindan baska yerden gelseydi,
onda birbirini tutmaz pek cok sey bulurlardi.

Bu ayet gercekten ibret dolu. Tekrar tekrar okuyun ve ne demek
istendigini anlayin. Bir oksimoron sanati icraa edilmis.

Insani yaratmak mi Tanrinin buyuk hatasi;
tanriyi yaratmak mi insanin buyuk hatasi?

Friedrich Nietzs


Grup eposta komutlari ve adresleri  :   
Gruba mesaj gondermek icin  :   ozgur_gun...@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin:   ozgur_gundem-subscr...@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin   :   

(GugukluhayaT) İSRAİL: SURİYE'YE SALDIRACAĞIZ

2017-09-20 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Haaah bu tam da dünya ve bölge için gereken şeydi.
NÜFUS AZALTMA PROJESİ DEMİŞTİM DAHA ÖNCE.
Ancak, İsrail'de yaşayan Yahudi dostlarımız bunu tam olarak anlayamamış
bu belli.
Evet, anladık ki, Ortadoğu'da, kısmen de Müslüman Afrika'da büyük bir
nüfus azaltması yaşanacak.
Peki bunca mezbahanın yaşandığı yerde İsrail öylece dokunulmadan kalır mı?

Ülkenin derinliği yok.
Nüfusu da öyle çok fazla değil.
Savaşa karşı dayancı da çok fazla değil.

Peki bire on, bire yüz bile olsa.
Bunca yaşamın kaybedildiği bir mezbahada kim elinde olan imkanları
İsrail'den esirgeyecek.
Bunun garantisi nedir?

Bana sorarsanız, İsrail'de yaşayan Yahudi dostlarım bu kadar rahat
olmanız doğru değil.
Hem etrafınızda yaşayan bütün ülkeleri ateşe vereceksiniz, hem de bu
ateş size hiç bulaşmayacak.
Bu imkansız.
Acizane ben izaz ve ihtar edeyim.

BİR DOST.
Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      




  İSRAİL: SURİYE'YE SALDIRACAĞIZ

20.09.2017*20:18*



İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran'ın Suriye'de kalıcı bir askeri
üs kurmasını engellemek için /*"harekete geçeceklerini"*/ söyledi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, basın toplantısı düzenleyerek
Suriye'deki İran varlığına dair konuştu.

/*"İran'ın Suriye'de kalıcı askeri üsler oluşturmasını engellemek için
harekete geçeceğiz"*/ diyen Netanyahu, /*"kara, deniz ve hava
kuvvetlerinin üs oluşturmasına engel olacaklarını"*/ söyledi.

Netanyahu'nun açıklamasının Suriye ve Lübnan'daki hava saldırılarının
ardından yaşanması dikkat çekti.

*http://www.abcgazetesi.com/israil-suriyeye-saldiracagiz-64636h.htm*

 

a45UyF587661-170921013903 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/09/21  07:38 4  58  siyasetmeyd...@yahoogroups.com

 

Iyi gecinme, iki kisinin kusursuz olmasiyla degil, karsilikli
birbirlerinin kusurlarini hos gormesiyle olur.

Alexsandr toqueville

Risale-i nur oyle degerli bir kitaptir ki ,kuranin onda yansiyan
nurlarina hizmet etmek ,askerlikten ve kutsal savastan daha ustundur.
benim elimde firsat ve param olsa, Risale i nur hizmetinde olan degerli
kardeslerimi askerlikten kurtarmak icin; bin lira karsiliginda bile olsa
bedeli oder ve kurtaririm onlari.

Lemalar | On Altinci LemA a | 156
Said-i Nursi

Mutareke gununden beri Rum ve Ermenilerin, Itilaf Devletleri tesvik ve
himayesi altinda nasil milli izzeti nefsimizi yaraladiklarini, ne
suretle saltanat ve hukumet hakkini ayaklar altina aldiklarini ...

(17 Eylul 1919)
K.ATATURK


Grup eposta komutlari ve adresleri  :   
Gruba mesaj gondermek icin  :   ozgur_gun...@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin:   ozgur_gundem-subscr...@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin   :   ozgur_gundem-unsubscr...@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin :   ozgur_gundem-ow...@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz   :   http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz :
http://orajpoyraz.blogspot.com/


BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo





 

-- 
You received this message because you are subscribed to the Google Groups 
"Gugukluhayat" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email 
to gugukluhayat+unsubscr...@googlegroups.com.
To post to this group, send email to gugukluhayat@googlegroups.com.
Visit this group at https://groups.google.com/group/gugukluhayat.
For more options, visit https://groups.google.com/d/optout.


(GugukluhayaT) E. TUĞA. TÜRKER ERTÜRK : YALANDAN YAYGARA

2017-09-20 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Evet Sayın Amiralim doğrusunu söylüyor.
Hükumet cilve cümbüş yapıyor.
Öyle sözle olmaz bu işler.
Ülkemizin en önemli kozu petrol ticaretidir.
Bunu kullanmak gerekir.
Anında, hemen.
Ve bu referandum olumlu sonuçlanırsa ağırlaştırmak, Türk sınırını duvar
etmek gerekir.

Ülkemizdeki Kürtler için şunu söyleyeceğim.
Bunca zamandır ayrılıkçılık hareketi yürütmeseydiniz.
Kuzey Irak için Türk halkının bakışı dostça ve kardeşçe olacaktı.
Birlik içerisinde büyüme, kardeşlik vizyonu bulacaktır Kuzey Irak'da.
Ancak, biliyoruz ki, dört bölgeli Kürt ayrılıkçılığından doğacak tek ve
büyük bir Kürt devletinin hayali var orta yerde.

O halde bize düşen neyse bizde onu yapmalıyız.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      




  E. TUĞA. TÜRKER ERTÜRK : YALANDAN YAYGARA



Satır içi resim *1*

*LİNK* : *http://www.turkererturk.com.tr/yalandan-yaygara/*

Irak Kürdistan Bölge Yönetimi tarafından /*"Kürdistan bölgesinin
bağımsız bir devlet olmasını ister misiniz?"*/ sorusunun yöneltileceği
referandum,*25 Eylül*’de yapılacak. Referandumda yüksek oranda
/*"Evet"*/ çıkması neredeyse kesin gibi.

Referandumda sonucun /*"Evet"*/ çıkması ertesi gün /*"Bağımsız
Kürdistan"*/ın ilan edileceği anlamına gelmemekle birlikte, nihai sonuç
bağımsızlık olacaktır. Referandumla birlikte, bölgenin*100 yıllık*
statükosunun değişmesine yol açacak hukuki başlangıç yapılmış olacaktır.


*KİMİN ÇIKARINA*?

/*"Bağımsız Kürdistan"*/ için referandumun alt yapısı*1991*’de,*ABD*’nin
Irak’a müdahalesi ile başlatılmış, Saddam’ın düşürülebilme imkânı varken
kasti olarak frene basılmış ve*2003*’e kadar kuzeyde otonom bir yapının
inşası için beklenmiştir. Bu süre içinde Türkiye’de bulunan Çekiç Güç
ile bu yapının Saddam’a karşı korunması sağlanmıştır.*2003*’de Irak’ın
işgali ve*2005 Irak* Anayasası ile kuzeyde bulunan Kürt bölgesinin
varlığı hukuki hale getirilmiştir.

*ABD* ve İsrail, bölgede Kürt devletinin kurulmasını kendi çıkarları
açısından elzem olarak görmektedir. Bölgede Kürt devletinin kurulması,
Büyük*Ortadoğu* Projesinin olmazsa olmaz başlıklarından birisiydi. Kürt
devletinin kurulmasındaki en büyük güçlük ise bölgedeki dört devletin
güvenliğini ve bekasını yakından ilgilendiriyor olmasından
kaynaklanmaktaydı.


*ÜLKEMİZ İÇİN YAŞAMSAL TEHDİT*

Referandumun yapılması ve bölgede bağımsız Kürt devletinin kurulmasına
yol açacak gelişmelerin başlaması; Türkiye’nin güvenliğini, iç barışını,
huzurunu ve bekasını olumsuz olarak etkileyecektir. Bu nedenle
referandumun yapılması engellenmelidir, hatta bugüne kadar çoktan
engellenmeliydi.

Halen ülkemizi yönettiğini zanneden, ama her geçen gün adım adım
ülkemizi felakete doğru sürükleyen iktidar iradesinin bağrışmaları ve
yaygaraları yalandandır. Kuzey Irak'ta bağımsızlık referandumu
yapılabiliyor olmasının başat sorumlusu iktidardır. Bu sorumluluk hesap
vermeyi gerektirir.


*SORUN NEDEN BU HALE GELDİ*?

Sorunun buraya gelmesinde mazur görülemez iki büyük yanlış;

*1*. Kuzey Irak Yönetimi ile onu Bağdat’tan koparacak ve elini
rahatlatacak şekilde bugünler hiç hesap edilmeden girişilen siyasi,
diplomatik ve ticari ilişkiler,

*2*. Bu konuda en büyük çıkar birlikteliği içinde olabileceğimiz
Suriye’de istikrarın bozulmasına, merkezi hükümetin zayıflamasına neden
olan vekalet savaşına verilen destektir.


*GAZ ALMA TATBİKATI*

İktidar iradesinin bugüne kadar, bağımsız Kürt devletinin kurulmasına
yol açacak olan referandumu engellemek maksadıyla, halkın gazını alıcı
mesajlar dışında bir gayreti gözlenmemiştir.

Askeri müdahale seçeneğini göze almadan sınırda tatbikat yapmak iç
kamuoyuna yönelik olup, asla sonuç alınamaz.


*NE YAPILMALI*?

Türkiye’nin, bugün için referandumu engellemek maksadıyla
yapabilecekleri şunlardır;

*1*. En üst düzeyden ve en üst perdeden niyet beyanı yapılmalıdır:
/*"Irak’ta toprak bütünlüğünün ihlali anlamına gelen referandumun yasal
olmadığı, referandum iptal edilmediği takdirde Türkiye’nin ekonomik
ambargo ve zorlayıcı askeri müdahale dahil, her türlü tertip ve
tedbirleri alacağı"*/ derhal ilan edilmelidir.

*2*. Bölge ülkelerinin merkezi yönetimleri olan Tahran, Bağdat ve Şam
derhal acil eylem için toplantıya çağırılmalı ve Washington, Moskova,
Pekin ve Tel Aviv ile ivedi mekik diplomasisi başlatılarak, durumun
Türkiye tarafından asla kabullenilmeyeceği ve askeri müdahale edileceği
anlatılmalıdır.


*KAYBEDİLECEK ZAMAN YOK*

*3*. Bugüne kadar çok zaman ve zemin kaybedildiğinden ve geç
kalındığından, Erbil yönetimini kararından vazgeçirmeye yönelik
zorlayıcı tedbirler manzumesi içinde mütalaa edilebilecek; petrol boru
hattından akışın durdurulması, Dicle’den verilen suyun miktarının
azaltılması ve ticari ambargo konulması gibi uzun zaman diliminde sonuç
verecek şeylerle şu anda uğraşılmamalıdır. Ama sonrası için, Erbil’e
karşı zorlayıcı eylem planı hazırlanmalıdır.


(GugukluhayaT) MİNE SÖĞÜT : PEMBE BİR OTOBÜS NEREYE GİDER?

2017-09-20 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Abla bir endişeyi, bir tedirginliği söylemiş.
Bu gün suç olanlar yarın suç olacak mı?
Ya da bu gün suç olmayanlar yarın suç olacak mı?

Erkekler için sıkıntılı bir gidişat.
Ama esas kadınlar için daha sıkıntılı.
İslamın zayıf halkası kadınlardır.
Altta kalanın canı çıksın rejiminde en altta kalanlar onlardır çünkü.
Kadınların haklarının korunduğu falan...,
Ben buna dötümle bile gülmem.
Arzu eden gider kaynağına bakar.
Allah doğrudan Arapça seslenmiş, kimlere Araplar, ayetler, hadisler,
ilmihaller, her şey Arapça.
Adamlar okumuşlar, dinlemişler, düşünmüşler ve anlamışlar.
Bütün bu adamların Kur'an Arapçasını, Muhammed Arapçasını, İslam
Arapçasını anlamadığını ve fakat dıştan takma Müslüman Türklerin
onlardan çok daha iyi anladığını mı söyleyeceksiniz bana?
Haaa haaa, haaa?
Size bütün organlarımla gülerim.

Gidin Vahabi imam, El Ezher imamı ne diyor ona bakın
Kaç yaşındaki bebekle nikah kıyılır?
Kaç yaşındaki çocuk yatağa atılır?
Peygamberin bu konudaki örnekleri nelerdir?
Diğer sahabenin örnekleri nelerdir.?

Yağma, ganimet konusunda İslam ne der?
Yahu adamı isyan ettirmeyin.
Bir adam gibi tevbe suresini baştan sona okuyun.
Sonra bu sureyle eş zamanlı olarak yaşanmış tarihi olayları da okuyun.
Ondan sonra Arapların zincirden boşanmış yırtıcı hayvanlar gibi neden
Pers ve Türk topraklarına daldığını, yağma, ganimet, esir toplamaya
başladığını bir anlayın.
Evet, din, İslamiyet yağma için fırsat bekleyen Bedevilere ahlaki bir
görev vermiştir.
Yağmayı, tecavüzü, esir ticaretini, ganimet toplamayı cihat olarak
yasal, ahlaki ve sevap kılmıştır.
Bu kadar basittir.
Barış dini İslam haaa.

Fakat kafirler eski kafirler değil.
700'lü ve sonraki yılların Ferisi ve Türkleri gibi değil.
Öyle yağmaya, ganimet toplamaya, tecavüze  elverişli ortam yok.
Bu niyetle cihata kalkan en sonunda kendini patlatıp gerekeni yapıyor.
Dünya İslamı artık taşıyamaz.
İslam tarihe karışmak zorunda.

Müslümanlar da kendilerine çeki düzen vermek zorunda.
Ya İslam kaynaklarında yer alan arızalı ayetleri, sureleri, hadisleri
ayıklayacak?
Kii bu çok zor, böyle bir din tarihte görülmedi.

Ya da bölgede yeni dinler çıkacak.
Netekim bu olmaktadır.
Said-i Nursi, Fitnebaz Hoca, Menzil Tarikatı, Hasan Mezarcı falan bunlar
hep toplumu test eden yeni peygamberlerdir.
Dikkat edin, bunların hepsinin de ortak bir iddiası vardır.
Bunlar bizzat Allahla hasbıhal ettiklerini söylüyorlar.
Ve bunlar son peygamberin Muhammed olduğunu inkar ediyorlar.
Ve hala daha Müslüman olduklarını söyleme çelişkisini de sürdürüyorlar.

Bunca kalabalık arasından bir yiğit henüz çıkmadı.
Evet, önceki dinlerin hepsi muharrefdi, İslam dahil.
Ben hepsini düzelttim, diyecek bir yiğit.
Bekliyorum, bu da olacaktır.
Toplum, hem Türk, hem Arap toplumları bunu bekliyor aslında.

Benim beklentim başka.
Ben böyle gerçek üstü varlıklarla hasbıhal eden kişilerin artık akıl
hastanelerine kapatılması gerektiğini söylüyorum.
Çok zamandır söylüyorum bunu.
Ve sıkıldım artık.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      




  MİNE SÖĞÜT : PEMBE BİR OTOBÜS NEREYE GİDER?

*mineso...@gmail.com  20 Eylül 2017 Çarşamba*



Bu ülkede başı açık kadınlar henüz sokaklarda rahat rahat dolaşabiliyorlar.

Askılı bluz, mini etek ve şort giyebiliyorlar.

Bikini ve mayoyla kadınlı - erkekli denize girebiliyorlar.

Erkeklerle aynı ulaşım araçlarını kullanabiliyorlar.

Erkeklerle aynı sınıflarda okuyabiliyorlar.

Erkek doktorlara muayene olabiliyorlar.

Araba kullanmalarına izin var.

Tek başlarına veya yanlarında bir erkek olmadan sokağa çıkmalarına
karışılmıyor.

Aileden olmayan erkeklerle birlikte aynı çatı altında bulunmaları suç
teşkil etmiyor.

İçki içmeleri yasal.

Sigara kullanmaları normal.

Eğlence mekânlarına girmeleri, dans etmeleri serbest.

Bisiklete, motosiklete, jetski’ye binmeleri mümkün.

Kimseden izin almadan okula gidebiliyorlar.

Diledikleri işte çalışabiliyorlar.

Doğum kontrol yöntemlerini kullanabiliyorlar.

Kürtaj olma hakları var.

Evlenmeden sevişme hakları var.

Evlenmeden çocuk doğurma hakları var.

Seçme ve seçilme hakları var.

Resmi nikâh hâlâ yürürlükte.

Yasalar karşısında erkeklerle eşitler.

Tecavüz bu ülkede hâlâ suç.

Taciz hâlâ suç.

Mobbing hâlâ suç.

Çocuk yaşta evlilik hâlâ suç.

Çünkü bu ülke, kâğıt üzerinde de olsa hâlâ laik bir ülke.

Devlet kendi işlerini din işleriyle iyice karıştırmış da olsa Cumhuriyet
henüz yıkılmadı.

Hukuk devletine yapılan saldırılarla sınırları çoktan aştılar ama insan
haklarını, kadın haklarını, çocuk haklarını önde tutan ağır yaralı
çağdaş bir sistem, ayakta, direniyor.

Ve iktidar o yüzden emeline bir türlü tam olarak eremiyor.

Laiklikten despot bir babadan tiksinir gibi tiksinenler...

Ve laikliğin sopasını ellerine alıp onu laiklerin başında kırmaya
yeltenenlere destek verenler...

Ülkeyi /*"sekülerizmin 

(GugukluhayaT) ‘MECLİS KÜRSÜSÜNDEN NAZİLER KONUŞACAK’

2017-09-20 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
RTE'nin Hollanda macerası, ardından yaşanan hamaset dolu atışmalar
yalnızca Türkiye'de etkili olmadı, bütün Avrupa'da aşırı sağcı yükselişe
katkıda bulundu.
Tam bir fil gibi Avrupa iç siyasetini darma duman etti bizim uzun adam.

Peşpeşe seçim ortamına giren Avrupa ülkeleri de Uzun Adam'ın verdiği
pası ancak aşrı sağ konuşmalar ve hareketlerle cevaplayabilirdi.
Ve öyle de oldu.
Uzun Adam Avrupayı Aşırı Sağ cephede bir araya soktu.
Kendisini tebrik ediyoruz.

Aslında zaten bir fay hattı, bir eğilim vardı.
Bunu kabul etmek lazım.
Ancak, RTE da bu değirmene çok su taşıdı.
Bunu da kabul etmek lazım.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      




  ‘MECLİS KÜRSÜSÜNDEN NAZİLER KONUŞACAK’

*20.09.2017*

SON dönemlerde yapılan kamuoyu yoklamalarında, sağ popülist Almanya İçin
Alternatif’in (AfD)*yüzde 8-13* arasında oy alacağının ortaya çıkması,
özellikle sağduyulu kesimlerin tedirginliğini daha da artırdı.

Alman televizyonlarındaki açık oturumlardan birinde Sol Parti Federal
Meclis Grubu Eşbaşkanı Sahra Wagenknecht, sağ popülist AfD bünyesinde
*‘Halbnazis’* (Yarı Naziler) bulunduğunu söyledi.

Wagenknecht, AfD’nin lider adayı Alice Weidel’e de /*"Sizin de
bildiğiniz gibi, federal listesinde yalnız muhafazakar pozisyonları
savunan değil, aynı zamanda ‘yarı nazi’ oldukları saptanmış kişilerin de
Federal Meclis’e gireceği bir partide kendinizi nasıl
hissediyorsunuz?"*/ diye sordu.

Hiç şüphesiz Sahra Wagenknecht, ilk etapta Berlin’deki *‘Holocaust
Anıtı’*nı kast ederek /*"Biz Almanlar, başkentinin göbeğine ‘utanç
anıtı’ diken dünyanın tek halkıyız"*/ diyen Thüringen Eyalet
Parlamentosu AfD Meclis Grup Başkanı Björn Höcke ve onun gibi
düşünenleri kastetmişti.

Tabii Alice Weidel, her zaman olduğu gibi yine kaçamak bir yanıt vermiş
ve böyle düşünen bazı kişilerin partisinden ihraç edildiğini söylemekle
yetinmişti.

***

Sosyal Demokrat Parti *(SPD*) Genel Başkan Yardımcısı Ralf Stegner ise
daha ileri giderek bir gazeteye verdiği demecinde, Björn Höcke için
*‘nazi’* değerlendirmesinde bulundu.

*SPD*’nin yıllarca genel başkanlığını yapan Federal Dışişleri Bakanı
Sigmar Gabriel de, Federal Hükümetin Göç, Sığınmacılar ve Uyumdan
Sorumlu Devlet Bakanı Aydan Özoğuz’u, /*"Anadolu’da imha edeceklerini"*/
söyleyen AfD’nin lider adayı Alexander Gauland’ın bu söylemini sert bir
dille kınarken, /*"Gauland nazi değildir ama partisindeki nazilere göz
yummaktadır"*/ diyerek, sağ popülist bu partide nazilerin barındığını
dile getirdi.

Gabriel, Federal Meclis’in bu yasama dönemindeki son oturumunda çok
üzgün olduğunu ifade ederken, /*"Yasama dönemi son erdiği için değil,
çünkü biliyorum ki, çok büyük bir olasılıkla yeniden Federal Meclis’e
geldiğimde 1945 yılından beri ilk kez kürsüdeki mikrofonun başında
‘gerçek naziler’ ayakta olacak, işte bu yüzden üzgünüm"*/ dedi.

***

Evet, şimdiden belli ki, Anayasa’nın*23 Mayıs 1949 tarihinde* kabulüyle
resmen kurulan Almanya Federal Cumhuriyeti’nin tarihinde*1933-1945*
yılları arasındaki dönemden beri ilk kez *‘yarı naziler’*, *‘naziler’*,
*‘gerçek naziler’* Federal Meclis’te yeniden boy gösterecekler.

Hem de dünyaya açık Avrupa’nın lokomotifi konumundaki Almanya’da.

Hem de şu politik söylemlerle:

* Gerekirse İngiltere gibi Almanya da Avrupa Birliği’ni *(AB*) terk etsin!

* Almanya, Euro Bölgesi’ni terk etmeli. Yani euro uygulamasına son
verilip yeniden eski para birimi*DM*’ye (Deutsche Mark) geçilmeli.

**NATO* savunma birliği olarak kalmalı. Biz bir*AB* ordusu
oluşturulmasına karşıyız.

* Hafif suç işleyen yabancılar bile sınır dışı edilmeli.

**10 yıldan* daha az sürer Alman vatandaşlığı olan göçmen kökenlilerin
Alman vatandaşlıkları ağır bir suç işlemeleri durumunda iptal edilmeli.

* Sosyal sisteme göçe hayır.

* Sosyal sisteme yük olması halinde aile birleşimine izin verilmemeli.

* İslam Almanya’ya ait değildir.

* Almanya’daki camilerin yabancı ülkeler tarafından finanse edilmesine
hayır.

* İmamlar bizim Anayasamızı olduğu gibi kabul etmeli.

* Camilerde fetva Almanca verilmeli.

* Alman Üniversitelerindeki İslam Bilimleri bölümleri kaldırılmalı.

* Kamu kurum ve kuruluşlarında başörtüsü yasağı uygulanmalı.

***

Hatta lider aday Alice Weidel sokakta bile başörtüsü yasağından yana.

Nisan ayında yapılan referandumda *‘evet’* oyu verenlerin *‘buralı’*
olamadıklarını savunan AfD, onlara kapıyı gösteriyor.

Alice Weidel, /*"Referandumu destekleyen tüm Alman Türklerin, Almanya’yı
terk etmesini mi istiyorsunuz"*/ sorusuna çok açık bir biçimde
/*"Evet"*/ yanıtını veriyor.

AfD, Türkiye’nin*AB* üyeliğine ise tamamen karşı çıkıyor ve
/*"Müzakerelere derhal son verilmeli"*/ diyor.

Evet,*2016 yılında* yapılan eyalet parlamentosu seçimlerinde Mecklenburg
Vorpommern’de*yüzde 20.8*, Saksonya Anhalt’da*yüzde 24.3*, Baden
Württemberg’de*yüzde 14.2*, Berlin’de*yüzde 14.2*, Rheniland
Pflaz’da*yüzde 

(GugukluhayaT) LAİKLİK İÇİN "FAŞİST KEMALİST DEVLETİ" YIKMAK!

2017-09-20 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Abi kendine Deli Gaffar takma adını seçmiş, belki de gerçekten bir
sıkıntısı vardır, bunu bilemem.
Ama, makalesini okuyunca hiç de öyle deli saçması değil.
Bizim görmediklerimizi, fark etmediklerimizi belirlemiş ve yazmış.

Geçtiğimiz günlerde düzenlenen bir miting oldu.
Mitingin adı ve sloganı "Laik, Bilimsel, Kamusal, Anadilinde ve Parasız
Eğitim Mitingi" idi.
Destekleyen ve katılanlar, Eğitim Sen, HDP, HDP’yi destekleyen sol
örgütler, Birleşik Haziran Hareketi (ÖDP ve HTKP), Halkevleri ve başında
HDP’ci isimlerin bulunduğu bazı Alevi Dernekleri.

Laik ve bilimsel diye başlamış, burası çok iyi, laik ve bilimsel olana
kim itiraz edebilir ki.
Kocaman bir anck dedikten sonra, Kamusal, Anadilde Eğitim diye devam
etmiş.
Adam açıkçası her seviyede Kürtçe eğitim veren devlet okulları olsun
istemiş.
Açıkça Kürtçe dememiş, ama bu talebi dile getiren başka kimseyi
bilmiyoruz değil mi?

Haa bir de Parasız lafı var, bu da güzel laf, buna da itiraz eden çıkmaz
zannediyorum.

Böylece tartışmasız kabul görecek üç kavramı son derece arızalı iki laf
ile harman ederek yedirmiş.
Neden arızalı, bu uzun iş, arkadaş zaten açıklamış, okuyun.

Ama Deli Gaffarın dediği gibi bu miting geldi geçti, ve ülkemin
Kemalist, çağdaş, solcu, birliktan yana olan aydınlarından bir eleştiri
duymadım doğrusu.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      




  LAİKLİK İÇİN /*"FAŞİST KEMALİST DEVLETİ"*/ YIKMAK!

Eyl*19*,*2017*

Şizofreni 3 - Ara Simonyan, Ermenistan - Y.boya, kanvas


Şizofreni *3* – Ara Simonyan, Ermenistan – Y.boya, kanvas

Küfür etmeyin, ben söylemiyorum, geçtiğimiz Pazar günü Kartal’daki
/*"laiklik"*/ mitingine katılan birileri söylüyor.

_Eğitim Sen,*HDP*,*HDP*’yi destekleyen sol örgütler, Birleşik*Haziran
*Hareketi *(ÖDP* ve*HTKP*), Halkevleri ve başında*HDP*’ci isimlerin
bulunduğu bazı Alevi Dernekleri ortaklaşa bir miting düzenlediler(*)._
Mitingin sosyal medyadaki duyurusu her ne kadar /*"laiklik için
buluşuyoruz"*/ şeklinde yapılsa da tek buluşma sebebi laiklik değildi.
*Mitingin tam adı **/*"Laik, Bilimsel, Kamusal, Anadilinde ve Parasız
Eğitim Mitingi"*/**idi.* Mitingten kamuoyuna yansıyan manzaralar, bu beş
başlıktan en önemlisinin Kürtçe’yi resmi eğitim dili yapma talebi olan
/*"anadil"*/ konusu olduğunu gösterdi. Bizim fikrimizce eğitimde ortak
dil olarak resmi dilimiz Türkçe’nin kullanılmaması (Kürtler de dahil)
bir bütün olarak Türkiye’nin zararınadır. Avrupa ve Amerika’dan enjekte
edilen bu tip projeler eşitsizliklerin daha da keskinleşmesine ve
sonunda ülkeyi bölmeye hizmet eder. Ancak kimi arkadaşlarımız bu konuda
farklı tezleri de ortaya sürebilirler, tartışabiliriz, halkın yararına
olabilecek her fikre açık olmak boynumuzun borcudur.

Öte yandan hiçbir koşulda tartışmayacağımız şeyler de var. Şüphesiz
bunların en başında, tüm ülke için hala en önemli birleştirici güç olan
Atatürk geliyor. Evet, Atatürk’ü tartışmayız, onun aziz hatırasını
tartışmayız, bunu tartışmaya kalkanlara hak ettikleri biçimde yanıt
veririz. Çünkü biliyoruz, bugünlere sureti haktan görünen kimi sözde
bilim insanlarının, çakma solcuların ve liberallerinin /*"Atatürk’ü
aşma"*/ merakı yüzünden geldik. *Atatürk’ü aşmaya kalkan çapsızlar,
Cumhuriyeti ve laikliği kötü niyetli islamcılara altın tepsi içinde
ikram ettiler.* Bu saatten sonra bir daha onlara fırsat verme hatasına
düşemeyiz.

Kartal meydanında /*"laiklik"*/ için toplanılmış. Dinci rejimin adım
adım kendini inşa ettiği bir dönemde laiklik talebini desteklememek
mümkün mü? Farklı görüşlerden pek çok insan hatta kimi*CHP* yöneticileri
de bu eyleme destek vermiş. Konu laiklik talebi ise, parasız ve bilimsel
eğitimse, ben de destek veririm, ama kazın ayağı öyle değilmiş meğer!
Alandaki dövizler arasından bir tanesi özel olarak dikkat çekiyor.
*Dövizin üzerinde yazanlar aynen şöyle :***KAHROLSUN KEMALİST FAŞİST
DİKTATÖRLÜK**

partizan 

Akla bak, dallı güllü bayrakları ile gelmişler, /*"Kemalist Türkiye
Cumhuriyeti diktatörlüğünü ve faşist Atatürk’ü"*/ yıkarak laikliği
kurtaracaklar! Cehalet mi? Hayır, her boku herkesten daha iyi bilen bu
militan entel takımı cahil olabilir mi? *Gayet bilinçli bir biçimde
içlerindeki Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığını kusuyorlar.
İşte***AKP***’nin asıl koltuk değnekleri bunlardır, onbeş
yıldır***AKP***’ye hizmette Bahçeli’yi bile geçmiş asıl işbirlikçiler
bunlardır. Kadir Mısıroğlu mezhebine mensup gerçek mürteciler bunlardır.*

Sakın ha, /*"Aman efendim, koskoca mitingte bir döviz açılmış ne var
bunda"*/ demeye kalkmayın. Erbakan’ın Konya mitinginde açılan /*"Şeriat
isteriz"*/ pankartı da koskoca mitingte sadece bir pankarttı ama bakın
kırk yıl sonra hala onu konuşuyoruz. Bir küp sütü bozmak için bir damla
sirke yeter de artar da bile. Madem 

(GugukluhayaT) KÜBA HÜKÜMETİ, KASIRGADA HASAR GÖREN EVLERİN ONARIMINI KARŞILAYACAK

2017-09-19 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Uzaktan bakınca komünist hükumet komünistlik yapmış demek kolaycılık olurdu.
Ancak, kabul etmek lazım, bu tedbirler sosyal demokrat, ya da demokratik
sol politikalar uygulayan pek çok ülkede afetler karşısında uygulanmaktadır.
Burada bölgede yer alan batı yanlısı diğer hükumetlerle kıyas yapmak lazım.
Hatta Amerikanın afetzede olan eyaletlerini de bu kıyaslamaya dahil
etmek çok mümkün.

Nesnel bir gözle baktığımızda, Kübanın yaptığını diğer batı yardakçısı
diğer bölge hükumetleri yapamamıştır.
Aynı şekilde Amerikanın afetzede eyaletlerinin yerel hükumetleri ve
federal hükumet halka bu şekilde bir destek vermemiştir.
Bırakın henüz taptaze duran Irma Kasırgasını, New Orleans bölgesini
vuran Katrina Kasırgasının tahribatı hala daha tam olarak kaldırılmamıştır.
Özellikle zenci ve fakir halk tam olarak ortada kalmıştır.
Kapitalist sistem sigortasız, ve fakir olduğu için sistem dışında kalmış
geniş kitleleri tamamıyla göz ardı etmiştir.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA        




  KÜBA HÜKÜMETİ, KASIRGADA HASAR GÖREN EVLERİN ONARIMINI KARŞILAYACAK

AutoResizeImage.http://haber.sol.org.tr/sites/default/files/styles/newsimagestyle_615x410/public/irma-cuba.jpg.size_.custom.crop_.1086x723_0.jpg?itok=gbsm_zxz

Küba hükümeti, Irma kasırgası sonrası hasar gören binaların onarımı için
gereken bütçenin*yüzde 50*'sini karşılayacağını duyurdu.

Salı,*19 Eylül 2017 22:10*

Küba, Irma kasırgası sonrası hasar gören binaların onarımı için gereken
bütçenin*yüzde 50*'sini karşılayacak.

Küba hükümeti, konu hakkında yayınladığı bir kararnamede şu maddeleri
duyurdu;

*1*- Savunma Konseyi, konutlarda meydana gelen hasarın büyüklüğünü
doğrulayacak ve gerekli onarımlar için atanacak kaynakları onaylayacaktır.

*2*- Etkilenenler, alınacak materyaller için düşük faiz oranlarında
banka kredisi isteyebilir ve geri ödemeleri uzun yıllara yayabilirler.

*3*- Tamamen tahrip olan konut veya çatılar durumunda, devlet bütçesi
banka faizinin maliyetini üstlenecektir.

*4*- Savunma Konseyi, gelirleri masrafları üstlenmek için yeterli
olmayan kişiler için inşaat malzemelerinin satın alınmasına yönelik
sübvansiyonların onaylanmasını değerlendirecektir.

*http://haber.sol.org.tr/dunya/kuba-hukumeti-kasirgada-hasar-goren-evlerin-onarimini-karsilayacak-210323*

 

a45UyF587661-170919231540 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/09/20  01:34 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Buyuk Turk ordusu! Dunyanin hicbir ordusunda yuregi seninkinden daha
temiz ve daha saglam bir askere rastgelinmemistir.
1921.

K.Ataturk

Anadolu ile degil, Yunanistan ile anlasmaliyiz.

VAHDETTIN (Osmanli Padisahi) - 15.10.1920

Haluk Gumustabak : DORT HALIFENIN HADIS NAKLIYLE MUCADELESI:

HZ. EBU BEKIR IN ALDIGI ONLEMLER

Hz. Ebu Bekir, peygamberin vefatindan sonra Muslumanlari toplayarak
soyle demisti: Sizler, Peygamberden hadis rivayet ediyorsunuz ve bu
hadislerde ihtilafa dusuyorsunuz. Sizden sonrakiler ise daha fazla
ihtilaf edecektir. Peygamberden hicbir sey tahdis etmeyin. Size bir soru
soran olursa, Bilgimizle sizin aranizda Allah in kitabi var deyin ve
onun helal kildigini helal, haram kildigini haram kilin [Zehebi,
Teskiretu l Huffaz, I, 2-3]

Hz. Ebu Bekir vefat ettigi gece bir hayli huzursuz olmus ve uyuyamamis,
bunun sebebini soran kizi Hz. Aise ye sebebinin hadisler oldugunu
soylemis, sabah olunca da evde mevcut olan butun yazili hadisleri
getirtip yaktirmis. [Zehebi, I, 5]

HZ. OMER IN ALDIGI ONLEMLER

Hz. Omer diger sehirlerdeki sahabelere mektuplar yazarak ellerinde
yazili bulunan hadis mecmualarini yok etmelerini istedi. [Ibn Abdilberr,
108]

Hadisler Omer doneminde cogalmisti. Omer halktan beraberlerinde bulunan
hadis sayfalarini getirmelerini istedi. Sonra bunlarin yakilmasini
emrederek sunu soyledi: Kitap Ehli nin Misna si gibi Muslumanlarin
Misnasi dir bunlar. [Ibn Sad/Tabakat 5/140]

Hz. Omer Irak a yolcuga giden arkadaslarina soyle demisti: Siz oyle bir
ulkeye gidiyorsunuz ki halki ari ugultusu gibi Kur-an okur. Hadislerle
onlari mesgul etmeyiniz ve yollarini saptirmayiniz. [Hanbel, Kitabul
Ilel 1/62-63]

Hz. Omer soyle der. Ancak sizden onceki kavimleri hatirladim, onlar da
kitaplar yazmislardi ve Allah in Kitabi ni birakarak onlara
sarilmislardi. Allah in Kitabi ni asla baska bir seyle degistirmem baska
bir rivayette Ben yemin ederim ki, Allah in Kitab ni hicbir seyle
golgelemem. [El Hatip, Takyidull Ilm Sayfa 50; Ibn Sad, Tabakat, 3/206]

Hz. OSMAN IN ALDIGI ONLEMLER;

Hz. Osman cok hadis nakletmelerinden oturu Ebu Hureyre yi Devs daglarina
gondermekle, Kab i Kirede daglarina gondermekle tehdit etmistir.
[Tahzirul Havas 10b. ]

HZ. ALI NIN ALDIGI ONLEMLER;

Bir gun Hz. Ali ye gelirler ve Halk hadislere dalmis. derler. Hz. Ali
sorar: Gercekten oyle mi? Evet derler. Peygamber 

(GugukluhayaT) ABD VE ALMAN ŞİRKETLERİNDEN TÜRKİYE'YE AMBARGO!

2017-09-19 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Türkiye'in buna cevapı yeni yönelimler, alternatifler yaratmak şeklinde
olmalı.
Batının patronları hem dünyanın IInci Dünya Savaşının hemen ardındaki
gibi olmadığını, hem de Türkiye'nin durumunun değiştiğini anlamalı.
Bunu anlatmalıyız.

Aksi halde batı bizden tıpkı Japon Yakuzo mafya babaları gibi her
defasında daha acıtıcı sadakat testleri isteyecektir.
Biz batının sadık bir tetikçisi değiliz, olmayacağız.
Ülkemizden istenenler artık küçük parmağın ucunun kesilmesinden ibaret
değildi.
Bizden batıya sadakatimizi kanıtlamamız için kolumuzu, bacağımızı
kesmemiz isteniyor.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      




  *ABD* VE ALMAN ŞİRKETLERİNDEN TÜRKİYE'YE AMBARGO!

*19.09.2017 16:49*

*M*illi Savunma Bakanı Canikli, /*"Bugün birçok Amerikan ve Alman
firması, savunma ürünlerinde kullandığımız yedek parçaları örtülü bir
şekilde ambargo uygulayarak Türkiye'ye vermiyorlar, geciktiriyorlar"*/ dedi.

Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli, Gaziler Günü nedeniyle Ankara'da
düzenlenen programda konuştu.

/*"Bugün birçok Amerikan ve Alman firması, savunma ürünlerinde
kullandığımız yedek parçaları örtülü bir şekilde ambargo uyguluyor"*/
diyen Canikli, /*"Türkiye'ye vermiyorlar, geciktiriyorlar.*/

/*Şu anda içinde yaşadığımız durum, tablo bu.*/

/*Hibe filan değil, parasını peşin veriyoruz ama terör örgütlerine karşı
son derece bonkör ve eli açık davranıyorlar ama hamdolsun özellikle son
yıllarda bu mücadeleyi tamamen kendi imkanlarımızla, kaynaklarımızla
yerli savunma ürünleriyle yerine getiriyoruz ve getirmeye devam
edeceğiz"*/ dedi.

*http://www.yenicaggazetesi.com.tr/abd-ve-alman-sirketlerinden-turkiyeye-ambargo-173063h.htm*

 

a45UyF587661-170919213817 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/09/20  01:34 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Iste Kalo Koyu ndeki o agit

(...)
Kalo nun Koyu nu basti ceng acti
Mitralyoz, tufekle od, atas sacti,
Ana: evlat atti, dag tasa kacti
Sabiler sivani, Arsa dayandi.
(...)
Bir cenaze gordum: kan olmus yuzu,
Portlamis kenara sicramis gozu,
Uc yuz atmis canin sonmus kozu,
Yanan can dumani, Arsa dayandi.
*
Bir yigit vurulmus: parmaklar,kamis,
Kacarken kafir e yolu ugramis,
Kafir tutmus: Tike, tike dogramis,
Hancer, kilic yani, Arsa dayandi.
*
Bir yigidi: vumus, yolda koymuslar,
Can teslim etmeden,deri soymuslar,
Cep-cep etmis, yanlarini oymuslar,
El cepte, figani Arsa dayandi.
*
Bir gelin gordum: Ayaga kalkmis,
Sandim ki, cani var, yuzume bakmis,
Kafir, mismar ile direge cakmis,
Mismar, civi unu Arsa dayandi,
*
Bir hamile kadin:Davranmis kaca.
Ermeni, eylemis hep parca, parca
Kilic ile vurmus, bolunmus kalca,
Akan kizil-kani , Arsa dayandi.
*
Cocugu, karnindan cikartmis, bakar;
Can teslim etmeden, sunguye takar,
Bebegin fizani, dag-tasi yakar,
Dagin, tasin sani, Arsa dayandi.
(...)
Oktay Aktas, Ermeni katliamlarina ugramis Turklerin toplu mezarlariyla
dolu Kars tan yaziyor:

15 Nisan 1918 te 671 nufuslu Kars in merkez Kalo koyu(Derecik) de 360
kisinin bir merege(samanliga) doldurularak Ermeni ceteleri tarafindan
yakilip soykirima ugratilmasini bu soykirimdan kurtulabilen 11 kisiden
birisi olan A$ik Kahraman (1863- 1944) yazdigi acikli ve destansi bir
agitla anlatmaktadir

Zeyd o kadindan ilisigini kesince onu sana nikahladik ki, Zaten Allah in
emri yerine getirilmistir.

Ahzab 33/37
ZEYNEP Muhammedin in oz halasinin, guzelligi ile unlu kizi ve 7.esidir.
Kolesi ve hukuken evlat edindigi Zeyd i, hala kizi Zeynep ile evlendirdi.
Muhammed goruntude boyle bir evlilik yaptirdi diye dedikodularin ardi
arkasi kesilmedi.
Azhab suresinde Muhammed peygamber hanimlari dedikodu yapmayin diye
vahiy geldi dedi.
Muhammedin in istemesiyle Zeyd, evliligi sona erdirdi.
Bir muddet sonra da Peygamber e, Zeynep ile evlenmesi icin vahiy yoluyla
emir geldi.

Muhammed in Seytani Direge Baglamaktan Vazgecmesi

A raf suresinin 27. ayetinde, seytandan soz edilirken: ...Sizin onlari
gormeyeceginiz yerlerden,o ve toplulugundan olanlar, sizi gorurler. deniyor.
Bundan su cikiyor acikca:
- Seytan ve toplulugundan olanlar, insanlari gorurler.
- Insanlarsa ne seytani, ne de onun toplulugundan olanlari gorebilirler.
Seytan ve toplulugu ( huve ve kabiluhu ) anlatiminin kapsami icinde, Kur
an yorumculari, cin leri de gorurler. ( Bkz. Taberi, Camiu l-Beyan
fi-Tefsiri l-Kur an, 8/113, F. Razi, e t-Tefsiru l-Kebir, 13/54.)
Boyleyken, Elmali Hamdi Yazir, mufessirin (Kur an yorumculari)
demislerdir ki bundan, insanin seytani hic goremeyecegi
zannedilmemelidir... diyor. (Bkz. Hak dini Kur an Dili, 3/2147.)
Oysa, ayetteki acik anlatim nedeniyle, Kur an yorumculari nin tumu bu
gorusu paylasmaz. (Bkz. Taberi, ayni yer; F. Razi, ayni yer; Celaleyn
/132;Tefsiru n-Nesefi, 2/50.)
Fahruddin Razi, su nedenlerle cin lerin, seytan larin insanlara
gorunmemesi 

(GugukluhayaT) AYÇA SÖYLEMEZ : AMAÇLARI ÖLMEK DEĞİL

2017-09-19 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Açlık grevindekine yaklaşım ne şekilde olmalı?
İşte bunun rehberini ilettim sizlere.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
   L2fSIJNoA0xfSNxA  




  *AYÇA SÖYLEMEZ : *AMAÇLARI ÖLMEK DEĞİL


*27.06.2017 01:48*



Nuriye ve Semih açlık grevinin*111*. gününde. Kasları vücutlarını
taşımamaya başladı. Yürümekte, duymakta, konuşmakta, su içmekte
zorlanıyorlar. Her ikisi de eğitimci, öğretmen. Amaçları sadece
yaşamlarını fiziksel olarak devam ettirmekten ibaret değil, düşünerek,
yazarak, anlatarak, öğrenerek, öğreterek yaşamaya alışkınlar.

Buraya kadar hepimiz mutabıkız ancak eylemlerinin sonucunun ne
olabileceğini konuşurken, amaçladıkları sonucun bu olmadığını unutuyoruz.

Yani; /*"Açlık grevi bir intihar biçimi değildir. Bir protesto
biçimidir. Kişi kendi iradesi ile bilinçli olarak, yiyeceği
reddetmektedir. Bu açlık grevi ölümle sonuçlanabilir. Ama temel amaç
ölüm değildir."*/

Bu açıklama, Türk Tabipleri Birliği’nin *(TTB*) *‘Açlık Grevleri
Sırasında Tıbbi Etik İlkeler ve Bunun Pratik Yansımaları’* bildirgesinden.

Aslında doktorlara yazılmış bu açıklama, Nuriye ve Semih’in neden açlık
grevinde olduğunu gözardı edenlere de bir hatırlatma gibi. *_
_*

*_Bildirge, _**_‘bırakın’_**_çağrısı yapanlara, kişinin kendi bedeni
üzerindeki iradesiyle ilgili kararın kendisine ait olduğunu anlatırken,
çağrının muhatabının açlık grevcileri değil, talebin karşılanmasında
etkili olabilecek yetkililer olduğunu da hatırlatıyor._*

Memleketin direniş tarihi, güvenlik güçleriyle işbirliği içinde olup
işkenceyi belgelemeyerek dolaylı yoldan işkenceye katılmış olan
hekimlerle dolu. (Hatta *‘Hayata Dönüş’* diye anılan operasyonda
bilgisizlik ya da kötü niyet sonucu zorla ve yanlış beslemeyle birçok
eylemcinin Wernicke Korsakoff olduğunu biliyoruz.)

Bir de son*30 yılını* hapishanelerde açlık grevcileriyle, hasta
mahpuslarla geçirmiş olan, kendini sadece tedaviye değil, bu tedaviyi
uygularken insanlığın birikimi olan tıbbi etik ilkeleri de uygulamaya
adamış hekimler var.

Açlık grevi*111*. günündeyken, Nuriye ve Semih’in sağlık durumunu
kontrolden sorumlu doktorlara, bu ilkeleri hatırlatmak isterim:

» Açlık grevcisi zihinsel olarak ehliyetli, açlık grevine kendi
iradesiyle karar vermiş, bu nedenle belirli bir zaman için yiyecek ve /
veya sıvı almayı reddeden kişidir.

» Hastanın tedaviyi reddetmesi temel bir haktır ve hekimin hastanın
arzusuna hürmet etmesi, etik olmayan bir davranış sayılamaz.

» Hekim ya da diğer sağlık personeli açlık grevinin sonlandırılması için
herhangi bir baskı yapamaz. Tedavi ya da bakım bu amaçla kullanılamaz.

» Eğer açlık grevindeki kişi, başka bir hekimin de görüşünü isterse ya
da ikinci bir hekimin tedavisini sürdürmesini arzu ederse, bu sağlanmalıdır.

» Hekim açlık grevindeki kişiyi her gün kontrol eder. Tıbbi takip
formunu doldurur. Bu formda tıbbi bilgiler dışında hastanın kendi
yazısıyla greve devam edip etmeme isteği ve bilinç kaybı durumunda
tedavi kabul edip etmeme isteği mutlaka yer almalıdır. Bütün bu
gelişmeler hekim tarafından kaydedilir ve gizliliğinden hekim sorumludur.

» Açlık grevcisinin bilinci bozulur ya da komaya girerse hekim, açlık
grevcisinin son kararına saygı göstererek tutum alacaktır. Hastanın
rızasına aykırı bir şekilde *‘zorla besleme’* etik açıdan doğru
değildir. (demek ki, hasta hakları bilinç kaybolduğunda dahi onun
rızasına uymayı geerektiriyormuş O.P.)

» Bilinci açık olan açlık grevcisi beslenmeyi reddettiğinde bu kişiler
hekimler tarafından zorla beslenmeyecektir. Bunun aksi, hem tıbbi etik
hem de hasta hakları açısından yanlış bir tutumdur.

(Umarım, bu sabah Nuriye ve Semih’in işe dönme taleplerinin kabul
edildiği haberiyle uyanırız da tüm yazdıklarım kadük olur.)

*http://www.birgun.net/haber-detay/amaclari-olmek-degil-166854.html*

 

a45UyF587661-170627161656 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/06/27  21:00 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Birsey oldurmuyorsa guclendirir.
Nietzsche
TAMAMEN YANLIS, YALAN.
. . . . . .
Birsey oldurmuyorsa, incitir, yorar, yaralar, iz birakir, asla ama asla
guclendirmez.
Cimcime
DOGRUSU BUDUR.

Hoybun (Kurtce: Xoybun) Cemiyeti

5 Ekim 1927 ye, Lubnan in Bihamdun sehrinde kurulmustur.

Bihamdun sehrinde, Kurdistan Teali Cemiyeti- Kurtcu Millet
Fikrasi-Kurtcu Milliyetci Orgutler-Irak-Iran-Suriye deki Kurtculer ve
Tasnak kokenli Ermeniler ortak duzenlenmis bir kongrede biraraya
geldiler. 45 gun suren calismanin sonunda HOYBUN adli teror orgutunu
kurdular.

Politik ve Askeri Isbirligi olarak acilanan antlasmanin ilk iki maddesi
soyle idi:

1)Her iki taraf Bagimsiz Kurdistan in ve Birle$ik Ermenistan in kurulma
hakkini karsilikli olarak taniyarak, bu hakkin savunmasi icin mumkun
olan her turlu imkani kullanarak birbirlerinin yardimina kosmayi kabul
ederler.

(GugukluhayaT) SELÇUK CANDANSAYAR . ALÇAKLIĞIN EN BÜYÜĞÜ

2017-09-19 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
 




  *SELÇUK CANDANSAYAR . *ALÇAKLIĞIN EN BÜYÜĞÜ


*BİLİNİR, ALÇAKLIĞIN EN BÜYÜĞÜ, ALÇAKLIK YAPMAK DEĞİL YAPILMASINA GÖZ
YUMMAK, ÖNÜNÜ AÇMAKTIR.*

*İnsan bilinen evrende alçaklık yapabilen tek canlı türü.* Yaptığının
kötülük olduğunu bile bile kötülük yapmayı, ahlaksızlığın ne olduğunu
bilse de ahlaksız olmayı tanımlıyor. Vicdanla dolaysızca bağlantılı ama
asıl olarak yargılama gücüyle. İyi, doğru olanla kötü, yanlış olanı
birbirinden ayırabilenin bile isteyerek yaptığı kötülük, alçaklık.
Çocuklar alçaklık yapamazlar örneğin; yaptıkları çok kötü bir eylem olsa
bile. Beş yaşındaki bir çocuk, çok ama çok kıskandığı henüz yürüyemeyen
kardeşinin boğazını sıkarken, eyleminin alçakça olduğunu kavrayamaz.
Kötülüğü yaptığının kötülük olduğunu bile bile yapan, onursuz olduğunu
da biliyor demektir.

En büyük alçaklar ise insanların alçaklık yapabilme becerilerinin önünü
açıp, onları teşvik edenler. Büyük alçaklar görünürde önemsiz, sıradan,
öylesine aldıkları bir kararın, yaptıkları bir davranışın aslında başka
insanların alçaklık yapmasının önünü açtığını içten içe bilirler. Ama
alçaklık ortaya çıktığında hiçbir şekilde sorumluluk kabul etmezler.
Çoğu zaman alçaklığa onların da çok şaşırdığını, hatta üzüldüklerini,
sorumluların gereken cezayı alması için olayı sonuna kadar takip
edeceklerini vs vs… Yüzlerinde ve ne de ruhlarında en ufak bir suçluluk
duygusu olmadan kendilerini sütten çıkmış ak kaşık gibi hissederler.
Vicdanları yoktur çünkü.

Ebu Garip hapishanesindeki alçaklıkları çoğu insan hemen hatırlar.
İnsanlık dışı işkenceler ortaya çıktığında*ABD* Ordusu ve hükümetinin
nasıl da kınadıklarını, işkencecileri nasıl da uzun uzun
yargıladıklarını da, değil mi. Peki bu alçaklıkların
yapılabilmesini*ABD* asker alma yönetmeliğinde Afganistan ve Irak işgali
öncesi yapılan /*"küçük"*/ bir değişikliğin, sağladığını bilen kaç
kişidir? O küçük değişiklikle daha önce kesinlikle askere alınmayan, suç
işlemiş, sabıkalı, madde bağımlısı hatta ağır kişilik bozukluğu
sorunları olanların da askere alınıp kısa bir eğitim sonrası Afganistan
ve Irak’ a gönderildiklerini! Bu yolla /*"bir taşla iki kuşun
vurulduğunu!"*/ Hem /*"dışlanmış, zararlı, suça bulaşmış"*/
/*"çöplerden"*/ kurtul, hem de işgal edilen yerlerde yapılacak
alçaklıklar için ellerini kirletmemiş ol! Şimdi bir düşünün hangisi daha
büyük alçaklık sorusunun yanıtını…

Örneği Ebu Garip ve*ABD* Ordusu’ndan vermem, büyük alçaklıkların bu
topraklara özgü olmamasından. Bize özgü değil ama bu coğrafyanın tarihi
büyük alçaklıklardan ve büyük alçaklardan da geçilmez. Mamak, Diyarbakır
hapishaneleri değil sadece.*1955 Eylülü*’nde İstanbul’da gayri
müslimlere yönelik yağma ve kıyımda ön sıralardaki yağmacılar mı, onları
buna teşvik edenler mi daha alçaktılar. Maraş, Çorum, Madımak bir bakıma
büyük alçakların en alçakça /*"kıyımları"*/ da değil mi!

Errkek, hem de dini bütün ve şüphesiz milliyetçi, haberi alır almaz
atlamış traktörüne, basmış mezarlığı. Kısa sürede kendisi gibi onlarcası
da mevzilenmiş. Bu güruhun nasıl olup da defnedilecek olanın kim
olduğunu bildiği muamma! Mezarlıkta acılı insanlar var. Annesine son kez
veda etmek isteyen kızını bekliyorlar. Kadını tutanlar, en çok da dindar
olmalarıyla övünüyorlar. Ama her ne hikmetse inandıkları dinin
kurallarına göre güneş batmadan defnedilmesi gereken cenazeye kadının
yetişebilmesi için sorumluluk hissetmemişler.

Errkek ve dahil olduğu güruhun yaptıkları, şüphesiz alçaklık. Hem de
öyle böyle değil. Ne gelenek ne inanç, ne insanlık ne vicdan!
Topraklarımıza gömdürmeyiz, gidin kendi toprağınıza gömün, diye
böğürmüşler. İstediklerini de yaptırmışlar. Hem de bu /*"bölücü"*/
isteklerini İçişleri Bakanı ve Vali ve Emniyet Müdürü’nün gözetim ve
denetimi altında gerçekleştirme imkânı bulmuşlar.

Bu üç kudretli ve haşmetli makam sahibi, siz ne dediğinizin farkında
mısınız, diye sorma gereği bile duymamışlar. Ölen bir insana ve
yakınlarına saygı duyma gibi en sıradan insani gereklilik hakkında bir
beklentiye girilmeyecek kişiler olduklarını geçelim zaten. Sonra da
gönül rahatlığıyla, ne de olsa /*"mahalle eşrafı"*/ndan oldukları için
hatıra fotoğrafı çektirmekte sakınca da görmemişler. Errkek de haklı
olarak fotoğrafı sosyal medyadan paylaşarak övünmekten kaçınmamış.

Makam sahiplerine biraz daha yakından baktığımızda her üçünün de doğma
büyüme siyasal İslamcı olmadıkları hemen anlaşılıyor. Dahası en
makamlısının siyasal hayatı reisine karşıtlıkla, en ağır eleştirilerle
başlamış. Demem o ki, öyle politik bir bilinç, tutarlı bir siyaset
anlayışı, ilkelerine sadık bir politika geçmişi olduğunu söylemek biraz
güç. Daha çok siyasal İslamcı çizgide ikbal bulmuş, o çizgi tarafından
teşvik edilmiş olduğu söylenebilir.

Evet insan, kapasitesi varsa ve olanak verilirse alçak olabilen tek
canlı türü. Aynı zamanda içinde yatan alçak olma potansiyeli
kışkırtılabilen tek canlı. Bu yüzden alçaklık bir tür zincirleme
reaksiyon ve alçaklığa karşı çıkmak isteniyorsa 

(GugukluhayaT) SİNAN MEYDAN: ATATÜRK’ÜN İSYAN RAPORLARI

2017-09-19 Başlik Oraj Poyraz at Openmail

19-09-2017

 




  *SİNAN MEYDAN*: ATATÜRK’ÜN İSYAN RAPORLARI

/*"Gerçek kurtuluş toplumdaki marazı (hastalığı) tespit edip tedavi
etmekle elde edilir. Marazın tedavisi ancak ilmi ve fenni bir tarzda
yapılacak olursa şifa verici olur…"*/ (Atatürk,*27 Ekim 1922*, Bursa)

Tam yüz yıl önce bugün… I. Dünya Savaşı'nın en zor zamanları… Tarih,*18
Eylül 1917*… Yer, Halep… O gün, *7*. Ordu Komutanı Atatürk, Halep'ten
İstanbul'dakiBahriye Nazırı ve *4*. Ordu Komutanı Cemal Paşa'ya,
/*"Memleketin hayatına ilişkin araştırma ve incelemeye değer görüşlerimi
bildirmeye hazırım"*/ diye bir telgraf gönderdi. Cemal Paşa bu
telgrafa*19 Eylül*'de, /*"Pek çok yararlanılacağına emin olduğum
görüşlerinizi beklerim"*/ diye cevap verdi.


BİRİNCİ*RAPOR*

Bunun üzerine *7*. Ordu Komutanı Atatürk,*20 Eylül 1919*'da, Başkumandan
Vekili Enver Paşa'ya, Sadrazam ve Dahiliye Nazırı Talat Paşa'ya ve
Bahriye Nazırı ve *4*. Ordu Komutanı Cemal Paşa'ya*2010 kelimelik* uzun
bir rapor gönderdi. (Yusuf Hikmet Bayur, Atatürk, Hayatı ve Eseri,
s.*120-128*, Atatürk'ün Bütün Eserleri, C.*2*, s*.120-125*). Atatürk, bu
raporu hazırlarken *7*. Ordu'ya bağlı*20*. Kolordu Komutanı İsmet Bey
(İnönü)'le görüş alışverişinde bulunmuştu. (Şevket Süreyya Aydemir, Tek
Adam, C.*1*, s.*274*).

Atatürk raporuna, yetkililerin /*"bu açıklamalarını, hiçbir kötümserliğe
ve telaşa yormayarak soğukkanlılık ve ciddiyetle karşılayacaklarına
güvendiğini"*/belirterek başlıyordu.


SORUNLAR

Genel durum: /*"Halk ile idare (hükümet) arasındaki bağlar sarsılmıştır.
Hükümet acz içindedir. Halk savaşlarla iyice fakirleşmiştir. Hükümetin
uygulamaları ‘halkın haklarına ve adalete' aykırıdır. Bu, ‘halkın
nefretini' arttırmaktadır"*/diyordu. /*"Hükümetin ‘acz içinde'
olmasında, zabıta kuvvetinin olmaması, memurlarının ‘rüşvet' alması,
‘vurgunculuk', ‘yolsuzluk' yapması, ‘suiistimalleri', ‘keyfine
düşkünlükleri' ve ‘adalet işlerinin kesinlikle yürümemesi' etkilidir. Bu
nedenlerle genel hayat her yerde çürümektedir. Ticaret ve ekonomi
çökmüştür. Para meselesi, geleceğe güven bırakmamıştır; namuslu
insanları bile kutsal bildikleri değerlerden uzaklaştırmıştır"*/
diyordu. /*"Çürüyen muazzam saltanat binasının (devlet) bir gün içeriden
birden bire çökmesinin"*/ muhtemel olduğunu söylüyordu.

Askeri durum: /*"Düşmanlarımız bize göre daha iyi durumdadır. Almanlar
savaşı kazanamaz. Savaş uzun sürecektir"*/ diyordu. Ordumuzun iyice
zayıfladığını, ülkenin insan kaynaklarının yetersiz olduğunu söylüyordu.
/*"Özetle, Batı'da muhtemel yeni taarruzları beklemek ve Suriye
sınırındaki düşman taarruzlarını başarısızlığa uğratmak, genel askeri
durumumuzun şimdiki vazgeçilmezleridir"*/ diyordu. Bu durumda, son
kuvvetlerle Bağdat'ı geri almanın da mümkün olmadığını anlatıyordu.
/*"Düşman Bağdat'a gemilerle ve trenlerle asker getirirken, biz boynuzlu
hayvanlarla (şahdarlarla) ve deve ile buna karşı koyamayız"*/ diyordu.


ÇÖZÜM*ÖNERİLERİ*

/*"Bu sözlerimle ‘her şey bitti, bulunacak çare kalmadı' demek
istemiyorum. Böyle kötümser bir düşüncenin, düşmanların en tehlikelisi
ve en vahimi olduğunu açıklamaya gerek görmem. Kurtuluş ve hayat imkanı
vardır, ancak hedefe ulaştıracak tedbirleri bulmak lazımdır"*/ diyordu.

Sonra şu çözüm önerilerini sıralıyordu.

a) İçten hükümeti kuvvetlendirmeli, jandarmayı güçlendirmeli, memurları,
adalet işlerini, ticaret ve ekonomi işlerini düzenlemeli, suiistimalleri
hiç olmazsa tahammül edilebilir sınıra indirmeli ve böylece memleketi
sağlam bir hareket üssü haline getirmeli…

b) Askeri siyasetimiz bir savunma siyaseti olmalı. Yurt dışında tek bir
Osmanlı eri kalmamalıdır. Sina cephesinde düşman bize göre çok güçlüdür,
her an taarruzedebilir. Hazırlıklar tamamlanmalıdır.

c) Bütün Suriye ve Hicaz'ın sorumluluğu ve Sina cephesinde komuta, kendi
evlatlarımıza (Müslüman Osmanlılara) verilmelidir. Vatanın çıkarlarına
en uygun şekil budur. Eğer Sina cephesinin von Kress'in *8*. Ordu'su ile
benim *7*. Ordu'm tarafından savunulması gerekiyor ve bu orduların
Falkenhayn'a bağlı bulunması uygun bulunuyorsa vatanımızın çıkarları
için bu görevi üzerime almaktan kaçınmam. Ancak bu halde Falkenhayn'ın,
bütün Suriye ve Hicaz'ı yöneten en yüksek sorumlu bir yurt çocuğunun
(bir Osmanlı'nın) emri altına girmesi gerekir. Falkenhayn sadece askeri
komutan olur. Sevk ve idare bizim memleketimizin bir öz evladının elinde
olur. Sina cephesi bir komuta altında erimeye mecbur olursa o komutan
ancak ben olurum.


ALMAN*EMPERYALİZMİ*

Alman emperyalizmine şöyle isyan ediyordu: "İçinde bulunduğumuz bu
bataklıktan Almanlarla beraber kurtulmak zorunlu ise de Almanların bu
zorunluluktan ve savaşın uzamasından yararlanarak bizi sömürge yapmak ve
memleketimizin bütün kaynaklarını kendi ellerine almak siyasetinin
karşısındayım. Bugün Falkenhayn her vesileyle herkese karşı, Alman
olduğunuve elbette Alman çıkarını en fazla düşüneceğini söyleyecek kadar
cesaretlidir. Halep'te, Fırat'ta ve Suriye'de Alman siyasetinin ve 

(GugukluhayaT) BÜLENT ESİNOĞLU : ARTIK ATLANTİK’E GERİ DÖNEMEYİZ

2017-09-18 Başlik Oraj Poyraz at Openmail




  BÜLENT ESİNOĞLU : ARTIK ATLANTİK’E GERİ DÖNEMEYİZ



Neden artık Atlantik’e geri dönemeyiz? Sorusu okurlarımıza belki acayip
gelebilir. Atlantik’ten çıktık mı ki, sorusunu çağrıştırabilir.

Evet, hala*NATO*’da duruyor gibiyiz. Ancak, hava savunma silahlarımızı
Rusya’dan temin ediyoruz.

Evet, hala Avrupa Birliğine tam üyelik görüşmelerine devam ediyoruz. Ama
tarafların birbirlerine kurşun atmadığı kaldı.

Türkiye’nin enerji güvenliği Rusya, İran ve bölge ülkelerinde. Ticarette
birinci ortağımız Çin.

Ekonomi ve ticaretten daha önemli olan bir konu var; Güvenliğimiz ve
toprak bütünlüğümüz. Zaten bu ikisi gerçekleşmezse diğerlerinin bir
önemi yoktur.

Toprak bütünlüğümüzü Amerika tehdit ediyor. Bu tehdit artık söylem
düzeyini aştı. Silahların devreye girdiği bir *iklimin* içinde cereyan
ediyor.

Suriye Türkiye sınırında,*580 kilometreyi* Amerika kontrol ediyor.
Suriye ile giriş çıkışlarımızda kullandığımız kapılar*ABD/PKK* kontrolünde…

İlk soruya dönersek; Atlantik’e dönebilir miyiz?

İç cepheye baktığımızda, hala Atlantik Paktının işlediğini sananlar var.
Aydınlarımız etrafına bakıyor.*NATO*’yu,*OECD*’yi, Dünya Bankasını,
Gümrük Birliğini ve Batı değerleriyle yürütülen mantığı görüyorlar.
Ve*NATO*’dan çıkamayız diyorlar.

İyi de, Amerika, güneyimizde,*60 bin *kişilik yığınağı niye yaptı.

Bu yığınak o kadar gerçek ki; Türk halkını, yöneticilerini, partilerini
derinden etkiliyor.

Eskiden varlığını, güvenliğini, aklını fikrini Amerikancılıkta arayanlar
bile, artık anti Amerikancı olmuş. Kitlesel bir dönüşüm hızla devam ediyor.

Çünkü güvenliğimiz söz konusu oluyor. Güvenliğimizi emanet
ettiğimi*NATO/ABD* bizi kuşatmış. Stratejik dostlarımız stratejik düşman
olmuş.

Bu durumda biz ne yapacağız? Hala*NATO* ve*ABD* mi diyeceğiz? Yoksa yeni
ittifaklar mı arayacağız. Üstelik*ABD 15 Temmuz*’da bir işgal denemesi
de yapmışken…

Güneyimizdeki Amerikan varlığı, öylesine gerçek, öylesine tehditkâr ki,
kimse çıkıp da *hayır böyle değil* diyemiyor. Amerikancılar bile…

Bu yığınak yetmiyormuş gibi; Irak’ın kuzeyinde Bağımsız Kürdistan
Referandumunu İsrail hararetle destekliyor.*ABD* sütre gerisinde bekliyor.

Tartıştığımız bazı aydınlar şöyle iddialarda bulunuyor.*Erdoğan *bir
günde dönüş yapar.*ABD* ile birlikte, yani Atlantik ile birlikte oluverir.

Amerika’nın yaptığı yığınaktan sonra, ortadaki bu büyük tehditten
sonra,*15 Temmuz*’dan sonra kimse Atlantik tarafına geri dönelim
diyemez. *Erdoğan *da dahil.

*Eğer böyle bir dönüş olacaksa, yani yeniden Atlantik geri dönülecekse,
Türkiye bölünecek demektir. Başka türlü dönüş yoktur.*

Artık Atlantik bölünmeyle eşdeğer olmuştur.

Herkes yeniden Atlantik dese bile, iktidar diyemez.

Amerika’nın Suriye’de yapabileceği bir şey kalmadı. Tek tutunacağı dal;
Suriye’nin kuzeyinde yaptığı yığınak.

*Bu ABD/PKK yığınağı*Türkiye ve Suriye’ye karşı kullanılacak. Dolaylı
olarak da Rusya’ya karşı…

Demek ki bölgede, eninde sonunda bir hesaplaşma daha olacak.

İran, Türkiye, Rusya birlikteliği sıkı durursa, ki buna üç ülkede mecburdur.

İran*ABD* tehdidi altında.

Türkiye Amerikan tehdidi altında.

Rusya zaten tüm dünyada*ABD* ile hesaplaşma içindedir.

Demek bu üç ülke bulundukları konumlarını korumak zorundadır.

Amerika’nın bölgede kurmak istediği *Sünni NATO* da fos çıktı. Amerikan
tehdidi; Türkiye Şii İran birlikteliğini mecbur etti.

İran, Türkiye, Rusya işbirliğine, Suriye’nin de katılması, sorunu kökten
çözecek niteliktedir. Çünkü Suriye devleti teröre karşı kesin galibiyet
kazandı.

*8*.*9.2017*, *bulentesino...@gmail.com*



 

a45UyF587661-170918231957 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/09/19  06:17 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

HELEN ICIN
. . . . . .
Helen, senin adin
Eskinin Nicean yelkenlileri gibidir, benim icin
Usulca, kokulu denizin uzerinden
O yol yorgunu gezgini tasir
Kiyisina kendi memleketinin
Gezmeyi ozler yapayalniz denizlerin ustunde
Yunanli yuzun, sumbul saclarin
Senin havalarin getirmisti beni eve
Yunanistanin gorkemine ve
Roma yuceligine.
Iste, oradaki piriltili pencere nisinde
Nasil da bir heykel gibi, gorurum dineldigi
Ah, Pysche, kutlu topraklar olan bolgelerden
Akik lamba elinde.

Edgar Allan Poe

9. De ki:
Siz gercekten yeri iki gunde yaratani inkar edip duracak misiniz?
Birde O na esler mi kosuyorsunuz?
O, butun alemlerin Rabbidir.
10. O, dort gun icinde, yeryuzunde yukselen sabit daglar yaratti, orada
bolluk ve bereket meydana getirdi ve orada rizik arayanlarin
ihtiyaclarina uygun olarak riziklar takdir etti.
11. Sonra goge dogruldu da o bir duman iken ona ve yere:
Ikiniz de ister istemez gelin! dedi.
Ikisi de: isteye isteye geldik. dediler.
12. Boylece onlari iki gunde yedi gok olmak uzere yerine koydu ve her
gokte (bulunan meleklere) islerine ait emrini vahyetti.
Dunya gokyuzunu kandillerle donattik ve koruduk, iste bu, hep o cok
guclu ve herseyi bilenin takdiridir.

Fussilet suresinde


(GugukluhayaT) Mehmet Eymür : HACI PASA’NIN ANAYASASI .. AKP NIN REFERANDUMDA SUNDUGU ANAYASA MI??,PAYLAŞ

2017-09-18 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Hiçbirşey tesadüf değil, her şey yıllar içerisinde aynı kazanda pişti
kaynadı.
Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      




*Mehmet Eymür**: HACI PASA*’NIN*ANAYASASI* ..*AKP NIN REFERANDUMDA
SUNDUGU ANAYASA MI*??


*PAYLAŞ*

İstanbul Beylikdüzü’nde*SADAT* isminde askeri egitim veren bir sirket
var. Belirtildigine göre yöneticileri ve personeli irticai faaliyetleri
nedeniyle ordudan uzaklastirilmis veya emekli edilmis subay ve
astsubaylar. Basinda emekli Tuggeneral Adnan Tanriverdi bulunuyor.
Tanriverdi,*1944 yilinda* Konya’nin Aksehir ilçesinde dogmus.*1964
yilinda* Kara Harp Okuluna girmis ve Topçu Subayi olarak okulu bitirmis.
Dört yil Özel Harp Dairesi ve*1986-88* arasi Kibris dâhil çesitli
yerlerde görev yaptiktan sonra,*1992 tarihinde* Tuggenerallige yükselmis
ve*30 Agustos 1996 yilinda* kadrosuzluktan emekliye sevk edilmis.
Askerlik hayati sirasinda Kara Harp Akademisini, Silahli Kuvvetler
Akademisini bitirmis, Özel Tekâmül Kurslari, Fransizca Kursu ve Gayri
nizami Harp *(GNH*) Kursu görmüs.Evli ve iki çocuklu.

AutoResizeImage.https://i1.wp.com/www.atin.org/images/guncel/SADAT/Sadat_1.jpg?resize=640%2C480

Adnan Tanriverdi Emekliye ayrildiktan sonra, bir yil Üsküdar*FM*
Radyosunun Genel Koordinatörlügünü yapmis,*2004*’te Ihlas Marmara Evleri
Camii Yaptirma ve Yardim Dernegi Yönetim Kurulunda yer almis.*2004-2009*
arasinda halen *‘Onursal Baskani’***oldugu *‘Adaleti Savunanlar
Dernegi’*nin *(ASDER*) Genel Baskanligini yapmistir. Bu dernegin
yönetici ve üyelerinin de ayni sekilde irticai faaliyetler nedeniyle
ordudan uzaklastirilan kisiler oldugu belirtiliyor. Subat*2012*’de
Müslüman ülkelerde faaliyet yürütmek ve yabanci ülkelerdeki savasçilari
egitmek, silahlandirmak üzere basinda *‘Türk BLACKWATER’*i diye
adlandirilan, hayli soru isaretli*SADAT* (Uluslararasi Savunma
Danismanlik Ticaret*AS*.) adli sirketi kurmus.*2013 yilinda* ise, Islam
Ülkelerinin birligi için*ASSAM* (Adaleti Savunanlar Stratejik
Arastirmalar Merkezi Dernegi) ve*YUSDER*’i (Yunus Uluslararasi Doga
Sporlari Dernegi ve Deniz Sporlari Kulübü) kurmustur. Halen;*SADAT*
A.S.*ASSAM* ve*YUSDER* Yönetim kurulu Baskanliklarini aktif olarak
yürütmektedir. Ayrica Milli Gazete ve Vakit Gazetesinde yazarlik da
yapmis olan Tanriverdi’nin *‘Yeni Anayasa’*sina bir göz atalim.


*YENI ANAYASA*’YI*2011*’DE*HAZIRLAMIS*

Emekli Tuggeneral Adnan Tanriverdi kendisine ait internet sitesindeki*22
sayfalik* /*"YENI ANAYASAMIZ HAYIRLI OLSUN"*/ baslikli bölümde
hazirladigi anayasa taslaginin*30 Aralik 2011 tarihinde* Onursal Baskani
oldugu*ASDER* vasitasiyla*TBMM*’ne yollandigini belirtiyor.

Tanriverdi, yeni anayasasinin baslangiç bölümünde /*"Giris, Neden Yeni
Bir Anayasa, Darbelerin Anayasal Dayanaklari, 12 Eylül 1980 Darbesinin
Yasal Dayanagi, 28 Subat 1997 Post Modern Milli MGK Darbesinin Anayasal
Dayanagi, 27 Nisan 2007 Internet Bildirisinin Anayasal Dayanagi"*/ gibi
basliklarla tahlillerde bulunuyor.

Devaminda; /*"Anayasal Dayanakla Tasfiye Kurulu Haline Getirilen YAS,
YÖK Darbeleri ve Anayasal Dayanagi, Yargi Darbeleri ve Anayasal
Dayanaklari, 03 Mayis 2007 Yargi Darbesi, 05 Haziran 2008 Yargi Darbesi,
30 Temmuz 2008 Yargi Darbesi, Darbelere Dayanak Olan Istikrarsiz
Dönemler"*/ gibi basliklarla agirlikli olarak kendisince /*"yargi
darbeleri"*/ olarak nitelendirdigi dönemleri inceliyor.

Gelelim esas konuya, /*"Nasil Bir Anayasa"*/ olmasi gerektigi kismina:

a. Anayasada resmi ideoloji olmamalidir

b. Degismez maddeler bulunmamalidir

c. Laiklik ilkesi anayasada bulunmamalidir

d. Resmi dil Türkçe olmali, ana dilde egitim imkâni saglanmalidir

e. Temel insan hak ve özgürlükleri kisitlanmamalidir

f. Idam cezasi konulmalidir

g. Vatandasin anayasal sifati olmamalidir

h. Baskanlik sistemi olmalidir

i. Yönetim sekli, bölgeli üniter devlet ve idari özerklik ilkelerine
göre düzenlenmelidir

j. Milli iradenin bütün devlet kurumlari üzerinde otorite kurmasi
saglanmalidir

k.Sivil diktatörlügün yolu kapatilmalidir

l. Siyasetin üzerinde yargi vesayeti olmamalidir

m*.YÖK* kalmali, üniversitelerde bilimsel özerklik saglanmalidir

n. Asker siyasetin üzerinde vesayet kuramamalidir

• Milli güvenlik kurulu kaldirilmalidir

• Genelkurmay Baskanligi*MSB*’ligina baglanmali ve*TSK* yeniden
yapilandirilmalidir.

• Türk Silahli Kuvvetlerinin vazifesi yeniden ifade edilmelidir

• iç Güvenlik Içisleri Bakanligina, disa karsi savunma da*MSB*’ligina
verilmelidir

• Jandarma Genel Komutanliginin Gn. Kur. ile organik agi koparilmalidir

• Milli Güvenlik Siyaset Belgesinden *(MGSB*) iç tehdit
degerlendirmeleri kaldirilmalidir

• *YAS*’in yapisi degistirilmeli ve bütün kararlari yargiya açikolmalidir

• Askeri yüksek yargi kaldirilmali, askeri hâkimler üniformasiz olmalidir.

Tanriverdi, /*"Temel insan hak ve özgürlükleri kisitlanmamalidir"*/
demis ama 

(GugukluhayaT) KEREM ÇALIŞKAN : CENAZEYE SALDIRININ ALTINDA HANGİ HESAP VAR

2017-09-18 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Kerem Abi böyle demiş.
Suçlu her zamanki gibi CIA'dır demiş.

KATILMIYORUM, kesinlikle katılmıyorum.
Bizim milletimiz eskisi gibi değil, dejenere olmuş, ahlakı bozulmuş,
titreyip kendine gelmesi gereken bir insan kalabalığıdır.

Sonra provokasyon ne demek?
Senin aklın yok mu kardeşim, fare misin, labirentte peynir peşinde koşan
denek misin?
Bu kadar aciz misin?
Hiç mi aklın yok?
Lütfen acık aklın olsun.
Olur olmaz provoke olma kardeşim.
Hayvan mısın sen?

Sonra Türk kültürü, İslam kültürü demiş.
Türk kültürüne toz kondurmam.
Türk kültürününde böyle işler istisnadır, doktrin değildir.

Ama İslam kültürü tam da bu türden işlerin bol bol yaşandığı bir arenedır.
Açın bakın İslam tarihine kimlerin kimlerin cenazelerine eza cefa edilmiş?
Savaş esirlerine İslam kültürü neler müstahak görmüş?
Bu konuda hangi ayetler ve hadisler var?
Hayır, kesinlikle itiraz ederim.
İslam dini doktrin olarak yağmayı, düşmüşe kötü muameleyi, esirlere,
kölelere kötü muameleyi kurumsallaştırmış, içselleştirmiş bu konuda
sonsuz sayıda ayet ve hadislere sahip bir dindir.
Açın bakın İslam tarihine Tevbe suresi neden inmiş, öncesinde neler
olmuş, sonrasında neler olmuş, siyerle beraber okuyun.
Ondan sonra çıkın İslamın barışçı kültürünü konuşuruz.
Zırvalamanın alemi yok.

Üçüncü olarak, ben Kürt bölcülüğüne en çok karşı çıkan birisi olara bu
işi lanetliyorum.
Ve ülkücü ya da benzeri olduğunu söyleyen kurumların temsilcilerinin bu
rezillik yaşandıktan sonra bu işe sahiplenmeleri, sonrasında yaşanan
işler bu işin CIA'nın ötesinde bünyede olan arızalarla alakalı olduğunu
zaten bize kanıtlıyor.

CIA her zaman aynı şeyleri yapar.
Bünyede var olan arızaları kurcalar.
Ve AKP hükumetinde, gerekse ülkücülerde var olan arızalardır bunlar.
CIA  kurcalamış ya da kurcalamamış bu hiç önemli değil.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      




  KEREM ÇALIŞKAN : CENAZEYE SALDIRININ ALTINDA HANGİ HESAP VAR

Cenaze provokasyonun ardında ne var? Türk kültürüne, İslam inancına en
ters bu kışkırtıcı eylem neden, niçin şimdi yapıldı?

*15.09.2017 12:46*

Türk kültürüne, İslam inancına en ters bu kışkırtıcı eylem neden, niçin
şimdi yapıldı?

Zamanlama yine manidar!...

Çünkü şimdi*ABD-CIA*-Mossad Türkiye’de bir Türk-Kürt çatışması başlatmak
istiyor…

Bölgede*IŞİD* üzerinden yürütülen kanlı projeler bitti..

*IŞİD* görevini tamamladı…



*http://odatv.com/yazar/kerem-caliskan/cenazeye-saldirinin-altinda-hangi-hesap-var-1509171200.html*

 

a45UyF587661-170918212641 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/09/19  00:10 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Soz benim agzimdayken soz benim esirim, soz agzimdan cikdiktan sonra ben
sozumun esiri olurum.

Hz.Ali

Allah in Resul u Isa yoksa cehennemde mi?

Tevbe-31 Onlar Allah i birakip hahamlarini, papazlarini ve Meryem oglu
Mesih i rableri olarak kabul ettiler. Halbuki olara da ancak tek Allah a
kulluk etmeleri emredilmisti. Ondan baska tapacak tanri yoktur. O,
onlarin es kostuklari seylerden munezzehtir.

Enbiya-98 Hic suphe yok ki siz ve Allah in disinda taptiklariniz
cehennemin odunusunuz. Oraya gireceksiniz.

Enbiya-99 Eger onlar tanri olsalardi, cehenneme girmeyeceklerdi. Hepsi
orada ebediyyen kalacaklardir.

Nevzat Evrim Onal : Dindar, kindar ve asalak nesil

05/04/2016 Sali

Ulkenin emegiyle gecinen insanlari olarak sunu hic tereddutsuz
soyleyebiliriz: Islamcilar bu topluma yapismis asalaklar. Topluma hicbir
faydalari yok; ondan besleniyor ama ona deger katmiyor ve zayif dusurup
sagligini bozuyorlar. Bugun ortadan kalksalar toplum zarar gormez, ama
her gun emip tukettikleri buyuk miktarda toplumsal kaynak faydali isler
icin kullanilabilir.

Ustelik bu, salt son birkac yilin meselesi degil. Asalaklik,
islamciligin fitratinda var. Islamci ideolojinin kokeninin dayandigi
ulema, Osmanli tarihi boyunca tek bir anlamli ise yaramamis; ancak
surekli toplumsal kaynaklardan otlanmis ve otlanamadigi anda kazan
kaldirmistir. Imparatorluk maliyesi iflas edip toprak rejimi
bozuldugunda ilk isyan edenler, ciftci olup da toprakla ugrasmamak ve
bos beles yasamak icin medreselere dolusmus suhtelerdi*. Ulema,
imparatorlugu kurtarmak icin yapilan her modernlesme cabasina bencilce
direndi, fetva uzerine fetva cikartti ve devrim tarafindan supurulene
kadar memleketin kanini emdi. Bu baglamda, gericilerin cumhuriyet
devrimlerinden en fazla dillerine doladiklarinin harf devrimi olmasi
mantikli; cunku harf devriminin bir hedefi gercekten de ulemanin, yani
isi gucu tek bir kitabi okuyup isine geldigi gibi yorumlamak olan,
skolastik cag kesislerinden beter asalaklarin toplumsal etkisini kirmakti.

Hazmedemedikleri, bunun basariya ulasmis olmasidir.

Ne var ki bu basari, cumhuriyetin ilericiligi ozel mulkiyet duzeninin
sinirlarina carpana kadar surdu. Kapitalizmin 

(GugukluhayaT) ERDOĞAN'IN 'KILIÇDAROĞLU BATIRDI' DEDİĞİ SGK, AKP DÖNEMİNDE 10 KAT FAZLA AÇIK VERDİ

2017-09-18 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Kılıçdaroğlunun SSK'yı batırma hikayesi bir teranedir.
Hükümet SKK ya da SGK'ya bütçe vermediği anda her an batar bu kurum zaten.
Çünkü, geliri asla giderine yetmeyen bir kurumdur.

Ve fakt, BATAK konusunda cumhuriyet ve hatta Osmanlı, ve dahi hatta
insanlık tarihinin bir rekortmeni var.
AKP.
Onun eline kimse su dökemez.

Bu gün beğenmediğimiz Osmanlı dahi o meşhur borçlarını Kırım Harbi,
Balkan Harbi, Rus Harbi, I. Dünya Savaşı gibi kıyıcı savaşlar sonucunda
üretmiştir.
Peki ya AKP hükumetleri ülkeyi hangi büyük dünya savaşının
labirentlerinden geçirmiştir.

Evet, beterin beteri her zaman vardır.
Biz Abdülhamit rejimini beğenmiyorduk.
Bir monarşik rejim.

Korkarım, bu topraklarda yaşayan halkları sonunda akıl, duygu, yargı ve
algı eksikliklerinin olduğuna ikna edip başka milletlerin boyunduğunda
yaşamanın çok daha iyi olduğuna ikna etme görevini hakkıyla başarmak
üzereler.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      




*ERDOĞAN'IN**'KILIÇDAROĞLU BATIRDI'**DEDİĞİ SGK, AKP DÖNEMİNDE 10
KAT FAZLA AÇIK VERDİ*


Cumhurbaşkanı*Erdoğan *sık sık*SSK* Genel Müdürlüğü dönemine gönderme
yaparak*'Ey Kılıçdaroğlu sen SSK'*yı batırdın' diyerek*CHP* liderini
eleştiriyor. Ancak*KARAR* yazarının bugün bütçe açığı rakamlarını
yazdığı rakamda,*SGK*'deki açığın Kılıçdaroğlu dönemindeki açığın*10
katını* geçtiğini ortaya koydu.

*18 Eylül 2017 Pazartesi*,*16:53*

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'na yakınlığı ile bilinen*KARAR*
gazetesinin yazarı İbrahim Kahveci, geçen yıl ilk*8 ayda 5.6 milyar TL*
fazla veren bütçenin bu yıl aynı dönemde*20*,*2 milyar *lira açık
vermesinin nedenlerini tek tek yazdı.

Kahveci'nin aktardığı rakamlara göre, geçen yıl görev zararları
adına*SGK*’ye*20 milyar 217 milyon *lira*2016 yılına* göre daha fazla
ödeme yapıldı.


**KILIÇDAROĞLU***:***2 MİLYAR 341 MİLYON AÇIKLA
DEVRETTİM***,***ÜSTELİK EMEKLİLİK YAŞI 40'TI**

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun genel müdürlüğü
sırasında*SSK*'yi batırdığı iddialarına ise Kılıçdaroğlu /*"Mitinglerde
Kemal Kılıçdaroğlu SSK’da iken şu kadar açık vardı diye konuşuyorlar.
Açın bakın, emekli olduğum tarihte (1990) 2 milyar 341 milyon TL açık
var. 2016’da açık 20 milyar 655 milyon 603 bin TL. Biz buna rağmen çıkıp
‘Asıl batıran sensin’ demiyoruz. Bir şeyi istismar etmeye gerek yok.
Açık her ülkede var, emekliye maaş ödeniyor, ödenmesin mi? Üstelik benim
dönemimde emekli yaşı kadınlarda 34, erkeklerde 40’tı, şimdi 65’e
çıktı... Ama vatandaş bunu görecek, yiyecek mi yemeyecek."*/ sözleriyle
yanıt vermişti.



*BÜTÇE***FAİZE,SİLAHA***,***YOLA VE YARDIMA GİTTİ**

*KARAR* yazarı Kahveci'nin verdiği rakamlarda dikkat çeken bir başka
detay ise bütçede en fazla artış gösteren harcama kalemleri. Bütçe
harcamalarında bir önceki yıla göre Güvenlik ve savunma alımları*yüzde
***110.7**, Hane halkına sosyal amaçlı transferler*yüzde ***42.5**,
Karayolları Genel Müdürlüğüne Hazine yardımı*yüzde ***86.3**,*ABD*
doları borçlanma faiz gideri*yüzde ***31.5**, Ziraat Bankasına*yüzde
***594.4** artış göstermiş.


*TARIMDA,***BİLİMDE VE EĞİTİMDE TASARRUF**

Öte yandan bütçede bir önceki yıla göre kısıtlamaya gidilen kalemlerin
bir kısmı ise şöyle:

TMO ödemesi - *%36*,*8*

Kredi ve Yurtlar Kurumuna ödeme - %*5*,*6*

Üniversitelere hazine yardımı - %*0*,*4*

Tarımsal amaçlı transferler - %*1*,*1*

Bütçeden faize, karayollarına, savunma alımlarına ve hane halkına
yapılan doğrudan yardımlarda rekor artış gözlenirken, eğitime,
üniversitelere ve tarımsal kesime yönelik harcamalarda kesinti yapıldığı
açıkça görülüyor.

KARAR yazarının bütçe gerçekleşme oranlarına dikkat çektiği çarpıcı
yazısının tamamı şöyle:

Boş tartışmalar gerçekleri örtmüş

*Bütçeye kısaca bakalım mı?*

Bu yıl*586*,*7 milyar *liralık gelir toplama hedefimizin ilk sekiz
ayda*396*,*5 milyar *lirasını (*%67*,*6*) tahsil etmişiz. Buna
karşılık*2017 yılında 634*,*2 milyar *lira gider hedefimizin
ise,*416*,*7 milyar *lirasını (*%65*,*7*) harcamış bulunuyoruz.

Gördüğünüz gibi gelir hedefimizin daha büyük kısmını ama harcama
hedefimizin daha küçük kısmını kullanmış bulunuyoruz. Buna rağmen geçen
yıl ilk sekiz ayda *5*,*6 milyar *lira olan bütçe fazlası, bu yıl*20*,*2
milyar *lira açığa dönüşmüş durumda.

Neden mi?

Geçen yıl ilk sekiz ayda gelir hedefinin *%67*,*3*’ünü
gerçekleştirirken, harcama hedefimizin *%62*,*7*’si gerçekleşmişti.
Kısaca bu yıl gelir tahsilinde fazlaca sorun olmadı ama harcama
hedefinde biraz daha bonkörüz.

Bu arada şu tahakkuk/tahsilat tartışmasına bir cümle edelim. Bildiğiniz
gibi*2017 yılına* girerken bir yeniden yapılanma söz konusu idi.
Dolayısı ile*Ocak *ayında çok yüksek bir tahakkuk tutarı ortaya çıktı.
Geçen yıl tahakkuk tutarı*278*,*3 milyar *liraydı; oya bu yıl tahakkuk
tutarı*360*,*8 milyar *liraya fırladı. Ortada anormal bir tahakkuk
artışı olduğu çok açık... Çünkü yeniden 

(GugukluhayaT) SUÇ DUYURUSUDUR.... BBP’DEN CENAZE SALDIRISINA BEKLENEN DESTEK: K.HPEYİ DOĞURAN…

2017-09-18 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Bütün unsurlarıyla TCK. Madde 216'ya uyar.
*5237 S.lı Türk Ceza Kanunu MADDE 216*

(1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı
özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve
düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından
açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya
bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla
kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan
kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan
bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

*5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Madde 215.*
“İşlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu suçtan dolayı bir kişiyi
alenen öven kimse, iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır”

**
Üstelik bir saldırı gerçekleşmişken, yapılan bu açıklama ayrıca suçu ve
suçluyu övmek suçunun da kapsamına girmektedir.
Ülkemiz gerçekten bir hukuk ve yasa devleti ise bu partinin MKYK üyesi
hakkında derhal ceza davası açılması lazımdır.

Ayrıca, bu açıklamaların partinin resmi görüşü olup olmadığı bir an önce
açıklık kazandırılmalı.
Eğer parti bu açıklamalara sahip çıkar ise, parti için de kapatma davası
açılmalıdır.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      




*BBP*’DEN*CENAZE SALDIRISINA BEKLENEN DESTEK*: K*.HPEYİ DOĞURAN*…

AutoResizeImage.http://gazetemanifesto.com/wp-content/uploads/2017/09/muhittina%C3%A7%C4%B1c%C4%B1.jpg

Büyük Birlik Partisi*MKYK* üyesi, Aysel Tuğluk ve ölen annesine ağır
hakaret etti.

*18 Eylül 2017*

*AKP*’ye başta*16 Nisan *referandumu olmak üzere bir çok kritik gündemde
destek olmasıyla bilinen Büyük Birlik Partisi, HDP Eş Genel Başkanı
Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesine saldırıya desteğini bir sosyal
medya mesajıyla gösterdi.

*BBP* Merkez Karar Yönetim Kurulu *(MKYK
*) Üyesi Muhittin Açıcı,
sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla cenazeye saldıranlara açıktan
destek verip, Tuğluk’a ve annesine ağır hakaretlerde bulundu.

Açıcı’nın paylaşımına takipçilerinden de destek geldi:

AutoResizeImage.http://gazeteport.com/wp-content/uploads/2017/09/Ekran_Resmi_2017-09-18_10_21_38.png

*HDP* Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk’un annesi Hatun Tuğluk’un
cenazesine katılanlara saldırı düzenlenmişti. Saldırının ardından
Tuğluk’un cenazesinin naaşı mezardan çıkarılılmış, Dersim’de toprağa
verilmişti.

Saldırıda göz altına alınanlardan bazıları*AKP* üyesi çıkarken,*1
tanesinin* İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yla saldırı gecesi fotoğraf
çektirdiği ortaya çıkmıştı.

*http://gazetemanifesto.com/2017/09/18/bbpden-cenaze-saldirisina-beklenen-destek-k-hpeyi-doguran/*

 

a45UyF587661-170918195808 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/09/18  21:07 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Ceza talep ediyorum.
Bugun tok olanlara, sefa surenlere,
Milyonlarin ekmegini hangi acilarla kazandigini
Bilmeyenlere, hissetmeyenlere.
Neseli bir yuz,
Neseli bir gulus gorursem
Aci cekiyorum
Zira yoksulluga ve bilgisizlige
Mahkum olanlar
Gulmeyi ve neseyi bilmezler.
Butun dertleri,
Butun gizli ve aci goz yaslarini
Toklarin vicdanina yuklemek istiyorum,
Ve yaptiklari her seyin intikamini almak.

Roza Luksemburg

Teskilat-i Milliye sergerdeleri, bu mahluklar kadar baslari ezilmek
ister yilanlar tasavvur edilemez.
Dusmanlar onlardan bin kere iyidir

(ALi KEMAL, Peyami Sabah, 23.4.1920)

Devlet ve milletimizin parcalanmasi ve Ermeni ve Yunan esaretine
dusulmesi soz konusudur.
Alti yuz elli sene efendilik eden bir milletin kole mevkiine dusmesi
kolay bir hadise degildir.

(6 Temmuz 1919)
K.ATATURK


Grup eposta komutlari ve adresleri  :   
Gruba mesaj gondermek icin  :   ozgur_gun...@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin:   ozgur_gundem-subscr...@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin   :   ozgur_gundem-unsubscr...@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin :   ozgur_gundem-ow...@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz   :   http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz :
http://orajpoyraz.blogspot.com/


BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo





 

-- 
You received this message because you are subscribed to the Google Groups 
"Gugukluhayat" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email 
to gugukluhayat+unsubscr...@googlegroups.com.
To post to this group, send email to gugukluhayat@googlegroups.com.
Visit this group at https://groups.google.com/group/gugukluhayat.
For more options, visit 

(GugukluhayaT) DİNLERE GÖRE DÜNYANIN VE İNSANLIĞIN YAŞI

2017-09-17 Başlik Oraj Poyraz at Openmail




  *DİNLERE GÖRE DÜNYANIN VE İNSANLIĞIN YAŞI*

*28 Şubat 2017

Kayra  *

Jeologların edindiği kapsamlı ve geniş bilimsel kanıtlara dayanarak,
dünya’nın yaşının yaklaşık *4,567 milyar *yıl (*4,567*×*109* yıl)
olduğuna karar verilmiştir.

Kısaca *4*,*5 milyar *yıl diyelim.Bilime göre modern insanın yaşı
ise*150-200.000* yıl civarında.Bakalım dinlere göre dünya ve insanlığın
yaşı kaç?

Kitab-ı Mukaddes’ten dünyanın ve insanlığın yaşı çıkarılabiliyor. Nuh’a
kadar olan sıralama verilmiş. Nuh’tan Adem’e kadar olan süre de
kuşaklardan tahmini olarak ortaya çıkarılabiliyor.

Tevrat’ta yazılı olan bu tarihlere Kur’an’da itiraz edilmediğine göre,
Tevrat tasdik edildiğine göre Kur’an’da bu süreci kabul ediyor demektir.

Nitekim hadislerde de bu yönde bilgiler mevcut.Adem’den kıyamete kadar
dünyanın ve insanlığın ömrü*7000 yıldır*. Kenzu’l-Ummal,
h.no:*16459.Tezkiretu*’l-Mevduat, I*/223*. Sahavî, el-Makasıdu’l-hasene
(Deylemi’den naklen), I*/693*, h.no:*1243.Munavî*
Feyzu’l-Kadir,*III/547*; h.no:*4278* (Deylemi’den naklen). Bayezid
Bistamî, Miftahu’l-Cifr adlı eserinde, Sabiler ve diğer üç semavî dinin
mensuplarının dünyanın ömrünün*7000 yıl* olduğunda ittifak ettiklerini,
söyler. (a.g.e.)

Hadise göre Muhammed /*"Ben insanlığın ikindi vaktinde geldim."*/ diyor.
Diğer bir hadisinde ise /*"Benim ümmetimin ömrü 1500 seneyi pek
geçmeyecek."*/ demiş.

Sayın Muhammed’den günümüze yaklaşık*1430 sene* geçmiş zaten. Yani
İslam’a göre Kıyamete*60-70* yıl var.Bu konuda Museviler kesin tarih
dahi verirler: Adem ve Havva’nın dünyaya geliş tarihi M.Ö.*3761*’dir.

Kaynak *http://www.sevivon.com/tarih/tarih.asp*


Musevilere göre kıyametin tarihi*7000-3761* =*3239 olur*. Yani*3239*
–*2008* =*1231 yıl* sonra.

Bir kesin tarihte Nurculardan:Said Nursi, dünyanın yaşının*7000 sene*
olduğunu yazar. Hatta bunu ayet sayısı ile ilişkilendirir.

*6236* ayet sayısı Said Nursi’ye göre**’dır.*7000 seneden* fetret
devri çıkarıldığında* sene* kalırmış.Said Nursi’ye göre, Risale-i
Nur’un hizmeti hicri*1542*’ye kadar sürecek,*1545*’de ise kıyamet
kopacaktır. (Kastamonu Lahikası sa*.33*)

Kur’an’da ne zaman kopacağını yalnızca Allah’ın bildiği söylenen
kıyametin tarihini Said Nursi de bilmekte, ne hikmetse.

Hicri*1545 2120* yılına denk geliyor. Demek ki insanlığın yaşı M.S.*2120
yıl*, M.Ö. ise*4880 yılmış*. Yani Nurculara göre kıyamete*111 yıl* kaldı.

Bu tür konularda yorum yapmayı pek sevmiyorum özellikle her eleştiriyi
hakaret olarak gören inançlı insanların hayal kırıklığı yaşamaları beni
üzüyor , ama hala bu tür teolojik kaynakların safsatadan ibaret olduğunu
görmek istememek çok daha üzücü

*NOT*..!!! ..İslam Dininin bu olaya bakış açısını şu linkten
okuyabilirsiniz *http://ahirzamanalametleri.blogspot.com.tr/ *

Kayra

*http://elmavaryenmi.com/2017/02/28/dinlere-gore-dunyanin-insanligin-yasi-2/*

 

a45UyF587661-170417154458 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/04/17  14:43 6  64  turanca...@googlegroups.com



Grup eposta komutlari ve adresleri  :   
Gruba mesaj gondermek icin  :   ozgur_gun...@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin:   ozgur_gundem-subscr...@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin   :   ozgur_gundem-unsubscr...@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin :   ozgur_gundem-ow...@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz   :   http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz :
http://orajpoyraz.blogspot.com/











BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo





 

-- 
You received this message because you are subscribed to the Google Groups 
"Gugukluhayat" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email 
to gugukluhayat+unsubscr...@googlegroups.com.
To post to this group, send email to gugukluhayat@googlegroups.com.
Visit this group at https://groups.google.com/group/gugukluhayat.
For more options, visit https://groups.google.com/d/optout.


(GugukluhayaT) Referandum Sonrası İdam Cezası Geri Gelirse Ne Olur?

2017-09-17 Başlik Oraj Poyraz at Openmail




  Referandum Sonrası İdam Cezası Geri Gelirse Ne Olur?

  * İdam, Türkiye AB ilişkilerinde mihenk taşıdır. <#mozTocId78198>
  * Türkiye’nin idam cezasına geri dönmesinin önünde hukuksal ve siyasal
güçlükler vardır. <#mozTocId980294>
  * Türkiye’de ölüm cezası 1984 yılından bu yana fiilen ve 2004’ten
sonra da hukuken uygulanmamaktadır. <#mozTocId408129>
  * İdam cezasının geriye dönüşü yoktur. <#mozTocId897276>

Cumhurbaşkanı*Recep *Tayyip Erdoğan, anayasa değişikliğiyle ilgili*16
Nisan*’daki referandumdan evet çıkması durumunda, idam cezasının
Meclis’in gündemine getirileceğini ve muhalefetin desteklememesi
durumunda bununla ilgili bir halk oylaması yapılacağını açıklamıştır.
Evet Platformu’nun Şanlıurfa’daki mitinginde Cumhurbaşkanı
katılımcıların idam isteriz yönündeki sloganlarına destek vermiştir:
//*"*//*/*16 Nisan’da evetle sandıklar patladığı takdirde hemen ardından
parlamentoya idamla ilgili karar taslağı inşallah
gelecek*/*//*..*//*/*bir referandum da onun için yaparız*/*//*."*//

Sayın Cumhurbaşkanı, Avrupa Birliği’nin kırmızı çizgisi olan idamın geri
getirilmesi durumunda Türkiye’nin üyelik sürecinin durabileceği
uyarısına da açıklık getirmiştir: /*"*///*Öyleyse parlamento kararını
verecek, ondan sonra da idam çıkacak… Hans ne derse desin, Helga ne
derse desin, benim için önemli olan Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin, Ayşe,
Fatma, Hatice ne der, o önemli."*//

Daha önce*26 Temmuz 2016 tarihinde* de Türkiye’de halkın*15 Temmuz*’daki
darbe girişimi sonrası idam dediğini, bu talebin getirileceği yerin de
Parlamento olduğunu açıklamış, Ankara Yüksek Hızlı Tren Garı’nın
açılışında da /*"*///*İdam isteriz"*// sloganlarına cevaben /*"*///*İdam
inşallah, Parlementodan bu da geçer. Yakın, yakın, merak etmeyin"*//
demişti.

*Başbakan Binali Yıldırım idam konusunda daha ihtiyatlıdır*. Devlet
Bahçeli’nin grup toplantısında yaptığı /*"*///*AKP idam teklifine
hazırsa MHP dünden vardır. Gelin bu işi bitirelim"*// çağrısını şöyle
cevaplandırmıştı: /*"*///*Diğer partilerle uzlaşma sağlanırsa geriye
doğru işlemeyecek şekilde sınırlandırılmış düzenleme yapılabilir."*//
Başbakan Yardımcısı *Numan Kurtulmuş *idam ve anayasa değişikliği ile
ilgili olarak*AK* Parti’nin tek başına bir şey yapamayacağını açıklamıştı.


*İdam, Türkiye***AB***ilişkilerinde mihenk taşıdır.*

Ankara Anlaşması’nda öngörülen Türkiye ile*AB* arasındaki gümrük
birliğini Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de dahil*10 yeni AB* üyesini
kapsayacak şekilde genişleten Ek Protokol,29 Temmuz
2005***tarihinde* imzalanmıştır. Böylece Türkiye,*AB* tarafından
kendisinden istenen iki şartı da yerine getirmiştir.

Şartlardan ilki, *Türk Ceza Kanunu’nun onaylanarak yürürlüğe
sokulmasıydı. Çünkü hiçbir***AB***üyesinde idam cezası yoktu. *Türkiye
bu şartı*26 Eylül 2004 tarihinde* kabul edilen ve*1 Haziran 2005
tarihinde* yürürlüğe giren *5237* sayılı Ceza Kanunu ile yerine
getirmiştir. İdam, ilk önce*2001 yılında * savaş tehdidi ve terör
suçları halleri dışındaki suçlar için,*3 Ağustos 2002*’de ise savaş ve
çok yakın savaş tehdidi hallerinde işlenmiş suçlar dışındaki suçlar için
kaldırılmış,7 Mayıs 2004 tarihli 5170 sayılı***kanun ile de
anayasadan ölüm cezaları ile ilgili maddeler çıkarılmıştır.*

İdamla ilgili olarak daha önce yayınlanan yazımda da (*7 Kasım 2016*)
belirttiğim gibi *Türkiye Avrupa Konseyi üyesi bir ülkedir.* Konsey
üyesi ülkeler için idam cezası*1983 yılında* yürürlüğe giren Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi’ne *(AİHS*) Ek*6 No*.’lu Protokol ve*2002*’de
yürürlüğe giren*13 No*.’lu Protokol ile kaldırılmıştır.*6 No*.’lu
Protokol barış dönemi,*13 No*.’lu Protokol ise hem barış hem de savaş
döneminde idam cezasını yasaklamıştır. **6***. No’lu Protokol’e***47
Avrupa***Konseyi üyesinden Rusya dışında***46 üye***ülke taraftır.*
Rusya Protokolü imzalamış, fakat onaylamamıştır ama *idam cezasını
uygulamayacağını açıklamıştır.* Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya ise*13
No*.’lu Protokole taraf değildir.

Türkiye’nin idam cezasını kaldırması, Abdullah Öcalan’ın, Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi’ne *(AİHM*) açtığı dava sonucunda olmuştur.*AİHM*,
karar verilene kadar Öcalan’ın idam edilmemesini öngören ihtiyati tedbir
kararı kabul ettiği için *Ecevit Hükümeti karara uyarak Öcalan’ı idam
etmemiştir.*12 Kasım 2003 tarihinde AK***Parti Hükümeti önce
***6***. No’lu Protokole,***23 Şubat 2006 tarihinde***de***13 No***’lu
Protokole taraf olmuş, daha sonra Anayasa ve***TCK***’nın ilgili
maddeleri değiştirilmiştir.*


*Türkiye’nin idam cezasına geri dönmesinin önünde hukuksal ve
siyasal güçlükler vardır*.

*6* ve*13 No*.’lu protokollerle üstlendiği taahhütler sebebiyle bu
protokollerden çekilmek gerekir. Fakat protokollerde fesih ile ilgili
hüküm yoktur. *Protokollerin***AİHS***’nin parçası olduğu ve sözleşmenin
maddelerinin protokollere de uygulanacağı kesindir.* *Protokollerden
çıkmak isteyen ülke***AİHS***’den çekilmek
zorundadır*.*AİHS*’nin*58*’inci maddesine göre Avrupa 

(GugukluhayaT) YILMAZ ÖZDİL : NAMERT

2017-09-16 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
 




  *YILMAZ ÖZDİL : *NAMERT

*16 Eylül 2017*



Hukuk fakültesi mezunu, işletme masteri yaptı, İngilizce, Rusça, Arapça
biliyor, üçüncü dan seviyesinde kara kuşak karateci, yüksek irtifa
paraşütçüsü,*30 bin *feet'ten bile defalarca serbest atlayış yaptı,
derin su dalgıcı, uluslararası özel kuvvetler şampiyonasında üç defa
dünya şampiyonu oldu, sıkı durun,*bin 500*'e yakın sıcak çatışmaya
girdi, sırf Zap kampı basılırken*18 gün* içinde*54 defa* namlu namluya
vuruştu, üç defa Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası aldı… Albaydı.

*

Sene*1995*.

*

Kuzey Irak'taydı. Pkk'nın Haftanin kampına girmişti. Harekatın bitimine
yakın telsiz mesajı geldi. Cudi dağının Ballıkaya bölgesinde, Cemil
Bayık ve Sakine Cansız yönetiminde*250 kişilik* Pkk grubu tespit
edilmişti. Mehmetçik giderse çok şehit verilebilirdi. Asayiş komutanı ve
özel kuvvetler komutanı imzalı emir geldi, /*"sen önden gir"*/ denildi.
Derhal Silopi'ye geldi, geceyarısı Cudi dağına sızdı, sabaha karşı
Ballıkaya'ya ulaştı. Kıştı, eksi*40 dereceydi*, her yer bembeyaz kar
kaplıydı. Hedef tespitini yaptı,*40 kişilik* grubuyla*250 kişilik*
Pkk'lı grubun arasına daldı. Çok yoğun temas vardı, neredeyse beş
metreden çarpışıyorlardı. Vuruşma noktası, orada önceden konuşlanan Pkk
açısından çok avantajlı bir yerdi, ilk giriş anında*10 subay* ve
astsubayımız yaralandı, bir uzman çavuşumuz şehit oldu. Pkk'da daha ağır
kayıp vardı. Akşama kadar müthiş muharebe oldu, hava kararınca az geri
çekilip, tepelerde mevzilenme komutu verdi. Şehidimiz aşağıda kalmıştı.
Geceyarısı saat bir'e iki'ye kadar birkaç deneme yaptılar ama, zemin
buzdu, Pkk aralıksız ateş ediyordu.

*

Şimşek kod adlı terörist, telsizden albaya seslendi, /*"Ozan beni
duyuyor musun?"*/ dedi. Albayın kod adı Ozan'dı, /*"dinliyorum, ben
Ozan"*/ cevabını verdi. Terörist bir anlaşma öneriyordu, /*"Ozan bak
durmadan girip çıkıyorsun, bu şekilde cenazeyi alamazsın, hava çok
soğuk, burada böyle kalmanız çok zor, bir iki gün içinde gitmek
zorundasın, bizim de çok cenazemiz var, yaralımız var, senin de çok
yaralın var, anlaşalım, cenazeni sana verelim"*/ dedi. Albay kısaca
/*"ne istiyorsun?"*/ diye sordu. Terörist ne istediğini anlattı,
/*"buradan ayrılırken, Armut Boğazı'ndan geçerken, oradaki ilk ağacın
altına çuval içinde konserve, ekmek, oksijenli su, tentürdiyot, sağlık
bezi bırakacaksın, seni savaşırken gördüm, mert adamsın, bırakacağım
dersen inanırız, eğer malzemeyi o ağacın altına bırakırsan, biz de
cenazeni veririz"*/ dedi. Albay yine kısaca /*"nasıl vereceksin?"*/ diye
sordu. Pkk'lının cevabı da kısaydı, /*"sabah saat 9'da tek başına
geleceksin, alıp gideceksin!"*/

*

Elbette zor bir karardı. Tuzak olabilir miydi, olabilirdi. Ama, şehidin
eşini ve çocuklarını düşündü, ölüm riskine rağmen /*"tamam"*/ dedi.

*

/*"Söz mü?"*/ diye sordu Pkklı.

Söz!

*

Sabahı zor etti, saat*9 oldu*, tek başına aşağıya yürüdü, bütün gün
savaştığı Pkklıların arasına silahsız indi, baktı, şehidimiz sırtüstü
yerde yatıyor, yüzü gözü silinmiş, temizlenmiş, hazırlanmıştı, yanında
silahı, parmağında yüzüğü, her şeyi tamdı. Aldı sırtına, etrafına baktı,
sağdaki soldaki Pkklılar ayağa kalkmıştı, albayı selamladılar, mert
savaşçıya saygılarını gösterdiler, yürümeye başladı, adım adım yukarı
çıktı. Grubuyla birlikte oradan ayrıldı.

*

Yarım saat kadar geçti, Şimşek kod adlı Pkklı telsizin mandalına bastı,
/*"aldım Ozan, sağol"*/ dedi. Armut Boğazı'ndaki çam ağacının altında,
yiyecek, tentürdiyot, oksijenli su, pamuk dolu çuval vardı.

*

Savaşın bile hukuku vardır.

Savaşın bile ahlakı vardır.

En kirli savaşta bile…

Saygı vardır.

*

Hapisteki bir kadının, Aysel Tuğluk'un, kimseye zararı dokunmayan, kendi
halinde bir kadıncağız olan*80 yaşındaki* annesinin cenazesine yapılan
saldırı… Üç*bin *yıllık /*"töre"*/de yeri olmayan sapıklıktır.

*

Savaşta bile mert olacaksın.

Namertlik…

Bu topraklara sinsi sinsi ekilen kindar nesil tohumlarının, hasatıdır.

 

a45UyF587661-170916150548 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/09/16  17:26 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Ne humanis crede
Insana inanma.

Latin Atasozu

Ugursuzluk uc seydedir, at, ev ve kadin.

Buhari 76/53

Dusmanlarin butun calismasi, baris esaslarinin kararlastirilacagi su
siralarda memleketimizi disarida ve iceride gucsuz bir durumda birakarak
istedikleri her seyi kabul ettirmeyi amacliyordu.
Gelecege yonelik cikarlarini, cesitli baskilarla butun dis ulkeleri
aleyhimize cevirmekte goren bazi kurulus ve unsurlar ise, tarafimiza
yoneltilen bu akimi temelinden yikmak ve butun dis ulkelerin milletimiz
lehine, dusuncelerinde degi$iklikler olmasina firsat vermemek icin,
tumuyle yalan olan en son Ermeni soykirimi uydurmasini duzenlediler ve
acikladilar.
Ingilizler, bir yandan dis durumumuzu yeni toplu oldurme iftiralari ile
sarsarak tasarladiklari Istanbul isgalini kolaylikla uygulayabilecek bir
ortam hazirliyorlardi

(GugukluhayaT) ARMAĞAN TULUN : GELECEĞİMİZE DEĞİL GEÇMİŞİMİZE DE SAHİP ÇIKMAK İÇİN

2017-09-15 Başlik Oraj Poyraz at Openmail

 


bayrak


  ARMAĞAN TULUN : GELECEĞİMİZE DEĞİL GEÇMİŞİMİZE DE SAHİP ÇIKMAK İÇİN



Nisan *4*,*2017*

Sürekli Osmanlı'yı öven, Abdülhamid'e özenen ve bir istibdad rejimini
yeniden kurmaya çalışan bir iktidar var. Kendisini bu ülkenin tarihine,
geleneğine sahip çıkan, karşı tarafı ise tarihinden kopuk, neredeyse
köksüz ve Batı'ya, başka ülkelere öykünen bir kesim gibi göstermeye
çalışıyor. Bunu yaparken Abdülhamid'e ve o döneme ilişkin her türden
çarpıtmayı yapmaktan, yalana başvurmaktan da geri durmuyor. Bunun bir
örneği olarak tümüyle özel bir amaca hizmet etmek üzere*TRT*'de
yayınlanmaya başlayan /*"Payitaht-Abdülhamit"*/ dizisinin Abdülhamid'le
ilgili sahteciliğini Gerçek gazetesinde ve internet sitesinde ortaya
koymuştuk. Biz ise tarihimize başka türlü yaklaşıyoruz. Gerektiğinde
gurur duymaktan, gerektiğinde yüzleşmekten, hesaplaşmaktan çekinmeden
bakıyoruz tarihe. Ve iktidarın yaratmaya çalıştığı algının aksine o
dönemin tarihine de sahip çıkıyoruz, hatta gurur duyuyoruz!

İstibdadın kendisiyle ve onun bekçileriyle değil elbet. İstibdadın
zalimi vardı da mazlumu yok muydu? İstibdadın çıkarlarını koruduğu
toprak sahipleri, ağaları bir tarafta, sömürülen Osmanlı köylüsü diğer
tarafta değil miydi? Onların da bir tarihi var.*Erdoğan *Abdülhamid'i
örnek alıyor, biz ise istibdadın sopasını kıran,*1908 Hürriyet* devrimi
ile istibdadı yıkan her milletten halkın mücadelesini. Ömer Seyfeddin'in
Hürriyet Gecesi isimli öykü kitabındaki şu sözler bu devrimi heyecan
verici bir şekilde tasvir ediyor: /*"O ilk gün, o ilk hürriyetin ilân
edildiği gün neydi Ya Rabbi? Sanki bir saniye içinde bütün dünya
birdenbire değişti. ... Meydanlar kapandı. ... Her köşe başında bir
düzine hatib... Susmayan bandolar, nihayeti gelmeyen nümayiş alayları.
Sarılmalar, kucaklaşmalar, öpüşmeler, alkış tufanları ve bütün bunların
üstünde hiç dinmeyen bir nâra: 'Yaşasın Hürriyet!'. Yine sonra
kadınlardan, çocuklardan, ihtiyarlardan, gençlerden, askerlerden
karmakarışık taşan dalgalanan bir akın!"*/

Hürriyet devriminde İttihat ve Terakki, istibdada karşı mücadelede öne
çıkmış olsa da, devrim sadece İttihat ve Terakki'nin faaliyetlerinden
ibaret değildi. Ömer Seyfeddin'in sözlerindeki gibi toplumun çok farklı
kesimlerinin katıldığı bir halk devrimiydi. Bu devrimin içinde ve
öncesindeki toplumsal hareketlerde kadınların neredeyse görünmez olmuş,
gizli kalmış ya da unutulmuş bir yeri var.

*1800*'lerin sonunda kadınlar giderek artan bir şekilde, belli alanlarda
yoğunlaşarak ev dışında çalışmaya başlamışlardı. Özellikle dokuma,
kumaş, halıcılık gibi sektörlerde hatta madenlerde bile kadın işçiler
çalışıyordu.*1908*'e doğru sıkça görülen grevlerde işçi kadınlar da yer
alıyor, kendi aralarında çeşitli örgütler kuruyorlardı. Daha*1900*'lere
gelmeden,*1800*'lerin ortalarında bile işçi kadınların yaptığı
eylemlerden bahsedilir. Türkiye işçi sınıfı tarihinde ilk önemli grev
olarak bilinen*1876 Tersane* grevinde de kadınlar bir rol üstlenmişler.
Tersane işçilerinin eşleri olarak grevi desteklemiş, hatta grev
kırıcıları engellemek üzere /*"Hanum Birlikleri"*/ ismiyle kurdukları
örgütle grev kırıcılara gereken dersi vermekten çekinmemişlerdi.

Abdülhamid döneminde İngiliz sermayesi yatırımlarını arttırdıkça
Anadolu'daki üreticinin beli bükülüyor, onların makineleri ve sunduğu
fiyatlarla baş edemez hale geldikçe de açlıkla, yoksullukla boğuşuyordu.
Uşak ve çevresinde halı tezgahlarında çalışan binlerce kadın için de
aynı durum geçerliydi. Avrupa'da olduğu gibi Anadolu'da da işçiler
faturayı önce sermaye sahipleri yerine makinelere kestiler ve yeni
kurulan fabrikalara, makinelere saldırdılar. Böylelikle dünyada
/*"makine kırıcılık"*/ olarak bilinen bu eylemlerin Anadolu'daki ilk
örneği Abdülhamid döneminde yaşanıyor ve Uşaklı kadın işçilerin imzasını
taşıyordu.

Kadınlar istibdada karşı yükselen mücadelenin sadece birer işçi ya da
işçi eşi olarak parçası değildi. Farklı kentlerde ortaya çıkan irili
ufaklı ayaklanmalarda, isyanlarda da saf tutuyorlardı.*1907 Erzurum*
isyanında Abdülhamid'in isyanı bastırmak üzere zor kullanan güçlerine
karşı silahlanan kitlenin içinde kadınlar da vardı.*1908 başında*
Trabzon'da valiye karşı yapılan gösterilerde en ön saflarda yer
alan*200*'e yakın insan tutuklandığında kadınlar onların serbest
bırakılması için örgütlendi, vilayete yürüdü ve önemli bir bölümünün
serbest bırakılmasını sağlamayı başardı.

Bu isyanların en önemlisi*Haziran 1908*'de yani Hürriyet devriminin
arifesinde Sivaslı kadınların isyanıdır. O günlerde ekmeğin fiyatı*5
kuruştur*, kadın işçilerin günde*16 saat* çalışıp aldığı ücret ise en
fazla*2 kuruş*! Neredeyse bütün gün çalışıp evine bir ekmek bile
götüremeyecek durumda olan kadınlar vilayet önünde toplanır. Boş vaatler
kadınların öfkesini dindirmeye yetmeyince*50 kadınla* başlayan gösteri
yüzlerce insanın katılımıyla hızla yayılır. Abdülhamid'in güçleri bu
isyan karşısında çaresiz kalır, un vurguncuları ve onlarla işbirliği

(GugukluhayaT) SONER POLAT : S-400 NİÇİN GEREKLİDİR? (1)

2017-09-15 Başlik Oraj Poyraz at Openmail




  SONER POLAT : S*-400* NİÇİN GEREKLİDİR? (*1*)

*15 Eylül 2017*,*10:56*

Bazı yazar ve diplomatlarımız Batı ve*ABD*’yi kadir-i mutlak sanıyor.
Beyinlerinde dalgalanan beyaz bayrak, değerlendirmelerine de yansıyor.
Her şeyi bildiklerini ilan ediyorlar ama /*"ABD, PYD’yi Türkiye’ye
ezdirmez; sınırlarımız içinde mücadele etmeliyiz!"*/ dediklerini
unutuyorlar. İşlerine geleni hatırlıyorlar. Türkiye’nin /*"Fırat Kalkanı
Harekâtı (FKH)"*/ ile sınırlarımız dışında da*ABD*’nin terör koridoruna
sapladığı hançerin ne anlama geldiğini kavrayamıyorlar… Soğuk Savaş
yıllarının formatlarını bir türlü bozamıyorlar. Kafalarındaki korku ve
endişeyi topluma da yaymak istiyorlar.


*DEVLETLER YAŞAMAK İÇİN ADIM ATAR*!

Aydınlık gazetesinde*21 Ağustos 2015*günkü makalemin başlığı,
/*"Türk-Amerikan Savaşı!"*/ Şunları yazmışım: /*"Muharebe sahnesi
Cerablus ile Azez arasındaki 100 km. uzunluğunda, 50 km. derinliğindeki
bölge! Nam-ı diğer: ‘Güvenli Bölge!’ Emperyalizm bu bölgeye hâkim olursa
Kürt kantonlarını birleştirecek, fiilen Suriye Kürdistanı’nı kuracak!
Ondan sonra Akdeniz’e inmek, Türkiye’ye darbe üstüne darbe indirmek çok
kolay! TSK bu gelişmelerin farkında ve oyun kurmaya çalışıyor. ABD-PYD
ilişkisine karşı olduğunu kesin olarak beyan etti. ABD ile Türkiye
arasında anlaşma mı imzalandı! Geçiniz efendim! İki ülke güvenli bölge
konusunda ayrı telden çalıyor… Muharebede kesin sonuç alınacak yer
orası! Kimse anlaşma falan tanımaz!"*/

Gerçekten de kimse anlaşma falan tanımadı!*ABD*, geri çekilecek sözü
vermesine rağmen,*PYD*’yiMenbiç’e soktu.*PYD* hâlâ orada semiriyor…
Bizimkiler hâlâ bağırıyor: /*"ABD bize söz vermişti…"*/ Türkiye,
yazımdan bir yıl sonra,*24 Ağustos 2016 günü*,*ABD*’ye rest çekerek
fiilen güvenli bölgeye girdi;*2015 kilometre *karelikbir alanı
denetiminde tutuyor.


*HAREKET TARZINI TEHDİT BELİRLER*

Görüldüğü kadarıyla bu kişiler kendi gazetelerini de okumuyor! İşte size
gazetelerinin bir manşet haberi: /*"ABD, PKK’YA 1250 TIR DOLUSU SİLAH
VERDİ. Müttefik sandığımız ABD, bizi arkamızdan hançerliyor. Terör
örgütünün Suriye’deki uzantısı YPG’ye verilen silah ve mühimmatın bir
kısmı, Türkiye’deki operasyonlarda öldürülen hainlerin üzerinden çıktı.
Hainler askeri düzende hareket ediyor."*/ Diğer bir manşet tam ibretlik!
İlk sayfada üstte makale tanıtımı var: /*"S-400 anlaşması akılcı
değil!"*/ Hemen altında iri puntolarla manşet atılmış: /*"ABD, SURİYE’DE
PKK ORDUSU KURUYOR. Sözde müttefikimiz yüzümüze gülüyor, sırtımızdan
vuruyor!"*/Deyim yerindeyse, altı kaval, üstü şişhane!

Silahlanma rejiminin belirlenmesinde ilk parametre tehdittir. Daha sonra
jeopolitik, stratejik ve politik değerlendirmeler yapılır. Türkiye’nin
nispeten orta ama özellikle uzun menzilli hava savunma örtüsünde bazı
zafiyet alanları olduğu bir vakıadır. Ancak bu konuda*TSK*’ın uyuduğu ve
tedbir almadığı düşünülmemelidir. Türkiye, Batı ve*NATO*’nun aksi
yöndeki telkinlerine rağmen Doğu ve Güneydoğu’dan ciddi bir hava tehdidi
(uçak ve füze) beklememiştir. Asıl tehdit algısı Batı’da hissedilmiş ve
hava savunma sisteminde ağırlık merkezi bu bölgede teşkil edilmiştir.

*TSK*’nın ne kadar haklı olduğunu hayat ispat etmiştir. Irak topyekûn
bir savaşa girmiş ama Türkiye’ye yönelik bir hava saldırısı
gerçekleşmemiştir. Ölüm-kalım savaşı veren Suriye’den, Türkiye’ye
yönelik bir hava tecavüzü olmamıştır. İran ile Türkiye arasında*17*’nci
yüzyıldan bu yana süren sükûnet devam etmektedir.

Ne kadar acı ve ibret vericidir ki Suriye topraklarından Türkiye’ye
yönelik füze saldırısı Güvenli Bölgeden"*IŞİD* tarafından*KATYUŞA*
füzeleri ile gerçekleştirilmiştir. Türkiye,*PYD*’nin Fırat’ın batısına
geçmesine izin vermediği için Batı ve*ABD* ucuz bir yola başvurmuştur.
Türkiye’yi*PYD*’yi kabule zorlamak için kukla*IŞİD*’e kuklacılar
tarafından bu talimat verilmiştir. Diğer bir ifade ile Türkiye’ye ölüm
gösterilerek sıtmaya razı olması istenmiştir. Ama kuru gürültüye pabuç
bırakmayan*TSK*,*FKH* ile kuklaya da kuklacıya da dersini vermiştir.


*HER ŞEYİ BİLİYOR*!

Her şeyi bilen diyor ki "Ben Rusya’nın S*-400* teknolojisini Türkiye ile
paylaşacağına ve ortak üretim yapacağına katiyen inanmıyorum!
S*-400*’ler,*NATO*’ya entegreolmadan münferiden kullanıldıkları takdirde
füzeleri durdurma kabiliyeti sıfırdır. Gerçekten öyle mi? Devam edeceğiz…

Amiral Soner Polat

ulusal.com.tr



*https://www.ulusal.com.tr/s-400-nicin-gereklidir-1-makale,6599.html*

 

a45UyF587661-170915195842 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/09/16  00:30 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Kiskanclik, atesin odunu yedigi gibi oda iyilikleri yer.

Hz.Ali

Nisa Suresi nin 42 inci Ayeti de Risale-i Nur a isaret ediyormus...
Ayetin anlami:
- Eger hasta olur yahut yolculuk yaparsaniz, ya da herhangi biriniz
buyuk abdestini yapar veya kadinla cinsi birlesmesi olursa iste o zaman
suyu bulamadiginda -temiz toprakla teyemmum etsin

(GugukluhayaT) CASSİNİ UZAY ARACI BUGÜN SATÜRN GEZEGENİNE ÖLÜM DALIŞI YAPTI

2017-09-15 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Bu haberi sizlere iletirken gıpta etmiyorum, alenen kıskanıyor, hatta
haset ediyorum.
El-alemin kafirlerinin başardıkları işlere bakarak ve bizim bu gün
konuştuğumuz sufli işlere bakarak çıldırıyorum.

Adı Allah olur ya da olmaz bunu bilmiyorum, bir tanrı olabilir, ama
zannediyorum o var ve sizin belanızı vermiş.
Evet, bir tanrı olabilir, ben Deistim, bunu söylemiştim zaten.
Ve o tanrı Müslümanların belasını vermiş.
Yalnız Müslümanların değil, aslında kendinizi çok da aşağılık görmeyin,
neredeyse bütün Teistlerin.
Şöyle geriye çekilip, karşıdan bakınca görünen şey çok açık.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA        




  CASSİNİ UZAY ARACI BUGÜN SATÜRN GEZEGENİNE ÖLÜM DALIŞI YAPTI

Dr. Selçuk Topal

*15.09.2017* -*07:48* | Son Güncelleme:*15.09.2017* -*16:22*

*4 milyar *dolar maliyetli*20 yıldır* uzayda bulunan ve*2004 yılından*
beri dev gezegen Satürn'ü ve uydularını inceleyen Cassini uzay aracı
bugün gezegene dalış gerçekleştirdi. Son nefesine kadar veri göndermeye
devam edecek olan uzay aracı Satürn hakkında bilinmeyen yeni keşifler
yapabilir*.NASA*'nın keşif aracı Cassini, Satürn bu dalışla
sistemindeki*13 yıllık* görevini sonlandırıldı.

Cassini uzay aracı bugün Satürn gezegenine ölüm dalışı yaptı

*15 Ekim 1997 yılında* Satürn'e gitmek üzere fırlatılan Cassini*30
Haziran 2004 yılında* gezegen etrafında bir yörüngeye oturtuldu.
Beraberinde Avrupa'nın Huygens sondasını taşıyordu.*2004 yılından* beri
Satürn'ün misafiri olan Cassini bu yılın*Nisan *ayında gezegenle
çarpışacağı*5 ay* sürecek bir rotaya oturtuldu. Bu*5 ay* boyunca hem
gezegene hem de onun bazı uydularına yakın geçişler yapan Cassini
Satürn'ün ve uydularının hiç olmadığı kadar kaliteli görüntülerini elde
etti. Çarpışma rotasında*22 kez* Satürn ve halkalarının arasından geçen
Cassini (Grand Finale Orbits), Satürn'ün buzlu kaya parçaları ile dolu
halkalarının hiç olmadığı kadar ayrıntılı görüntülerini elde ederek çok
önemli bilimsel veriler topladı.

Güneş Sistemi'ndeki birçok gök cismine gönderilen bu tarz uzay
araçlarının asıl amacı gezegen ve yıldız oluşumunu daha iyi anlayabilmek
ve özellikle canlılığın oluşumu hakkında bilgi toplayabilmektir. Bu
özelliği ile Cassini Asteroit Kuşağı'nın da ötesine geçerek (Mars ile
Jüpiter arasında yer alan ve Güneş'i simit gibi saran bir asteroit
kuşağı) gezegen ve canlı oluşumu hakkında belki de bu derece yakından
bilgi toplayan ilk uzay aracı oldu. Gezegene dalış rotasında ilerleyen
Cassini ile olan iletişimin T.S.İ*14:55* sularında kesilmesi bekleniyor
(İzle: Cassini'nin*20 Yılı*!). O andan sonra Cassini artık Satürn'ün bir
parçası haline gelecek: Dünya'dan bir parça.

Cassini Satürn'ün atmosferine daldığında antenini Dünya'ya dönük tutmak
zorunda ki iletişim kesilmesin. Satürn gibi dev bir gezegenin
atmosferine saatte*120.000* km'lik bir hızla girmesi beklendiği için
Cassini'nin uzun süre stabil kalması çok zor olacaktır.

Cassini Satürn atmosferine dalışı esnasında işler yolunda giderse
gezegenin manyetik alanı ve çekim kuvveti hakkında önemli bilgiler elde
edecek. Satürn atmosferinin onu saran halkalarla ilişkisi çok daha iyi
anlaşılmış olacak. Ve bugüne kadar görülmedik kalitede Satürn atmosferi
ve halkalarının görüntülerini elde edecek. Umalım da dalış esnasında
iletişim beklenenden çok daha uzun süre devam etsin ve Satürn hakkında
keşfedilmeyi bekleyen birçok yeni bilgiye ulaşılsın.


Görev Neden Sonlanıyor?

Bunun en önemli nedeni yakıtın bitiyor olması. Diğer önemli neden ise
Cassini uzay aracını başıboş bırakıp Satürn'ün uydularını veya Güneş
Sistemi'ndeki başka gök cisimlerini kirletmesine engel olmak.


Cassini'nin Keşifleri

Cassini'nin en önemli iki keşfi Enceladus'da görülen hidrotermal
aktiviteye sahip küresel bir okyanusun olduğuna dair bulgular ve Titan
uydusunda keşfedilen sıvı metandan oluşan denizler oldu. Enceladus'un
yüzeyinde görülen ve yüzey altındaki küresel bir tuzlu su okyanusundan
kaynaklandığı düşülen fışkırmaların Satürn'ün E halkası ile bağlantılı
olduğu anlaşıldı. Enceladus'da gözlenen hidrojen fışkırmaları uyduyu
Güneş Sistemi'nde Dünya dışı yaşam barındırabilecek gök cisimleri
listesinde en üst sıraya çıkardı. Titan uydusunu özel yapan şey ise
Dünya gibi yoğun atmosfere sahip (ancak Dünya atmosferi ile aynı
kimyasal kompozisyona sahip değil!) bilinen tek uydu olması. Nitekim bu
özel uyduya Huygens sondasını gönderen de Cassini olmuştu. Huygens
Asteroit Kuşağı'nın ötesinde bir uyduya inen ilk uzay aracı oldu ve
Titan'ın yüzeyinden görüntüler gönderdi. Enceladus ve Titan gelecekte
başka uzay görevlerinin de hedefinde olacak. Bu yüzyıl bitmeden Güneş
Sistemi içerisinde bir başka gök cisminde Dünya dışı canlı formu
bulursak sakın şaşırmayın! (Bkz. Nerede Bu Uzaylılar?)



Cassini'nin diğer önemli keşifleri:

*1*) Gegezegen oluşumunu daha iyi anlamamızı 

(GugukluhayaT) PAZARDA 15 YUMURTA SATAN ÇİFTÇİYE 15 BİN LİRA CEZA

2017-09-15 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Çok uluslu şirketlerin, kartellerin, küresel oligarkların kucağına
oturmuş bir hükumeti dindardır, bizdendir diye oylayan ve onaylayan,
üstelik bütün uyarılara rağmen inat ve ısrarla on küsur yıldır tepeside
tutan bu halka müstahaktır.
VER MEHTERİ.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      




  PAZARDA*15 YUMURTA* SATAN ÇİFTÇİYE*15 BİN *LİRA CEZA

*21:47 14.09.2017*

İzmir'in Foça İlçesi’nde,*65 yaşındaki* Mümin Ihlamur’a pazarda damgasız
yumurta sattığı gerekçesiyle*15 bin TL* cezası kesildi.

Ihlamur, Foça İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü’nün*2 yıl*,*4
ay* önce tuttuğu tutanağa istinaden kesilen cezaya, avukatı aracılığıyla
Foça Sulh Ceza Hakimliği’ne itiraz etti.

Foça’nın kırsal Gerenköy Mahallesi’nde çiftçilik yapan Mümin
Ihlamur,*2015 yılı Mayıs *ayında, kümesindeki*30 yumurtayı* satmak için
Foça Pazarı’na götürdü. Yumurtalardan*15*’ini satıp, diğer*15*’ini de
tezgahının yan tarafına koyarak, sipariş verip almaya gelecek kişiyi
beklemeye başladı. Bu sırada denetime gelen Gıda Tarım ve Hayvancılık
Müdürlüğü ekipleri, Ihlamur’un sattığı yumurtaların kabuğunda, işletme
numarası, kümes numarası ve yumurtlama tarihi ibarelerinin yer aldığı
damganın bulunmadığını belirledi. İddiaya göre,ekipler Ihlamur’u uyarıp,
söz konusu damgayı temin etmesi için*30 gün* süre verdi. Ancak, bir daha
kendisini ne görmeye, ne de denetlemeye gelen olmadığını ileri süren
Ihlamur, aradan geçen*2 yıl 4 aylık* sürenin ardından gelen
tebligatla,*15 bin *liralık para cezası kesildiğini öğrenince şoke oldu.


*'15 BİN LİRA PARAM OLSA ZATEN BEN NİYE ÇALIŞAYIM*?'

*15* yumurta için toplam*15 bin *lira ceza kesilen Ihlamur, /*
*/

/*"15 bin lira param olsa zaten ben niye çalışayım.*/

/*Hayatım boyunca bu kadar parayı ben bir arada görmedim.*/

/*Kıt kanaat geçinen bir aileyiz.*/

/*Bunun suç olduğunu bilsem, bırakın yumurta satmayı, ihtiyacım kadar
bile tavuk beslemem.*/

/*Köylü kardeşlerim düşünsünler, taşınsınlar, tavuğu olanlar ona göre
dikkat etsinler.*/

/*Benim başıma gelen onların başına gelmesin.*/

/*Biz işletme değiliz ki damgamız olsun.
*/

/*Altı üstü ihtiyacımızın fazlası olan birkaç yumurtayı satmak istedik,
başımıza gelmeyen kalmadı"*/ dedi.

Ihlamur, geçen*11 Eylül*’de eline ulaşan tebligat üzerine avukatı Aycan
Güler aracılığı ile Foça Sulh Ceza Hakimliği’ne başvurup, cezaya itiraz
etti.

*https://tr.sputniknews.com/turkiye/201709141030150228-pazarda-15yumurta-satan-ciftciye-15bin-lira-ceza/*

 

a45UyF587661-170915143502 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/09/15  18:20 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

EN MUTLU GUN
. . . . . .
En mutlu gun en mutlu saat
Kurumus korelmis yuregimin bildigi,
en buyuk umutlari gucun ve gururun
Hissettigim, gecip gitti.
Guc mu dedim? Evet oyle dusunmustum
Ama yazik! Coktan yitip gitti hepsi
Gencligimin hayalleri-
Ama bosver simdi.
Ya gurur, ne yapacagim senle simdi
sakin ol ruhum!
Belki bir diger bas devralir
Uzerime doktugun zehri.
En mutlu gun-en mutlu saat
gozlerimin gordugu gorecegi,
En paralk isiltisi gucun ve gururun
Hissettigim:
Ama o zaman cektigim aciyla
Gucun ve gururun umudunu verselerdi,
Yasamazdim o parlak saati tekrar
Cunku onun kanatlarindaydi kara alasim
Ve cirptikca-bir oz dokuluyordu
Oldurmeye yeterli
Onu bilen bir ruhu.

Edgar Allan Poe

Baska bir hadiste ise Allah en cok sevdigi kullarina, en agir ve
siddetli musibetleri verdigi bildirilmektedir:

Insanlarin en cok musibete ugrayanlari evvela peygamberlerdir, sonra
derecelerine gore (veliler ve salihler) gelir.
Kisi dinine gore bela ve imtihanlara maruz kalir.
Eger dine bagliligi varsa, belasi daha da artar.
Fakat dininde gevsek yasiyorsa ona gore musibetlerle karsilasir.
Kisiye belalar gelir gelir de artik onun uzerinde hicbir gunah kalmaz

(Tirmizi, Zuhd 57; Ahmed b.Hanbel, I/172, 174)
Lutfen bundan sonra Muslumanlardan eza, cefa ceken, basina bir musibet
gelenler aglayip, zirlamasin.
Cunku baslarina gelen her turlu olumsuzluk onlarin Allahin sevgili
kullarindan oldugunu gosteriyor.
Ben demiyorum, hadisler, ayetler boyle soyluyor.

Bir ulus kendi icindeki aptal ve hatta muhteris olanlarla bas edebilir
Fakat icersindeki satilmis ve hainlerle yasayabilmesi olanaksizdir.
Sinirlari zorlayan dusman silah ve alemlerini acikta tasidigi icin daha
az tehlikelidir.
Fakat bir hain, hain gibi gorunmez,
kurbanlari ile ayni aksanda konusur,onlarin cehresine burunur ve
onlarin argumanlarini kullanarak ulusun politik yapisina nufuz eder,
butun kapilardan serbestce gecer, sesi en ust duzey hukumet
koridorlarinda duyulur,
ulusun ruhunu curutur
Politik yapiya her turlu hastalik bulastirarak yasam gucunu elinden alir
Bir katil daha az korkuludur.

Marcus Tullius Cicero
(M.O.106-M.O.43)


Grup eposta komutlari ve adresleri  :   
Gruba 

(GugukluhayaT) DİNLER İNSANLARI PASİFİZE ETMEK İÇİN UYDURULMUŞ OLABİLİR Mİ?

2017-09-15 Başlik Oraj Poyraz at Openmail




*DİNLER İNSANLARI PASİFİZE ETMEK İÇİN UYDURULMUŞ OLABİLİR Mİ?*


*2 Aralık 2016



*

Sözlerime yazının devamında göreceğiniz bir kelimenin açıklamasını
yaparak başlayayım;

*/*"Kleptokrasi"*/*: Bir ülkede iktidarı ele geçiren bir ailenin ya da
siyasal veya dini grubun, o ülkenin kaynaklarını sistemli olarak soyması
demektir ve kısaca hırsızlar rejimi anlamına gelir…

din tarihiMevcut antropolojik çalışmalar, avcı-toplayıcı kültüre sahip
insanların on binlerce yıl boyunca herhangi bir dine sahip
olmadıklarını; din adı altında kabul edilen disiplinlerin ancak
insanların yerleşik yaşama geçmesinin ardından ortaya çıktığını
göstermektedir. Diğer bir deyişle din, insanlık tarihiyle birlikte
başlamamış, tıpkı devlet, bürokrasi ve hatta ahlaksal normlar gibi
sonradan insanlığa entegre olmuş bir çeşit toplumsal örgütlenme
örneğidir. Peki neden avcı-toplayıcı kültüre sahip topluluklarda dinin
olduğunu gösteren hiçbir bulgu yokken -ki bu durum, dolayısıyla o
toplumların herhangi bir dininin olmadığının da göstergesidir- yerleşik
yaşama geçtikten sonra /*"din"*/ kavramı ortaya çıkmış ve insanlar
arasında yayılmıştır?

Dinler Tanrı inancı nedeniyle ortaya çıkmışlardır. Afrika’da yağmur
ormanlarında yaşayan ve günümüzde ilkel yaşamına devam eden ilkel
kabilelere baktığımızda Tanrı ve dinlerle pek bir ilgilerinin olmadığını
görmekteyiz. Bu kabilelerde diğer kabile üyelerini kullanacak, onların
üzerinden fayda sağlayacak bir oluşum görülmemektedir. Bir insanı
sömürme ortamı yoksa o ortama din girmediğini görmekteyiz. Din Adamları
ve ruhban sınıfları Tanrı diye bir yaratıcı uydurduklarında diğer
insanları kolaylıkla yönetebileceklerini görmüşlerdir. Sanayi devrimi
sonrasında oluşan sermaye sınıfları insanları kolayca sömürmenin yolunu
din ve Tanrı yoluyla insanları düşünemez hale getirmek olduğunu
keşfetmişledir. Dinlerin yapılarını korumak için fonlar ayırmışlardır.
*Din adamları sınıfıyla sermaye sınıfı işbirliği yaparak kendi güçlerini
koruyabileceklerini görmüşler ve kol kola hareket etmeye devam
etmişlerdir.* Amerika kıtası keşfedildikten sonra yerli halkları kolayca
yönetebilmek için Hristiyanlaştırmışlardır. Dinler kapitalisttir. Kutsal
sanılan kitaplar okunduğunda *eşitlikten* *pek hoşlanmadıklarını* ve
sürekli ganimet ve savaş empoze eden söylemlerle dolu olduğunu
görebiliriz. İlkel dönemler de insanların tanrılara kurban edildiklerini
biliyoruz. Bu kurbanların büyük çoğunluğunun çocuklardan ve kadınlardan
oluştuğunu biliyoruz. Bir çok yerde bebeklerde kurban edilmiştir. Peki
bu bebekler ne için ve kimin için kurban edilmiştir ? Tabi ki tanrılar
kurban istiyor masalı ve dini totemlerin toplum üzerinde baskısını
arttırabilmek ve gerçek söz sahibi olabilmek için edilmişler. Yeryüzünde
Tanrı ve din inancıyla korkutulan canlılar sadece insanlardır. Siz bir
hayvanın kendi cinsinden bir hayvanı kurban ettiğini gördünüz mü? Ya da
duydunuz mu? Mümkün değil çünkü hayvanlarda Tanrı ve din inançları
yoktur. O nedenle kurban etmezler. Bir başka hayvanın rızkını ve
ekmeğini çalar ama bunu yaparken din yoluyla aldatmaz. Bu nedenle
dünyadaki tüm kötülüklerin sebepleri dinler ve din adamlarıdır. Savaşı
yasaklayan bir din gördünüz mü? Yoktur böyle bir din. Dinler savaşların
nedenleri olmuşlardır. Dinler savaş ganimetlerinin ve çapulun helal
olduğunu söylemişlerdir….


Tanrı sözü olduğu iddia edilen Tevrat’tan okuyalım:

O günde Rab, Abraham’la ahdedip dedi: Mısır ırmağından büyük ırmağa,
Fırat ırmağına kadar bu diyarı, Kenileri ve Kenizzileri ve Kadmonileri
ve Hittileri ve Perizzileri ve Refaları ve Amorileri ve Kenanlıları ve
Girgaşileri ve Yebusileri senin zürriyetine (soyuna) verdim. Bu tanıma
göre ise Fırat Nehri’nden Nil Nehri’ne kadar olan geniş bölge
İsrailoğulları’na vadedilmiştir. ( Tekvin*15*. Bab )

Bununla birlikte sınırlarının tam olarak belirtilmemiş olması nedeniyle
bu tanım da oldukça tartışmalıdır.

/*"İşte Rab’bin acımasız günü geliyor."*/ (İşaya:*13/9*) /*"Yakalananın
bedeni delik deşik edilecek. Ele geçen kılıçtan geçirilecek. YAVRULARI
GÖZLERİNİN ÖNÜNDE PARÇALANACAK. Evleri yağmalanacak, KADINLARIN IRZINA
GEÇİLECEK."*/ (İşaya:*15-16*) /*"Hem yiğidi, hem kızı, emzikteki çocukla
ak saçlı adamı, dışarıdan kılıç ve içeriden dehşet telef edecek.
Hasımlarından öç alacağım, Ve benden nefret edenlere ödeyeceğim."*/
(Tesniye,*32/25*) /*"Onları tamamen yok edeceksin, onlarla
ahdetmeyeceksin, onlara acımayacaksın."*/ (Tesniye:*7/1*-*3*) /*"Ve
yayları gençleri yere çalacak ve rahmin semeresine acımayacaklar,
gözleri çocukları esirgemeyecek."*/ (İşaya:*13/15*-*1* /*"Mülklerini
alacağımız milletlerin yüksek dağlar üzerinde, ve tepeler üzerinde, ve
her yeşil ağaç altında ilahlarına ibadet ettikleri bütün yerleri mutlaka
harap edeceksiniz."*/ (Tesniye:*11/23-25*) Şimdi bütün erkek çocukları
ve erkekle yatmış kadınları öldürün. Yalnız 

(GugukluhayaT) AKP'Lİ UYSAL: EVRİM TEORİSİNİ BİR TIK İLERİYE ÇIKARDIK

2017-09-14 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
*TEZ (İDDİA) NEDİR?*

_Tartışmaya, iddiaya dayanarak_bir öneri, fikir ileri sürmek.

*HİPOTEZ (ÖNERME) NEDİR?*

_*Bir* gözlemin, *bir* olayın, *bir* olgunun ya da bilimsel bir
problemin_, üzerinde daha fazla inceleme yapılarak test edilmesine
olanak veren, öneri niteliğinde açıklama.

*TEORİ (KURAM) NEDİR?*

_*Tekrarlanan gözlem ve deneylerle*_, mevcut bilgi birikimi düzeyinde
doğruluğu büyük ölçüde kabul edilmiş, ancak yine gözlem ve deneyler
yoluyla yanlışlanabilme olasılığı bulunan, öngörülerinde doğru çıkmış
hipoteze, teori (kuram) denir.

Teoriler, gözlem, deney, akıl ve mantık yollarıyla her defasında
doğrulanabilmelidir.

*YASA (KANUN) NEDİR?*

Tekrarlanan gözlem ve deneylerle, aynı şartlarda aynı sonuçları verdiği
kesin olarak belirlenen, akla ve mantığa uygun, genel kanıya göre kabul
görmüş, değişmez nitelik kazanmış, yanlışlanma olasılığı olmayan gerçek
bilgiye, yasa (kanun) denir.

Yasalar değişmezlik ilkesine sahiptir.

Yanlışlamaya çalıştığınızda, yasayı çökertmeniz mümkün olmaz.

Yasalar en gerçek değişmezlerdir.

Biz bu mevcut değişmezleri kullanarak yeni değişmezler ortaya çıkarmaya
çalışırız.

Bu adam eğitim komisyon başkanı.
Bu adamın burada olması utanç verici.
Çünkü bu mertebeye gelene kadar tez, hipotez, teori yasa nedir öğrenememiş.
Ve öğrenemediği halde de bu mertebelere kadar da ulaşmış.
Bu aynı zamanda AKP kadrolarının entellektüel anlamda ne kadar yetersiz
olduğunun bir göstergesi daha olmuştur.

İkinci olarak milletvekili Müslüman oluşunu öne sürmüş.
Görülüyor ki, bu bir avantaj değil ayak bağı olmuş.

Çok açık ki, _*Allahın her şeyi yarattığına inanmak, Allahın gücüne iman
etmek, Allahın gücünü sorgulayabilecek bir yapı içinde olamamak*_
şeklinde ifadesini bulmuş olan bir ket vurma, beynin prangaya vurulmuş
olma durumu ortaya çıkmıştır.

İslam dini, Müslüman olmak çok açıktır ki, insanlara daha yüksek bir
bilinç seviyesine ulaşmakta faydalı olmamış, tam tersine onlara engel ve
köstek olma durumunda olmuştur.
Bu vekil açıkça kusurunu itiraf etmektedir.
Dindar olmak görülüyor ki, tıpkı bireylerin Mongol, zeka gerisi olması
gibi bir durum, bir arıza olmuştur.
Tıpkı bir salgın hastalık gibi toplumu etkileyen, hatalı eğitimle
kazanılan bir fikir hastalığı.
Toplumu ve insanları evrenin gerçekliğinden koparan, şizofrenik bir
hayal alemine sürükleyen bir hastalık.

Bu güne kadar gen mühendisliğinde bir devrim yapamamış olmamız, bu
milletvekili sayesinde bundan sonra da yapamayacak olmamızın garantisi
olmuştur.

Daha önce bir bakan da söylemişti, bizden ancak ara eleman olabilirdi.
Bizde bilim adamı olamazdı.
Bunlar hep İslamın Türk halkına verdiği apaçık zararın itiraflarıdır..

Bu kadro şimdi kendi tutuldukları bu fikir kanserini toplumun az çok
sağlam kalmış etkilenmemiş, kalanına da yaymaya çalışmaktadır.
Tıpkı zombilerin diğer insanları zombileştirmesi gibi.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      




  *AKP*'Lİ UYSAL: EVRİM TEORİSİNİ BİR TIK İLERİYE ÇIKARDIK

*AKP* Karabük Millletvekili ve*TBMM* Eğitim Komisyonu Başkan Vekili
Burhanettin Uysal katıldığı canlı yayın programında, /*"Enerjimizin boşa
harcanmaması, öğrencilerin kafasının daha fazla karışmaması için,
biyoloji okuyan öğrencilerin bunu tartışması için evrim teorisini bir
tık ileriye çıkardık"*/ dedi.

*14 Eylül 2017 *

*AKP* Karabük Millletvekili ve*TBMM* Eğitim Komisyonu Başkan Vekili
Burhanettin Uysal Teke Tek programında Fatih Altaylı'nın konuğu oldu.
Programda Yeni Müfredat konusu tartışıldı.*12 Eylül 2017*'de yapılan
programa Uysal'ın şu sözleri damga vurdu:

"Biz Müslümanlar Allah'ın her şeyi yarattığına inanıyoruz. Evrim, adı
üstünde bir teoridir. Kafa karışıklıklarına neden oluyor. Bir kısmı,
bütün canlıların bir hücreden meydana geldiğini. bunların zaman içinde
evrimselleşerek değişik canlıların meydana geldiğini ifade ediyorlar.
şimdi biz Allah'ın gücüne iman etmiş insanlar olarak Allah'ın gücünü
sorgulayacak bir yapı içerisinde değiliz.

Şimdiye kadar bu tartışmanın sonunda gen mühendisliğinde bir devrim mi
gerçekleştirdik? Enerjimizi boşa harcarken, yine az önce ifade ettiğim
gibi, enerjimizin boşa harcanmaması, öğrencilerin kafasının daha fazla
karışmaması için, biyoloji okuyan öğrencilerin bunu tartışması için
evrim teorisini bir tık ileriye çıkardık. Bu bir teoridir,
ispatlanmıştır ya da ispatlanmamıştır. yarın, bunu çürütmek için çok
büyük çalışmalar yapılabilir."

http://www.yurtgazetesi.com.tr/egitim/akpli-uysal-evrim-teorisini-bir-tik-ileriye-cikardik-h48951.html

 

a45UyF587661-170914222448 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/09/14  10:02 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Alkisi en sessiz karsilayan,alkisi haketmis demektir.

Emerson

Nisa-82 Kuran i dusunmuyorlar mi? Allah katindan baska yerden gelseydi,
onda birbirini 

(GugukluhayaT) TIBBIYELİ HİKMET : OSMANLI ZAMANINDA DA EZAN TÜRKÇE OKUNMUŞTU

2017-09-14 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
 




  TIBBIYELİ HİKMET : OSMANLI ZAMANINDA DA EZAN TÜRKÇE OKUNMUŞTU

Ocak *8*,*2014*

Din istismarcılarının, siyasal islamcı ve Atatürk düşmanlarının her
zaman ileri sürdüğü tez /*"Atatürk devrimlerinin islam karşıtı olduğu"*/
ve Cumhuriyetin /*"dinsizlik rejimi"*/ olduğudur. Hatta bu konuda o
kadar iler gidiyorlar ki İngilizlerin bizi dinden uzaklaştırmak için
Cumhuriyeti kurdurduğu, aslında kurtuluş savaşının hiç olmadığını tek
amaçlarının islamı yok etmek olduğu iddiasını bile söylüyorlar. Bunun
tek nedeni şeriat megalomanlığıdır. Bu hastalıklı ruh hali tüm Atatürk
düşmanı şeriatçı kesimde vardır. Onlara göre islam o kadar mükemmel bir
dindir ki müslüman olmayan herkes islamı kıskanır tehlikeli görür yok
etmek ister. Sanırsın ki dünyanın en güçlü ülkeleri müslüman ülkeler ve
bu gücün temelinde islam var bu yüzden tüm dünya islamı elimizden alıp
bizi güçsüz bırakmak istiyor. Ne kadar mantıklı bilimsel bir tarih tezi
değil mi?

Atatürk düşmanı tayfanın istismar ettiği konulardan birisi de Türkçe
ezan konusudur. Yobaz tezine göre Atatürk din düşmanı olduğu için ezanı
Türkçeye çevirmiştir. Bazen daha da abartıp şöyle bir iddia ortaya
atıyorlar. Atatürk ezanı Türkçeye çevirirken /*"felah"*/ kelimesine
dokunmamış. Bilin bakalım neden? Efendim felahın anlamı kurtuluş
demekmiş eğer /*"haydi kurtuluşa"*/ diye okunursa insanlar kurtuluşu
namazda görüp camiye gidermiş. Atatürk bunu istemediği için /*"felah"*/
kelimesine dokunmamış. Şaka sanıyorsunuz değil mi? Şaka gibi ama gerçek.
İnanmıyor musunuz? Buyrun izleyin o zaman

*http://www.youtube.com/watch?v=X58DP2YpGi4*

Ne kadar güzel bir video değil mi? Gizemli bir hava katmak için
gerilimli bir müzik. Neden çevrilmemiş biliyor musunuz? diye bir soru ve
müthiş final. Bunu izleyince hemen aydınlandınız değil mi? Meğer bizi
nasıl uyutmuşlar 

Bu saçmalıkları bir kenara bırakıp konuya dönelim. Öncelikle ezan ne
demektir sorusundan başlayalım. Ezan duyuru demektir. Hz. Muhammed
zamanında müslümanları namaza çağırmak için nasıl bir çağrı yapılması
konusu düşünülmüştür. Önce boruyla çağırmayı teklif edenler olmuş
reddedilmiş sonra hristiyanlar gibi çan sesiyle çağrılmasını teklif
edenler olmuş reddedilmiş ve sonunda Hz Muhammed, Hz. Ömer ve
Abdullah*bin *Zeyd’in görüşünü kabul edip insan sesi üzerinde karar
kılmıştır. İlk ezanı ise Etiyopyalı Bilal Habeşi okumuştur. İlk ezanı
Bilal’in okuması manidardır. Yıllardır köle olarak satılan bir siyahi
müslümanları namaza çağırmıştır.

Görüldüğü gibi Ezanın ortaya çıkışı tamamen /*"ihtiyaç"*/tır. Herhangi
bir ayet ya da ibadet değildir. Müslümanları namaza çağırmak için Hz.
Muhammed’in çevresiyle görüşüp karar verdiği bir meseledir. O günün
koşullarında bulunan bir çözümdür. Ezan konusuna bu açıdan bakmazsak
hiçbir zaman doğru bir tartışma yapamayız. Ezanın bir ibadet olmadığını,
bir çağrı olduğunu ve tamamen dünyevi bir metin olduğunu unutmamak gerekir.

Ezanın tarihçesini ve dini değerini kısaca anlattıktan sonra şu soruyu
sormak istiyorum. Ezan ilk kez Cumhuriyet zamanında mı Türkçe
okunmuştur? Cumhuriyetten önce Ezanın türkçeleştirilmesi düşünülmemiş
midir? Türkçe Ezanı ilk kez Atatürk mü düşünmüştür? Şunu bilmeliyiz ki
Cumhuriyet zamanında yapılan devrimlerin kökleri Osmanlıya dayanır.
Hiçbir devrim bir kaç yılda bir anda ya da bir günde yapılmamıştır. Tüm
devrimler*100 yıllık* meselelerin bir sonucudur. Cumhuriyetin başarısı
Osmanlı zamanında düşünülen tartışılan devrimleri hayata geçirme
cesareti ve başarısı göstermesidir. Atatürk bu devrimleri gökten vahiy
inmiş gibi gerçekleştirmedi. Kendisi de Osmanlı’nın son dönem kuşağının
bir bireyiydi ve döneminin tartışmalarına herkes gibi kafa yordu
düşündü. Cumhuriyet zamanında da bunları gerçekleştirdi. Atatürk
devrimlerini konuşurken bunu unutmamalıyız. Yok efendim bir gecede cahil
bırakıldık gibi palavralar artık çok güdük kalıyor. İnsanlar yavaş yavaş
gerçekleri öğreniyor.

İlk Türkçe ezan tartışmaları*19*. yüzyılda tanzimat sonrası yapılmıştır.
Tanzimat döneminin Osmanlı aydını her konuda olduğu gibi ezan konusunda
da kafa yormuş ve ezanın Türkçeleştirilmesi konusunu tartışmıştır. Bu
tartışmanın önemli isimlerinden biri batılılaşma öncülerinden Ali Suavidir.

*II*. Abdülhamit tarafından Galatasaray Mektebi Sutanisi Müdürlüğüne
getirilen Ali Suavi bu dönemde Beyazıt ve Ayasofya camilerinin
kürsülerinden halka halkın diliyle onların anlayacağı şekilde hutbeler
okumuştur. Ali Suavi her zaman Türkçenin özgürleştirilmesini
savunmuştur.yayımlamakta olduğu /*"Ulûm"*/ gazetesinde (*2* ve*3 ncü*
sayılarında) /*"Lisan ve hatt-ı Turkî"*/ adlı etüdünde, Müslümanlara
göre en mükemmel dil sayılan Arapçayı eleştirmiştir . Dil konusunda
hutbelerin, namaz surelerinin Türkçeleştirilmesi gerektiğini hatta
Türkçe namaz bile kılınabileceğini savunmuştur. Bu konuda İmamı Azam Ebu
Hanife’nin her milletin kuranı kendi diline tercüme ederek ibadet
edebileceği fetvasını delil olarak göstermiştir.

Bir şeriat devleti olduğu 

(GugukluhayaT) 'İSLAM'A HAKARETLE' SUÇLANAN ÖĞRENCİ KAMPÜS İÇİNDE LİNÇ EDİLEREK ÖLDÜRÜLDÜ

2017-09-14 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
İslamiyet özünde böyle bir dindir.
Ve her geçen gün özüne geri dönmektedir.
Ülkemizin de yaşadığı dönüşüm sonucunda varacağı son durak burasıdır.
Sonunda herkesin tek tip olduğu, birbirini kesip, birbirini yediği bir
yamyamlar ülkesi olacaktır tüm İslam alemi.
Ve tatlı su Müslümanlarına acı gerçeği söylemek zorundayım.
Bu durumu yaratan hatalı yorumlar, yanlış tercümeler, ya da mealler
değildir.
Doğrudan Araplar için Arapça vaaz edilmiş Kur'an ve diğer temel İslam
kaynakları Araplar tarafından okunmuş ve büyük çoğunluğu tarafından bu
şekilde anlaşılmıştır.
Koca İslam aleminde nazar boncuğu gibi tek ana dili Arapça olmayan
Türklerin bir bölümü iyi niyetli yorumlarla Arapların aslında yanlış
anladığını, kendilerinin doğrusunu bildiğini iddia etmektedir.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
   L2fSIJNoA0xfSNxA   


bayrak


*'İSLAM*'A*HAKARETLE*'*SUÇLANAN ÖĞRENCİ KAMPÜS İÇİNDE LİNÇ EDİLEREK
ÖLDÜRÜLDÜ*


Cinayetin ardından Abdul Wali Khan Üniversitesi geçici olarak kapatıldı

Pakistan'da İslam'a hakaret etmekle suçlanan bir üniversite öğrencisi,
kampüsteki diğer öğrenciler tarafından linç edilerek öldürüldü.

Abdul Wali Khan Üniversitesi'nden adının gizli tutulmasını isteyen bir
yetkili, öğrencinin seküler ve liberal görüşleri nedeniyle diğer
öğrenciler tarafından sevilmediğini söyledi.

*AFP* haber ajansına konuşan üst düzey emniyet yetkilisi Niaz Saeed,
gazetecilik öğrencisi Mashal Khan'a /*"ciddi şekilde işkence
uygulandığını, sopalar, tuğlalar ve yumruklarla dövüldüğünü ve yakın
mesafeden ateş açıldığını"*/ söyledi.

Yetkili, lince yüzlerce kişinin katıldığını söylerken saldırının videosu
da internette paylaşıldı.

Pakistan polisinin yaptığı açıklamaya göre vahşi cinayetin ardından çok
sayıda öğrenci gözaltına alındı, üniversite de geçici olarak kapılarını
kapattı.

Yerel basındaki haberlere göre iki öğrenci Facebook sayfalarında
yaptıkları paylaşımlar nedeniyle İslam'a hakaret ile suçlanıyordu.

Saldırıda öğrencilerden biri yaşamını yitirirken diğeri de yaralandı.

  *

Pakistan*'dine hakaret edenleri'* bulabilmek için Facebok'tan yardım
istedi 

  *

Pakistan’da blogcuları hedef gösteren sunucuya nefret suçu cezası


  *

Telif hakkı*EPA* Image caption Pakistan'da dine hakaret ettiği iddia
edilen kişiler geçen ay böyle protesto edilmişti

  *

Pakistan Başbakanı Muhammed Navaz Şerif geçen ay internet üzerinden
İslam'a hakaret eden içeriklere karşı savaş açmıştı.

Şerif, bunun /*"affedilemez bir suç"*/ olduğunu söylemişti.

Bir düşünce kuruluşunun raporuna göre Pakistan'da*1990*'dan beri en
az*65 kişi* dine hakaret ettiği öne sürülerek öldürüldü.

*http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-39597597?ocid=socialflow_facebook*

 

a45UyF587661-170414142931 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/04/14  19:04 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Butun hastaliklar esasen yenilen ve icilen seylerden ileri gelmektedir.

Ibni Sina

Kecinin yemesi sonucu Kuran dan cikan taslama ayetini Omer Kuran a
tekrar sokmak istedi; ancak halkin dedikodusundan korktugu icin cesaret
edemedi.

Buhari 53/5; 54/9; 83/3; 93/21; Muslim, Hudud 8/1431; Ebu Davut 41/1;
Itkan 2/34

Kisisel tanri anlayisi insanmerkezci bir kavramdir, bunu ciddiye alamiyorum.
The idea of a personal God is an anthropological concept which I am
unable to take seriously

Albert Einstein, letter to Hoffman and Dukas, 1946; from Albert Einstein
the Human Side, Helen Dukas and Banesh Hoffman, eds., Princeton, New
Jersey: Princeton University Press, 1981.


Grup eposta komutlari ve adresleri  :   
Gruba mesaj gondermek icin  :   ozgur_gun...@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin:   ozgur_gundem-subscr...@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin   :   ozgur_gundem-unsubscr...@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin :   ozgur_gundem-ow...@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz   :   http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz :
http://orajpoyraz.blogspot.com/











BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo





 

-- 
You received this message because you are subscribed to the Google Groups 
"Gugukluhayat" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email 
to gugukluhayat+unsubscr...@googlegroups.com.
To post to this group, send email to gugukluhayat@googlegroups.com.
Visit this group at https://groups.google.com/group/gugukluhayat.
For more options, visit https://groups.google.com/d/optout.


(GugukluhayaT) NECATİ DOĞRU: ADALETİNİZE VE HAKİMLERİNİZE GÜVENMİYORUZ!

2017-09-14 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
14 Mayıs 2017 Pazar.
Evet, kafadan bu hakimlerin reddedilmesi sebebidir.
Mahkemeye gittiniz, sordunuz araştırdınız, hakimlerinizin geçmişini
öğrendiniz, diyelim ki hakiminizin partili geçmişi var itiraz edebilirsiniz.
Adam tescilli mürteci, ya da partili işte bundan ala sebep mi olur?
Hakça ve adil yargılanmanız imkansızdır.

Aynı şekilde hızlıca boşalt doldur yapılan emniyet ve ordu kadrolarına
da güvenemezsiniz.
Onlarda partizanca dolduruldu.
Yarın ülke daha sıkıntılı durumlara girdiğinde hep beraber o polisin, o
subayın nasıl bir tavır ve tutum alacağını hep beraber göreceğiz.

Netekim, ülkenin Genel Kurmay Başkanının Atatürk'e küfreden köşe
yazarlarına hasta ziyaretine gitmesi, başsağlığı, geçmiş olsun mesajları
yayınlaması artık kanıksanmış bir durum.
Atatürk'ün şahsına ve annesine en galiz hakaretler yapılırken ülkenin
bir bölüm halkına başkanlık ettiğini söyleyen kişinin sesinin çıkmaması
da ayrıca manidardır.

Çok da ileri gider can sıkarsanız, görürsünüz ki, devlet ricali denilen
insanların da Rıza Nur, Necip Fazıl Kısakürek, Kadir Mısıroğlu, 
Abdurrahman Dilipak, Mustafa Armağan ve daha nice isimsiz şerefsiz
gibilerinin haklı olduklarını yüzünüze haykırdıklarını görebilirsiniz.

Unutmayın halen iktidarda olanlar tam da Atatürk'ün Gençliğe Hitabesinde
belirttiği gibi "memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve
dalâlet ve hattâ hıyanet içinde olanlardır. Hattâ bu iktidar sahipleri
şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit etmiştir."
Ve aynı zamanda bu insanlar tarihte İstiklal Mahkemelerinde yargılanıp
asılan mürteciler, isyancılar, işbirlikçilerle aynı manevi mirası
paylaştıklarını bizzat kendileri gururla söylemektedirler.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
   L2fSIJNoA0xfSNxA




  *NECATİ DOĞRU*: ADALETİNİZE VE HAKİMLERİNİZE GÜVENMİYORUZ!



​Ülkenin iyi hukukçuları ile /*"hayır verelim"*/önerisini yapanlar;
/*"eğer evet çıkarsa hakimler ile savcıların partili olma tehlikesi
var"*/diyorlardı.

/*"Hayır verin"*/ diyenler haklı çıktı.

Abdullah Akbaş.

*AKP* Gençlik Kolları başkanıydı.

Hakim olarak atandı.

Abdüselam Furkan.

*AKP* belediye başkan adayıydı.

Hakim olarak atandı.

Acer Alan.

Melih Gökçek'in avukatıydı.

Hakim olarak atandı.

Açelya Kahya.

*AKP* Yönetim Kurulu üyesiydi.

Hakim olarak atandı.

Adem Metik.

*AKP* parti üyesiydi.

Hakim olarak atandı.

Adem Öztürk.

*AKP* ilçe başkanıydı.

Hakim olarak atandı.

Adem Yıldırım.

*AKP* il başkan yardımcısıydı.

Hakim olarak atandı.

Ahmet Aydoğan.

*AKP* milletvekili adayıydı.

Hakim olarak atandı.

Ahmet Arıkan

*AKP* ilçe yedek üyesiydi.

Hakim olarak atandı.

Ahmet Temizkol.

*AKP* parti üyesiydi.

Hakim olarak atandı.

Ali Öztürk.

*AKP* il yöneticisiydi.

Hakim olarak atandı.

Alpaslan Güzel.

*AKP* belediye başkan adayıydı.

Hakim olarak atandı.

Köksal Böke.

*AKP* seçim işleri başkanıydı.

Hakim olarak atandı.

Aslı Arslanhan.

*AKP* yönetim kurulu üyesiydi.

Hakim olarak atandı.

Aslı Turpçu.

*AKP* milletvekili aday adayıydı.

Hakim olarak atandı.

Aydan Yıldırım.

*AKP* Yönetim Kurulu üyesiydi.

Hakim olarak atandı.

Bayram Günaydın.

*AKP* il başkan yardımcısıydı.

Hakim olarak atandı.

Behice Çavuşoğlu.

*AKP* Kadın kolları başkanıydı.

Hakim olarak atandı.

Aykut Kağnıcı.

*AKP* kurucusu*Tayyip *Erdoğan'ın oğlu

Bilal Erdoğan'ın vakfında il başkanıydı.

Hakim olarak atandı.

Bekir Yıldız.

*AKP* milletvekilinin yeğeni.

Hakim olarak atandı.

Cemal Yayla.

*AKP* parti üyesiydi.

Hakim olarak atandı.

* * *

Yukarıda*20 isim* oldu.

Bunun gibi*107 iktidar* partili avukat, hakim olarak atandı. Bu*107
partili* hakimin tamamının ismini buraya yazsam, sığmaz. Hakim
yapılan*107 partili* ismi,*CHP* Milletvekili Levent Gök, araştırarak
bulmuş, listesini hazırlamış; cumhurbaşkanına, başbakana, bütün devlet
önde gelenlerine ve bilgileri olsun, halka duyursunlar diye gazetecilere
de gönderdi.

Görüyorsunuz.

Hakimler çok hızla partili olmaya başladı. Hayır oyu veren*24 milyon
*vatandaşın; /*"sizin adaletinize, mahkemelerinize, hakimlerinize
güvenmiyoruz"*/ deme hakkı doğdu.

Bir değerler kümesi vardı.

Adaletli olacağız.

Dürüst olacağız.

Kul hakkına saygı duyacağız.

İnsan hakkını gözeteceğiz.

Tevazu içinde olacağız.

Hak edilmemişe el uzatmayacağız.

Bu değerler kümesi özellikle /*"evet verenlerin"*/ gönüllerine dokunup
onların oyunu almak için*AKP* kurucusu Cumhurbaşkanı başta olmak üzere
bütün önde gelen parti sözcülerince cami avluları dahil her ortamda*15
yıldır* hep söyledi. Bu değerler kümesini hatırlayarak ve partili*107
avukatın* hakim yapılan listesine de bakarak /*"evet oyu verenler"*/
acaba ne düşünür?

* * *

Ayşe Arman, /*"El İnsaf"*/ başlığıyla feryat eden bir söyleşi yazdı.
Özeti:*5.5* yaşındaki kız çocuğunu cinsel istismar eden kişi*12 yıl*
ceza aldı. Bu istismarcı kişinin babası için de suç 

(GugukluhayaT) ENVER AYSEVER : LAİKLİK YOKSA REZİLLİK VAR!

2017-09-13 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Herkesin kendi kızını ettiği bir toplumda yaşasaydık sıkıntı yoktu.
Ahlakın en temel kaidesi karşılıklı olma ilkesidir.
Yani ben edeyim, başkası etmesin yoktur.

Çoook ama çok eski çağlarda böyleymiş.
Utanma, arlanma yokmuş.
Denk getiren denk getirdiğini ediyormuş.
Ama o dönem geçti.
Bunu bilmek lazım.

İşte sıkıntı burada.
Adam farkında değil, taş devri geride kalmış o taş devrine özeniyor.
İstiyor ki, taş devri geri gelsin.
Tıpkı taş devrindeki gibi denk getiren denk getirdiğini götürsün.
Ama olmuyor işte.
Yıl 2017

Kısas-ı Enbiyayı okuyun.
Lüt kavmi söylencesi mesela.
Adam yani tanrı çok öfkeli ve de kaaar.
Bir toplumda erkekler birbirini ettiği için iki şehri Sodom ve
Gomorre'yi yok etmeye karar veriyor.
Ve melekler gönderiyor, uyarmak için.

Söylenene göre adamlar öylesine sapkın ki, meleklere dahi sarkıyor.
Oysa bu bana göre çok normal.
Melekler çok güzel olmalı.
Güzel sevilmez mi?

Ve daha ilginç olan Lut melekleri korumak için kendi kızlarını teklif
ediyor.
Bana göre burası daha sapkın:
Evladım bir sor bakalım, kızların ne diyecek bu konuda.
Kızlar zaten dana, koyun, keçi gibi bir mal.
Soran kim?

Olayların ayrıntısında boğulmayalım.
Sodom ve Gomore helak ediliyor.
Şimdi İsrail'de Tuz gölü olan yerde bu iki şehir.
Hala daha arayanlar var.
Bulduk diyenler de var.

İşin bundan sonrası da var.
Malum Lut'un karısı geri dönüp baktığından taş kesiliyor.
Onun tuz heykeline dönüşmüş büstleri hala daha Lüt Gölü kıyısında
görülebilir.

Lüt kadınsız kalıyor.
Lüt ve iki kızı...
Çöllerde
Kızları bizler babamızla böylece çöllerde yapayalnız erkeksiz , kocasız
ve çocuksuz kalacağız diye konuşuyorlar.
Ve karar veriyorlar.
Bir gün büyük olan, bir gün küçük olan babasını bolca şarap sarhoş edip
yatağa giriyor.

İnsest diyeceksiniz.
İnsestin feriştahı.
İki koca şehri homoseksüalite nedeniyle helak eden tanrı ise bütün bu
olup bitenlere ses çıkarmıyor.
Lüt'ün iki kızından  çocukları oluyor.

İşte tanrı, hem İbranilerin, hem Hristiyanların, hem de Müslümanların
tanrısı böyle bir tanrı.
TUTARSIZ.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      




  *ENVER AYSEVER : *LAİKLİK YOKSA REZİLLİK VAR!


Din dersi öğretmeni, öğretmenliği var mıdır bilmem, muhtemelen imamlığı
fazladır; derse girer girmez konuşma yapıyor çocuklara: /*"Sınavlara
girmeden besmele çekerseniz başarılı olursunuz, kolay gelir sorular"*/
diyor. Eğitim başında, İstanbul’un göbeğinden benim tanıklığımda bir
haber size. Akşam eve gelen çocukların kaçı ana, babasına /*"Ders
çalışmanın âlemi ne, nefesimiz kuvvetli olur da iyi besmele çekersek
kolay mezun oluruz"*/ der kestirmek güç. Neyin içine düştüğünü anlamayan
yavrucaklar, karşılarında sadece korku, dehşet salan ve tekinsizlikleri
belgeli bu adamları görünce siniyorlar muhtemelen. Laiklik yoksa
rezillik var!

Ensest meselesini tetikçi Ahmet Hakan yüzünden doğru dürüst
tartışamadan, bok çukuruna düştük. Niye? İzzeti nefsiyle oynanıyor
toplumun, sapık mıyız biz? Bir millete bu hakaret yapılır mı? Hamasi
sözler. Kültürel, toplum bilimsel ve ticari gerekçelerle bizde yakın
akraba evlilikleri çoktur. Bilim kanıtlayana dek *‘Ne zararı var’*
diyeni de boldu. Gelgelelim aile içi, yakın akraba evlilikleri büyük
sağlık sorunları çıkarıyor ortaya. Uzun yıllar kasabasından uzak kalan
bir öğretmen, memleketine hizmet etmek için tayinle gidince, neredeyse
tüm çocukların birbirine benzediğini görüp dehşete düşüyor geçende. Daha
düne dek aydınlanmacı olan köy, ne olduysa çarpılmış. Kime söz
geçireceksin. Laiklik yoksa rezillik var!

Genelkurmay Başkanı Hulusi Bey /*"Din kulla Allah arasında"*/ diye
buyurdular. Haklıdır kendisi. De o halde neden Zafer Bayramı gününü
mevlit evine çevirdiniz. Devletin dini, mezhebi, imanı olur mu? Kamusal
sorumluluğu olan insanlar, herkese hizmet verdiklerini unutamaz. Orduda
herkes var: Laz, Çerkes, Kürt, Türk, Alevi, Sünni, Ermeni, Musevi…
Eşinin ifadesi sıkıntılıydı zaten. Sanırım eş dost içine çıktıklarında
bakışlardan anlıyorlardır nasıl algılandıklarını. Anlatırlar; emekli
olduktan sonra Büyükanıt bir askeri orduevinde yemeğe gider, bir kişi de
selam vermez. Aynısı şu pişmemiş ete soğan doğramayan Hilmi Özkök için
de geçerlidir. Diyeceğim; laiklik yoksa rezillik var!

Anayasa Mahkemesi Başkanı,*RTE*’nin önünde eğildi. Ardından da Danıştay
Başkanı Zerrin Güngör /*"Yargı, hiç bu kadar tarafsız ve bağımsız
olmamıştı"*/ diye buyurdu. Düğmesiz cübbelerin iliklendiği günlerden
geçiyoruz. Bana kalırsa*AİHM*, Türkiye’den gelen her başvuruyu hiçbir
kuşkuya yer bırakmadan kabul etmeli ve davaları görmelidir. Tüm
başvurular için ortak kanıt edinilmiştir. Yargı doğrudan saraya bağlıdır
ve burada adil yargılanma olasılığı yoktur. Hangi hâkim, savcı vicdanı,
aldığı eğitim ve etik ölçülerle dava görebilir? Güçler kardeşliği ortada
işte. Din soslu yargı çağıdır bunun adı. Mahkeme ve 

(GugukluhayaT) ERDAL ATABEK : İNSAN EĞİTİMİ Mİ? ROBOT YAZILIMI MI?

2017-09-13 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
 




  ERDAL ATABEK : İNSAN EĞİTİMİ Mİ? ROBOT YAZILIMI MI?

*11 Eylül 2017*



Adalet.

Törende değil kararda adalet.

Cumhuriyet’e özgürlük…

Soruyu böyle sormamız gerekiyor.

Eğer *‘insan eğitimi’* için eğitim yapıyorsak, merak eden, öğrenmek
isteyen, soru soran, sorgulayan, tartışmaktan çekinmeyen, öğrendiğini
araştıran eleştirel düşünceyi bilen çocuklar yetiştiren bir eğitim
sistemimiz olmalıdır. yatay

Böyle bir eğitim sistemimiz yok.

Ama, *‘robot yazılımı’* yapmak istiyorsak kolayı var.

Çocukların kafasını ezberle doldurunuz.

Ezberledikleri şeyleri tekrarlayıp durunuz.

Bunların tek doğru olduğunu akıllarına sokunuz.

Başka bir doğru olmadığına onları şartlandırınız.

Başarılı bir robot yazılımını gerçekleştirirsiniz.

Artık hayatları boyunca bu yazılımla yaşayacaklardır.

Böyle bir eğitim sistemimiz var mı? Var.

Dogmatik eğitiminiz budur.

Sonra böyle yetişen çocuklarınız dünya arenasına çıkar.

Singapurlu, Finlandiyalı, Hong- Konglu, Hollandalı çocuklarla yarışır.
Sonlarda yer alır.

Siz de onların hile yaptığını, sizi kıskandıklarını söylersiniz.

Kendinizi aldatırsınız.

Hep yaptığınız gibi, kendinizi aldatırsınız.

Sadece kendinizi aldatırsınız.

***

Ülkede *‘laik eğitim’* sesleri yükseliyor.

‘*Laik eğitim’* nedir?

Laik eğitim özgür aklın eğitimidir.

Laik eğitim, ipotek konmamış aklın eğitimidir.

Laik eğitim, başkasına emanet edilmemiş aklın eğitimidir.

Siz bunu istemiyorsunuz.

Çünkü, size *‘düşünen özgür akıl’* gerekmiyor.

Size, *‘düşünmeden biat edecek robotlar’* lazım.

Size, ne söylense kabul edecek robotlar lazım.

Size, ne yapsanız boyun eğerek kabul edecek robotlar lazım.

Böyle robotlar olsun ki, sizin yanlışlarınızı görmesin.

Böyle robotlar lazım ki, yolsuzlukların hesabını sormasın.

Böyle robotlar lazım ki yalanlarınızı yüzünüze vurmasın.

Böyle robotlar lazım ki, yaptığınız adaletsizliklere göz yumsun.

Size böyle robotlar lazım.

Onun için dayatmalar yapıyorsunuz.

Onun için *‘ben yaptım, sana ne’* diyebiliyorsunuz.

Senin yaptığın bu işte.

Ne yaptığını biz çok iyi görüyoruz.

***

/*"Hayır Demek Yetmez"*/.

Naomi Klein’ın yeni kitabının adı bu.

‘*No Logo’*nun yazarı Naomi Klein.

Trump döneminin Amerika’sını anlatıyor.

Agora Yayınları’ndan çıktı. Okumanızı öneririm.

Gerçekten de *‘Hayır Demek Yetmez’*.

Siyasal iktidar hep *‘fiili durum’* yaratarak kazandı.

‘*Ben yaptım oldu’* dedi ve yaptığının üstüne yattı.

Belki de artık bizim, bizlerin başka şeyler yapması gerekiyor.

Kendi okullarımızı açmalıyız.

Kendi öğretmenlerimizle eğitim yapmalıyız.

Kendi çocuklarımızı biz eğitmeliyiz.

Kendi sistemimizi uygulamalıyız.

Biz yeterince güçlüyüz.

Güçlerimizi birleştirmeliyiz.

Teslimiyetçi tavrımızı terk etmeliyiz.

Bu kaderci yaklaşıma teslim olmamalıyız.

Biz yapmalıyız.

Güçlüyüz. Tarihten gelen gücümüzü kullanmalıyız.

Kendi eğitimimizi biz yapmalıyız.

Şimdi…

*erdala...@superonline.com*

*http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/821011/insan_egitimi_mi__Robot_yazilimi_mi_.html*

 

a45UyF587661-170913225839 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/09/14  03:10 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Kotu huylarini terk et.

Hz.Ali

Bundan on iki sene evvel isittim ki, en dehsetli ve muannid bir zindik,
Kur an a karsi su-i kastini, tercumesiyle yapmaya baslamis.
Ve demis ki: Kur an tercume edilsin, ta ne mal oldugu bilinsin
Yani, luzumsuz tekrarati herkes gorsun ve tercumesi onun yerinde okunsun
diye dehsetli bir plan cevirmis.
Fakat Risale-i Nur un cerh edilmez huccetleri kati ispat etmis ki, Kur
an in hakiki tercumesi kàbil degil.
Ve lisan-i nahvi olan lisan-i Arabi yerinde Kur an in meziyetlerini ve
nuktelerini baska lisan muhafaza edemez.
Ve herbir harfi on adetten bine kadar sevap veren kelimat-i Kur aniyenin
mu cizane ve cemiyetli tabirlerinin yerinde beserin adi ve cuz i
tercumeleri tutamaz, onun yerinde camilerde okunmaz, diye Risale-i Nur
her tarafta intisariyla o dehsetli plani akim birakti.

Fakat, o zindiktan ders alan munafiklar, yine seytan hesabina Kur an
gunesini uflemekle sondurmeye, ahmak cocuklar gibi, ahmakàne ve
divanecesine calismalari sebebiyle, bana gàyet $iki ve $ikici ve
$ikintili bir halette bu Onuncu Mesele yazdirildi tahmin ediyorum.
Baskalar ile gorusemedigim icin hakikat-i hali bilmiyorum

Said-i Kurdi
Risale-i Nur Kulliyati Sozler 11.Sua sayfa 425
Risale-i Nur Kulliyati > Sualar 11 Sua Onuncu mesele > Sayfa: 227
http://www.risaleinu...Sozler=425
http://www.risaleinu...ayiMusa=64
http://www.risaleinu...Sualar=227

Ben size manevi miras olarak hicbir ayet, hicbir dogma, hicbir donmus ve
kaliplasmis kural birakmiyorum.
Benim manevi mirasim bilim ve akildir.
Zaman suratle ilerliyor, milletlerin, cemiyetlerin, fertlerin saadet ve
bedbahtlik telakkileri bile degisiyor.
Boyle bir dunyada, asla degismeyecek hukumler getirdigini iddia etmek,
aklin ve ilmin gelisimini inkar etmek olur

ATATURK, 

(GugukluhayaT) YILMAZ ÖZDİL: KWAİ KÖPRÜSÜ

2017-09-13 Başlik Oraj Poyraz at Openmail

 




  *YILMAZ ÖZDİL*: KWAİ KÖPRÜSÜ


Kwai Köprüsü…

En iyi film

En iyi yönetmen

En iyi erkek oyuncu

En iyi senaryo

En iyi görüntü

En iyi kurgu

En iyi müzik

Yedi dalda Oscar kazandı.

*

Eminim, orta yaşlardaki hemen herkes mutlaka seyretmiştir. Hollywood
yapımıydı. /*"Suudi Arabistanlı Lawrence"*/in yönetmeni David Lean
tarafından çekilmişti.*ABD* Kongre Kütüphanesi tarafından /*"kültürel ve
tarihi miras"*/ kabul edilerek, dünya durdukça muhafaza edilmesi
için,*ABD* Ulusal Film Arşivi'ne kaydedildi.

*

Hikayesi, Myanmar'da geçiyor!

*

Myanmar'da vuruşan bir grup İngiliz askeri, ikinci dünya savaşı'nda
Japonlara esir düşer. Japonlar bunları esir kampına koyar, köle gibi
çalıştırır. Myanmar'la Tayland'ı birbirine bağlayan demiryolundaki Kwai
Köprüsü'nü İngiliz esirlere yaptırırlar, asil kanlı İngiliz esirlerle
kötü kalpli Japonlar arasında enteresan hadiseler yaşanır filan.

*

Bütün dünyaya seyrettirdiler.

Üstüne, yedi Oscar aldılar.

*

Peki ya biz?

*

Dün yazdım… Birinci dünya savaşı'nda Sina-Filistin cephesinde
İngilizlere esir düşen binlerce askerimiz, İngiliz sömürgesi Myanmar'a
götürüldü, demiryolu inşaatlarında köle gibi çalıştırıldı, ağır çalışma
şartları, alışık olmadıkları tropik iklim ve esir kamplarındaki salgın
hastalıklar nedeniyle beş yıl içinde hepsi can verdi, şehit oldu.

*

Sayın ahalimiz…

Kwai Köprüsü'nü biliyor.

Myanmar'daki esir İngilizleri biliyor.

Myanmar'daki Arakanlılara ağlıyor.

Myanmar'da yatan kendi vatan evlatlarından haberi yok!

*

Bir numaralı fotoğraf, tüm dünyanın ve sayın ahalimizin kahraman olarak
tanıdığı, Kwai Köprüsü'ndeki rol icabı esir İngiliz askerleri.

İki numaralı fotoğraf, Arakan'a gözyaşı döken sayın ahalimizin ruhunun
bile duymadığı, Myanmar'da şehit düşen esir vatan evlatları.

*

Üç numaralı fotoğraf, sayın ahalimizin seyrederken pek üzüldüğü, Kwai
Köprüsü'ndeki dekor esir kampları ve artist İngiliz esirler.

Dört numaralı fotoğraf, Arakan'a ağıt yakan sayın ahalimizin ilk defa
duyduğu, Myanmar'daki Türk esir kampı… İngiliz askerler talim yapıyor,
esir Türk askerleri, barakaların önünde birikmiş, dikenli tellerin
arkasından seyrediyor.

*

Beş numaralı fotoğraf, yedi Oscar alan Kwai Köprüsü'nün afişi.

Altı numaralı fotoğraf, lütfedilip belgeseli bile çekilmeyen
Myanmar'daki Türk şehitliğinin orijinal kitabesi.

*

Yedi numaralı fotoğraf, İngiltere Kraliçesi'nin dindar cumhurbaşkanımıza
taktığı şövalye madalyası.

Sekiz numaralı fotoğraf, Myanmar'da bir cami duvarının dibine fırlatılıp
atılan, şehitlerimizin orijinal mezar taşları.

*

Dokuz numaralı fotoğraf, İstanbul'u bile işgal eden İngilizlerin
kendilerini tüm dünyaya mazlum olarak gösterdikleri Kwai Köprüsü.

On numaralı fotoğraf, İngiliz esareti altında, Myanmar'daki esir
kamplarında hayatını kaybeden kimliği meçhul vatan evlatlarının, Türk
Şehitliği.

*

Demem o ki…

*

Hollywood yapımı Kwai Köprüsü'nü seyredip Myanmar'daki esir İngilizlere
üzülmüştük, şimdi de, Hollywood yapımı Myanmar filmini seyredip,
Arakanlılara gözyaşı döküyoruz.

*

E çorbada benim de tuzum olsun istedim, Hollywood gibi film çekemediğim
için, bari fotoroman yapayım dedim.

Cümleten hayırlı seyirler dilerim!

 

a45UyF587661-170913222526 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/09/14  01:29 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Dal ruzgari affetmistir ama kirilmistir bir kere.

Konfucyus - M.O 551 ? 479

Anadolu yu bosaltmalari karsiliginda, Trakya Yunanlilara birakilabilir.

19.09.1921, Bakanlar Kurulu

DOGA YASALARI UZERINE DUSUNCELER -2-

Nasil ve nicin...ve ... akilli tasarim

Simdi artik bazi alengirli konulara geldik. Ele alinacak olan konular
dogrudan din ve Tanri inancini ilgilendirdigi icin elbette, dogalari
geregi, her tur yoruma ve tartismaya aciktir. Kitaplarinda Dr Hawking ve
L.Mlodinow bu konulari tarafsiz bir uslup ile anlatmislar. Ben de
onlarin anlayisini takip edecegim. Ustune basa basa belirtmek isterim;
asla su veya bu inanci one cikarmak veya kotulemek gibi bir gayem
yoktur. Sadece, tezleri ve anti-tezleri tarihsel akis icinde belirtmek
istiyorum. Karar, okuyanlara aittir.

Dogal surecler incelenirken, ister istemez ortaya nasil ve nicin
sorulari cikar. Birinci soruya bilimsel dusunce kendi yontemleri icinde
cevap arar. Isin icine tanrilari, ruhlari, lanetlenmeyi,
cezalandirilmayi, iyilik meleklerini ve benzer inanclari katmadan
doganin isleyisi yine doganin kendi kanunlarina uygun olarak aciklanir.
Bir nesnenin yuksekce bir yerden dusmesinden tutun, bir kova icindeki
suyun donduruldugunde gosterdigi davranisa, hastaliga yol acan bir
mikrobun yasam cevrimine kadar her sey formule edilebilir, modellemesi
ve matematigi gelistirilebilir. Bunlar elbette basit surecler degildir,
bazen bir modeldeki yanlisligin farkedilebilmesi icin yuzyillarin
gecmesi gerekebilir. Yine de nasil sorusuna cevaplar getirilir.

Ama nicin sorusu farklidir. Bir seyin olus 

(GugukluhayaT) ‘ROJAVA’ MASALI VE GERÇEKLER: ABD’NİN ANARŞİST TUGAYLARI İŞBAŞINDA

2017-09-13 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
 




  ‘*ROJAVA’* MASALI VE GERÇEKLER:*ABD*’NİN ANARŞİST TUGAYLARI İŞBAŞINDA

*13 Eyl*,*2017*

Meyssan: Rojava İsrail gibi kuruldu.*CIA*, Avrupalı anarşistleri
devşirip Rojava’ya getirdi.*HDP* ve*YPG*,*CIA*’dan mali destek aldı.
*‘Kadın savaşçılar’* bir yalan..

/*"Batı’da sevimli bir ütopyanın gerçekleşmesi şeklinde sunulan çiçeği
burnunda *//*"*/*Rojava*/*"*//*gerçekte Washington tarafından arzulanan
ve kan içerisinde örgütlenen bir sömürge devletidir. Bu kez Suriye’nin
kuzeyindeki halkların kovulması ve yerlerine burada doğmamış olan
insanların yerleştirilmesi söz konusudur. Bu etnik temizliğin
gerçekleştirilmesi için Pentagon ve CIA, Avrupa aşırı solu çevresinden
savaşçıları seferber etti."*/

Bu sözler Suriye’deki gelişmeleri yakında takip eden yazar Thierry
Meyssan’a ait. Batı’da*PYD/YPG*’yi /*"Özgürlük savaşçısı"*/ gibi
göstermeye çalışan*ABD*’nin Kürt politikasını mercek altına alan
Meyssan, değerlendirmelerini /*"Voltairenet.org"*/ adlı sitesinde
/*"NATO’nun anarşist tugayları"*/ başlığı ve Murat Özdemir’in
çevirisiyle yayınladı.

İşte, Meyssan’ın makalesindeki o tespitlerden önemli bölümler:

/*"(…) Arap Baharı’nın başlangıcında Abdullah Öcalan kapatıldığı
hücresinden PKK’yı yeni bir ideoloji etrafında yeniden inşa etti. İmralı
Hapishanesinde NATO ile yürütülen gizli müzakereler sonucunda,
"*/özgürlükçü belediyecilik" adına Marksizm-Leninizm’i terk etti.
Türkiye’de her zaman kendi Kürdistan devletini kurmak için mücadele eden
Öcalan artık her devletin özü itibarıyla bir baskı aracı olduğunu
düşünüyordu [*2*].

(…) Öcalan, üyeleri adına hiçbir zaman Suriye topraklarına yönelik
talepte bulunmayacağı taahhüdünde bulunmuştu.*2011 yılında* Batı’nın
Suriye’ye yönelik olarak yürüttüğü savaşın başlangıcında, Kürtler
kendilerine kapılarını açan ve vatandaşlık hakkı tanıyan ülkeyi savunmak
için milis kuvvetleri oluşturdular.

Öte yandan*31 Ekim 2014*’te,*PKK*’nın Suriye kolu*YPG*’nin
eşbaşkanlarından Salih Müslim, Élysée Sarayı’nda Fransız Cumhurbaşkanı
François Hollande ve Türk mevkidaşı*Recep *Tayyip*Erdoğan *arasında
düzenlenen gizli toplantıya katıldı. Suriye’de Kürdistan’ı yeniden kurma
girişiminde bulunmayı kabul etmesi durumunda kendisine yeni devletin
başkanı olma sözü verildi.

*ABD*’nin*IŞİD*’e karşı oluşturduğunu iddia ettiği Uluslararası
Koalisyon, zaman kaybetmeden para, silah, eğitim ve kadrolarıyla*YPG*’yi
destekledi. Dolayısıyla bundan böyle artık iyi bir müttefik haline gelen
Washington’a yönelik beddualar çabuk unutuldu. Kürt örgütü göz koyduğu
bölgelerin sakinlerini sürmeye başladı.


‘*AYN EL ARAP’*TA*NELER YAŞANDI BİLEMİYORUZ*’

*YPG* o güne kadar*IŞİD*’e karşı hiç savaşmamış olduğu için*ABD*, daha
sonra Kurmançca /*"Kobane"*/ olarak adlandırılacak olan Ayn el-Arap’ta
şiddetli bir çatışmayı sahneye koydu. Kendini tehlikeye atmadan olayı
aktarmak üzere uluslararası basın buraya davet edildi. Bu yerleşim
Suriye-Türkiye sınırında yer alıyor ve gazeteciler çatışmaları dürbünle
kolayca izleme imkanı bulabildiler. Basının oraya girmesine hiçbir zaman
izin verilmediği için Ayn el-Arap’ta gerçekte tam olarak neler
yaşandığını bilemiyoruz. Elimizdeki teleobjektifle çekilmiş fotoğraflar,
çatışmaların şiddetine ilişkin olarak yapılan açıklamaları teyit ediyor
gibi görünüyor. Ne olursa olsun Batı, sözbirliğiyle Kürtlerin*IŞİD* ve
Suriye’ye karşı ihtiyaç duydukları müttefikleri olduğu sonucuna vardı.


*KADIN SAVAŞÇI YALANI*

Batı basını, tüzük gereği*PKK/YPG* yönetici kadrolarının yarısı gibi
Kürt savaşçılarının yarısının da kadın olduğunu aktarıyor. Oysa sahada
kadınlara ender rastlanıyor. Gazeteciler aynı şekilde, bir kadın
tarafından öldürülmenin cennete gitmeyi engelleyen bir lanet
sayılmasından ötürü kadın savaşçıların cihatçıların korkulu rüyası
haline geldiğini belirtiyor. İlginçtir ki aynı basın Suriye Arap Ordusu
bünyesinde de cihatçıların erkek mevkidaşlarına yönelik olduğu gibi aynı
öfke ile saldırdıkları kadın savaşçılardan oluşan birliklerin var
olduğunu görmezden geliyor.

/*"Ne tanrı ne devlet!"*/, Amerikan İmparatorluğu saflarında
/*"Rojava"*/ devletini savunmaya ve /*"tüm gerici güçlere karşı"*/
savaşmaya gelin


‘*SURİYELİ KÜRTLERİN ÇOĞU ABD’*Yİ*DÜŞMAN GÖRÜYOR*’

Görünenin aksine*YPG* iddia ettiği kadar kalabalık bir kadroya sahip
değildir. Birçok Suriyeli Kürt*ABD*’yi bir düşman güç ve Suriye’yi de
yeni vatanı olarak kabul etmektedir. Salih Müslim’in hayallerinin
peşinden gitmeyi reddetmektedirler. Ayrıca Pentagon /*"kendi"*/
Kürtlerine yalnızca bazı Arap ve Süryani paralı askerleri değil ama
özellikle Avrupalı aşırı sol militanları da katmıştır.


‘*CIA AVRUPALI ANARŞİSTLERİ DEVŞİRDİ’*

*CIA* on binlerce Batılı genç Müslümanı cihatçı haline getirmek için
silah altına alırken, aynı şekilde*1936 yılında* Barselona’da faşistlere
karşı kurulmuş olanları örnek alarak uluslararası tugaylar oluşturmak
üzere Avrupalı anarşistleri de devşirdi. Böylece sadece en çok öne
çıkanları 

(GugukluhayaT) AYÇA SÖYLEMEZ : AMAÇLARI ÖLMEK DEĞİL

2017-09-13 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Açlık grevindekine yaklaşım ne şekilde olmalı?
İşte bunun rehberini ilettim sizlere.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
   L2fSIJNoA0xfSNxA  




  *AYÇA SÖYLEMEZ : *AMAÇLARI ÖLMEK DEĞİL


*27.06.2017 01:48*



Nuriye ve Semih açlık grevinin*111*. gününde. Kasları vücutlarını
taşımamaya başladı. Yürümekte, duymakta, konuşmakta, su içmekte
zorlanıyorlar. Her ikisi de eğitimci, öğretmen. Amaçları sadece
yaşamlarını fiziksel olarak devam ettirmekten ibaret değil, düşünerek,
yazarak, anlatarak, öğrenerek, öğreterek yaşamaya alışkınlar.

Buraya kadar hepimiz mutabıkız ancak eylemlerinin sonucunun ne
olabileceğini konuşurken, amaçladıkları sonucun bu olmadığını unutuyoruz.

Yani; /*"Açlık grevi bir intihar biçimi değildir. Bir protesto
biçimidir. Kişi kendi iradesi ile bilinçli olarak, yiyeceği
reddetmektedir. Bu açlık grevi ölümle sonuçlanabilir. Ama temel amaç
ölüm değildir."*/

Bu açıklama, Türk Tabipleri Birliği’nin *(TTB*) *‘Açlık Grevleri
Sırasında Tıbbi Etik İlkeler ve Bunun Pratik Yansımaları’* bildirgesinden.

Aslında doktorlara yazılmış bu açıklama, Nuriye ve Semih’in neden açlık
grevinde olduğunu gözardı edenlere de bir hatırlatma gibi. *_
_*

*_Bildirge, _**_‘bırakın’_**_çağrısı yapanlara, kişinin kendi bedeni
üzerindeki iradesiyle ilgili kararın kendisine ait olduğunu anlatırken,
çağrının muhatabının açlık grevcileri değil, talebin karşılanmasında
etkili olabilecek yetkililer olduğunu da hatırlatıyor._*

Memleketin direniş tarihi, güvenlik güçleriyle işbirliği içinde olup
işkenceyi belgelemeyerek dolaylı yoldan işkenceye katılmış olan
hekimlerle dolu. (Hatta *‘Hayata Dönüş’* diye anılan operasyonda
bilgisizlik ya da kötü niyet sonucu zorla ve yanlış beslemeyle birçok
eylemcinin Wernicke Korsakoff olduğunu biliyoruz.)

Bir de son*30 yılını* hapishanelerde açlık grevcileriyle, hasta
mahpuslarla geçirmiş olan, kendini sadece tedaviye değil, bu tedaviyi
uygularken insanlığın birikimi olan tıbbi etik ilkeleri de uygulamaya
adamış hekimler var.

Açlık grevi*111*. günündeyken, Nuriye ve Semih’in sağlık durumunu
kontrolden sorumlu doktorlara, bu ilkeleri hatırlatmak isterim:

» Açlık grevcisi zihinsel olarak ehliyetli, açlık grevine kendi
iradesiyle karar vermiş, bu nedenle belirli bir zaman için yiyecek ve /
veya sıvı almayı reddeden kişidir.

» Hastanın tedaviyi reddetmesi temel bir haktır ve hekimin hastanın
arzusuna hürmet etmesi, etik olmayan bir davranış sayılamaz.

» Hekim ya da diğer sağlık personeli açlık grevinin sonlandırılması için
herhangi bir baskı yapamaz. Tedavi ya da bakım bu amaçla kullanılamaz.

» Eğer açlık grevindeki kişi, başka bir hekimin de görüşünü isterse ya
da ikinci bir hekimin tedavisini sürdürmesini arzu ederse, bu sağlanmalıdır.

» Hekim açlık grevindeki kişiyi her gün kontrol eder. Tıbbi takip
formunu doldurur. Bu formda tıbbi bilgiler dışında hastanın kendi
yazısıyla greve devam edip etmeme isteği ve bilinç kaybı durumunda
tedavi kabul edip etmeme isteği mutlaka yer almalıdır. Bütün bu
gelişmeler hekim tarafından kaydedilir ve gizliliğinden hekim sorumludur.

» Açlık grevcisinin bilinci bozulur ya da komaya girerse hekim, açlık
grevcisinin son kararına saygı göstererek tutum alacaktır. Hastanın
rızasına aykırı bir şekilde *‘zorla besleme’* etik açıdan doğru
değildir. (demek ki, hasta hakları bilinç kaybolduğunda dahi onun
rızasına uymayı geerektiriyormuş O.P.)

» Bilinci açık olan açlık grevcisi beslenmeyi reddettiğinde bu kişiler
hekimler tarafından zorla beslenmeyecektir. Bunun aksi, hem tıbbi etik
hem de hasta hakları açısından yanlış bir tutumdur.

(Umarım, bu sabah Nuriye ve Semih’in işe dönme taleplerinin kabul
edildiği haberiyle uyanırız da tüm yazdıklarım kadük olur.)

*http://www.birgun.net/haber-detay/amaclari-olmek-degil-166854.html*

 

a45UyF587661-170627161656 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/06/27  21:00 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Birsey oldurmuyorsa guclendirir.
Nietzsche
TAMAMEN YANLIS, YALAN.
. . . . . .
Birsey oldurmuyorsa, incitir, yorar, yaralar, iz birakir, asla ama asla
guclendirmez.
Cimcime
DOGRUSU BUDUR.

Hoybun (Kurtce: Xoybun) Cemiyeti

5 Ekim 1927 ye, Lubnan in Bihamdun sehrinde kurulmustur.

Bihamdun sehrinde, Kurdistan Teali Cemiyeti- Kurtcu Millet
Fikrasi-Kurtcu Milliyetci Orgutler-Irak-Iran-Suriye deki Kurtculer ve
Tasnak kokenli Ermeniler ortak duzenlenmis bir kongrede biraraya
geldiler. 45 gun suren calismanin sonunda HOYBUN adli teror orgutunu
kurdular.

Politik ve Askeri Isbirligi olarak acilanan antlasmanin ilk iki maddesi
soyle idi:

1)Her iki taraf Bagimsiz Kurdistan in ve Birle$ik Ermenistan in kurulma
hakkini karsilikli olarak taniyarak, bu hakkin savunmasi icin mumkun
olan her turlu imkani kullanarak birbirlerinin yardimina kosmayi kabul
ederler.

(GugukluhayaT) Fwd: Wikipedia yasağı kaldırılsın !

2017-09-13 Başlik Oraj Poyraz at Openmail

 Forwarded Message 
From:   'D.Ali Ercan' dalier...@gmail.com



 
Satır içi resim 2



 not. Medyada Paylaşalım ve her ortamda şikayetimizi iletelim.æ


not. Wikipedia'nın yasaklı olduğu  Ülkeler: S.Arabistan, İran, Pakistan,
Kuzey Kore, Türkiye.
__._,_.___

Posted by: "D.Ali Ercan" 

http://akilcagi.com
http://ulusalgundem.net 
http://sosia.org
_._,___
-- 

Dil, aklin tercumanidir.

Hz.Ali

Resulullah sav buyurdular ki:
Bir seyde ugursuzluk olsaydi, bu atta, kadinda, meskende olurdu.

Buhari, Cihad 47, Nikah 17; Muslim, Selam 119, 2226 Muvatta, Isti zan 21

Din bir sacmalik.

Thomas Edison


Grup eposta komutlari ve adresleri  :   
Gruba mesaj gondermek icin  :   ozgur_gun...@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin:   ozgur_gundem-subscr...@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin   :   ozgur_gundem-unsubscr...@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin :   ozgur_gundem-ow...@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz   :   http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz :
http://orajpoyraz.blogspot.com/


BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo





 

-- 
You received this message because you are subscribed to the Google Groups 
"Gugukluhayat" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email 
to gugukluhayat+unsubscr...@googlegroups.com.
To post to this group, send email to gugukluhayat@googlegroups.com.
Visit this group at https://groups.google.com/group/gugukluhayat.
For more options, visit https://groups.google.com/d/optout.


(GugukluhayaT) NİHAT GENÇ: KİM BU "AJAN EDEBİYATÇILAR"

2017-09-10 Başlik Oraj Poyraz at Openmail




  NİHAT GENÇ: KİM BU /*"AJAN EDEBİYATÇILAR"*/

*10 Eyl*,*2017*

Ülkemizin son yirmi yılında yazılmış en etkili araştırma kitabı,
kuşkusuz: Mustafa Yıldırım’ın *‘Sivil Örümceğin Ağında’* kitabıdır.

Sivil Örümceğin Ağında kitabı referans gösterilip on binlerce makale
yazılmıştır. Müthiş bir kitaptı. Çünkü*CIA*’ya bağlı fon ve vakıfların
yardım destek adı altında kimlere ve ne kadar para aktardıklarını
belgeleriyle anlatıyordu.

Kitap baştan aşağı hatasız ve doğru çıktı. Ülkemizdeki güya liberallerin
Amerikalı neo-liberaller tarafından *‘parayla’* *‘demokrasi ve
küreselleşme’* adı altında nasıl yönlendirilip*CIA*’nın hizmetine
sunulduğunu ortaya koyuyordu.

Bunlar daha dün oldu, sadece başlıklarını vereyim zihninizi tazeleyin:
Ülkesini ikiye bölen Vaclev Havel. Ülkesini parçalayan Yeltsin.
Helksinki İnsan Hakları. Think Tank. Rand Corporation. Soros. Konrad
Adenauer Vakfı. Paul Henze. Genç Liberaller. Ergun Özbudun. Doğu
Ergil.*TESEV*. Açık Toplum Vakfı. Murat Belge. Panel: İslam ve
Demokrasi. Panel: Ilımlı İslam. Turuncu Devrim. Gürcistan. Ukrayna. Arap
Baharı. Türk Demokrasi Vakfı.*TÜSİAD*. Liberal Düşünce Topluluğu. Osman
Kavala. İshak Alaton. Baskın Oran. Panel: Kürt Sorunu. Panel: Ermeni
Sorunu. Panel: Yerinden Yönetim. Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan. Nilüfer
Göle. Karen Fogg. Yasemin Çongar. Graham Fuller.. ve tonlarcası.

Hepsinin hedefi*CIA* projeleriyle Cumhuriyet’i yıkmak, Kemalizme
saldırmak, otuz uzun yıl…

*CIA*’nın soğuk savaş sonrası yeni açtığı konu başlığı: Sivil Örgütlere
Proje Desteği.

Hepsinin hedefi Fetö ve*Tayyip *Erdoğan’ın önünü açmak, otuz uzun yıl…

Türkiye’nin ekranları ve manşetleri yirmi uzun yıl bu başlıklar bu
isimler bu tartışmalar içinde geçti, Allah insanı taş yapar, bu kadar
çabuk da unutmayalım.

*CIA*’nın yan kuruluşlarından alınan paralarla davet edilen liberaller
kurulan vakıflar dayatılan tartışmalar açılan başlıklar, Türkiye’yi
allak bullak etti, Orta-doğu parçalandı, sokaklarımızda*IŞİD*
bombalarıyla binlerce insanımız öldü.

Bütün partilerin içine sızıldı, parti tüzükleri, meclis iç tüzükleri,
hatta yeni anayasa dahi bu *‘güçler’* tarafından yazıldı.

Türkiye’yi, Türk Milleti’ni, Türk’ü, milli değerleri, milli tarihi
aşağılamak, her panelin ana konusuydu.

Bu uzun yirmi yılı özetleyen en güzel(?) başlık ise şu;*CIA* parasıyla
bu ülkede *‘siyasi ahlak’* atölyesi dahi kuruldu ve*CIA* parasıyla bu
yazarlar Türkiye’ye *‘siyasi ahlak’* dersi verdi.


*CIA TÜRK EDEBİYATINDA KİMLERE PENÇE ATMIŞ*

*CIA* parasıyla bizlere siyasi ahlak dersi!

Bu*CIA* operasyonları Türkiye’yi kaynattı kutuplaştırdı ve iç savaşın
kıyısına getirdi ve harladı ve sonuç, Orta-Doğu’da devletler yıkılıp
coğrafyalar değiştirildi ve Güneydoğu’da hendekler kuruldu ve on
binlerce genç öldürüldü ve Fetö darbesiyle tüy diktiler.

Ve en trajiği, nüfuz etmedik genç beyin kalmadı.

Bütün bu toplantılar vakıflar tartışmalar gözlerinizin önünde oldu,
ülkenizin ve her birinizin hayatınızı çaldılar, ve sonra gökten savaş
uçaklarından üç elma düştü, biri meclise biri köprüye biri halkın üstüne.

Dün bir arkadaşımla Türkiye’ye kasteden bu vakıf ve isimleri dilimize
dolarken, aklımıza geldi, unuttuğumuz nice ayrıntılar varmış.

Mustafa Yıldırım’ın bir başka kitabı *‘Ortağın Çocukları-Anglo Amerikan
Sivil Paşalar Darbesi’* adlı kitabının ilk on sayfasında tane tane
belgeleriyle yazıyor, hatırladık.

*CIA*, Cumhuriyet’i yıkmanın yanında *‘Türk Edebiyatı’*na da pençesini
nasıl ve kimlerle atmış?

Yazarları panel, seminer, atölye başlıkları altında Amerika’ya davet
ediyor, mesela Orhan Pamuk üç yıl kalmış. Sonrasında*CIA* raporu şöyle
yazıyor: /*"Orhan Pamuk’u davetimizle (1985-87) üç yıl kaldıktan sonra
Türklüğünü sorgulamaya başladı."*/

Mustafa Yıldırım *‘Ortağın Çocukları’* kitabında önce Türk Edebiyatı’na
kancasını atan Robert Finn’i uzun uzun tanıtıyor.*CIA*’nın en büyük
ödüllerini almış.*ABD* elçiliklerinde*CIA*’ya uzun yıllar hizmet etmiş,
ve sıkı durun, Türk edebiyatından çeviriler yapacak kadar Türkçe biliyor.

Adalet Ağaoğlu’yla tanışıyor, hakkında Amerika’da panel yapıp üzerine
konuşacak kadar. Tomris Uyar’ın, Nazlı Eray’ın kitabını çeviriyor,
ayrıntılar uzun.

Ve Mustafa Yıldırım Ortağın Çocukları kitabında Sabah Gazetesi yazarı
Hasan Bülent Kahraman’ı ise suçüstü yakalıyor, çünkü H.B.Kahraman
*‘Robert Finn’*le ilgili bir yazı yazıyor:

Şöyle diyor: *‘Bin yıllık dostum Robert Finn’*…

H.B.Kahraman defalarca davet edildiği Princeton’u üstüne bir de şöyle
tasvir ediyor: *‘İnsanlık değerleriyle haşır neşir olunan dâhiler
kasabası…’*

Dahiler mi ajanlar mı şüpheli.

Türk Edebiyatı’yla*CIA*’nın ne gibi ilişkisi olabilir?

Bunu da H.B.Kahraman’ın bir röportajından öğreniyoruz: *‘Ben 12 Eylül
sonrası Türk Edebiyatını değiştirdim’*.

(Sen kimsin değiştireceksin dürrik!)

Nasıl değiştirmişler?

‘*Varlık Dergisi’* gibi Türkiye’nin en itibarlı kadim dergisine
sızmışlar, akıllarınca yönetmişler, ayrıca arkalarına holding
yayınevlerini 

(GugukluhayaT) 'ZİNACI' İZMİR, DEPREM VE YOBAZLIĞIN EVRENSEL TARİHİ

2017-09-09 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
 




  *'ZİNACI' İZMİR, DEPREM VE YOBAZLIĞIN EVRENSEL TARİHİ*

Deprem bir doğa olayıdır ve depremin nedeni bilim insanları tarafından
on yıllardan beri bilinmektedir. Depremlerin dağılım ve şiddetinin,
insanların işlediği günahlara değil fay hatlarına bağlı olduğu konusunda
bilim dünyasında her hangi bir tartışma yoktur.

Bir yobaz için ise bunların bir önemi yoktur. Yobaz bunları bilmez,
bilmediğini de bilmez. Bir yobaz için deprem gibi bir doğa olayı,
inandığı yaratıcının, kendi inancına uygun olmayanlara verdiği bir
cezadır. Bir yobaz için her doğa olayı, onun inancına hizmet etmek için
oluşur.

***


*Tarihte Depremler*

İmparator I. Justinianos İstanbul’daki depremin nedenini eşcinselliğe
bağlar.

*557*’deki İstanbul depremi sonrası Kilise, depremin
/*"*///*günahkarların günahlarını cezalandırmak için"*meydana
geldiğini ileri sürer.

İstanbul’da*1063 yılında* olan deprem, Psellos’a göre ilahi bir cezadır.
Psellos şöyle der:

//*"Tanrı öfkesini dolaylı yolla, doğadaki kaosla göstermek
istedi."*///(//*1*//)/

***

Antakya’da*1053 yılında* olan büyük depremin nedenini Tarihçi Mateos
İncil’in yakılmasına bağlamıştı. Mateos Antakyalıların başına gelen bu
felaketin sebebini şöyle ifade etmiştir:

//*"Antakya halkı, türlü türlü günahlarından dolayı adil hâkim olan
Allah’ın bu cezasına çarptırılmıştır."*///(//*2*//)/

***

*1750*’deki Londra depremini Londra Piskoposu Sherlock /*"*///*günahkar
insanlar üzerine inen takdiri ilahi"*diye açıklar./(//*1*//, //*3*//)/

*1 Kasım 1755*’te Lizbon’da*60-100 bin *kişinin öldüğü bir deprem olur.
Katolik mezhebinin önemli bir merkezi olan Lizbon’daki bu depremi,
Cizvit tarikatına mensup dindar bir Portekizli,*"Lizbon’daki ahlâk
bozulmasına Tanrı’nın gönderdiği bir ceza olarak" *//olarak yorumlar.
Metodist mezhebinin kurucusu İngiliz John Wesley ise /*"*///*fiziksel
sebep ne olursa olsun depremin manevi nedeninin günah
olduğunu"*savunur. /(//*1*//)/

Bu yıllarda Voltaire, /*"Lizbon Felaketi"*/ şiirinde depremin nedenini
işlenen günahlara bağlayanlara karşı çıkar ve şunları yazar:

//*"Neden Lizbon? Lizbon diğer şehirlerden daha mı kötüdür? Lizbon’da
Paris ve Londra’da olduğundan daha mı çok kötülük ve günah vardır?
Lizbon harap olurken Paris’te dans ediyorlar."*///(//*4*//, //*5*//)/

***


*Ramazan’ın hürmetini tutmayan İzmir!*

Said-i Nursi’ye göre de depremlerin nedeni /*"*///*işlenen günahlar"*//dır.

//*"Ramazan-ı Şerifin teravih vaktinde kemâl-i neş’e ve sürurla,
sarhoşçasına, gayet heveskârâne şarkıları ve bazan kızların sesleriyle,
radyo ağzıyla bu mübarek merkez-i İslâmiyetin her köşesinde cazibedârâne
işittirilmesi, bu korku azabını netice verdi."*///(//*6*//)/

Said-i Nursi’ye /*"neden Erzincan ve İzmir taraflarına daha ziyade
ilişiyor?"*/ diye sorduklarında şu yanıtı verir:

//*"Bu hadise hem şiddetli kışta, hem karanlıklı gecede, hem dehşetli
soğukta, hem Ramazan’ın hürmetini tutmayan bu memlekete mahsus olması,
hem tahribatından intibaha gelmediklerinden, hafifçe gafilleri
uyandırmak için o zelzelenin devam etmesi gibi çok emarelerin
delâletiyle, bu hadise ehl-i imanı hedef edip, onlara bakıp, namaza ve
niyaza uyandırmak için sarsıyor ve kendisi de titriyor."*//

Kısacası İzmir /*"günah işlenen"*/ bir şehir olduğu için depremler
olmaktadır.

Endonezya, İran, Türkiye, Pakistan gibi Müslüman ülkelerde yüz binlerce
insanı öldüren depremlerin neden /*"her türlü günahın"*/ her saniye bol
bol işlendiği Amsterdam’da, Berlin’de Paris’te olmadığı, onlar için pek
de sorun değildir.

***

Bu tarihi örneklerin çoğunda bu beyanları verenler fay hatlarından
bihaberdi.*1000 yıl* önce yaşamış insanları levha tektoniğini veya fay
hatlarını bilmedikleri için suçlayamayız. Peki ya şimdikiler?

***

*2010*’daki Haiti depreminde*200.000* kişi ölmüş,*300.000* kişi
yaralanmıştı./(//*7*//)/

Bu depremden sonra köşe yazarı Nuh Gönültaş şöyle yazmıştı:

//*"Haiti'de yaşayan zencilerin büyük çoğunluğu satanist ayinleri yapar,
insan kurban eder, büyü işleri ile geçimlerini sağlarlar. Büyü ve
uyuşturucu işi bir arada gider... Haiti'deki gibi, Endonezya'daki gibi
büyük felaketler bizlere olayın tıpkı Kuran'da anlatılan geçmiş
kavimlerin başına gelmiş büyük felaketleri hatırlatıyor. Bazı semtlerde,
bazı bölgelerde ve bazı ülkelerde yaşayan insanların yaşantı biçimi
ilâhî gayrete dokununca, o insanlara musibet indirir. Bu musibet
bazıları için bir ceza, bazılarının günahlarının kefareti, af olmalarına
vesile, bazılarının da derecelerinin yükselmesine ve sevaplarının
artmasına sebep olur. Ancak musibet umumî olarak iner."*///(//*8*//)/

Aynı depremi Amerikalı Evangelist rahip Pat Robertson ise şöyle
yorumlamıştı:

//*"Haitililer, Fransa'nın ayaklarının altındaydı… Ve Haitililer,
toplanarak şeytanla antlaşma yaparak, 'bizim Fransızlardan özgürlük
kazanmamızı sağlayacaksan sana hizmet edeceğiz. Gerçek hikaye. Ve
şeytan, tamam dedi, anlaştık."*//

Robertson, Haitililerin bağımsızlıklarını 

(GugukluhayaT) ATA ATUN : "ENOSİS’E VEDA" KORKUSU

2017-09-09 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
 




  /*ATA ATUN : "ENOSİS’E VEDA"*/ KORKUSU.


Maksimalist istekleri ve Kıbrıs adasının tümüne sahip olmak arzusu ile
Crans Montana’da yapılan son müzakerelerin çökmesine neden olan
Anastasiadis, geçen gün Kıbrıs Rum tarafında yayın yapan /*"Alpha"*/
televizyonuna yaptığı açıklamada,*BM* Genel Sekreteri Antonio
Guterres’e, Kıbrıs Rum tarafının, /*"Guterres çerçevesi"*/ temelinde,
çözüm müzakerelerine dönemeye hazır olduğunu vurgulayan bir mektup
göndereceğini ifşa etti.

Gerek Rum lider Anastasiadis’in gerekse de Rum Sözcü Hristodulidis’in,
Türkiye*-KKTC* görüşmelerinden sonra uygulamaya konulması olası olan
/*"Kıbrıs B Planı"*/ndan belli ki oldukça endişeleri var. Helen
tarihinde /*"Kıbrıs adasının kesin bölünmesine ve
*//*"*/*Enosis*/*"*//*yolunun kapanmasına yol açan başarısız ve vatan
haini lider"*/ tanımı ile yer almanın korkusu sarmış her ikisini sanki.
Zira Türkler b-c planlarını uygulamaya koyarlarsa, Rumlar adanın tümüne
sahip olma ülküsünü hayata geçiremeyecekler ve hep hayal ettikleri
/*"Enosis"*/ sevdasından vazgeçmek zorunda kalacaklar.

Bu olasılığı düşünmek bile istemeyen Anastasiadis, adanın kalıcı
bölünmesini önlemek ve kendisinin yanlış tutumu ve dış politikası nedeni
ile Türklerin ayrı bir devlet yapısı altında yaşamlarını devam ettirmek
olasılığının ortaya çıkmasından sonra, açıkçası içine ettiği
/*"Toplumlararası görüşmeleri"*/ tekrar başlatmak istiyor. Bu doğrultuda
kendisi*BM* genel Sekreteri Antonio Guterres’e başvuru ve çağrı
yaparken, Rum Hükümeti Sözcüsü Nikos Hristodulidis de aklınca tehditler
savurmakta.

Hristodulidis,*3 Eylül *günü yaptığı açıklamada /*"Kıbrıs sorununun
çözümünü amaçlayan müzakereler yapılmadığı sürece, Kıbrıslı Türklerin AB
müktesebatıyla uyumuyla ilgili olan ad hoc komitenin de çalışmaya devam
etmesinin mümkün olmadığını"*/ söyleyerek aklınca Kıbrıslı Türklere
baskı yapacağını sanmakta. Hristodulis’e göre /*"ya müzakereler devam
eder ya da AB müktesebatına uyum komitesinin çalışmaları durur!"*/muş.
Dikomo’ya (Dikmen) kadar yolu var Hristodulis’in. (Bu deyim Kıbrıs yerel
Türkçesi içinde kullanılmakta ve Lefkoşa- Dikmen yolu üzerinde yer alan
Lefkoşa Merkezi mezarlığına atıf yapılarak /*"Cehenneme kadar yolu
var"*/ manasındadır.)

İşte Rum lider Anastasiadis’in ve Sözcüsü Hristodulis’in Kıbrıslı
Türklere bakış açısı bu. Kıbrıslı Türklerin, kurulması için
müzakerelerin yapıldığı yeni devlette kurucu ortak olmaları yerine
yönetilmesi kolay, azınlık statüsünde uslu bir çocuk olmasını
istiyorlar. Yaramazlık yaparsa illaki geçmişte olduğu gibi
cezalandırılmalı Kıbrıslı Türkler!

(Bu söylemlerinin içinde, farkına varmadan da son günlerde ortaya yapay
bir şekilde çıkarılmış olan /*"İki Toplumlu Barış İnsiyatifi-Birleşik
Kıbrıs"*/ adlı kuruluşun ve /*"UniteCyprusNow – Kıbrıs’ı Şimdi
Birleştir"*/ sloganlı kuruluşun kimlerden talimat aldığını da açıklamış
oldular.)

**

Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi uzun zamandır,*KKTC*’deki kiliselerde ayin
yapmak iznini kendi ulusal hedefleri doğrultusunda suiistimal etmekte.
Hedefleri de /*"Dinlerin yakınlaşması"*/ uygulaması içinde, her Pazar
sabahı*KKTC*’deki farklı bir kilisede ayin yaparak*KKTC*’nin kendi dini
bölgeleri içinde olduğunu vurgulamak ve Hristiyan dünyasına kabul
ettirmek. Geçen haftalarda Güzelyurt’taki Ay. Mamas kilisesinde ayin
yapmak taleplerine Dışişleri Bakanlığımız /*"Hayır"*/ yanıtını verince
belli ki çok kızmışlar ve düş kırıklığına uğramışlar. Buna kendilerini
aşağılanmış hissetmişler demek daha doğru olacak. Dini hoşgörüyü
suiistimal ederek*KKTC*’de dini kazanımlar peşinde koşan Kıbrıs Rum
Ortodoks Kilisesinin bu talebi reddedilince, Rum lider Anastasiadis ve
Sözcüsü Hristodulis, kiliseye /*"hayır"*/ diyen /*"Dışişleri
Bakanlığı"*/mızı protesto etmeleri için bu kuruluşlar ile aramızdaki Rum
hayranlarını protesto gösterisi yapmaya davet ediyorlar.

İşte aramızdaki nesebi bozukların ve Rum hayranlarının, kimden ve
nereden, kim bilir ne gibi menfaatler karşısında direktif aldıkları,
yazılar yazdıkları ve eylem yaptıkları Anastasiadis- Hristodulis gibi
önemli mevkilerde oturan kişilerin söylemleri ile birinci ağızdan
duyulmakta.

Prof. Dr. Ata*ATUN*

e-mail: *ata.a...@atun.com* veya *ata.a...@gmail.com*

*http://www.ataatun.org*

Facebook: AtaAtun*1*

*http://www.twitter.com/ataatun*

 

a45UyF587661-170909170249 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/09/09  20:57 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Iki insanin iyi gecinmesi hic kusursuz olmalariyla degil, birbirlerinin
kusurlarini hos gormeleriyle saglanir.

A.
Toqueville

Muhammed in Hitap Ettigi Ayetler

Aslinda bu makaledeki esas konumuz yukarida ele alinandan cok daha
dusundurucu: Muhammed in agzindan cikan ayetler!

11. Hud Suresi, 2. ayet:

Bu Kitap Allah tan baskasina ibadet etmemeniz icin indirildi. Kuskusuz,
ben size O ndan gelen bir uyarici ve mujdeciyim.

Acik sekilde gorulmektedir ki bu ayette 

(GugukluhayaT) AKIN BODUR : GADİR HUM KUTLANDI

2017-09-09 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Alevi dostlarımızın Gadir Hum Bayramını kutlarım.
Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      




  AKIN BODUR : GADİR HUM KUTLANDI

Alevi esnaf etkinliklere katılmak için bir günlüğüne kepenk açmadı.


*08 Eylül 2017 Cuma*,*23:03*

Gadir Hum Bayramı, Hatay’da kutlandı. *Hz. Muhammed’in Veda Haccı
dönüşünde Hazreti Ali’yi vekil tayin ettiği gün* olarak kabul edilen
Gadir Hum Bayramı’nda Aleviler, Samandağ ve Defne başta olmak üzere
birçok ilçede sabahın erken saatlerinde türbelere akın etti.

Getirilen kurbanlar türbelerde kesildi, ardından büyük kazanlarda
hazırlanan, içerisinde buğday-et karışımının olduğu /*"Hirise"*/ adı
verilen güne özel yemek hazırlandı. Hazırlanan yemekler vatandaşlara
ikram edilirken, dar gelirli vatandaşlara kurban eti dağıtıldı. Esnaf da
Gadir Hum Bayramı nedeniyle etkinliklere katılmak için bir günlüğüne
kepenk açmadı.

İskenderun Alevi Kültür Derneği Başkanı Nihat Yenmiş, /*"Bugünün kutsal
sayılması, günün namazla, niyazla, ibadetle geçirilmesi ve bayram olarak
kutlanması, Alevilerin Kuran’ın, Hz. Muhammed ve ehlibeytinin takipçisi
olduğunu belirten sonsuz sevgi ve saygısının göstergesidir"*/ diye konuştu.

Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı*CHP*’li Lütfü Savaş ise /*"Etnik,
bölgesel ve dinsel çatışmaların etki alanını alabildiğine artırdığı
günümüzde zengin kültürüyle bütün insanları harmanlayıp din ve mezhep
ayırımı yapılmaksızın tüm insanları kucaklayan ülkemizde başta Hatay
olmak üzere birçok il ve ilçede Gadir Hum Bayramı coşkuyla
kutlanmaktır"*/ dedi.

*http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/819880/Gadir_Hum_kutlandi.html#*

 

a45UyF587661-170909153835 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/09/09  18:54 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Birinin kalbini kirmadan once iki kere dusunun dostlarim!
Hele ki o kisi siradan biri olmamissa hayatinizda.

Charles Bukowski Sozleri / Heinrich Karl Bukowski / Bilge Sozleri

Sol elinizle yemeyiniz, icmeyiniz; cunku seytan sol eliyle yer icer.

Hanbel 2/8, 33

Turkiye de Bilim Neden Ilerlemiyor

24 Temmuz 2013

Gectigimiz gun otobus beklerken aklima bir soru takildi. Sizce Turkiye
de bilim neden ilerlemiyor? diye sordum duraktakilere. Kimseden cit
cikmadi. Bir kez daha sordum. Yine cevap gelmedi. Anladim ki insanlarin
bu konuda en ufak bir fikri yok. Oturup ulkemizde bilimin onunde ne gibi
engeller var, onlari yazdim.

1- Cografi kosullar: Kabul etmeliyiz ki Turkiye engebeli bir cografyaya
sahip. Gun icinde habire yokus inip cikiyoruz. Dusunun ki laboratuvar
evinizden daha yukarilarda bir yerde. Oraya gitmek icin o bayiri cikmak
zorundasin. Pek cogumuz boyle bir durumda Amaan kim cikacak o yokusu,
bugun de bilim yapmayivereyim! der. Oysa ki bir Hollandali evinden
laboratuvara kosarak gider cunku yol dumduzdur. Duz ulkede herkes bilim
yapar.

2- Kiskanc kadinlar: Maalesef Turk kadininin kiskanc yapisi da bilimin
onunde engeldir. Gectigimiz gunlerde bilimsel bir arastirma icin
laboratuara kapanayim dedim, kiz arkadasim burnumdan getirdi. Ben tam
deney tuplerini isitirken habire telefon caliyor, mesajlar geliyor
Nerdesin sen?, kim var yaninda diye. En sonunda lanet olsun deyip deney
tuplerini kirdim.

Deneyin ortasinda insan rahatsiz edilir mi? Arsimet suyun kaldirma
kuvvetini bulurken iceri biri girseydi ne olurdu hic dusundunuz mu? Ben
soyleyeyim, rezil olurdu. Cunku banyodaydi. Bugun gemiler suyun ustunde
batma korkusu olmadan gonul rahatligiyla yuzuyorsa bunda Arsimet in
bizlere asiladigi guven

3- Kilik kiyafetine dikkat etmeyen ogrenciler: Bu ogrenciler akademisyen
ve bilim insanlarinin vaktini calmaktadir. Pek cok bilim insani bulus
yapmak yerine kampus kapisinda bu ogrencilerin iceri girmesine engel
olmak, hatta onlari kameraya cekmekle mesgul. Yazik degil mi o bilim
insanlarina? Bilim uretecekleri vakitten caliyorsunuz. Bu ogrenciler
derhal kiyafetlerine cekiduzen vermeli.

4- Bati nin acayip ilerlemesi: Bati son 200 yilda cok fazla ilerledi.
Oyle boyle degil, asiri ilerledi. Bir yerde durur dedik, hayir, gene
ilerledi. Tam bir tur bindirme soz konusu. Insanin ister istemez sevki
kiriliyor. Biraz musaade etseler, soyle bir 5-10 yil hicbir sey yapmadan
bekleseler olmaz miydi? Maalesef bu vicdan Batililarda yok. Oysa ki biz
onlari tam 500 yil bekledik.

Tabii cok ilerleyince anlamsiz mevzulara yuklenmeye basladilar. Batili
bilim adamlari simdi de i$ik hizini gecmeye calisiyorlarmis. Sizce de
biraz abartmadiniz mi? I$ik hizi neyinize yetmiyor anlamis degilim. Bir
yere mi yetiseceksiniz? I$ik hizi bence gayet iyi. Buyuklerimiz bize aza
kanaat etmeyi ogretti. Bence siz de yetinmeyi bilmelisiniz.

5- Bilim insanlarinin maaslari cok yuksek: Bugun bir akademisyen maasi
bin 500-2 bin liradan basliyor. Siz onlara bu kadar para verirseniz har
vurup harman savururlar. 

(GugukluhayaT) YILMAZ ÖZDİL : ORASI, BURASI

2017-09-09 Başlik Oraj Poyraz at Openmail




  *YILMAZ ÖZDİL : *ORASI, BURASI

*9 Eylül 2017*



Rıza bey.

Burda, aynı davada tanık.

Orda, aynı davada sanık.

*

Rıza bey.

Burda hayırsever, itibarlı işadamı, kendisine*17/25*'ten sonra bizzat
başbakan yardımcımız ve ekonomi bakanımız tarafından ihracat şampiyonu
plaketi verildi.

Orda hapiste.

*

Zafer Çağlayan.

Burda ak'landı.

Orda kara'paradan*55 sene* isteniyor.

*

Süleyman Arslan.

Burda, Halkbank genel müdürüydü, evinin kütüphanesine istiflediği
ayakkabı kutularından*2.5 milyon *euro ve*2.5 milyon *dolar çıktı, el
konulan bu paralar kendisine geri ödendi, üstüne*60 bin *lira faiz
ödendi, yetmedi, Ziraat Bankası yönetim kurulu üyesi yapıldı, tüm
avukatlık masrafları Halkbank tarafından ödendi, kendisi hakkında haber
yapan gazetecilere karşı açtığı davaların masrafları Halkbank tarafından
ödendi.

Orda sanık.

*

Abdullah Happani.

Burda, tiko para*1 milyon *lira,*800 bin *euro,*60 bin *dolar ve*2 kilo*
altınla enselendi, hepsi kendisine iade edildi, üstüne*55 bin *lira faiz
ödendi, İstanbul Adalet Sarayı'nda iade edilen paralarını ve altınlarını
tekerlekli bavulla ve sırt çantasıyla taşıyabildi, Happani bey de
patronu Rıza bey gibi hayırsever biri olduğu için faiz gelirini
Kızılay'a bağışladı, Kızılay'a bağış işlemi Halkbank şubesinden yapıldı.

Orda sanık.

*

Burda…

Devletimizin elinde sadece, içişleri bakanımızın oğlunun yatak odasında
yakalanan iki adet para sayma makinesi, boş ayakkabı kutuları ve iki
adet banyo lifi kaldı, böylece, Halkbank genel müdürümüzün sadece
ayakkabı kutularına değil, banyo liflerine de*dolar *sokuşturduğu ortaya
çıktı, boş ayakkabı kutuları ve banyo lifleri çöpe atıldı, adli emanet'e
bırakılan para sayma makineleri milli emlak müdürlüğüne gönderildi,
ihale yöntemiyle satıldı,*200 lira *gelir elde edildi, bu muhteşem gelir
(!) devletimizin hazine'sine aktarıldı.

Orda…

Rıza bey tutuksuz yargılanmak için*50 milyon *dolar kefalet ödemek
istedi, Amerikan devleti kabul etmedi.

*

Ve dün burda, orda neler oluyor diye asrın liderimize sordular.

/*"Hukuki bir mantık içinde yorumlamak mümkün değil"*/ dedi.

*

E burası pek hukuki…

Orasına hukuki bir mantık bulabilmek hakikaten imkansız yani!

 

a45UyF587661-170909144709 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/09/09  16:57 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Casuslar, iyilik ve durustluk olmadan yonetilemezler.

Sun Tzu dan Savas Sanati

Peygamberden ruyada izin aldigini, hadis kitaplarinda ve Kur an da
Risale-i Nur kitaplarina dair isaretler bulundugunu soyler.
Kur an da, Risale-i Nur kitaplarindan bahseden ayetler varmis.

(Sualar 706)

Ateizm peygambersiz bir organizasyondur.

George Carlin


Grup eposta komutlari ve adresleri  :   
Gruba mesaj gondermek icin  :   ozgur_gun...@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin:   ozgur_gundem-subscr...@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin   :   ozgur_gundem-unsubscr...@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin :   ozgur_gundem-ow...@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz   :   http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz :
http://orajpoyraz.blogspot.com/


BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo





 

-- 
You received this message because you are subscribed to the Google Groups 
"Gugukluhayat" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email 
to gugukluhayat+unsubscr...@googlegroups.com.
To post to this group, send email to gugukluhayat@googlegroups.com.
Visit this group at https://groups.google.com/group/gugukluhayat.
For more options, visit https://groups.google.com/d/optout.


(GugukluhayaT) ARSLAN BULUT : BÜYÜK OYUNU BOZMAK İÇİN NE YAPMALI?

2017-09-08 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
 




  ARSLAN*BULUT*
  *: *BÜYÜK OYUNU
  BOZMAK İÇİN NE YAPMALI?

*arslanbu...@yenicaggazetesi.com.tr*


*09 Eylül 2017*

The Independent gazetesinin Orta Doğu muhabiri *Robert Fisk*,
/*"*///*Batı inanmakta zorlanabilir ama Suriye savaşı bitiyor gibi
görünüyor ve kazanan da Esad"*// dedi ve ekledi:***/*"*/*//*Hepimiz
Donald Trump ile Kim Jong-un'un üçüncü dünya savaşını çıkarmasını
beklerken, Orta Doğu'nun askeri haritasının önemli ölçüde ve kanlı bir
biçimde değiştiğini fark etmedik..."*//

Haritanın değiştiğini kim fark etmedi acaba? İngiltere kamuoyu mu, dünya mı?

***

Orta Doğu'da Irak, Suriye ve Yemen'in iç haritası fiilen değiştirilmiş
durumda.*25 Eylül*'deki referandum yapılırsa, Irak haritasının hukuken
de değiştirilmesi için önemli bir adım atılmış olacak.

Suriye'nin kuzeyindeki haritanın değişmesi için de önce*IŞİD* ile
bölgeyi karıştıran*ABD*, şimdi de*PKK/PYD*'yi silâhlandırarak sonuca
ulaşmaya çalışıyor.

*2015* yılında *William Engdahl*, /*"*///*IŞİD, bir CIA/NATO projesidir.
IŞİD militanları, 2012'de Ürdün'ün Safavi kentindeki bir CIA-Özel
Kuvvetler eğitim kampında eğitilmeye başlandı. Bu kamp, Amerikalı, Türk
ve Ürdünlü istihbaratçılarca yönetiliyor. Kampın finansmanını ise Suudi
Arabistan ve Katar üstleniyor"*diye yazmıştı.

O sıralarda Türkiye'nin*25*'inci Genelkurmay Başkanı *İlker Başbuğ,*
Sözcü'den *Özlem Gürses*'e konuşmuş ve*IŞİD*'in Amerikalılar tarafından
kuruluş sürecini anlattıktan sonra Lozan Konferansı'nda, Azınlıklar Alt
Komisyonu'na getirilen bir teklifi hatırlatmıştı:

//*"Teklifi getiren kim? Amerika! Teklif şu: 'Ermeniler için ulusal yurt
olarak bir toprak parçası bulalım, bu bölgeyi tanımlayalım ve bu bölgeye
saldırı ve sızmalara karşı bir koruma düzeneği kuralım.' *//*/*Bunun
için de Suriye'nin kuzeyini öneriyorlar ve 'Böylece Türkiye ve Suriye
arasında tarafsız bir bölge kurulmuş olur. Bu toprak parçasının denize
kolay bir çıkış yolu da vardır' diyorlar! Peki, o halde, 6 Ocak 1923'te
Ermeniler için düşünülen şey, bugün başka birisi için mi düşünülüyor?"*/*

/***/

O başka birilerinin kim olduğu anlaşıldı ama iş işten geçmek üzere.
Dolayısıyla, Türkiye'nin /*"*///*martının kuyruğu suya değdi mi değmedi
mi?"*gibi tartışmalar yapmak yerine Suriye'nin kuzeyine odaklanması
gerekiyor!

Esasen,*ABD*, İngiltere ve İsrail;*2003 yılında*, Time dergisinde
yayınlanan haritadaki sarı bölgeyi yani Türkiye, İran, Irak, Suudi
Arabistan, Yemen, Kuveyt ve diğer Körfez ülkeleri ile Ürdün, Suriye ve
Irak'ı tamamen ele geçirmek istiyor.

Birinci aşamadaki hedef, Kürt bölgesi diye adlandırılan bölgede yeni bir
devlet oluşturmak, Irak'ın başına Yahudi asıllı birini getirmek,
böylece, vaat edilmiş toprakları birleştirmektir.

İkinci aşamadaki hedef, sarı bölgede*ABD*, İngiltere ve İsrail beyinli
bir*Ortadoğu* Birleşik Devletleri kurmaktır.

Türkiye'ye /*"*///*Yeni Osmanlı"*// diye yutturdukları proje işte budur!

İsrail, Tevrat'ta vaat edilmiş topraklar olarak geçen /*"*///*Nil'den
Fırat'a kadar"*// uzanan bölgeyi ele geçirmek ve*25-30* milyona varan
bütün dünya Yahudilerini buraya nakletmek istiyor.

İsrail, Kuzey Irak'ta Türkmen-Kürt bölgesini ve Suriye'nin kuzeyini,
/*"*///*Orta İsrail"*// sayıyor. Onlara göre /*"*///*Kuzey İsrail"*//,
Türkiye'nin Güneydoğusu'dur!

***

//*"Büyük İsrail"*// projesinin gerçekleşebilmesi için önce Türkiye'nin
da dahil edildiği bir büyük savaş gerçekleştirilmeliydi ki ortalık
karışsın, barış masasına oturulduğunda, haritalar yeniden
çizilebilsin.*IŞİD* işte o kaosu başlatmak için tasarlandı!

Türkiye El Bab harekâtı ile bu projeye bir darbe vurmuş görünüyor ama bu
yeterli olmadı. Tek çözüm Suriye ile iş birliği yaparak, bu büyük oyunu
bozmaktır.

Kaynak: Büyük oyunu bozmak için ne yapmalı? - Arslan*BULUT*


*http://www.yenicaggazetesi.com.tr/buyuk-oyunu-bozmak-icin-ne-yapmali-44150yy.htm*

 

a45UyF587661-170909014530 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/09/09  06:03 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Her aliskanlik elimizi daha becerikli,aklimizi ise daha beceriksiz hale
sokar.

Friedrich Nietzsche - Aforizmalardan

Kim bu Ravendi?

Ibn el- Ravendi etkileyici bir Tanritanimaz eserler kulliyatinin yani
sira bircok eser kaleme alan Irakli ilahiyatci ve filozof. Dunya nin
ebediyetini savunmus, ve Bilge bir Tanri kavramina, Kur an a, Peygamber
Muhammed e, tum Peygamberlere, mucizelere, tapinanlara ve ibadet
takintisina karsi cikmistir. 11. yuzyilda kendisinden o kadar nefret
edilmisti ki kendisine ait el yazmalari bulmak zorlasmistir ve
kitaplarindan parcalar yalnizca muhaliflerinin eserlerinde mevcuttur.
Bilinen en unlu kitabi Kitab ez-Zumrud (Zumrud Kitabi) kendisi ile akil
hocasi (Muhammed el-Varrak) arasinda yapilan 

(GugukluhayaT) ORHAN GÖKDEMİR : ÖLÜNÜN ARKASINDAN

2017-09-08 Başlik Oraj Poyraz at Openmail

09-09-2017

 




  ORHAN GÖKDEMİR : ÖLÜNÜN ARKASINDAN

*09/09/2017* Cumartesi



Ölümünün ardından Yeni Asya gazetesi dokuz sütuna manşet attı,
/*"Kitabıyla Said-i Nursi ile alakalı bir tabuyu yıktı, hedef oldu ve
bedel ödedi"*/ dedi. Kimden söz ediyor? *Prof. Şerif Mardin’den.* Yeni
Asya gazetesi kimin? Nurcuların. Peki, yazarımızın ödediği iddia edilen
bedel ne? Said-i Nursi hakkında kitap yazdığı için Türkiye Bilimler
Akademisi *(TÜBA*) üyeliğine alınmamış, o. Büyük mağduriyet diyecekler
ama*OHAL* var,*KHK* var. Nakşi-Nurcu destekli dinci iktidar sorgusuz
sualsiz yüz bini aşkın insanı kapı dışarı etti. İtiraz etmesine de yasak
getirdi üstelik. Nuriye ve Semih hukuksuz bir şekilde işlerinden
edildikleri için yüz seksen küsur gündür aç. Veli Saçılık bir yılı aşkın
bir süredir direniyor kovucularına. Bir kolunu zaten kopardıkları için
kovarken kollarından bile tutamadılar Veli’nin. Şimdi tek kolundan tutup
tutup tartaklıyor, yerlerde sürüyorlar. Şerif Mardin ebedi mağdur böyle
bir ortamda…

Ama insan ölümlü bir varlık pek hatırlamak istemese de. Öldü Şerif
Mardin de, mağduriyetini de beraberinde götürdü. Arkasından söylenenler
renkli. Kemal Kılıçdaroğlu, Ahmet Davutoğlu,*Tayyip *Erdoğan ve bilumum
Nurcular gibi ağıt yakanlar var ölüye. Ama /*"iyi bilmezdik
rahmetliyi"*/ diyenlerin sayısı da bir hayli kabarık. Cumhuriyet
gazetesinde Tayfun Atay /*"Prof. Dr. Şerif Mardin, aynı dili konuştuğu
çevreler tarafından lânetlenmiş, farklı dili konuştuğu çevreler
tarafından yüceltilmiş bir sosyal bilimciydi"*/ diye yazdı mesela.
İsabetli bir saptama bu. Yalnız, bu durum sadece onun için değil ülkenin
pek çok ünlüsü için de geçerli. Mesela Orhan Pamuk. Aynı dili konuştuğu
çevrelerde bir nefret objesi. Halbuki dışarıda büyük edebiyatçı
sayılıyor. Nobel ile bile ödüllendiler. Peki, kendi ülkesinde yol açtığı
nefretin sebebi ne? Belki ülkesindekilerle aynı dili konuşmuyordur da
ondan oluyordur. Orhan Pamuk’la Şerif Mardin’le aynı dili konuşmuyoruz
biz. Egemenlerin, kapitalizmin, emperyalizmin dili onların konuştuğu.
Sorun bu…

***

Sabancı Üniversitesi öğretim üyesiydi bir ara. Öğrencileri arasında
Halil Berktay ve Ahmet Davutoğlu gibi ünlü simalar var. Boğaziçi
Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünü kurmuş. Rastlantı sayılmamalı,
siyaset bilimi soğuk savaş döneminde imal edilmiş bir /*"bilim"*/ dalı.
Çevre-merkez kuramının ülkeye taşıyıcılarından. Bir ayağı*ABD*’de, öbür
ayağı İletişim Yayınlarında. Din ve modernleşme üzerine yazıyor. /*"Yeni
Osmanlıcılık"*/ın mucitlerinden. İslam’a sıcak, modernleşmeci-batıcı
hareketlere uzak. Daha ne olsun?

*2010*’lu yıllarda Batı ve yerli ajanları*AKP*’yi parlatmaktaydı. Hiç
gelememiş demokrasi nihayet*AKP* marifetiyle gelecek, ülke*AB*’ye girip
Kemalizm’le içine düştüğü makûs talihini yenecekti. Şerif Mardin’in
yazıp söyledikleri dönemin ruhuna çuk oturuyordu. Mikrofonlar ve
kameralar ona döndü haliyle. Meşhur kanallarımızdan birinde program bile
yaptırdılar. Siyasal İslamcı hareketin iktidar olmasında korkulacak bir
şey yoktu, dediklerinden bu anlaşılıyordu ama gerisi basmakalıp
şeylerden ibaretti.

Prof. Celal Şengör’ün /*"Bir Bilim Adamının Serüveni"*/ adlı kitabı tam
da o günlere yetişti. Prof. Dr. Şengör, Şerif Mardin'in neden Türkiye
Bilimler Akademisi’ne kabul edilmediğini de anlatıyordu kitabında.
Aktarayım:

"Ben o toplantıya gittim… Bir tarihçi ve yanılmıyorsam bir de sosyolog
Şerif Mardin'i takdim etti. Birisi Şevket Pamuk'tu ama diğerini
hatırlamıyorum. Şevket Pamuk, Şerif Mardin'in çalışmalarını anlattı,
aldığı atıfları filan söyledi. Ama bunları bizim alıştığımız metotlarla
söylemiyordu. Bunun üzerine Prof. Dr. Doğan Kuban birtakım şeyler
söyledi. Doğan Kuban'ın söyledikleriyle Şevket Pamuk'un verdiği rakamlar
birbirini tutmuyordu. Doğan Bey,*'Benim bildiğim Şerif Mardin'*in öyle
çok ciddiye alınacak bir sürü çalışması yoktur' dedi.

Sonra Prof. Dr. Cengiz Dökmeci söz istedi. Hiç unutmuyorum, Prof.
Dr.*Erdoğan *Şuhubi şöyle bir baktı bana ve*'Şerif Mardin şimdi hapı
yuttu'* dedi. Cengiz Dökmeci, Şerif Mardin'in bütün akademik tarihini
ortaya döktü. Son yirmi senede kaç tane atıfı var, kaç tane yayını var,
bunlar nerede yayınlanmıştır, diye bir bir saydı. Bir baktık ki, Cengiz
Dökmeci'nin söyledikleri ile Şevket Pamuk'un tahtaya yazdıkları hiç ama
hiç birbirini tutmuyor. Sonuçta bir kaç makale dışında Şerif Mardin'in
önemli sayıda akademik çalışma yapmadığı ortaya çıktı. Birkaç makale.
Birkaç atıf.*'Kusura bakmayın ama böyle bir adam akademiye seçilemez'*
denildi. Oylandı ve kabul edilmedi."

Dikkat edin, Mardin’i komisyonda parlatan kişi Orhan Pamuk’un kardeşi
Şevket Pamuk. İtiraz eden Doğan Kuban ve Cengiz Dökmeci. Alanının iki
bilgesinden söz ediyoruz. Tayfun Atay’ın kulakları çınlasın, aynı dili
konuşmak yetmez, bilmek de gerekir aynı zamanda.

Peki, sorun nedir? Sorun Türkiye’ye verilmek istenen yeni şekildir.
Yalçın Küçük listelemişti yıllar önce. Türkiye’nin İslamizasyonunda,
Türkiye’nin 

(GugukluhayaT) TURAN ESER : AKILDAN VAHİYE DİNCİ EĞİTİM

2017-09-08 Başlik Oraj Poyraz at Openmail




*TURAN ESER : *AKILDAN VAHİYE DİNCİ EĞİTİM

Hedefleri çocuklarımızın aklını ve geleceklerini çalmaktır. Aklın
özgürleştirici, sorgulayıcı, eleştirel ve yaratıcı gücüne saygı
duymuyorlar. Aklın bu gücünden vazgeçip, gericiliğin dogmalarına ve
hurafelerine hamallık yapması vaaz ediliyor. Şeyhlerinin dizlerine
kapanmaları, bireye kulluğu aşılıyorlar.

/*"Kader"*/ ve /*"şükür"*/ ile boyun eğmeyi ve yoksulluğa razı olun
buyuruyorlar. Emeğin hakkından sermayenin menfaatleri lehine feragat
etmeyi, köleleşip patrona teslim olmaları öğütleniyor.

Madem /*"ağaç yaş iken eğilir"*/, öyleyse çocukların aklını ve ruhunu
yaş iken eğip, muktedirlerin lehine büküp kırmak lazımdı.*15 yıldır*
bunu yaptılar. Son müfredat değişiklikleriyle dinci gericilik eğitimde
egemen kılındı.

Yetmedi, Diyanet İşleri Başkanlığı /*"Kuran Kursları Uygulama
Esasları"*/nı değiştirip, Kuran kurslarını hastanelere, üniversitelere,
cezaevlerine, yurtlara, gençlik merkezlerine, sosyal hizmet kurumlarına
ve kamu kurum ve kuruluşlarına kadar taşıma kararı aldı.

Sosyal ve siyasal hayatın dini referanslara göre şekillendirildiği bir
dönemde,*HAZİRAN*,*9-10* Eylül’de saat*10.0*’da Ankara’da,*ODTÜ*
Vişnelik Tesislerinde iki günlük /*"Laik Eğitim Kurultayı"*/ düzenliyor.
Alevi Bektaşi Federasyonu *(ABF*) ve Eğitim Sen Genel Merkezi, ise
/*"Laik, bilimsel, kamusal, parasız ve anadilde eğitim"*/ için,*17 Eylül
*Pazar günü saat*13:00*’de İstanbul Kartal meydanında miting yapacak.

Toplumsal kutuplaşmayı hedefleyen dinci eğitime karşı, demokratik, laik,
bilimsel ve kamucu eğitim talebiyle herkes,*HAZİRAN*’ın düzenlediği
kurultaya ve*ABF* ve Eğitim Sen’in düzenlediği mitingde yer alacak.


Neden?

Çünkü eğitim,*AKP*’nin ve siyasal İslamcı yapıların hegemonya kurma
mücadelesi verdiği alanların en başında yer alıyor. Bu nedenle eğitim
alanı ile daha yoğun ilgililer. Mücadele verdikleri diğer bir alan ise,
devlet düzeninde ve kamu hizmetlerinde bitirilmiş laikliğin, toplumsal
yaşam ve siyaset alanından da söküp atmak.

İslamcı hegemonya kurma mücadelesi, öncelikle eğitimde ve okulda
müfredat denilen araçlarla gerçekleşiyor.

Çünkü çocukların toplumsal yaşama girdiği ve dönüşüme uğratıldığı ilk
kapı orası.

*AKP* açısından, eğitimin temel amacı ve görevi, /*"toplumsal
dönüşümü"*/ İslamcılık üzerinden kurmak.

Bunun içinde müfredatlar daha çok dinselleşiyor, okullar ise imam
hatipleştiriliyor. Eğitim alanı, eleştirel düşüncenin, sorgulayan aklın,
bilimselliğin ve laiklik değerlerin dışlandığı alana dönüşüyor.

Çünkü*AKP*’nin eğitim ideolojisinin merkezindeki kurucu ana fikrini;
/*"geleceğin dinine, davasına, halifesine, kinine sahip dindar neslini
eğiterek hazırlamak"*/ olarak özetleyebiliriz. Bu eğitim ideolojisinin
temel çimentosu da dindir.

Artık eğitim, çok yönlü ve çok aktörlü kuşatma altında. Çocuklarımız ve
veliler bu gerici kuşatmanın mağduru olarak, kendilerini dinci
mengeneyle sıkıştırılmış, mutsuz ve geleceklerinden endişeli hissediyorlar.


Eğitimde*MEB*, Diyanet ve Cemaatler Bloku

Önümüzdeki süreçte, eğitim alanında*MEB*’ten daha çok, Diyanet, İslamcı
Vakıf, dernek ve cemaatlerin okullardaki yatay işbirliğine tanık olacağız.

*MEB*, Diyanet ile İslamcı vakıf, ve dernekler arasında yapılan
/*"Eğitimde İşbirliği Protokolleri"*/, tarikatların okullarda
örgütlenmesine ve /*"Değerler Eğitimi"*/ adı altında çocuklarımızı dinci
propagandayla teslim alacaklarının en temel göstergesi. Böylece okullar
giderek, devlet ve cemaatler eliyle İslamcı hegemonya kurma alanına
dönüşecek.

*AKP*’nin eğitim ideolojisi bir yandan yurttaşlık yerine, biat etmeye
alıştırılmış kulluk tahayyül ederken, diğer yandan da kapitalist
dünyaya, hak ve sınıf bilincinden mahrum kalmış, /*"şükür ve kader"*/
arasına sıkıştırılmış modern köleler yaratmak amacını taşır.

Dolaysıyla, laiklik ve eğitim alanı önümüzdeki süreçte mücadelenin daha
çok yoğunlaşacağı ve yaygınlaşacağı zemine dönüşecek gibi görünüyor.


Laik eğitim talebi sokakta

Bir yandan haklar gasp edilirken, diğer yandan eğitimin içeriği,
uygulamaları daha da dinselleşiyor, bilimsellik yok ediliyor. Eğitimin
kurumsallaşması ise dine dayalı yeni okullaşma (imam hatipleşme)
stratejileriyle, laikliğe, din, vicdan ve inanç özgürlüğüne, çocuk
haklarına ve temel insan haklarına aykırı yönde gelişiyor.

Müfredatlar cihat ve şeriatçı kavram ve dogmalarla besleniyor. Okullar
medreselere dönüştürülürken, çocuklar ensarcılara teslim ediliyor. Cep
ve cemaat arasına sıkıştırılmış eğitim sisteminde, paran kadar eğitim ve
daha çok din, daha az bilimsellik dayatılıyor.

Dolaysıyla, okulların yeni eğitim ve öğretim yılına açılma öncesinde,
Eğitim Sen, Alevi kurumlarının çağrıcısı olduğu mitinge, birçok
demokratik kitle derneği, sendika, meslek odası, yöre derneği, siyasi
parti ve örgütün destek vermesi ve sokakta bu haklı talebin
toplumsallaşmasına zemin yaratmak için önemli bir adım ve başlangıç.


Sokağın Talepleri;

  *

Laiklik, eşitlik, 

(GugukluhayaT) 694 NO’LU KHK BİR BAŞKANLIK PROVASIDIR: YÜZDE 50’YE ‘GEÇMİŞ OLSUN!’ YÜZDE 50’YE ‘HAYIRLI OLSUN!’

2017-09-07 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Aslında yok böyle bir imkan, böyle bir ihtimal.
KHK'ler bu şekilde kullanıma imkan vermez.
Bunlar hep anayasa suçudur.

Anayasa Mahkemesinin gasp edilmiş olması bu suçları örtbas etmez.

Daha fena, daha kötü.
Hukuk yolu kapandıysa, zorbalık yolu açılmıştır.
Bu çok açık, tercümeye dahi gerek yok.
Adliye çalışmıyorsa, kendi hakkını kendin ararsın.
Halk kendi hakkını kendisi arar.
Tıpkı Çavuşesku gibi, tıpkı benzeri diğer diktatörler gibi.
Mahkemeler çalışmıyorsa, başka yol kalmamıştır.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      




  694 NO’LU KHK BİR BAŞKANLIK PROVASIDIR: YÜZDE 50’YE ‘GEÇMİŞ OLSUN!’
  YÜZDE 50’YE ‘HAYIRLI OLSUN!’

AutoResizeImage.https://cdn-images-1.medium.com/max/1600/1*CwNB8AsmToNO4Z7s4ITA-g.jpeg

Cumhurbaşkanı*Erdoğan 13 Ağustos*’ta Antalya’da*AK* Parti’nin
Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, **‘Artık
parlamenter demokrasi yok’açıklaması yaptı.

*‘*Başbakan yok, tüm yetkilerin tek elde toplandığı başkanlık sistemine
geçildi’anlamına gelen bu sözlere, kimileri **‘2019’***daki
seçimlere daha vakit var’ *diyerek karşı çıkmıştı.

*15 Ağustos 2017 tarihli 694 sayılı* Kanun Hükmünde Kararname *(KHK*),
Erdoğan’ın haklı olduğunu gösterdi.

Tam*205 madde* ile yüzlerce farklı kanunda tek kalemde değişiklik yapıldı.

*OHAL* ile sınırlı *‘OHAL KHK’*sı ile*OHAL* ile ilgisi olmayan,
Meclis’in yetkilerini de yok sayan bir dizi radikal değişiklik yapıldı.


**MUHABERAT DEVLETİ OLDUK***!*

En kapsamlı değişiklikler*MİT* kanununda yapıldı.

**MİT***resmen, başbakan halen görevde olduğu halde Cumhurbaşkanı’na
bağlandı.*

Madde*21*, Madde*24 ve* Madde*25*, Madde*60*, Madde*61 ile 657 sayılı*
Devlet Memurları Kanunu’nun ilgili maddelerinde yer alan,
**‘Başbakanca’ibaresi **‘Cumhurbaşkanınca’**,
**‘Başbakan’ibaresi **‘Cumhurbaşkanı’şeklinde değiştirilmiştir.

Madde*62 ile* **‘Cumhurbaşkanının başkanlığında Milli İstihbarat
Koordinasyon Kurulu (MİKK)’kurulmuştur.

/Madde//*63*//, Madde//*65*//, Madde//*66*//, Madde//*67*//,
Madde//*68*//, Madde//*69*//, Madde //*0*//, Madde//*71*//,
Madde//*72*//, Madde//*73*//, Madde//*74*//, Madde//*75*//,
Madde//*76*//, Madde//*78 ile**‘Devlet İstihbarat Hizmetleri ve
Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’*//içerisinde yer alan //*‘Başbakan,
Başbakanının ve Başbakanca’*//ifadeleri //*‘Cumhurbaşkanı,
Cumhurbaşkanının ve Cumhurbaşkanınca’*//şeklinde değiştirilmiştir.
Madde//*76 ile*//,//*MİT*//Müsteşarı’nın //*‘tanıklık’*için izni
Cumhurbaşkanına bağlanmıştır./

Cumhurbaşkanı, bu düzenlemelerin ardından istihbaratın tek elde
toplandığı, atama ve harcamalarda tek yetkili mercii haline gelmiştir.

Madde*84 ile* de*MİT*’in bütçe dışı ihtiyaçlarının Savunma Sanayii
Fonu’ndan karşılanması hükme bağlanıyor.

Saray’ın eleştirilen **‘yasal olmayan istihbarat toplama ve
fişleme’faaliyetleri artık yasal hale getirilmiş durumda…

Uzun süredir tartışılan **‘muhaberat devleti olduk’söylemi, artık
bir hayal değil gerçek!


*‘*REHİNE DİPLOMASİSİ’RESMİ POLİTİKAMIZ**

*694* sayılı*KHK*’nın*74*’üncü maddesinde, **‘Türk vatandaşları hariç
olmak üzere tutuklu ve hükümlü bulunanlar, Cumhurbaşkanının onayı ile
başka bir ülkeye iade edilebilir veya takas edilebilir…’deniliyor.

Bir süredir tartışılan **‘rehine diplomasisi’artık yasal bir hale
dönüştü.

Türkiye tutukladığı yabancı vatandaşları **‘takas’için resmen
**‘rehine’olarak kullanabilecek.

Bir süre önce Almanya, tutuklu Alman gazetecilerin *‘takas’* edilmesini
Türk yöneticiler tarafından önerildiğini açıklamıştı…


**TSK***’DA***YENİ TASFİYE VE KADROLAŞMA YOLDA**

Yeni*KHK* ile **‘Yüksek Askeri Şura’***da albaylar ile rütbe bekleme
süresi üç yıldan az olan general ve amiraller, rütbe bekleme süresine
bakılmaksızın ve sicil şartı aranmaksızın Yüksek Askeri Şura
değerlendirmesine alınabilir…’ *deniliyor.

*AK* Parti’nin yeni atamalarda çok daha fazla söz sahibi olacağı, üst
düzey kadrolaşma ve yeni tasfiyelerin olacağının bir işareti bu…

Harp akademileri ve harp okulları kanunlarında kapsamlı değişiklikler
yapılırken, astsubay ve askeri yargı alımları yeniden düzenleniyor ve
şartlar değiştiriliyor…

Jandarma ile de kapsamlı düzenlemeler gerçekleştiriliyor.


**YARGI BAĞIMSIZLIĞININ YOK EDİLDİ**

Madde*79 ve* Madde*80*, Madde*81*, Madde*82 ile* **‘Adalet Bakanlığı
bünyesinde İnsan Hakları Daire Başkanlığı’kuruluyor ve görevleri
düzenleniyor.

**AİHM***kriterleri gereğince***5 yıla***düşürülen uzun tutukluluk
süresi, bir kalemde yeniden***7 yıla***çıkarılıyor.*

*3 bin *adi suçluya af getiriliyor,*30 bin *kadar adi suçlunun da
tutukluluk şartları iyileştirilip, terör suçlamasıyla tutuklananlara yer
açılmaya çalışılıyor.

Uyuşturucu satıcıları ve mallarına el konulmasına ilişkin de düzenleme
yapılıyor.

İdari yargıya yönelik yeni sınırlamalar 

(GugukluhayaT) FATİH YAŞLI : "DÜNYA DÜZDÜR" YA DA ORTAÇAĞA DÖNEN TÜRKİYE

2017-09-07 Başlik Oraj Poyraz at Openmail




  /*FATİH YAŞLI : "DÜNYA DÜZDÜR"*/ YA DA ORTAÇAĞA DÖNEN TÜRKİYE



/*"Dünya düzdür"*/ tartışması tali bir tartışma değildir; hayır,
iddianın sahipleriyle tartışmak değil kastettiğim, bunu yaparsanız bir
deliyle tartışmış olursunuz, /*"dünya düzdür"*/ deme cüretinden, bunu
yazıya dökmekten, savunmaktan bahsediyorum. Tartışma tali değildir,
çünkü /*"zamanın ruhu"*/ buna izin ve cesaret vermektedir, dinselleşme
ortaçağa dönüştür ve ortaçağa dönülüyorsa elbette ki, /*"dünya düzdür"*/
diyen birileri çıkacaktır.

Ortaçağ varsa, elbette ki tarikat da vardır, taht da vardır;
feodalitenin prenslikleri misali, her tarikat devlet aygıtının bir
parçasını kapmak, arpalığa çevirmek, rant elde etmek için birbiriyle
yarışacaktır. İşte bu nedenle Menzilcilerin tahta çıkış törenleri
yapması da, devletin uçaklarına /*"Gavs"*/ anlamına gelecek plakalar
seçilmesi de şaşırtıcı değildir.*2017 Türkiye*’sinde bir tarikat lideri,
on binlerce dönümlük arazisinde köylüleri feodal beyler gibi köle misali
çalıştırıyor ve sömürüyorsa, orada ortaçağ vardır, dönüş ortaçağadır.

Ortaçağa dönülen bir ülkede, elbette ki akademisyensizleştirilmiş,
bilimsizleştirilmiş üniversitelerde kesim sırasında besmele çekilirse,
yani /*"helal kesim"*/ yapılırsa, hayvanların acıyı azaltan beta
endorfin hormonu salgıladıkları iddia edilebilecek, /*"helal kesim
mucizesi"*/ keşfedilecektir. Ortaçağ aklın, bilimin, aydınlanmanın
yokluğu ise ve ortaçağ mucize, hurafe, sihir, büyü vs. ise
üniversitelerimizle birlikte ortaçağa dönüyoruz demektir.

Toplumsal yaşayışın ve kamusal alanın dinselleştirilmesinde /*"alkolden
arındırma"*/, /*"alkolsüzleştirme"*/ en önemli yerlerden birini tuttuğu
için, otelcilik ve turizm meslek liselerinin müfredatından, tam da bu
eğitimin asli unsurlarından biri olan /*"alkollü içki ve kokteyl
yapımı"*/nın kaldırılması şaşırtıcı değildir. Bir ülkede büyük vergi
oranlarından içkili mekânların kriminalize edilmesine uzanan genişlikte
bir fiili içki yasağı uygulanıyorsa ve herkes bunun kamu sağlığı
kaygısından değil şeriat arzusundan kaynaklandığını biliyorsa orası
ortaçağdadır.

Ve… Bu yasağa karşı olduğunuzu, ana muhalefet partisi vekillerinden
birinin yaptığı gibi ancak /*"Dinimiz içkiyi yasaklıyor biliyorum
ama…"*/ diye başlayan bir cümleyle söyleyebiliyorsanız, /*"ama"*/sız,
/*"fakat"*/sız, bu yasağın karşısında duramıyorsanız, dinselleşmenin ve
ortaçağın diliyle konuşuyorsunuz, oraya teslim olmuşsunuz demektir.

Ortaçağ eğer modernite öncesi ise, Türkiye’de ortaçağa dönüş sadece
dinselleşme üzerinden gerçekleşmemektedir, devletin biçimi ve rejim de
açıkça modernite öncesine dönüşe, despotizme işaret etmektedir. Ortaçağ
saraydır ve saray varsa, siyaset parlamentodan değil saraydan icra
edilmeye başlanmışsa, siyaset /*"taht oyunları"*/na dönüşmüşse, Ortaçağ
var demektir.

Modern devlet kişisellikten arındırılmış devlet demektir, devlet ve ülke
artık kralın/padişahın mülkü değildir, ordu kralın/padişahın ordusu,
hazine kişisel hazinesi, maliye kendi maliyesi değildir. İktidarı
sınırlayan bir anayasa ve devleti sınırlayan bir hukuk vardır. Ortaçağ
ise kişisel ve mutlak iktidardır, /*"benim askerim, benim vergi
görevlim, benim bürokratım"*/dır, /*"devlet benim"*/dir, parlamentonun,
anayasanın, hukukun yokluğudur. Türkiye’de bugün anayasa, parlamento ve
hukuk yoktur; anayasa, parlamento ve hukuk yoksa ortaçağ vardır, demek
ki dönüş ortaçağadır.

Ortaçağ yurttaş değil tebaa demektir, ortaçağda cumhur da cumhuriyet de
yoktur ve bugün kimse Türkiye’de bir cumhuriyet olduğunu iddia edemez;
Cumhuriyet yıkılmış, yerini bir monarşi parodisi almıştır, yeni-Osmanlı
bir parodiden ibarettir ve ortaçağa aittir.

Dinselleşme ve despotizmin hükümranlığında, yani /*"yeni ortaçağ"*/da,
/*"dünya düzdür"*/ de denir, besmeleli bilim de yapılır, içki de
yasaklanır, müfredattan evrim de çıkarılır,*30 Ağustos *anmasında Kuran
tilaveti de olur, bunlar artık istisnai olana değil, kural olana işaret
eder. Atatürk heykeline saldırı da, /*"dünya düzdür"*/ zırvalığı da,
başını kapatmayan kadınlar için /*"kabuksuz domates"*/ benzetmesi
yapılması da münferit vakalar değildir bu nedenle, hepsi inşa edilen
rejimin, zamanın ruhunun gündelik hayattaki yansımalarıdır.

Peki dinselleşme ve despotizmin olduğu yerde direniş yok mudur,
/*"Ortaçağdan çıkış için ne yapmalı"*/ sorusu sorulmamakta mıdır?
Şüphesiz ki vardır, şüphesiz ki sorulmaktadır. Toplumda bir dip dalgası
halinde seküler bir hayat, seküler bir siyaset arzusu giderek
güçlenmektedir. Toplumun en az yarısı, ki çoğunluğu büyük şehirlerde
yaşayan en eğitimli kesimlerdir, tarikatların, cemaatlerin,
siyasallaşmış dinin, kendisine ve çocuklarının geleceğine verdiği
korkunç zararı fark etmiş, laikliğin önemini anlamışlardır.

Aynı şekilde, tek adamlığa, saray siyasetine, despotizme yönelik bir
toplumsal öfkenin biriktiği, toplumun bunu durdurma yolları aradığı
görülebilmektedir, gerçekten cumhuru olunabilecek bir cumhuriyet
arayışı, anayasalı 

(GugukluhayaT) MÜYESSER YILDIZ : 15 TEMMUZ DARBESİNİN ARDINDAN ŞEHİTLER VE GAZİLER ANISINA HATIRA PARA BASTIRILDI. HATIRA 1 LİRALAR ATATÜRK'SÜZDÜ.

2017-09-07 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Din, iman, yalan, dolan, kin, intikam, işbirliği ve ihanet.
Adalet ve Kalkınma Partisi, Fitnebaz Cemaat, Menzil Tarikatı ve diğer
bütün sözde din iman soslu HİNDU-İBRANİ TARİKATLARIN özeti budur.

Oraj POYRAZ




  MÜYESSER YILDIZ : *15 TEMMUZ *DARBESİNİN ARDINDAN ŞEHİTLER VE GAZİLER
  ANISINA HATIRA PARA BASTIRILDI. HATIRA*1 LİRALAR* ATATÜRK'SÜZDÜ.

*30.04.2017 *

/*"Atatürk portresi paradan çıkarılıyor mu?"*/ soru ve tartışmaları
gündeme geldi.

Geçtiğimiz Şubat'ta konu Meclis Genel Kurulu'nda da konuşuldu. Başbakan
Yardımcısı Mehmet Şimşek, Atatürk'ün portresinin yeni basılan madeni
paralardan çıkarılmasının söz konusu olmadığını belirterek,
/*"*//_*Bunlar sınırlı sayıda basılan hatıra paralardır.*_//*Hiçbir
şekilde ülkemizin kurtarıcısı, kurucusu ve hepimiz için büyük lider olan
Atatürk'ün portresinin madeni paralardan çıkarılması asla ve asla söz
konusu değildir, olmayacaktır. Hatıra paralara sınırlı bir istisnadır"*/
dedi.


_Önce hatıra para nedir, onu hatırlatalım._

Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü'nün yaptığı açıklamaya göre,
hatıra para şu:

/*"1264 Sayılı Madeni Ufaklık ve Hatıra Para Bastırılması Hakkında
Kanun'un 1. maddesi uyarınca; milli ve milletlerarası önemli tarihi,
bilimsel, kültürel ve sanat olayları ile anmaya değer diğer olay ve
günleri belirtmek ve muhtelif alanlarda ün yapmış Türk büyüklerini anmak
amacıyla ve Hükümetçe lüzum ve faydası takdir edilecek diğer sebep ve
vesileler dolayısıyla madeni hatıra para çıkarılmaktadır.*/

/*Hatıra para çıkartılması görevi 234 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname
ile Genel Müdürlüğümüze verilmiştir.*/

/*Bu kapsamda hatıra para, hatıra madalyon ve hatıra nitelikli ürünlerin
üretimi yapılmaktadır.*/

/*Basımı yapılacak hatıra paralar, yılda bir kez toplanan Karar Kurulu
tarafından belirlenmekte ve yıllık hatıra para basım programı
oluşturulmaktadır."*/

 

a45UyF587661-170907224411 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/09/08  03:35 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Otium sine litteris mors est.
* * *
Edebiyatsiz bos vakit oldurucudur.

Kim Kemalci milliyetcilerle birlikte Yunana karsi gelirse ser an kafirdir.

Delibas Mehmet -1920
Ingiliz Karadeniz Ordu Komutani General Milne nin Londra ya Ingiliz
Genelkurmayi na yazdigi rapor dan

Mustafa Kemal olmasaydi

sen hictin
ya da pictin!

Hac in
boynunda
yatacakti ananla bacin
kim bilir kimin koynunda.

Mustafa Kemal olmasaydi
Incil okuyacaktin lisede,
nikahin kiyilacakti kilisede.

Saygi duymazsan Mustafa Kemal e
nankor kefere,
daha agir sozler isitirsin benden
bir dahaki sefere

Ali Nejat Olcen


Grup eposta komutlari ve adresleri  :   
Gruba mesaj gondermek icin  :   ozgur_gun...@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin:   ozgur_gundem-subscr...@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin   :   ozgur_gundem-unsubscr...@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin :   ozgur_gundem-ow...@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz   :   http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz :
http://orajpoyraz.blogspot.com/


BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo





 

-- 
You received this message because you are subscribed to the Google Groups 
"Gugukluhayat" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email 
to gugukluhayat+unsubscr...@googlegroups.com.
To post to this group, send email to gugukluhayat@googlegroups.com.
Visit this group at https://groups.google.com/group/gugukluhayat.
For more options, visit https://groups.google.com/d/optout.


(GugukluhayaT) HALDUN SOLMAZTÜRK : ORDUDA KIDEM, LİYAKAT VE BİAT: "DOKSAN BEŞ YILLIK EMEK SIFIRLANDI…"

2017-09-07 Başlik Oraj Poyraz at Openmail




  HALDUN*SOLMAZTÜRK : *ORDUDA KIDEM, LİYAKAT VE BİAT: /*"DOKSAN BEŞ
  YILLIK EMEK SIFIRLANDI…"*/

Bu sözler, eski Donanma Komutanı (emekli) Oramiral Nusret Güner’in:
/*"Terfi ve atamalara bakıldığında; TSK [Türk Silahlı Kuvvetleri]’nın
siyasi otoritenin sadece emrinde değil, oyuncağı durumunda olduğu açık.
95 YILLIK EMEK SIFIRLANDI."*/ (Vurgu kendisinindir.*HS*).

Tespit yerindedir.. Bu tespitin,*2012*’de*10*. *‘Kumpas’* Ağır Ceza
Mahkemesinin, *‘Balyoz’* mahkumiyet kararlarından sonra, ikbal
makamındayken, /*"Arkadaşlarımız birer birer hapse atılıyor, elimizden
hiçbir şey gelmiyor. Gelmediği gibi, bir de biz buna yardım ediyoruz"*/
diyerek, istifa eden bir askerden gelmesi ona değer katıyor, dikkat
çekiyor. (Yargıtay *9*. *‘Cemaat’* Dairesinin, bir yıl sonra *‘Balyoz’*
kararlarını onaması üzerine aynı nedenle Koramiral Atilla Kezek ve
Tuğamiral Sami Örgüç de istifa edeceklerdir.)

Belki, *‘doksan beş’* değil de tam olarak *‘yüz dört’* yıllık emek
sıfırlanıyor.. Yani,*1913*’te Alman Askeri Heyeti’nin gözetiminde
başlayan, Türk ordusunda terfilerin sadece *‘askeri liyakat’* esaslarına
dayandırılması ve ordunun *‘siyasetten arındırılması’* süreci bir kez
daha darbe alıyor—bu sefer siyasi, sivil iktidar eliyle.. Bu darbe
diğerlerinden çok daha şiddetli.. Sonuçları itibariyle de—bir an önce
tedbir alınamazsa—etkisi daha kalıcı, daha yıkıcı, daha uzun süreli
olabilir..

Osmanlı ordusundaki ıslahat arayışları ve Alman askeri—ve
siyasi—etkisi,*1877-78* Osmanlı-Rus Harbi sonrasına,*1880*’lere
götürülebilir. Ancak*1912-13* Balkan Harbi felaketi,*II*. Abdülhamit
döneminin *‘yarım-yamalak’* tedbirlerinin ordudaki bu iki müzmin
hastalığa deva olmak bir yana, *‘biat’* beklentisiyle daha da beter hale
getirdiğini en acı şekilde göstermiştir.

O günleri kısaca hatırlayalım.. İttihat ve Terakki*1912* *‘Sopalı
seçimiyle’* iktidarda kalmasına rağmen tabanını kaybediyordu.
Sıkıyönetim ve siyasi yasaklarla da muhalefeti bastıramayınca,
sonunda*Ağustos 1912*’de Meclis’i feshettiler ve*Ocak 1913*’te—Balkan
Harbi devam ederken—kanlı bir askeri darbeyle iktidara el koydular.
Balkan Harbi biter bitmez de,*Ekim 1913*’te Almanya ile *‘Alman Askeri
Heyeti’* anlaşmasını imzaladılar.

Aralık*1913*’te İstanbul’a gelen Heyet Başkanı Korgeneral Liman von
Sanders, *1*. Kor. Komutanı ve *‘Yüksek Askeri Şura’* üyesi olarak
atandı. Protokolde Harbiye Nazırı’ndan sonra geliyordu. Bütün askeri
eğitim ve öğretim kurumları emrine verildi. Türk subaylarının terfi,
atama, görev ve yer değiştirmelerinde, yani*YAŞ*’ta, *‘oy hakkı’* vardı.

Sanders kısa bir süre sonra, Alman İmparatoru*II*. Wilhelm tarafından
orgeneralliğe, Osmanlı hükümeti tarafından da mareşalliğe terfi
ettirildi ve *‘Genel Müfettiş’* yani *‘orduların komutanı’* olarak
atandı.*II* Abdülhamit’in *‘saray paşaları’* ve sadık *‘alaylılar’*
ordudan bu sayede, İttihat ve Terakki’nin—Abdülhamit’inkinden zerrece
farkı olmayan—ilkel yönetim anlayışına ve dayatmacı siyasi kültürüne
rağmen ayıklanabilmişlerdir. Yarbay Mustafa Kemal’in Gelibolu’daki
sıradışı başarılarıyla önce *‘albaylığa’* sonra da *‘tuğgeneralliğe’*
terfi ettirilmesi de, *‘biatçı’* Enver paşa’nın açık muhalefetine
rağmen, *‘liyakatçi’* Liman von Sanders sayesindedir. Kut’u,
Çanakkale’yi kazanan, Galiçya’da emsallerine örnek muharebe gücü
sergileyen, sonrasında Büyük Taarruzu başaracak, Türk İstiklal Harbini
kazanacak kadrolar bu sayede oluşturulabilmiştir.


Bu süreci tamamlayan*1924*’teki gelişmelerdir.

Daha*19 Aralık 1923*’te, Cumhuriyet’in ilanından hemen sonra,*385
Sayılı* Kanunla *‘Asker milletvekilleri, askeri nizama tabi olup,
komutanlık görevleri uhdelerinde bulundukları sürece meclis
çalışmalarına katılamazlar" denerek ordu komuta heyetinin siyasetten
uzak durması kanuna bağlanmıştı. Atatürk, 1922’*de Saltanat’ın
kaldırılması,*1923*’te Cumhuriyet’in ilanından sonra*1924*’te
Halifeliğin de kaldırılması üzerine *‘kazan kaldıran’* İstiklal
Harbi’ndeki en yakın silah arkadaşlarının ya *‘milletvekili’* olarak
siyaset yapmaları, bunun için de hemen ordudan ayrılmaları, ya da hemen
milletvekilliğinden istifa edip sadece *‘askerlik’* yapmalarını istemiş
ve bunu sağlamıştır.

Atatürk’ün ölümünden sonra eski hastalık hortlamıştır. Fevzi
Çakmak,*1944 yılında* *(68* yaşında)*23 yıldır* yürüttüğü Genelkurmay
Başkanlığı görevinden emekli edilince, alınmış ve Demokrat Partiye
yanaşmış ve*1946 seçimlerinde DP* listesinden *‘bağımsız’* milletvekili
seçilmiştir. *‘Mareşal’*in sonraki hikayesi ve yakın siyasi
tarihimizdeki yeri malumdur. Kahraman Kore Türk Tugayı’nın Komutanı ile
Alay Komutanı arasında—hem görevdeyken, hem de emekli olduktan
sonra—geçen utanç verici olaylar ve nasıl siyasilerin oyuncağı
olduklarını her *‘asker’* okumalı, öğrenmelidir.*1950-1960* dönemi,
*‘askerlerin’* bakanların *‘paltolarını tuttukları’*, /*"Sizin şövalye
burunlarınızı kıracağım. Ben orduyu yedek subaylarla da idare ederim"*/
rahatsızlığı ve vehmi içindeki hükümetler 

(GugukluhayaT) BİRGÜN - UĞUR ŞAHİN :'YENİ TÜRKİYE'DE İTİRAZ EDEBİLECEK MAHKEME KALMADI: YASA ORTADAN KALKTI GÜÇ ÖLÇÜT SAYILIYOR

2017-09-07 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
 




  BİRGÜN - UĞUR ŞAHİN :'YENİ TÜRKİYE'DE İTİRAZ EDEBİLECEK MAHKEME
  KALMADI: YASA ORTADAN KALKTI GÜÇ ÖLÇÜT SAYILIYOR

07.09.2017 *ugursa...@birgun.net* @uugurs

Hukuk sisteminin*AKP* eliyle yok edildiği Türkiye’de, /*"adaletsizliğe
itiraz edecek"*/ bir mekanizma kalmadı. Hukukçular, artık hukuk
kurallarının değil, gücün ölçüt olarak kullanıldığını ifade etti

Hukukun üstünlüğü endeksinde*113 ülke* arasında*99*’unculuğa gerileyen
ve toplumun*yüzde 80*’ine yakının yargıya güvenmediği
Türkiye’de,*2017-2018* Adli Yılı önceki gün açıldı. Ancak, Anayasa
Mahkemesi *(AYM*) Başkanı Zühtü Arslan’ın*30 Ağustos
*Resepsiyonu’nda*AKP* Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı*Recep *Tayyip
Erdoğan’ı selamlarken *‘eğildiği’***anın fotoğrafı, tarafsız olması
gereken yargının*AKP*’nin denetimine teslim edildiğinin açık
kanıtı.*AKP* Türkiye’sinde, yaşam alanlarından çalışma yaşamına değin
birçok hukuksuzluk yaşanıyor. İşte adil yargı sisteminin*AKP* eliyle yok
edildiği Türkiye’de, /*"adaletsizliğe itiraz edecek"*/ hiçbir
mekanizmanın kalmadığının*5 örneği*:


*1* Mal varlığınıza istedikleri zaman el koyabilirler

Çok sayıda yurttaşın, çeşitli *‘terör örgütüne’***finansman sağladığı
iddiasıyla mal varlığına el konuldu. Bu işlem*667 Sayılı KHK* ve Ceza
Muhakemeleri Kanunu’nun*128*’nci maddesi ile yapılıyor. Ancak*667 sayılı
KHK* kapsamında alınan kararlar ve yapılan işlemler nedeniyle açılan
davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemiyor.


*2* Bir gecede ihraç edilebilirsiniz

Bu zamana kadar*KHK* ile kamudan yüz binlerce kişi ihraç edildi. Bu
duruma itiraz eden bir öğretmenin açtığı davayı Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi reddetti ve*OHAL* Komisyonu’nu adres gösterdi. Aynı şekilde;
kamudan ihraç edilen memurlar, rütbesi alınan emekliler, ilişiği kesilen
öğrenciler, kapatılan kurum ve kuruluşların Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı
başvuruyu da yüksek mahkeme *‘iç hukuk yollarının
tüketilmemesini’***gerekçe göstererek reddetti. Yüksek Mahkeme de*OHAL*
Komisyonu’nu işaret etmiş oldu.*OHAL* Komisyonu’nun kararlarına karşı
ise*AKP* ve*MHP*’lilerden oluşan Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından
belirlenecek Ankara İdare Mahkemeleri’ne iptal davası açılabilecek.


*3* Greve çıkmanız da yasak

Son bir yılda çeşitli işkollarında tam beş grev yasaklandı.
Erdoğan,*OHAL*’i işçilerin hak arama mücadelesine karşı kullandıklarını
itiraf etmiş, /*"Grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifadeyle anında
müdahale ediyoruz. Diyoruz ki hayır, burada greve müsaade etmiyoruz,
çünkü iş dünyamızı sarsamazsınız"*/ demişti. Bursa Orhangazi’deki Asil
Çelik fabrikasında işçilerin itirazı ise Danıştay tarafından
reddedilmiş, yasağa karşı hukuki mücadelenin önü kapatılmıştı.


*4 42 bin *dilekçe verseniz de onlar kararı verir

Doğal ve tarihi miras ile yurttaşların yaşam alanlarını yıkıma uğruyor.
Yatırımların çevreye etkisini denetleyen yasa değiştirildi; nükleer,
hidroelektrik ve termik santrallar ve altyapı projelerinin çevreye zarar
verebilmesinin önü açıldı. Son bir yılda karara bağlanan Çevre Etki
Değerlendirmesi *(ÇED*) raporu sayısı*445 oldu*, hepsi yatırımcı lehine
sonuçlandı.*ÇED* raporlarıyla ilgili yapılması gereken halkın katılımı
toplantıları yapılmadan birçok projeye izin verildi. Valilik emirleriyle
itiraz hakkının engellenmesi hukuksuzlukları artırdı. Örneğin, Amasra
halkının karşı olduğu Hema Termik Santralı’na ilişkin daha önce*42 bin
*ayrı dilekçe veren Bartınlıların tepkisini hiçe sayan Çevre ve
Şehircilik Bakanlığı,*10 Ekim 2016*’da santral için*ÇED* olumlu kararı
verdi. Yaşam alanlarına son çare protesto yoluyla sahip çıkmak isteyen
yurttaşlara,*OHAL* gerekçe gösterilerek izin verilmiyor.


*5* Rızanız olmadan eviniz kentsel dönüşüme uğrayabilir

Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki*6306 sayılı*
Kanun’un Uygulama Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikler*27 Ekim*’de
Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmişti. Bakanlar Kurulu,
böylece kentsel dönüşümde de söz sahibi olmuş, yatırımcının önünde de
engel kalmamıştı. Bakanlar Kurulu devreye girip belli bir bölgeyi
/*"riskli alan"*/ ilan edebilecek. Bir bölgenin*yüzde 65*’i riskli
ise*100*’ü kapsama alınmış olacak.*AKP*, bu sayede tek tek bina
sahiplerinin itirazının önüne geçmeyi planlıyor.


6. İtiraz mercileri kapandı

Konuya ilişkin eski*AİHM* Yargıcı Rıza Türmen ve İstanbul Barosu’nun
eski başkanlarından ünlü hukukçu Prof. Dr. Yücel Sayman ile konuştuk.
Türmen, hukuk devletinin rafa kaldırıldığının altını çizerek,
/*"Yargının ortadan kaldırılması sorunu birkaç boyutludur. Birincisi,
yargı kararlarına karşı itiraz mercileri tamamen kapanmış durumda. Bu
noktada, yerel yargı yolları aslında mevcut değil. Şikâyetinizi,
itirazınızı ileri sürebileceğiniz bir yargı organı yok. Bir diğeri ise
yargının iktidarın bir aracı haline getirilmiş olmasıdır. Hukuk devleti
var mı, yok mu, derken neye bakacaksınız? Mahkemenin verdiği kararlara
bakacaksınız. Haksız tutuklamalar, gerekçesi 

(GugukluhayaT) AYÇA SÖYLEMEZ : AMAÇLARI ÖLMEK DEĞİL

2017-09-07 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Açlık grevindekine yaklaşım ne şekilde olmalı?
İşte bunun rehberini ilettim sizlere.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
   L2fSIJNoA0xfSNxA  




  *AYÇA SÖYLEMEZ : *AMAÇLARI ÖLMEK DEĞİL


*27.06.2017 01:48*



Nuriye ve Semih açlık grevinin*111*. gününde. Kasları vücutlarını
taşımamaya başladı. Yürümekte, duymakta, konuşmakta, su içmekte
zorlanıyorlar. Her ikisi de eğitimci, öğretmen. Amaçları sadece
yaşamlarını fiziksel olarak devam ettirmekten ibaret değil, düşünerek,
yazarak, anlatarak, öğrenerek, öğreterek yaşamaya alışkınlar.

Buraya kadar hepimiz mutabıkız ancak eylemlerinin sonucunun ne
olabileceğini konuşurken, amaçladıkları sonucun bu olmadığını unutuyoruz.

Yani; /*"Açlık grevi bir intihar biçimi değildir. Bir protesto
biçimidir. Kişi kendi iradesi ile bilinçli olarak, yiyeceği
reddetmektedir. Bu açlık grevi ölümle sonuçlanabilir. Ama temel amaç
ölüm değildir."*/

Bu açıklama, Türk Tabipleri Birliği’nin *(TTB*) *‘Açlık Grevleri
Sırasında Tıbbi Etik İlkeler ve Bunun Pratik Yansımaları’* bildirgesinden.

Aslında doktorlara yazılmış bu açıklama, Nuriye ve Semih’in neden açlık
grevinde olduğunu gözardı edenlere de bir hatırlatma gibi. *_
_*

*_Bildirge, _**_‘bırakın’_**_çağrısı yapanlara, kişinin kendi bedeni
üzerindeki iradesiyle ilgili kararın kendisine ait olduğunu anlatırken,
çağrının muhatabının açlık grevcileri değil, talebin karşılanmasında
etkili olabilecek yetkililer olduğunu da hatırlatıyor._*

Memleketin direniş tarihi, güvenlik güçleriyle işbirliği içinde olup
işkenceyi belgelemeyerek dolaylı yoldan işkenceye katılmış olan
hekimlerle dolu. (Hatta *‘Hayata Dönüş’* diye anılan operasyonda
bilgisizlik ya da kötü niyet sonucu zorla ve yanlış beslemeyle birçok
eylemcinin Wernicke Korsakoff olduğunu biliyoruz.)

Bir de son*30 yılını* hapishanelerde açlık grevcileriyle, hasta
mahpuslarla geçirmiş olan, kendini sadece tedaviye değil, bu tedaviyi
uygularken insanlığın birikimi olan tıbbi etik ilkeleri de uygulamaya
adamış hekimler var.

Açlık grevi*111*. günündeyken, Nuriye ve Semih’in sağlık durumunu
kontrolden sorumlu doktorlara, bu ilkeleri hatırlatmak isterim:

» Açlık grevcisi zihinsel olarak ehliyetli, açlık grevine kendi
iradesiyle karar vermiş, bu nedenle belirli bir zaman için yiyecek ve /
veya sıvı almayı reddeden kişidir.

» Hastanın tedaviyi reddetmesi temel bir haktır ve hekimin hastanın
arzusuna hürmet etmesi, etik olmayan bir davranış sayılamaz.

» Hekim ya da diğer sağlık personeli açlık grevinin sonlandırılması için
herhangi bir baskı yapamaz. Tedavi ya da bakım bu amaçla kullanılamaz.

» Eğer açlık grevindeki kişi, başka bir hekimin de görüşünü isterse ya
da ikinci bir hekimin tedavisini sürdürmesini arzu ederse, bu sağlanmalıdır.

» Hekim açlık grevindeki kişiyi her gün kontrol eder. Tıbbi takip
formunu doldurur. Bu formda tıbbi bilgiler dışında hastanın kendi
yazısıyla greve devam edip etmeme isteği ve bilinç kaybı durumunda
tedavi kabul edip etmeme isteği mutlaka yer almalıdır. Bütün bu
gelişmeler hekim tarafından kaydedilir ve gizliliğinden hekim sorumludur.

» Açlık grevcisinin bilinci bozulur ya da komaya girerse hekim, açlık
grevcisinin son kararına saygı göstererek tutum alacaktır. Hastanın
rızasına aykırı bir şekilde *‘zorla besleme’* etik açıdan doğru
değildir. (demek ki, hasta hakları bilinç kaybolduğunda dahi onun
rızasına uymayı geerektiriyormuş O.P.)

» Bilinci açık olan açlık grevcisi beslenmeyi reddettiğinde bu kişiler
hekimler tarafından zorla beslenmeyecektir. Bunun aksi, hem tıbbi etik
hem de hasta hakları açısından yanlış bir tutumdur.

(Umarım, bu sabah Nuriye ve Semih’in işe dönme taleplerinin kabul
edildiği haberiyle uyanırız da tüm yazdıklarım kadük olur.)

*http://www.birgun.net/haber-detay/amaclari-olmek-degil-166854.html*

 

a45UyF587661-170627161656 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/06/27  21:00 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Birsey oldurmuyorsa guclendirir.
Nietzsche
TAMAMEN YANLIS, YALAN.
. . . . . .
Birsey oldurmuyorsa, incitir, yorar, yaralar, iz birakir, asla ama asla
guclendirmez.
Cimcime
DOGRUSU BUDUR.

Hoybun (Kurtce: Xoybun) Cemiyeti

5 Ekim 1927 ye, Lubnan in Bihamdun sehrinde kurulmustur.

Bihamdun sehrinde, Kurdistan Teali Cemiyeti- Kurtcu Millet
Fikrasi-Kurtcu Milliyetci Orgutler-Irak-Iran-Suriye deki Kurtculer ve
Tasnak kokenli Ermeniler ortak duzenlenmis bir kongrede biraraya
geldiler. 45 gun suren calismanin sonunda HOYBUN adli teror orgutunu
kurdular.

Politik ve Askeri Isbirligi olarak acilanan antlasmanin ilk iki maddesi
soyle idi:

1)Her iki taraf Bagimsiz Kurdistan in ve Birle$ik Ermenistan in kurulma
hakkini karsilikli olarak taniyarak, bu hakkin savunmasi icin mumkun
olan her turlu imkani kullanarak birbirlerinin yardimina kosmayi kabul
ederler.

(GugukluhayaT) SÜPER KAHRAMAN MI DİM ERBABI MI BELLİ DEĞİL...

2017-09-06 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Daha önce dedim ya, uçmuş bunlar.
Eek kadar adamlar, devletin Cumhur-başkanı(!?), başbakanı,
bakanları, müsteşarları, hatta generalleri, koss koca Sağlık
Bakanlığı, İç İşleri Bakanlığı bunlara teslim.
Adamlar bir filmde oynuyorlar.
Kendi yazdıkları, kendi yönettikleri bir filmde baş rolde oynuyorlar.
Arzu edenler Evrenin Koruyucuları, arzu edenler Galaksinin Gardiyanları,
arzu edenler, Jeday Şövalyeleri, arzu edenler Dr. Strange'in üyesi
olduğu şu okült gizemli grubu düşünsün.
Hayal gücünüz yetmez bunların hayal ettiklerine.
Adam her gün Allahla konuşuyor, meleklerle yarenlik ediyor.
Etrafındaki insanlar bunu Allah'la, meleklerle muhabbetlerini dinliyor.

Bu muhabbetler en son ne zaman olmuştu?
Bir hatırlayın.
Bu film en son 632 yılında yaşanmış ve son bulmuştu.
Yani tercümesi adam ben peygamberim diyor.
Alo, kimse yok mu orada.
Bunlar biz Müslümanız diye ortalarda geziyor.
Sonra bana da vay kafirsin, vay dinden çıktın diye havlayıp duruyorsunuz.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      




  SÜPER KAHRAMAN MI DİM ERBABI MI BELLİ DEĞİL...

Kurşunlara mani oluyor *(INVINCIBLE*)

*ALINTI*

Bahçıvan olduğunu söyleyen bir sofiyle sohbet ediyorduk. O sofi dedi:
/*"Kurban bize bir keramet anlat."*/Bahçıvan muhabbetle elini kaldırdı
ve o sofiye dokunup dedi ki:

/*"Kerata salata! Dünyanın her tarafından insanın buraya gelip
toplanması, hiçbir davetiye gönderilmeden burada cem’ olması keramet
değil midir?"*/Ve anlatmaya başladı:

/*"Bir zamanlar biz Urfa'da işimiz olduğu için Seydâ Hazretleri’nden
izin istedik. O tarihte bu bölgede terör çoktu. Seyda Hazretleri buyurdu
ki: "*/Akşam sonu olursa gelmeyin. Sabah gelirsiniz./*" Müsaade aldık,
ayrıldık. Urfa’ya geldik. İşlerimizi gördük. Akşam vakti oldu. Sofiler:
"*/Geri dönelim," dediler. Ben de Seydâ Hazretleri’nin emrini
hatırlattım. Fakat sofiler muhabbetten duramadılar. Menzil’e dönmeye
karar verdik. Çaylar başına geldiğimizde -o zaman baraj yapılmamıştı-
yolun ortasında teroristler barikat kurmuştu. Şoförümüz barikatı aşmak
için arabaya gaz verdi. Barikatı aşamadık. Orda saklı olan teröristler
silahlarla arabamızı taradılar. Arabanın her tarafı kurşun deliği oldu.
İçerde yaralananlar vardı. Bana da çok kurşun isabet etti.

Teröristler bizi arabadan indirdiler. /*"Nereye gidiyorsunuz?"*/dediler.
Biz de, /*"Menzil’e gidiyoruz,"*/dedik. Teroristler, /*"Menzil"*/adını
duyunca korktular, kaçtılar. Arkamızdan gelen bir araba yaralıları
görünce hepimizi hastaneye götürdü. Doktor tek tek muayene etmeye
başladı. Sıra bana geldi. /*"Soyun!"*/dedi. Gömleğimi
çıkarınca*10-15*mermi yere döküldü. Doktor hayret etti! Hiçbir mermi
vücuduma girmemişti! Doktor hayretle sordu:

- Sen evliya mısın?

- Hayır, ben evliyanın bahçıvanıyım, dedim.

Tekrar Menzil'e döndüm. Seydâ Hazretleri dışarıda geziniyordu. Beni
görünce yanına çağırıp sordu:

- Sofi Nuri, teröristler sizin yolunuzu mu kesti? Biz size demedik mi
/*"gelmeyin"*/? Sofi Nuri, kurşunlar sana değmemiş mi?

- Hayır kurban, himmetinizle değmemiş, dedim.

- Sofi Nuri Senin kılını da mı kopartmamış? diye sordu.

- Himmetinizle hayır kurban, diye cevap verdim.

- E, sadatların işidir! Elhamdulillah... buyurdular.

Kaynak: (h)Seyda hz.k.s bir kerameti (sofi nurinin başından geçen) <<
abdulbaki hzkerameti << ilahi.org

Bitmeyen ürünler sürekli tükenmesini engelleyebilme kabiliyeti
(Henüz*MARVEL*serisinde bu özellikte bir karakter oluşturulamadı )

*ALINTI*

Gavsın (k.s.) vefatından sonra sadıklardan biri şu rüyayı görür:
Resulullah (s.a.v.) Sahabe-i Kiram ve Sadatların hazır olduğu mecliste
dediler: -Gavs (k.s.)'ın zahirinden ve batınından Seyyid Muhammed Raşid
hazretleri (k.s.) hariç kimse pek bir şey anlayamadı. * Genellikle
teveccüh olduğu günlerde çay verilirdi. Bir sabah halife iken Seyyid
Muhammed Raşid hazretleri (k.s.) demlenmiş çay ve şeker getirip sofiye
verdi. Herkese üçer bardak dağıtmasını emretti. Ben bu çay, bu kadar
insana yetmez diye içmeyip sonunu bekledim. Baktım ki herkes üçer bardak
çay içti. Sıra bana geldiği zaman soğumuştur diye gönülsüz olarak aldım.
Baktım ki, çay ocaktan yeni inmiş gibi sıcak. Demliğe baktım daha yan
bile olmamış, şekerde aynı. Bu halleri görünce ehhıllah'ın kadir ve
kıymetini bilip edepli olmaya gayret ettim.

Tabip ama neştersizinden

*ALINTI*

Bir gün Gavs hazretlerini (k.s.) ziyaret için iki kişi geldi. Hz. Gavs
(k.s.) bunlara memleketlerinin ismiyle hitap edip, iltifat etti. Birisi
dedi: -Efendim, bu benim kardeşimdir, delidir. Biz bunu zincirle
baglariz, derdine tibben bir çare bulamadik, en son doktor /*"Bu bizim
işimiz degil, bunu ancakhocalar iyi eder"*/dedi. Biz de sizin isminizi
duyduk ve geldik. Ben ömrümü gafletle geçirdim, yalnız dün gece bir rüya
gördüm, rüyamda tanımadığım, iri vücutlu, siyah sakallı, cübbeli,
sarıklı ve nurani bir zat odama girdi ve baş, şehadet 

(GugukluhayaT) MİCHAEL RUBİN : SADAT ERDOĞAN’IN DEVRİM MUHAFIZLARI MI?

2017-09-06 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Dikkat ederseniz, makale Recep Tayyip ERDOĞAN(RTE), SADAT ve hükumeti
uluslar arası bir suçla bağlantılandırıyor.
Aslında, bu yalnızca makale sahibine ait bir konu değil.

SADAT, hükumet ve RTE arasında organik bir bağlantı olduğu açıktır.
SADAT'ın komşu ülkelerde çatışmakta olan şeriatçı sünni guruplara
eğitim, donatım desteği verdiği çok açık.
Bunu ulusal basından zaten takip edebiliyoruz.
RTE'a ve onunla bağlantılı hükumetlere yöneltilecek Uluslararası Ceza
Mahkemesi suçlamalarından yalnızca bir tanesi bu.

Ve bu suçun kanıtlanması gerek.
Elbette bunun kanıtlanacağı yer benim makalem değil.
Bunu yapacak olan mahkeme olacak.
Ancak, görünen o ki, bu çok da zor olmayacak.

Benim endişem, boğazına kadar boka batmış Recep Tayyip ERDOĞAN(RTE) ve
onun hükumetlerinin bakanları, onun parti yetkililerinin kendilerini
kurtarmak uğruna ülkeyi yakmaya ne kadar istekli olduklarını bilmemden
kaynaklanıyor.
Daha elim ve vahim olmak üzere, halkın bir bölümü de bilinçsiz zombiler
gibi aptalca bu çetenin suçlarına sahip çıkmayı bir şeref, bir görev
zannetmekte.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      




  *MİCHAEL RUBİN : ***SADAT***ERDOĞAN’IN**DEVRİM MUHAFIZLARI**MI?*


Geçtiğimiz yaz Türkiye’de gerçekleşen darbe girişiminin yıldönümü
yaklaşırken,*Recep *Tayyip*Erdoğan *ve sıkı bir şekilde kontrol ettiği
Türk medyası tarafından ileri sürülen, o gece gerçekleşen olayların
anlatımında birçok problem hala varlığını koruyor.*Cevaplandırılmayan en
önemli sorular ise yarı askeri özel bir grup olan ve darbe gecesinde
gölgelerin arasından çıkarak, görgü tanıklarının ifadelerine göre
kalabalığın üzerine ateş açan ve Türk askeri yetkililerinin, Boğaziçi
köprüsündeki keskin nişancı ölümlerinin en az bir kısmından sorumlu
olduğundan şüphelendikleri**SADAT**’ın faaliyetleri etrafında
yoğunlaşmış durumdadır.*

*30 Mayıs 2017*

*Çeviren: Ercan Caner, *Sun Savunma Net,*1 Eylül 2017*

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı*Recep *Tayyip Erdoğan,*TBMM*’de bir
toplantı esnasında iktidardaki*AKP* milletvekillerini selamlıyor.
Ankara, Türkiye,*30 Mayıs 2017*.*REUTERS*/Ümit Bektaş,

Eski bir general olan Adnan Tanrıverdi İslamcı eğilimleri nedeniyle*1997
darbesi*sonrasında Türk Silahlı Kuvvetlerinden atılır ve*2012 yılında
SADAT*’ı kurar. Erdoğan, başarısız darbe sonrasında Tanrıverdi’yi baş
askeri danışmanı olarak göreve getirir. Ordudan atılarak*SADAT*’a
katılan birçok İslamcı eski asker de Erdoğan’ın direktifiyle yapılan bir
kanun değişikliği sayesinde, sonradan döndükleri silahlı kuvvetlerde,
erken ayrılmak zorunda kaldıkları için alamadıkları rütbelerini geri
alırlar.

Tanrıverdi ve*SADAT*hakkında geçtiğimiz yıl içinde zaman zaman kaleme
aldığım yazılar, halen görevde olan, emekli olan ve tasfiye edilen Türk
ordusu subaylarının aralarında konuştuklarından; askeri darbe
esnasında*SADAT*’ın sivillere ayrım gözetmeksizin ateş açtığını söyleyen
görgü tanıklarından; Türkiye’de görevli olan*NATO*savunma ataşelerinden
ve ilave olarak Brüksel’deki*NATO*karargahında görevli yetkililerin
söylediklerinden aktardıklarımdır. Sonuç aynıdır:*SADAT*giderek
Erdoğan’ın özel milisleri veya Türkçe karşılığı İslamcı Devrim
Muhafızları Ordusu gibi hareket etmektedir.

Humeyni ve İslam Cumhuriyeti Devrim Muhafızlarını gösteren bir poster,*8
Şubat 2015*, Frontpagemag.com

*SADAT*sizi şok etmelidir. Web sitesinde nizami, gayri nizami ve özel
harp eğitimi verdiğini ve müşterilerine her türlü harp silah, araç,
gereç, yedek parça, patlayıcı madde ve malzeme sağladıklarını ifade
etmektedir, fakat yaptıklarının bunlardan çok daha fazla olduğu
görülmektedir. Türkiye içinde dahi bu grup hakkındaki şüpheler oldukça
derindir. Örneğin, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Ali Rıza Öztürk,
İslami Devlet *(ISIS*,*DAEŞ*,*ISIL*,*IŞİD*) dahil*SADAT*’ın Suriye’deki
aşırılık yanlıları ve terör örgütlerini eğitme ve donatmasıyla ilgili
hükümete sorular yöneltmiştir. Öztürk hükümete ayrıca; Hatay’da bulunan
bir kampın milletvekilleri tarafından denetlenmesi yönündeki talebin
reddedilmesinin nedeninin*SADAT*’ın kampta olması ve silahlı eğitim
faaliyetleri yürütmesi mi olduğunu da sormuştur. Hükümet bu soruya
doyurucu bir yanıt vermemiş ve hatta Öztürk’ün yazılı soru önergesini
kayıtlardan silmiştir.

Türk subayları ve anti terör uzmanları da*SADAT*’ın Orta Asya ve
Avrupa’daki savaşçı toplama ve eğitim faaliyetleri hakkında endişelerini
dile getirmektedirler. Rusya’nın Türkiye ile geçenlerdeki uzlaşması
öncesinde Rusya Federasyonu,*Erdoğan *ve ailesinin Suriye’deki terör
örgütlerine verdiği destek hakkında Birleşmiş Milletlere sunduğu bir
rapora*SADAT*’ı da dahil etmiştir. Türk analizciler*SADAT*’ın,
Çeçenistan, Tacikistan ve Kazakistan’dan Suriye’deki en radikal Sünni
İslamcı gruplar için savaşçı toplama ve bunların Türkiye üzerinden
Suriye’ye transferine yardım ettiğine de 

(GugukluhayaT) Re: ஐAnadolu Ekspresiஐ NİHAT GENÇ : İĞRENÇLİĞİ İLE İNSANI KUSTURAN ÇİRKİNLİK

2017-09-06 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Siz arzu ederseniz, doğru İslam arayışlarınıza devam edin.
Bunda bir mahsur yok.

Ancak, bilmelisiniz ki, İslam aleminde Müslüman ilahiyatçıların doğru
İslam arayışları daha dinin peygamberi ölür ölmez başlamış ve hiç
bitmemiştir.
Ve bu güne kadar ben buldum, bu işin son noktasına ulaştım diyen pek çok
ilahiyatçı çıkmıştır.
Hatta kendilerine verdikleri lakaplar çok ama çok haddini aşan iddialar
yansıtmaktadır.
Ama çok sonra değil, hemen çağdaşı bir başka ilahiyatçı hadi ordan, ben
daha iyisini yaptım demiş ve ortalara çıkmıştır.

Bu gün medyatik ilahiyatçılara bir bakın.
Ortalarda dolaşan cemaat imamlarına bir bakın.
Din üzerine nasıl bir horoz kavgası sürüp gidiyor izleyin.

Örnek olsun, adam kendinden Kutbettdin olarak bahsedilmesine itiraz
etmemiş, yani dinin kutbu.
O derece dine hakim, dinin pusulası adam, ona bakacaksın ve dinde doğru
istikameti bulacaksın.

Nureddin, dinin nuru, yani dinin ışığı olduğunu iddia ediyor, lakabı,
mahlası bu adamın.

En son Menzilcilerin lideri, şıhı Gavs, anlamı neymiş onu da siz bulun.
Haddini fazla fazla aşan, adeta şirk koşan bir anlamı var.
Peygamberden fazla, Allaha yakın vasıflar var orada.

Bu iddiaları ben söylesem, hastir ordan pis ateist dersiniz.
Ama bu zırvaları söyleyen Gavs hazretleri olunca devleti teslim etmekte
bir an bile tereddüt etmemişsiniz.


Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
<mailto:0raj.p0y...@neomailbox.net> / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA 


Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
<mailto:0raj.p0y...@neomailbox.net> / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA 


On 6.9.2017 11:05, Numan Duman wrote:
> Nihat'ı tebrik ediyor paylaşım için teşekkür ediyorum... Buradan
> ateizm çıkarmamanı temenni ediyorum :)
>
> 5 Eylül 2017 19:50 tarihinde Oraj Poyraz at Openmail
> <oraj.poy...@openmail.cc <mailto:oraj.poy...@openmail.cc>> yazdı:
>
>
> 
>
>
>   **NİHAT GENÇ***:**İĞRENÇLİĞİ İLE İNSANI KUSTURAN ÇİRKİNLİK*
>
>
> Güya bir tarikat lideri olan *Menzil şeyhinin *torununun akıllara
> seza aynalı boncuklu sirkvari taht koltuğu Türkiye’yi şoke etti.
>
> Bu nasıl bir cüret ve küstahlık ve çirkinlikle çağdaş dünyaya
> meydan okumadır?
>
> İğrençliğiyle insanı kusturan bu çirkinlik kimin eseri?
>
> Büyük şeyhleri*1980*’li yıllarda cunta tarafından gözetim altında
> tutulmuştu ve o yıllarda müridlerine **31***Mart’ta deccal geliyor
> kıyamet kopacak, *demişti.
>
> Alkolikleri havuza atıp büyük kazandan çorba içirip tedavi
> ediyormuş’dan büyük bir keramet destanı yarattılar, bu
> saçmalıklara milyonlarca insanı inandırdılar, Türkiye,
> kurumlarıyla aydınlarıyla işte bu tımarhanelik delilere yenildi!
>
> Videoları hala dönüyor şeyhin huzurunda beş insan *‘***sürünerek’
> **şeyhlerine çay ikram ediyor, beş insan bir çayı ikram için
> timsahlar gibi sürünüyor ve buna iman ve din diyorlar.
>
> Bu gayya kuyusu cehaletin bir de devlet dairelerine bir hükümet
> politikası olarak yerleştirildiğini de düşününce **‘ölüp gidelim’
> **diyor insan.
>
> Din sömürüsüyle Mercedesler içinde bedava asalak bir hayat yaşayan
> bu insanları gördükçe, zihnim nasıl çalışıyorsa, aklıma ünlü
> Fransız edebiyatçı Lamartine geliyor.
>
> Zihnim bu alakasız gibi görünen bağlantıyı nerden nereye nasıl
> neden kuruyor?
>
> Rusya’yı *‘***yaratan adam’ **Korkunç İvan, küçük yaşta yetim
> kaldı ve yüksek soylular arasında itile kakıla bir hayatı oldu.
>
> *‘*Çarlığın’ **tacı başına takıldığında*19 yaşındaydı* ve hergün
> ağlayarak kiliseye gidip dualar ediyordu.
>
> İktidarının ilk yılı Moskova’yı yakarak bir komplo kurdular ona.
>
> Bu temiz dindar masum ve sessiz delikanlı nasıl oldu da tarihin en
> büyük zalimlerinden biri haline geldi?
>
> Asla *‘***deli’ **değildi, bugün dahi Rus halkı, gelmiş geçmiş Rus
> Tarihi’nin en büyük kahramanı olarak gösterir Korkunç İvan’ı.
>
> Baltık Deniz’inden Sibirya’ya kadar bir imparatorluk kurdu ve, Rus
> milletini tarih önüne çıkardı.
>
> Büyük soru şudur, Korkunç İvan, nasıl oldu da en gaddar
> katliamlarını çocukluğundan beri tapındığı kiliseye karşı yaptı.
>
> Kiliseleri yağmalattı, yaktı yıktı, başpiskoposları şişe geçirdi
> kızarttı, eşeğin üzerinde çırılçıplak gezdirip teşhir etti ve akıl
> almaz işkencelerle rahipleri soytarıdan beter yaptı.
>
> Çünkü Korkunç İvan, halk ekmek bulamazken kilisenin bedava asalak
> bir hayat yaşayıp üstelik krallığına karşı suikast ve kumpaslar
> yaptığını biliyor ve hazmedemiyordu.
>
> Korkunç İvan, asla d

(GugukluhayaT) HAYVAN KESERKEN MORFİNE GEREK YOK, BESMELE YETER

2017-09-05 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Tamam endorfinler morfinlerle benzeşen moleküllerdir.
Esasen morfinler endorfinlere benzediği için uyuşturucu ve keyif verici
etkileri vardır.
Morfinler endorfin reseptörlerine bağlanır.
Ve etkilerini bu şekilde ortaya çıkarır.

Peki, hayvan kesimi sırasında, sonrasında endorfin salınımının misli
misli artması ne anlam taşır?
_*Bu hayvanların kendi kendilerini uyuşturduklarını ve artık acı
duymadıkları anlamına mı gelir, yoksa tam tersine hayvanların çok
şiddetle acı çektiklerini mi gösterir.*_
Elbette doğru cevap hayvanlar çok şiddetle acı çektikleri için beyin
endorfin salgılamaktadır.
Beynin koruyucu bir refleksidir endorfin salınımı, yani hayvan acı
çektiği için endorfin salınmaktadır.
Neden sonuç ilişkisini araştırdığımızda böyledir.

Peki bu durumda bu hayvanların hiç acı çekmediklerine güvenebilir miyiz?
Bunu denemek çok kolay?
Halep oradaysa malum arşın burada.
Öyle uzun boylu boynunu kesmeye canını almaya gerek de yok.
Bir ağrı modeli oluştururuz.
Bunu insanda uygulayacağımız için insaflı bir model olmasına dikkat ederiz.
Yaşam tehlikesi yaratmasın, geri dönüşümlü olsun isteriz.
Örneğin, acı şiddeti çok fazla olan standart acı biberler kullanabiliriz.
Ya da çok fazla ağrı verdiği bilinen Kutu Deniz Analarının
flagellerinden çok küçük bir parçayı çok küçük bir alana temas
ettirebiliriz.
Denekler kimler mi olur?
Elbette bu sözde bilimsel çalışmayı yapan, yayınlayan ve hiç utanmadan
ardında duran sözde bilim ekibi olmalı.
Deneyden önce, deney sırasında, ve sonrasında endorfinlerini ölçeriz.
Sonra da aynı zamanda ağrı uyaranı sırasında ölçülen endorfin
seviyesiyle eş zamanlı olarak hissedilen ağrı belirli bir ölçekte
deneklere sorulur.

Bakalım salgılanan endorfin bunların çektiği ağrıyı tamamıyla ortadan
kaldırmış mı?

HA, bir de helal kesimde çekilen besmelelerin, salavatların endorfin
salınımını artırdığı iddiası var.
Ki işin bu tarafı kendi yaptıkları deneylerde tamamıyla boşlukta kalmış.
Biz bunu da deneyimize dahil edebiliriz.

Aslında daha da kaba saba İslami bir yoldan da gitmek mümkün.
Bunları besmeleler, salavatlar eşliğinde ciddi bir batın ameliyatına
tabii tutumak da mümkün.
Bakalım besmele, salavat ağrı kesici etki yapıyor mu?

Yıl 2017 ve biz işte böyle salak salak işleri konuşuyoruz.
Ve merak etmeyin, ben daha önce Citation Index taraması yaptım.
Böyle saçma salak çalışmaların yayınlandığı başka üniversiteler ve
hakemli yayınlar var.
Bunlar Suudi Arabistan, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır benzeri
ülkelerin üniversitelerinde yapılan çalışmalardır.
Bir de batıda ilahiyat bölümlerinde böyle saçma salak işlerle uğraşırlar.
Evet, batının da az manyakları yok değil.

Ama emin olun kimse hiçbir dilde, hiçbir dinin duasını ederek ağrısız
ameliyat olmaya, ya da etmeye cür'et edememiştir henüz.
Hipnozla bir şeyler deneyen kısmi başarılar elde edenler vardır.
Ancak, bunda da batına, göğüs, kafa içi gibi boşluklara yönelik ciddi
ameliyatları kimse denemeye dahi cüret edememiştir.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      




   HAYVAN KESERKEN MORFİNE GEREK YOK, BESMELE YETER

*04.09.2017*

Harran Üniversitesi’nde hayvan kesimi üzerine araştırma yapan
veterinerler, helal kesimin hayvanın rahatlayarak ölmesini sağladığını
ileri sürdü.

Cumhuriyet'ten Sinan Tartanoğlu'nun haberine göre *‘Dünyanın düz
olduğu’* yönündeki internet tartışmasının yeniden gündeme sokulmasının
ardından, Urfa’daki Harran Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi öğretim
üyeleri, kurban bayramında hayvanlara acı çektirildiği yönündeki
tartışmalara *‘son nokta’*yı koydu. Prof. Dr. Gürbüz Aksoy, Prof. Dr.
Faruk Süzergöz ve Araştırma Görevlisi Pelin Polat, helal kesim
sırasında, yani besmele ile yapılan kesimde, hayvanların ağrı dindirici
ve sakinleştirici etkisi olan beta endorfin hormonu salgıladıklarını, bu
hormanın morfinden*30 kat* daha etkili olduğunu ileri sürdü.

Harran Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nden Prof. Dr. Gürbüz Aksoy,
Prof. Dr. Faruk Süzergöz ve Araştırma Görevlisi Pelin Polat, hayvanların
helal yöntemlerle kesimi sırasında acı çekip çekmediğini araştırdı.
Çalışmanın sonunda, helal kesim sırasında ağrı dindirici ve
sakinleştirici etkisi ile bilinen ve vücutta üretilen /*"beta endorfin
hormonu"*/ seviyelerinde artış belirlendiği ifade edildi. Helal kesim
öncesi, helal kesim sırası, helal kesimden*3 dakika* sonrasında yapılan
beta endorfin analizlerinde, hormon seviyesinin kesim öncesinde alınan
değerlerinin kesim esnasında alınan kan örneklerinde iki katına çıktığı,
kesimden*3 dakika* sonra ise yaklaşık*4 katına* çıktığının belirlendiği
bildirildi. Çalışmada, beta endorfin hormonunun, ağırı kesici
özelliğinin, morfin olarak bilinen ağrı kesiciye göre*30 kat* daha fazla
olduğuna da vurgu yapıldı, helal kesimde beta endorfin hormonu sayesinde
hayvanların sakinleştiği dile getirildi.


‘*Avrupa’*ya 

(GugukluhayaT) NİHAT GENÇ : İĞRENÇLİĞİ İLE İNSANI KUSTURAN ÇİRKİNLİK

2017-09-05 Başlik Oraj Poyraz at Openmail




  **NİHAT GENÇ***:**İĞRENÇLİĞİ İLE İNSANI KUSTURAN ÇİRKİNLİK*


Güya bir tarikat lideri olan *Menzil şeyhinin *torununun akıllara seza
aynalı boncuklu sirkvari taht koltuğu Türkiye’yi şoke etti.

Bu nasıl bir cüret ve küstahlık ve çirkinlikle çağdaş dünyaya meydan
okumadır?

İğrençliğiyle insanı kusturan bu çirkinlik kimin eseri?

Büyük şeyhleri*1980*’li yıllarda cunta tarafından gözetim altında
tutulmuştu ve o yıllarda müridlerine **31***Mart’ta deccal geliyor
kıyamet kopacak, *demişti.

Alkolikleri havuza atıp büyük kazandan çorba içirip tedavi ediyormuş’dan
büyük bir keramet destanı yarattılar, bu saçmalıklara milyonlarca insanı
inandırdılar, Türkiye, kurumlarıyla aydınlarıyla işte bu tımarhanelik
delilere yenildi!

Videoları hala dönüyor şeyhin huzurunda beş insan *‘***sürünerek’
**şeyhlerine çay ikram ediyor, beş insan bir çayı ikram için timsahlar
gibi sürünüyor ve buna iman ve din diyorlar.

Bu gayya kuyusu cehaletin bir de devlet dairelerine bir hükümet
politikası olarak yerleştirildiğini de düşününce **‘ölüp gidelim’
**diyor insan.

Din sömürüsüyle Mercedesler içinde bedava asalak bir hayat yaşayan bu
insanları gördükçe, zihnim nasıl çalışıyorsa, aklıma ünlü Fransız
edebiyatçı Lamartine geliyor.

Zihnim bu alakasız gibi görünen bağlantıyı nerden nereye nasıl neden
kuruyor?

Rusya’yı *‘***yaratan adam’ **Korkunç İvan, küçük yaşta yetim kaldı ve
yüksek soylular arasında itile kakıla bir hayatı oldu.

*‘*Çarlığın’ **tacı başına takıldığında*19 yaşındaydı* ve hergün
ağlayarak kiliseye gidip dualar ediyordu.

İktidarının ilk yılı Moskova’yı yakarak bir komplo kurdular ona.

Bu temiz dindar masum ve sessiz delikanlı nasıl oldu da tarihin en büyük
zalimlerinden biri haline geldi?

Asla *‘***deli’ **değildi, bugün dahi Rus halkı, gelmiş geçmiş Rus
Tarihi’nin en büyük kahramanı olarak gösterir Korkunç İvan’ı.

Baltık Deniz’inden Sibirya’ya kadar bir imparatorluk kurdu ve, Rus
milletini tarih önüne çıkardı.

Büyük soru şudur, Korkunç İvan, nasıl oldu da en gaddar katliamlarını
çocukluğundan beri tapındığı kiliseye karşı yaptı.

Kiliseleri yağmalattı, yaktı yıktı, başpiskoposları şişe geçirdi
kızarttı, eşeğin üzerinde çırılçıplak gezdirip teşhir etti ve akıl almaz
işkencelerle rahipleri soytarıdan beter yaptı.

Çünkü Korkunç İvan, halk ekmek bulamazken kilisenin bedava asalak bir
hayat yaşayıp üstelik krallığına karşı suikast ve kumpaslar yaptığını
biliyor ve hazmedemiyordu.

Korkunç İvan, asla dinden çıkmadı, defalarca din adamlarını sarayında
topladı ve en girift dini sorunları tartıştı, mesela, sadece ağızdan
çıkıp söylenen iman’a inanmıyordu, iman *‘***amel***’*dir, diyordu, ki
tacını da zaten başına kilise koymuştu.

Hayat ona acı çıplak gerçeği öğretmişti, bir tarafta halk açlıktan
ölürken bir tarafta imtiyazlı ve bolluk içinde yaşayan kiliseyi gördü,
ve hayatı boyunca kilise hiyerarşisine ve kilise gücüne ve kilisenin
imtiyazlı konumuna üstelik tarihlerin hala anlatmakla bitiremediği
zalimliklerle karşı çıktı.

Korkunç İvan’ın kiliseye karşı zalimliğe varan bu savaşı olmasaydı
Ruslar ya Kırım Tatarları’nın ya da Polonyalılar’ın egemenliğinde
steplerde yaşayan aç ve zavallı köylüler olarak yaşayacak ve tarih bugün
dünyaya meydan okuyan bir Rus Halkı’nı tanımayacaktı.


**ONLARCA CİLTLİK OSMANLI TARİHİ YAZACAK KADAR BOŞ VAKTİ OLMUŞ***?*

Kiliseye karşı savaşı Korkunç İvan’dan sonra *‘***bayrak’ **haline
getiren ve insanlık ve uygarlığın önünü açan Fransız İhtilali’dir.
Dört-beş yıllık gibi kısa sürede kilise mallarına el koydu, rahiplerini
giyotine götürdü, kilisenin ikibin yıllık tarihinde kilisenin varlığına
en sert korkuları yaşattı. Fransız ihtilalinde halk önderlerinden
Marat’ın lafı meşhurdur: *‘***yüzbin kelle düşecek!’***.*

Çok geçmeden Fransız ihtilali Cumhuriyetçiler’in elinden çıkıp tekrar
monarşist ve kralcıların eline geçti, imtiyazlı sınıflar ve kilise eski
iktidar rahatlığına kavuştu.

Fransız İhtilali akim kaldı imparatorluk yeniden kuruldu, biri*1830*,
diğeri,*1948 ve* diğeri ünlü Paris Komün’ü ayaklanmasıyla
imparatorluk’un önü üç defa sert bir şekilde kesildi.

Cumhuriyetçi ve sosyalistler üçünde de ağır yenilgiler aldı, Paris
komünün de ise otuzbin (diyen var yetmişbin diyen var) insan katledildi.

Fransız İhtilali Bastil’i mahkumları serbest bırakmak için basmadı, o
sırada Bastil’dekimahküm sayısı beşi onu dahi geçmiyordu, Bastil, askeri
**‘mühimmat***’*ı ele geçirmek için basıldı.

Paris Komünü’nün harekete geçmesini tetikleyen de aynı şeydir, Prusya
savaşında kullanılan toplar, ki, çoğunun parasını halk vermişti, bu
topları hükümete vermemek için Paris Komünü, yani varoşlarında
örgütlenen yoksul halk harekete geçmiş ve topları hükümete teslim
etmeyip o topların gücüyle Paris’te ömrü kısa süren sosyalist tarihin o
meşhur Paris Komünü’nü iktidar yapmıştır.

Yoksul halk kiliseden nefret ediyordu, asalak yaşıyorlar ve otoriteye
boyun eğen çocuklar yetiştiriyorlar diye isyan ediyordu, Paris komünün

(GugukluhayaT) GAMZE KOLCU : CEZAEVİNDEKİ HASTANEDELER

2017-09-02 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
 




  GAMZE*KOLCU : *CEZAEVİNDEKİ HASTANEDELER

*30 Temmuz 2017*

*OHAL* kararnameleriyle ihraç edilmelerinin ardından /*"İşimi
istiyorum"*/ talebiyle başlattıkları açlık grevi bugün*145*’inci gününe
giren tutuklu akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça, cuma
gecesi Sincan Cezaevi Kampüsü Hastanesi’ne götürüldü. Avukatları
/*"Zorla sedyeye bağlanıp götürüldüler"*/ dedi.

*AVRUPA* İnsan Hakları Mahkemesi’nin *(AİHM*) talebi üzerine,*26
Temmuz*’da tutuldukları cezaevinden Ankara Numune Hastanesi Sağlık
Kurulu’na götürülen akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih
Özakça’nın sağlık durumları hakkında rapor alınmıştı. İki eğitimcinin
cezaevi hastanesine naklinde bu rapor gerekçe gösterildi. Avukatları
cuma gecesi yaşananları, önceki günkü görüşte öğrendiler. Özakça ve
Gülmen’in avukatı Ebru Timtik, /*"Açlık grevinin 143’üncü gününde bir
insanı zorla sedyeye bağlayarak, bir diğerini ise çarşafa sararak
hastaneye götürmek insanlık dışı bir eylem"*/ dedi.


*MÜDAHALE ETTİRMEDİLER*

Gülmen ve Özakça’nın hastanede tutulduğunu ancak bilinçleri açık olduğu
için herhangi bir müdahaleye izin vermediklerini belirten avukatları
Timtik, Hürriyet’e şunları anlattı:

/*"Kurul, ‘iki insan hayati tehlike altındalar. Hapishanede ve yalnız
başlarına kalamazlar’diyor. Ancak aynı kurul, ‘Tutukluluklarının
ertelenmesine gerek yoktur’hükmünde de bulunuyor. Ortada çok önemli
hukuk garabeti var. Nuriye ve Semih tutuklu oldukları için onların
tahliyesine ancak bir mahkeme karar verebilir. Tutuklamanın ne zaman
yapılacağına karar vermek onların haddine değil, mahkemelerin kararıdır.
Yarın (bugün) mahkemeye gideceğiz ve raporu göstereceğiz. ‘Onların
dışarı çıkabilmesinde yetkisi olan sadece sizsiniz. Bu hakkınızı
kimsenin gasp etmesine izin vermeyin’ diyeceğiz. Mahkemeye
sorumluluklarını hatırlatacağız. Bugün ayrıca AİHM’ye yaptığımız acil
tedbir talepli başvurumuzu raporlar ışığında yineleyeceğiz. Cuma
gecesinden bu yana hastanede tutuluyorlar. Nuriye’nin de Semih’in de
bilinçleri son derece yerinde ve açık olduğu için bedensel herhangi bir
müdahale yapılmasına izin vermiyorlar."*/


*SARILMAYA KIYAMAZKEN*

Semih Özakça’nın kendisi gibi açlık grevinde olan eşi Esra Özakça, zorla
hastaneye götürme haberini duyduğunda çok üzüldüğünü belirtti. Esra Özakça,

/*"Ardı ardına yaşadığı ikinci şiddet vakası. */

/*Zor kullanılarak sedyeye bağlamışlar. */

/*Biz görüştüğümüzde sarılmaya bile kıyamazken eziyet ediyorlar. */

/*Nuriye ve Semih’in daha fazla sahiplenilmesi gerekiyor"*/

dedi.


*AVUKAT TEPKİSİ*: *‘BU MU HEKİMLİK’*

*AVUKAT* Selçuk Kozağaçlı da sosyal medya hesabı Twitter üzerinden,

/*"30 günde 21 uzman doktor; */

/*7 rapor, 3 muayene. */

/*Ortak görüş: */

‘/*Hayati tehlike, kalıcı sakatlık riski.’ */

/*Neyi bekliyorsunuz? */

/*Ne bekliyorsunuz! */

/*Tam teşekküllü kurul konuşmuş: */

‘/*Yaşamı tehlikede, */

/*yalnız kalamaz, */

/*hapiste kalamaz.’ */

/*Ne yapalım? */

‘/*Hastanede tutuklu tutun!*/

’ /*Bu mu hekimlik?"*/

mesajı paylaştı.

*http://www.hurriyet.com.tr/cezaevindeki-hastanedeler-40535557*

 

a45UyF587661-170731160918 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/07/31  17:34 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Butun bir hasat,bir kivilcim yuzunden elden gidebilirmis..

Anlamli sozler

Turkler kendi gucleri ile adam olamaz.
Ingilizler elimizden tutup bizi kurtaracak.

Yazar Refi Cevat Ulunay -21.05.1919

Turker Erturk: MUAVENET.
Kasten vurdular-Mesaj verdi-Mesaj anlasilmadi

1 Eki, 2015

Muavenet in 2 Ekim 1992 de Display Determination-92 (Kararlilik
Gosterisi-92) adli NATO tatbikati sirasinda Ege de ABD ucak gemisi
Saratoga nin atesledigi 2 adet Sea Sparrow hava savunma fuzesiyle
vurulmasinin uzerinden tam olarak 23 yil gecti.

Fuzeler geminin kalbi sayilabilecek kopruustu ve SHM (Savas Harekat
Merkezi) gibi yerlerin yakinina isabet etti. Fuzelerin isabeti sonucunda
geminin komutani Deniz Kurmay Yarbay Kudret Gungor dahil olmak uzere 5
sehit ve 22 yarali verdik. Donemin ABD Disisleri Bakani Lawrence
Ealeburger haberi Washinton Buyukelcimiz Nuzhet Kandemir e geminizi
batirdik ozur dileriz diye iletti.

Olay gece yarisi yesil periyot olarak adlandirilan tatbikat disi
bolumunde meydana geldi. Saratoga ve Muavenet Ege de Saroz Korfezi
yaklasma sularindaydilar. Bildiginiz gibi Ege nin her iki tarafi NATO
muttefikleriyle (Turkiye ve Yunanistan) cevrilidir. Ayrica civarda
tatbikati veya ABD gemilerini yakindan izleyen Rus ve Cin harp gemileri
mevcut degildi. Bunun anlami Saratoga dahil ABD harp gemilerinin yuksek
hazirlik durumunda veya tetikte olmasini gerektiren herhangi bir durum
yoktu.

KASTEN VURDULAR

Sea Sparrow satihtan havaya atilan, 19 km. menzile sahip, 231 kg
agirliginda, 3,6 metre boyunda ve yakla$ik 170 bin ABD dolari maliyete
sahip yari aktif radar gudumlu bir fuzedir. Sea Sparrow bir hava savunma
fuzesi olmasina ragmen satihtan 

(GugukluhayaT) 30 Ağustos Zafer Bayramınız kutlu olsun...

2017-08-30 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Sayın Guguklu Hayat Grubu Uyeleri,

Ulusumuzun milli mücadele sürecindeki en büyük adımı olan Büyük Taarruz
Zaferinin 90. yıl dönümünde,
Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yüce ordumuzun elde ettiği zaferi bir
​​kez daha gururla kutlar,
vatanı uğruna canlarını feda eden aziz şehitlerimizi bir kez daha
saygıyla anıyoruz.
 

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      

a45UyF587661-170830143832 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/08/30  16:37 24  44 

Grup eposta komutlari ve adresleri  :   
Gruba mesaj gondermek icin  :   ozgur_gun...@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin:   ozgur_gundem-subscr...@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin   :   ozgur_gundem-unsubscr...@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin :   ozgur_gundem-ow...@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz   :   http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz :
http://orajpoyraz.blogspot.com/






 

-- 
You received this message because you are subscribed to the Google Groups 
"Gugukluhayat" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email 
to gugukluhayat+unsubscr...@googlegroups.com.
To post to this group, send email to gugukluhayat@googlegroups.com.
Visit this group at https://groups.google.com/group/gugukluhayat.
For more options, visit https://groups.google.com/d/optout.


(GugukluhayaT) ÖZGEN ACAR : TÜRKİYE RABİA CUMHURİYETİ’NE DOĞRU! (3)

2017-08-30 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
 




  ÖZGEN ACAR : TÜRKİYE RABİA CUMHURİYETİ’NE DOĞRU! (*3*)

*22 Ağustos 2017 *



*AKP*eski*MKYK*üyesi Ayhan Oğan’ın /*"Yeni Devlet kuruyoruz. Kurucusu
Erdoğan!"*/sözleri olağanüstü tepki çekti.*AKP*Reis-i Umumisi, yıllardır
/*"Yeni Türkiye’yi kuracağız!"*/demiyor mu? İkisi arasında ne fark var?

16 Nisan*’daki halkoylamasından /*"evet"*/sonucu çıktıktan sonra
Mustafa Kemal Atatürk’e, özellikle heykellerine saldırılar artmaya
başladı.yatayGeçen hafta Atatürk heykellerine saldırılardan örnekler
vermiş, saldırganların /*"akıl hastası"*/oldukları gerekçesiyle yasal
işlem yapılmadığından söz etmiştik. Oysa /*"Atatürk’ü Koruma
Yasası"*/yürürlükteydi! Saldırılar geçen hafta da sürdü…

Diyarbakır Merkez Yenişehir ilçesindeki Şeyh Sait Meydanı’nda bulunan
Atatürk Anıtı’na İbrahim Yeşil *(30*) çekiçle saldırdı. Yeşil,
/*"Atatürk heykelini put olarak gördüğüm ve Allah rızası için eylemi
gerçekleştirdim!"*/dedi. Hayrettir /*"Atatürk’ü Koruma
Kanunu’na"*/muhalefetten tutuklandı!

/*"Başkomutanlık Zaferi’nin"*/yıldönümünde Atatürk, Zonguldak’ı*26
Ağustos 1931*’de ziyaret ettiğinde kendisini karşılayan*5
yaşındaki*Ayten Alper /*"Hoş geldin Gazi babam"*/diyerek çiçek vermişti.

Şimdi*91 yaşında*olan Alper’in o anını yansıtmak amacıyla, Zonguldak
Belediyesi, o noktaya*1.20*m yüksekliğinde bir tunç heykel dikmişti. Ne
var ki bilinmeyen kişilerin saldırısında heykelin kol ve çiçek bölümü
kırıldı.

***

Ağzına Atatürk adını almayıp Gazi Mustafa Kemal demekle
yetinen*AKP*Reis-i Umumisi,*26 Ağustos*’ta /*"Başkomutanlık
Zaferi’ni"*/kutlamak yerine Malazgirt’in bir Müslümanlık zaferi olduğunu
düşünerek Isparta’da şöyle konuştu:

"Eğer ecdadımız başka türlü düşünseydi, Sultan Alpaslan Malazgirt’e
kendisininkinden*3-4*kat büyük bir ordunun karşısına çıkmaya cesaret
edebilir miydi? Bu sene*26 Ağustos *kutlamalarında inşallah Malazgirt’teyiz.

Sultan Fatih dünyanın en muhkem surlarının üzerine atını sürmeye cesaret
edebilir miydi?" (Fatih atını surlara mı, denize mi sürdü? Attan düşen
çağdaş sultan kim?)

***

Bizans İmparatoru Romanos Diogenes, Malazgirt’e*70 bin*, Selçuklu
Sultanı Alpaslan ise*40 bin *kişilik orduları ile gelmişlerdi. Bizans
ordusunda, Trakya’da yaşayan, Hıristiyanlığı kabul etmiş Peçenek ve Uz
Türkleri de vardı.

Alpaslan, casuslarını gönderip /*"Türk"*/olduklarını anımsatarak, savaşa
kendi yanlarında katılmalarını önerdi. Diyogenes’in askerleri, taktik
gereği geri çekilen Selçukluların peşinden gittiklerinde tuzağa düşmüşlerdi.

Hıristiyan Peçenek ve Uz Türkleri de Selçuklu ordusuna katıldılar. Bu
arada Ortodoks Bizans’la /*"mezhep ayrılığı"*/yaşayan Ermeni güçleri de
savaştan çekildiler!

***

Atatürk, /*"Nutuk’ta"*/*26 Ağustos*’u özetle şöyle anlatır:

"(…) Muhalifler ordunun çürüdüğünden, kıpırdayacak durumda olmadığından,
böyle karanlık ve belirsizlik içinde beklemenin sonucunun felâketten
ibaret olacağı yolundaki propagandalarına alabildiğine hız vermişlerdi.

Gerçi, Meclis’te bu düşünce akımının bıraktığı yankılar, zaten
düşmanlardan fazlasıyla gizlemek istediğim taarruz bakımından
yararlıydı. Fakat bu olumsuz propaganda en yakın ve en inanmış kimseler
üzerinde bile kötü etkisini göstermeye başlamış, onlarda da
kararsızlıklar uyandırmıştı.

Onları da yakında yapacağım taarruz konusunda ve *6*–*7 gün*içinde
düşmanın ana kuvvetlerini yeneceğime olan güvenim hususunda aydınlatmayı
ve yatıştırmayı gerekli buldum. Bunu da yaptıktan sonra Ankara’dan
ayrıldım. (…)

(…) Benim Ankara’dan ayrılacağımı bilenler, burada imişim gibi
davranacaklardı. Hatta gazetelerde benim Çankaya’da çay ziyafeti
verdiğimi de ilân edeceklerdi.

Bir gece otomobille Tuz Çölü üzerinden Konya’ya gittim. Konya’ya varır
varmaz telgrafhaneyi kontrol altına aldırarak Konya’da bulunduğumun da
hiçbir yere bildirilmemesini sağladım.

*26 Ağustos 1922 sabahı*düşmana taarruz için Cephe Komutanı’na emir
verdim.*26 Ağustos *sabahı Kocatepe’de hazır bulunuyorduk. Sabah
saat*5.30*’da topçu ateşimizle taarruz başladı. (…)

*30*Ağustos’ta yaptığımız savaş sonunda, düşmanın ana kuvvetlerini yok
ettik ve esir aldık. Düşman ordusunun Başkomutanlığını yapan General
Trikopis de esirler arasına girdi. (…)"

***

Bu iki kıyaslama kimin /*"racon"*/kestiğini, kimin mangalda kül
bırakmadığını göstermiyor mu?

*ozgena...@gmail.com*

*http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/808432/Turkiye_Rabia_Cumhuriyeti_ne_Dogru___3_.html*

 

a45UyF587661-170827223336 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/08/30  09:03 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Mutluluk her seyden once vucut sagligindadir.

Curtis

Iste bunlar, Allah in ayetleridir ki, onlari sana hak olarak okuyoruz.
Hal boyle iken Allah tan ve onun ayetlerinden sonra hangi hadise/soze
inaniyorlar? !

Casiye Suresi 6

Sismanlarin Dunyaya Katkilari

24 Temmuz 2013

SON yillarda sismanlara sisman demek yerine kilolu , obez falan deniyor.
Burada amac bu insanlarin 

(GugukluhayaT) İLAHİYAT MEZUNU FELSEFECİ PROFESÖR: DEİZMİN (DİNSİZ TANRI İNANCI) YAYGINLAŞMASI NORMAL

2017-08-29 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
 




  İLAHİYAT MEZUNU FELSEFECİ PROFESÖR: DEİZMİN (DİNSİZ TANRI İNANCI)
  YAYGINLAŞMASI NORMAL


(GugukluhayaT) TEĞMEN ÇELEBİ'DEN ADALET KURULTAY'INDAKİ TOPLANTIYA TEPKİ: BİZ ŞEYH ŞIH HİKAYESİ ARAMIYORUZ

2017-08-29 Başlik Oraj Poyraz at Openmail




  /*TEĞMEN ÇELEBİ'DEN ADALET KURULTAY'INDAKİ TOPLANTIYA TEPKİ: BİZ ŞEYH
  ŞIH HİKAYESİ ARAMIYORUZ*/

28.08.2017*21:06*

Teğmen Çelebi'den Adalet Kurultay'ındaki toplantıya tepki: Biz şeyh şıh
hikayesi aramıyoruz

*CHP*’nin Çanakkale’de organize ettiği Adalet Kurultayı’nda Said Nursi
üzerine övgü içeren toplantı düzenlenmesine Mehmet Ali Çelebi'den tepki
geldi.

*CHP*'nin Adalet Kurultayı tüm hızıyla devam ederken, Kurultay
içerisinde gerçekleşen bazı toplantılar tartışmalara yol açıyor.


Kurultay programı içerisinde bulunan bir çalıştayda Yeni Asya Gazetesi
Genel Yayın Müdürü Kazım Güleçyüz, *Said-i Nursi üzerine bir sunum*
yaptı. Sosyal medyaya görüntülerin de yansıdığı çalıştayla ilgili
hem*CHP* içinden hem de*CHP* dışından tepkiler geldi.


Kazım Güleçyüz Twitter’dan gelen tepkilere yanıt verdi. Güleçyüz;

Adalet Kurultayında Said Nursî'den satırlar okumamız ve*CHP*'lilerin
ilgiyle dinlemesi Aydınlıkçıları çileden çıkarmış. Bu öfke sağlığa zarar

— Kâzım Güleçyüz (@gulecyuzk)*28 Ağustos 2017
*



*CHP PM* Üyesi Teğmen Mehmet Ali Çelebi, çalıştay ilgili, Kazım
Güleçyüz’ün bu ifadelerini alıntılayarak duruma itiraz etti.

Yanlış: tüm*CHP*'liler rahatsız oldu. Biz şeyh şıh hikayesi
aramıyoruz, çağdaş Türkiye'yi arıyoruz. Ve evet: Mustafa Kemal'in
askerleriyiz! *https://t.co/B9Db94DbLs*

— Mehmet Ali Çelebi (@tgmcelebi)*28 Ağustos 2017
*

*/http://www.abcgazetesi.com/tegmen-celebiden-adalet-kurultayindaki-toplantiya-tepki-biz-seyh-sih-hikayesi-aramiyo-62850h.htm/*

 

a45UyF587661-170829104223 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/08/29  15:09 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

PAYDOS
. . . . . .
Paydos bundan boyle cilginliklara!
Sert konusmaya basladi aynalar,
Yetisir kostum askin pesi sira;
Bitirdi beni bu icki, bu kumar.
Ne saklayayim gaflet ettigimi,
Elimle batirmisim gencligimi;
Binip gidecegim en guzel gemi!
Aldigini geri vermez dalgalar.
Meyhaneler, sabahci kahveleri,
Cumle es dost, sair, ressam serseri,
Artik cumbuste yoksam geceleri
Sanmayin tarafimdan hiyanet var.
Yas ilerliyor... Artik gecti bizden;
Kisi ev bark edinmeli vakitken.
Gun gelince biz degil miyiz olen?
Cenazemiz yerde kalmasin dostlar!

Cahit Sitki TARANCI

Gazze de oruclu Muslumanlarin basina gokten ates yagarken, biz burada
luks ve israfli iftar ziyafetleri veriyoruz.
Bu Ramazan da iman ve Kur an hizmetleri acisindan bosa gecti.

Mehmet Sevket Eygi
Murtecilerin cok sevdigi ve onemsedigi fikir adami.

Kur an daki Celiskiler Ve Nedenleri (2)
Islamin Daha Ilk Baslarinda Goze Batar Olmustur

Islam kaynaklarindan ogrenmekteyiz ki, Kur an daki celiskiler, Islamin
daha ilk anlarindan itibaren fark edilir olmustur. O kadar ki, Muhammed
in verdigi emirlerin birbirini tutmamasi ve ornegin bir gun helal bilip
izin verdigi seyi, bir baska gun haram saymasi ya da yasaklamasi,
cevrede dedikodu konusu olmustur. Birtakim kisiler acikca soyle
konusmaya baslamislardir: Muhammed bugun emrettigini yarin yasaklayarak
ashabiyla alay ediyor. Bunu soylerlerken Muhammed i iftiraci olarak
tanimlamislardir.(1) Muhammed, o donemde henuz guclu durumda olmadigi ve
bu nedenle bu gibi kisilere karsi siddet yoluna basvuramayacagini
bildigi icin, buyruklarin Tanri tarafindan konup, gerektiginde Tanri
tarafindan kaldirildigina dair Kur an a ayetler koymustur. Bunlardan
biri soyledir:

Biz bir ayetin yerine baska bir ayeti getirdigimiz zaman —ki Allah, neyi
indirecegini cok iyi bilir- Sen ancak bir iftiracisin dediler... (Nahl
Suresi, ayet 101).

Soylemeye gerek yoktur ki, boyle bir ayet, hani sanki Tanri yanlis hukum
indirirmis de, bir baska hukumle bu yanlisligi giderirmis gibi bir
tanima sokmak bakimindan daha da olumsuz bir sonuc yaratmaktadir.
Muhammed, giderek guclendikten sonra, yumusak tutumunu degistirmis ve
kendisi hakkinda bugun emrettigini yarin yasaklayarak ashabiyla alay
ediyor seklinde konusanlarin hakkindan gelmesini bilmistir.

Bundan dolayidir ki, Muhammed in hayatta bulundugu sure boyunca, hic
kimse Kur an da ki celiskileri ortaya koymak cesaretini gosterememistir.
Fakat, onun olumunden hemen sonra, celiskiler ve tutarsizliklar seriat
uygulayicilarini bir hayli ugrastirmis ve guc durumlarda birakmistir.
Ornegin, Ashab-i Kiram bu yuzden pek cok sorunu cozumleyememis, cogu
zaman caresizlik icinde bocalamistir. Ilerideki bolumlerde, celiskilerin
yarattigi kotu sonuclari belirtirken gorecegiz ki, Halife Osman b. Aftan
bile, Kur an daki iki ayetin birbiriyle catisir olmasi yuzunden belli
konularda fetva verememis ve cogu zaman isi askiya alip geciktirmek
(talik etmek) zorunlulugunda kalmistir. Ornegin, bir kez kendisine iki
kardesin mulk-i yeminde birlikte yemin edip edemeyecekleri sorulmus, o
da, Ne bileyim? Bunu bir ayet helal, obur ayet de haram 

(GugukluhayaT) ERDAL ATABEK : METAL YORGUNLUĞU DEĞİL HARAMIN AĞIRLIĞI

2017-08-29 Başlik Oraj Poyraz at Openmail




  ERDAL ATABEK : METAL YORGUNLUĞU DEĞİL HARAMIN AĞIRLIĞI

*erdala...@superonline.com  28 Ağustos
2017 Pazartesi*



Haram, taşınması ağır bir yüktür.

Dinin yasakladığı işler ya da nesneler haram sayılır.

İnançlı kişinin de haram olan işlerden,

nesnelerden uzak durması gerekir.

Böyle midir? Böyledir.

Peki, yalan söylemek haram mıdır?

Haramdır?

Kul hakkı yemek haram mıdır? Haramdır.

Birine iftira etmek haram mıdır? Haramdır.

Başkasının malını çalmak haram mıdır? Haramdır?

Başkasının malına el koymak haram mıdır? Haramdır?

Eğer böyleyse, eğer gerçekten böyleyse, nasıl oluyor da siz yıllardır bu
memleketi, yalanla, haramla yönetiyorsunuz?

Bugün bir şey söylüyor, yarın aksini söylüyorsunuz.

Bugün bir şey yapıyor, yarın /*"Bizi aldatmışlar"*/ diyorsunuz.

Arkadan /*"Biz ne aldandık, ne aldattık"*/ diyorsunuz.

Hangisi doğru, hangisi yalan belli değil.

Ne söylense inansınlar istiyorsunuz.

Ne söyleseniz inandılar, doğru.

Ayakkabı kutularında dolarlarla yakalandınız.

Komplo dediniz, inandılar.

Bu*FETÖ* ne güzel işler yapıyor dediniz, inandılar.

Bu*FETÖ* terörist dediniz, inandılar.

Ama yoruldular işte, yorgun düştüler.

İnanmaktan bitap hale geldiler.

/*"Metal yorgunluğu"*/ diyorsunuz. Değil.

Haram ağırlığıdır bu.

Haram artık taşınamaz hale geldi.

Bu da sonunuz demektir.

Haram taşınamıyorsa eğer,

Artık omuzlardan ineceksiniz.

Korkunuz budur

ve korktuğunuz kapınızın eşiğindedir.

***

Yalanın sonu yoktur.

Ama yalana inanmanın sonu vardır.

Haramın sonu yoktur.

Ama harama ortak olmanın sonu vardır.

Talanın sonu yoktur.

Ama talana seyirci kalmanın sonu vardır.

Neden bilir misiniz?

Çünkü, insanda vicdan diye bir şey vardır.

Kimi zaman susturulan vicdan.

Kimi zaman avutulan vicdan.

Kimi zaman dinlenmeyen vicdan.

Ama vicdan susmaz.

Vicdan yorulmaz.

Vicdan bıkmaz.

Oradadır ve sahibini dürter durur.

İki insan açlık grevinde ölüyorsa vicdan dürter durur.

Yüz binlerce insan işlerinden atılıp aç bırakılıyorsa vicdan sızlanır durur.

Masum insanlar hapislerde tutuluyorsa vicdan sesini yükseltir.

Topraklar parası olana peşkeş çekiliyorsa vicdan *‘Ne oluyor’* diye sorar.

Adalet iktidarın sopası olmuşsa, ekonomi fakirin sefaletine dönmüşse,
eğitim tarikatların medresesine teslimse yaşamak dürüst insanlara haram
edilmişse siz orada sefa süremezsiniz.

Toprak altınızdan kayar, gökyüzü fırtınalarla sarsılır, denizler
öfkesini dalgalarına yükler, sizler de ne olduğunuzu anlamadan yıkılır
gidersiniz.

Metal yorgunluğu mu dediniz?

Haramın ağırlığıdır bu.

Anlamıyor musunuz?

Bu iktidar size haram oluyor...

Tümü

Erdal Atabek

 

a45UyF587661-170829095351 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/08/29  15:09 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Kurt Meselesi Degil Teror Meselesi Var.

Recep Tayyip ERDOGAN(RTE)
Turkiye denilen ulkenin basbakani

Meyveleri olgunlasmis bir agaci silkmekle nasil meyveleri dusuyor;
sitmanin titremesinden gunahlar oyle dokuluyor

(Buhari, Merda: 3, 13, 16; Muslim, Birr: 45)
Lutfen bundan sonra Muslumanlardan eza, cefa ceken, basina bir musibet
gelenler aglayip, zirlamasin.
Cunku baslarina gelen her turlu olumsuzluk onlarin Allahin sevgili
kullarindan oldugunu gosteriyor.
Ben demiyorum, hadisler, ayetler boyle soyluyor.

Medineniler ile Mekkeliler arasinda derin bir dusmanlik ta vardi.
Muhammet te Mekke den kalkip Medine ye kacti.
Buna Hicret denildi

ATATURK, 1931, Lise icin yazdigi Tarih kitabi


Grup eposta komutlari ve adresleri  :   
Gruba mesaj gondermek icin  :   ozgur_gun...@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin:   ozgur_gundem-subscr...@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin   :   ozgur_gundem-unsubscr...@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin :   ozgur_gundem-ow...@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz   :   http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz :
http://orajpoyraz.blogspot.com/


BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo





 

-- 
You received this message because you are subscribed to the Google Groups 
"Gugukluhayat" group.
To unsubscribe from this group and stop receiving emails from it, send an email 
to gugukluhayat+unsubscr...@googlegroups.com.
To post to this group, send email to gugukluhayat@googlegroups.com.
Visit this group at https://groups.google.com/group/gugukluhayat.
For more options, visit https://groups.google.com/d/optout.


(GugukluhayaT) MUSTAFA K. ERDEMOL : HİNDİSTAN USULÜ MÜRİD UÇURMA

2017-08-29 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
Hindistanda gurular, bizde şıhlar, imamlar.
Ülkemizde son moda Gays Hazretleri.
Peki bunun ne farkı var?

Halkın değerlerine saygı göstermek zorundaymışız.
Halkın değerleri peş para etmez durumdaysa ne olacak?
Aydınların halka gerçekten değerli bir şeyleri göstermek görevi yok mu?
Cehalete kaside mi yazacağız?

Bize düşen doğru bildiğimiz dosdoğru söylemektir.
Kıvırmadan, dansözlük yapmadan.

Bırakın demogoglar, gurular, imamlar, şıhlar dansözlük yapsın.

Oraj POYRAZ ( 0raj.p0y...@neomailbox.net
 / oraj.poy...@openmail.cc /
oraj_poy...@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      




  *MUSTAFA* K.*ERDEMOL : *HİNDİSTAN USULÜ MÜRİD UÇURMA

29.08.2017*08:20*



AutoResizeImage.http://static.birgun.net/resim/haber-detay-resim/2017/08/29/hindistan-usulu-murid-ucurma-342757-5.jpgGuru
meselesi toplumsal patlamanın bir bahanesi de olabilir. Çünkü Hindistan
yoksul bir ülke, iğrenç bir kast sistemi var, umutsuzluk diz boyu,
çaresizlik de...

Hindistan birkaç haftadır Gurmeet Ram Rahim adlı Guru’nun
destekçilerinin yol açtığı olaylarla çalkalanıyor. En az*32 kişinin*
yaşamını yitirmesine yol açan bu olayların nedeni destekçilerinin
Guru’nun tecavüzden suçlu bulunmasını kabul etmemeleri.

Ortada adı geçen Guru için bir haksızlık varsa bir yere kadar
anlaşabiliyor ama görünen o ki,*2002*’de gerçekleşen tecavüz olayında
Guru kesin olarak suçlu. Ayrıca karara bağlanması beklenen bir de
cinayet soruşturması var. İki kadına tecavüz iddialarının ortaya atıldğı
sırada olayı araştıran bir gazetecinin öldürüldüğü de biliniyor.

Buna rağmen destekçilerinin tecavüzcü de olsa /*"Guru’larına sahip
çıkmaları çok vahim. Demek ki yediği halt ne olursa olsun bu, adamın var
olduğuna inanılan "*/kutsallığı"nı ortadan kaldırmıyor.

Nasıl bir etki bırakmışsa tam*32 kişi* bu Guru yüzünden hayatından oldu.
Binlercesi kararı protesto etmek için polise, karakollara, hükümet
binalarına saldırmışlar. Yani tuhaf bir /*"inanç"*/ temelli cinnet
vakası ile karşı karşıyayız. Tabii Guru meselesi toplumsal patlamanın
bir bahanesi de olabilir. Çünkü Hindistan yoksul bir ülke, iğrenç bir
kast sistemi var, umutsuzluk diz boyu. Milyonlarca insan binlerce
tanrıdan ya da artık hangisiyse o tanrılardan birinin temsilcisi
olduğunu yutturan binlerce Guru’dan medet umuyor.

Uğruna can verilen Guru ülkenin en tanınmışlarındanmış. Zat da hem
oyuncu, hem şarkıcı, hem yönetmen bu arada. Bunlardan en azından
/*"oyunculuk"*/da başarılı olduğu görülüyor, kendisini ciddi ciddi
binlerce insana /*"Tanrı elçisi"*/ olduğuna inandırdığına göre. Yeri
gelmişken belirteyim, inançlara, ritüellere saygı türünden /*"liberal
sayıklamalara"*/ uzun zamandır mesafeliyim. /*"Hepsini yok edelim"*/
denildiğinde de yok ama /*"ay ne otantikler"*/ /*"bu da bir renk"*/
falan diyecek de değilim. Tüm bu saçmalıklar insanın insan eliyle
yaratılan sorunlarını unutturma çabası, nesine saygı duyacağım? Guru’su
için verecek kadar değersiz bir hayatı varsa kişinin, /*"aferin devam
et"*/ deyip bu tür şaklabanlıklara onay verecek halimiz de yok.

Tabii ki sosyoloji, antropolojij vs benzeri disiplinler benim gibi
bakmıyorlar meseleye. Bu /*"kişi tapınması"*/nın altında dünya kadar
neden yatıyor çünkü. Hindistan bir milyardan fazla insanın yaşadığı bir
ülke, semavi dinlerin dışında binlerce din, bu dinlerin yüz binlerce
tanrısı var, haliyle dünya kadar da guru.

Zenginin ayrı bir gurusu var, fakirin ayrı. Hintlilerin Sachin Tendulkar
adlı ünlü bir kriketçileri vardı.*2011*’de ölen Sai Baba adlı bir
gurunun müridi idi bu adam. Hindistan eski Başbakanlarından İndira
Gandhi’nin bile Dhirendra Brahmachari adlı bir yoga uzmanı gurusu vardı
örneğin. Ona danışırmış sık sık. İşe yaramadığı İndira Gandi’nin bir
suikaste kurban gitmesinden belli. Çok güçlü bir başbakandı İndira
Gandi. Dünyanın en etkili poitikacı kadınlarından biriydi. Demek ki onun
da danışmak için /*"ruhsal"*/ bir kılavuza ihtiyacı varmış.


İşleri güçleri ticaret

Zaten Sankritçe’de /*"usta, kılavuz, yol gösteren"*/ anlamlarına geliyor
guru. Bu gurular işi ticarete dökmüşler artık. Geleneksel ilaçlar yapan,
sağlık ürünleri pazarlayan, yogadan ruhsal terapilere kadar
/*"ders"*/lerin verildiği okullar açıp /*"öğrenci"*/ toplayan tipler
çoğu. Hastane işletenler bile var.

İşte bu tecaüzcü guru, rock konserleri bile düzenlerdi bir zamanlar.
Kalabalık toplamak için popüler ne kadar araç varsa kullanmış adam.
Demek ki guruluğunun bir hayrını görmemiş, o nedenle oyunculuk,
şarkıcılık derken bir hayli taraftar /*"yapmış"*/ kendine, uyanık.

Hepsini aynı kefeye koymuş da olmayayım. Yaşadığı köyün ya da yörenin
insanlarına yararlı olan gurular da var elbette. Uyuşturucu bağımlıları
için yararlı çalışmalar yapanların hakkını verelim. Yoksul çocuklar için
okul açanlar var, burada bildiğimiz anlamda eğitim yapıyorlar. Yani
Cübbeli vb tarzı eğitimler değil. Kan bağışı kampanyaları düzenleyenler
de var. Benim en tuttuğum ise vejeteryenliği 

(GugukluhayaT) İLKER BELEK : FAKÜLTE HASTANELERİNİ NASIL BATIRDILAR?

2017-08-29 Başlik Oraj Poyraz at Openmail
 




  İLKER BELEK : FAKÜLTE HASTANELERİNİ NASIL BATIRDILAR?

Bu sorunun sorumlusu sağlıkta dönüşüm, onun /*"yönetilen rekabet"*/ diye
isimlendirilen ayağı. Zaten bu nedenle artık sağlık bakanlığı
hastaneleri de aynı durumda... Kamucu sağlık örgütlenmesi hastane
sağlığı için de kurtuluştur.



Salı,*29 Ağustos 2017 09:12*

Çapa’dan Prof Dr Erbuğ Keskin hocanın çığlığı

Şöyle diyor hoca sosyal medyada:

/"Çapa zor durumda../

/Borç batağında../

/Borçlarını*36 ay* geriden zar zor ödeyebiliyor../

/İşin en acısı ne biliyor musunuz?/

/Çalışmadığımız için değil.. Çalıştığımız için batıyoruz./

/Bir safra kesesi ameliyatı yaptığımızda devletin hastaneye ödediği
para*1100 TL*.. Ama o ameliyat bize en iyimser şartlarda*1800 TL*’ye mal
oluyor.. Yani derdinden kurtardığımız her hastada*700TL* zarar ediyoruz."/

Piyasanın yarattığı kısır döngü

Siz hiç böyle bir şey duydunuz mu? Çalıştığı için batan kurum.

Piyasanın kuralı sözde nedir? Daha kaliteli üret, rekabet et, müşteri
çek, kazan.

Buradaki durum ne? Tıp fakültelerinin /*"müşterisi"*/ zaten bol. Sağlık
sisteminin en kritik hizmetini fakülteler sunuyor. Daha ne? Ama zarar
ediyorlar. Özellikle cerrahi hizmetlerde ve tetkiklerde.

Tıp fakültelerini sağlıkta dönüşüm batırıyor

Yalnızca Çapa değil. Bütün tıp fakültesi hastaneleri borçlu. Hatta
hastane ne kadar büyükse o derecede de borçlu.

Borç kime, piyasaya.

Bu sorunun sorumlusu sağlıkta dönüşüm, onun /*"yönetilen rekabet"*/ diye
isimlendirilen ayağı. Zaten bu nedenle artık sağlık bakanlığı
hastaneleri de aynı durumda.

Yönetilen rekabet özellikle hastane sistemini ilgilendiren piyasacı bir
operasyon.

Şöyle:

Her hastane bir işletmedir. Piyasa kurallarına tabidir. Yatırım ve
istihdam stratejilerine kendisi karar verir. Hizmet üretimi için gereken
bütün cihazları ve tüketim malzemelerini (ilaç ve ameliyatlarda
kullanılan her tür malzemeden, pirince kadar) kendi geliriyle piyasadan
kendisi tedarik eder.

Hastanenin gelirini de sigortalı hastalara sunduğu hizmet
karşılığında*SGK*’dan aldığı para oluşturur.

Bu sistemdeki sorun şudur ki, hastane piyasa kurallarına terk edilirken,
hastaneye ödenecek paranın miktarını paket olarak (örneğin küçük, orta,
büyük karın ameliyatları diye)*SGK* belirler.

Nasıl piyasa?*SGK* hem hizmeti alan, ama hem de hizmetin fiyatını
belirleyen kurum. Hem /*"müşteri"*/ ama hem de piyasanın tekelci aktörü.

Yönetilen rekabet yalnızca Türkiye’de değil, tüm dünyada bu mantıkla
işliyor.

Yönetilen rekabet denilen modelin bu iç tutarsızlığı bile aslında
sağlıkta piyasacı ilişkilerin olamayacağını kanıtlıyor.

Yönetilen rekabette herkes birbirinin rakibi, ama rakipler arasında
sıklet farkı var

Bu modelde hastaneler birbirlerinin,*SGK* hastanelerin rakibi.

Hastaneler para kazanmaya,*SGK* ise para kaptırmamaya çalışıyor.
Güç*SGK*’da olunca zarar eden hastaneler oluyor.

*SGK* açık vermemek için Erbuğ Keskin hocanın yakındığı taktikle sahaya
çıkıyor: Hizmet fiyatını maliyetin altında belirliyor.

Aynı noktadayız: Mesele kötü yönetim,*AKP*, vb meselesi değil. Sorun
piyasanın kendisinde.

Kamucu sağlık örgütlenmesi hastane sağlığı için de kurtuluştur.

HTTP://HABER.SOL.ORG.TR/TOPLUM/FAKULTE-HASTANELERİNİ-NASİL-BATİRDİLAR-207814

 

a45UyF587661-170829092413 Oraj Poyraz oraj.poy...@openmail.cc
2017/08/29  11:08 6  64  turanca...@googlegroups.com

 

Paylasilan bir sevinc iki kat olur, paylasilan bir aci yariya iner.

Cicero

ENFAL - 65 Ey peygamber inanlari savasa tesvik et.
Eger icinizden sabirli yirmi kisi bulunursa onlarin ikiyuzune galip gelir.
Ve eger sizden yuzkisi olursa, kafirlerin binini yener.
Cunku onlar hicbir seyden anlamaz guruhturlar.
***
ENFAL - 66 Simdi Allah yukunuzu hafifletti.
Bildi ki sizde muhakkak bir zaaf var.
Artik sizden sabirli ve metanetli yuz kisi olursa ikiyuzunu yenerler.
Eger sizden bin kisi olursa, Allah in izniyle ikibine galebe calarlar.
Allah sabir ve sebat edenlerle beRABerdir.

Ateskes sonrasinda hukumetimizin Adana ili ile Antep, Maras, Urfa
sancaklarini birakma gucsuzlugunde bulunmasi, bu yorede Fransiz ve
Ingiliz koruyuculugu altinda Ermeni isgalini ve orgutlenmesini
kesinlestirmis ve bunlar, o il ve sancaklari Ermenilestirmek amaci ile
bir yila yakin bir sure calisma gostermis

1.Simdiye dek yapilan saldirilarin turu asagida ozetlenir:

A.Fransiz ve Ingiliz gorevlileri ile Ermeni komitelerinin ve oralarda
bulunan Ermeni toplulugunun aciktan aciga Muslumanlarin haklarina
saldirmalari.
B.Osmanli topraklarinin degi$ik yerlerinde oturan Ermenilerin buralara
goclerinin kolaylastirilmasi ve burada sayilarinin artirilmasi.
C.Yabanci uniformasi ile Ermeni birliklerinin buralara gonderilmesi ve
buradakilerle birlestirilmesi.
D.Islam halkin az zamanda ekonomik ve baska baskilarla yok edilmesi ve
oldurulmesi ve goce zorlanmasi.
E.Aralarina asamali olarak sokulan boluculukle Islam halkinin yabanci
koruyuculugunu istemek 

  1   2   3   4   5   6   7   8   9   >